Osman Kavala’ya yol ve yoldaş olan STK’cı aktivist
liberal sol, bir gecede feminist, queer olan, kaşarlanmış revizyonistler,
Türkiye devrimci hareketini şablonculukla suçluyorlar. “Marksizm eskidi”
diyorlar. İmtiyazlı, konforlu alanlarına çekilip, kopyala-yapıştır işinde
uzmanlaşıyorlar.
Devlet-mafya-bürokrasi bütünlüğüne halel getirmeyen,
sermayeye yol ve yoldaş olan bu isimler, sırtlarını dayadıkları yer izin
verdiği ölçüde yazıp çiziyorlar. Fazlasını beklemek, nafile.
Bunlar, faşist diktatörlüğün ve bugündeki temsilcisi
Erdoğan hükümetinin tarihsel-sınıfsal varlığının temelini, özünü bilmiyorlar.
Egemenlerin tarihsel-sınıfsal varlığının özünü görmüyorlar. Devletin ideolojik
aygıtları, bu sınıf işbirlikçilerini kör ediyor.
Peki ne yapmalı? Egemen kliklerin arasındaki dalaşın
bir tarafı mı olunmalı, yoksa egemen klikler arasındaki çelişkiler
derinleştirilmeli mi?
Bu kimin görevidir?
Tarih, bu görevi kime vermiştir?
Dost-düşman tanımı, sınıfsal, tarihsel ve toplumsal
dinamikler üzerinden yapılmalı. Ezen-ezilen, sömüren-sömürülen ayrımına
bakılmalı. Emperyalist-kapitalist sistem, üretim biçimi ve üretim ilişkileri
üzerinden analiz edilmeli. Devlet, patron-ağa sınıfı, onun elindeki özel
mülkiyet, kârı ve bekası üzerinden incelenmeli. Egemen klikler arasındaki
çizgiler buradan görülmeli.
Bu kimin görevidir?
Bilimsel sosyalizmin ilke ve değerler bütünlüğüyle
devrime, sosyalizme ve komünizme inancı olan proleter devrimcilerin görevidir.
Bugün bu kalın ayrım çizgileri, görülmüyor. Görevler
netleştirilmiyor. Hangi sınıfın ideolojik, teorik ve felsefî yükü omuzlayacağı
üzerinde durulmuyor. Uzlaşmaz çelişkiler, demokrasi nutukları, adalet naraları,
burjuva aydınlanmacılığına ait argümanlarla örtbas ediliyor. Sosyo-ekonomik
yapı, ağza bile alınmıyor. Her şey ve herkes, ideoloji-üstü bir yerden ele
alınıyor. Cümlesi, “hele şundan bir kurtulalım” mantığı uyarınca hareket
ediyor. Faşizm, bir sandık ve bir mühürle ezilir sanılıyor. Egemen siyasetin
ideolojiyle, politikayla ve iktisatla bağı kopartılıyor, her şey bireye
indirgeniyor. Her yapı ve kurum, sistemin kendisini yeniden üretiyor.
Demagojiye ve popülizme teslim oluyor.
Bu bağlamda, yolu ve yol arkadaşımızı belirlememizi,
yolda karşılaşacağımız sorunları okumamızı sağlayacak ideolojik-teorik hattı
iyi seçmek gerekiyor. Aksi takdirde “şablonculuk”tan dem vuranlar,
kopyala-yapıştır yöntemiyle muarızına saldıranlar, birilerine “çeteci”
diyenler, “iş insanı” diyerek patronları kucaklayanlar, komprador sermayenin
yoldaşı olmanın yolunu döşüyorlar. Burjuva karargâhları, bombalanmayı bekliyor.
Serkan Yıldırım
1 Haziran 2021
0 Yorum:
Yorum Gönder