01 Mayıs 2024

,

Nedir Görevimiz?


Osman Kavala’ya yol ve yoldaş olan STK’cı aktivist liberal sol, bir gecede feminist, queer olan, kaşarlanmış revizyonistler, Türkiye devrimci hareketini şablonculukla suçluyorlar. “Marksizm eskidi” diyorlar. İmtiyazlı, konforlu alanlarına çekilip, kopyala-yapıştır işinde uzmanlaşıyorlar.

Devlet-mafya-bürokrasi bütünlüğüne halel getirmeyen, sermayeye yol ve yoldaş olan bu isimler, sırtlarını dayadıkları yer izin verdiği ölçüde yazıp çiziyorlar. Fazlasını beklemek, nafile.

Bunlar, faşist diktatörlüğün ve bugündeki temsilcisi Erdoğan hükümetinin tarihsel-sınıfsal varlığının temelini, özünü bilmiyorlar. Egemenlerin tarihsel-sınıfsal varlığının özünü görmüyorlar. Devletin ideolojik aygıtları, bu sınıf işbirlikçilerini kör ediyor.

Peki ne yapmalı? Egemen kliklerin arasındaki dalaşın bir tarafı mı olunmalı, yoksa egemen klikler arasındaki çelişkiler derinleştirilmeli mi?

Bu kimin görevidir?

Tarih, bu görevi kime vermiştir?

Dost-düşman tanımı, sınıfsal, tarihsel ve toplumsal dinamikler üzerinden yapılmalı. Ezen-ezilen, sömüren-sömürülen ayrımına bakılmalı. Emperyalist-kapitalist sistem, üretim biçimi ve üretim ilişkileri üzerinden analiz edilmeli. Devlet, patron-ağa sınıfı, onun elindeki özel mülkiyet, kârı ve bekası üzerinden incelenmeli. Egemen klikler arasındaki çizgiler buradan görülmeli.

Bu kimin görevidir?

Bilimsel sosyalizmin ilke ve değerler bütünlüğüyle devrime, sosyalizme ve komünizme inancı olan proleter devrimcilerin görevidir.

Bugün bu kalın ayrım çizgileri, görülmüyor. Görevler netleştirilmiyor. Hangi sınıfın ideolojik, teorik ve felsefî yükü omuzlayacağı üzerinde durulmuyor. Uzlaşmaz çelişkiler, demokrasi nutukları, adalet naraları, burjuva aydınlanmacılığına ait argümanlarla örtbas ediliyor. Sosyo-ekonomik yapı, ağza bile alınmıyor. Her şey ve herkes, ideoloji-üstü bir yerden ele alınıyor. Cümlesi, “hele şundan bir kurtulalım” mantığı uyarınca hareket ediyor. Faşizm, bir sandık ve bir mühürle ezilir sanılıyor. Egemen siyasetin ideolojiyle, politikayla ve iktisatla bağı kopartılıyor, her şey bireye indirgeniyor. Her yapı ve kurum, sistemin kendisini yeniden üretiyor. Demagojiye ve popülizme teslim oluyor.

Bu bağlamda, yolu ve yol arkadaşımızı belirlememizi, yolda karşılaşacağımız sorunları okumamızı sağlayacak ideolojik-teorik hattı iyi seçmek gerekiyor. Aksi takdirde “şablonculuk”tan dem vuranlar, kopyala-yapıştır yöntemiyle muarızına saldıranlar, birilerine “çeteci” diyenler, “iş insanı” diyerek patronları kucaklayanlar, komprador sermayenin yoldaşı olmanın yolunu döşüyorlar. Burjuva karargâhları, bombalanmayı bekliyor.

Serkan Yıldırım
1 Haziran 2021

0 Yorum: