Toplumsal
yapı ve dinamiklerin emperyalizm politikaları uğruna çürütüldüğü süreçte her gün yeni bir
insani acı yaşanıyor. Albert Camus, “İnsanı savunuyorum çünkü onu düşerken
gördüm” diyor. Savunmamız gereken insan, bir birey olarak değil, emeğiyle ve
değer üretimiyle halkı oluşturan insan/lardır.
Sokak
hayvanlarının “uyutularak” katledilmesiyle uyuşturucu kullanımı arasına çizgi
çekmek, küçük burjuva solun birey, beden, irade tartışmasını yanlış yerden
yürütmesinden kaynaklanıyor. “Önce köpekler katledilir, sıra insana gelir”
söylemi gerçeği yansıtmıyor. Köpeklerin uyutularak katledilmesi planına kadar
her gün insan katlediliyor. Son bir yılda yetmişe yakın çocuk iş cinayetlerinde
can verdi, bunun bir kısmı MESEM projesinin sonucu, bir kısmı da tarım işçisi
çocuklar. İliç’te, Gayrettepe’de, maden ocaklarında işçilerin üzerine
milyonlarca metreküp toprak döküldü, işçiler yanarak ve yakılarak katledildiler.
İşçi
emekçinin “uyutulması” ideolojik aygıtlarla gerçekleştiriliyor. Uyuşturucu, her
geçen gün yeni suçlara ve can almaya devam ediyor. Tüm bu tabloda köpek ile
işçi emekçi arasına çekilen çizgi birey kurgusundan kaynaklanıyor. Bilinci ve
dünyayı algılama biçimi çarpıtılmış insan edilgen bir varlık olarak
algılanmadığında ortaya özne-birey politikası çıkar. Yaşadığı zulüm ve vahşetin
sorumlusu olarak birey, “suçlu” olarak yansıtılır. Bugün solun düştüğü açmaz da
kendisini burada ortaya koyuyor.
İşçi
de öğrenci de emekli de kendi yaşamından sorumlu tutuluyor. “Siz bir araya
gelin, ses çıkarırsanız biz size destek oluruz” politikası, halk düşmanlığı ve
üsttenciliktir. Solun halkı emek ve sdalet temelinde bir araya getirme gibi
hedefi bulunmuyor. Köpek ise ikna edilme ve özne olma iradesine sahip
olmadığından, onun hakkını sol partiler ve çevreler savunuyor. Aynı politikayı “işçi
bireye” yaptığından ideolojik ikna yeteneğini geliştiremiyor.
İnsan
savunulduğunda doğa da tüm canlılar da savunulur. Sait Faik’in ifade ettiği
gibi bir insanı sevmekle başlar her şey. Sevilmesi gereken insan da emeğiyle
dünyayı şekillendiren insandır.
İnsanı
neden savunmalıyız? Bugün insan düşüyor.
Geçtiğimiz
hafta 27 suç kaydı bulunan 19 yaşındaki bir genç, cinayet işledi. Dün yine
İstanbul’da aynı yaşlarda bir genç erkek, iki kadını vahşice katlettikten sonra
kendini surlardan atarak yaşamına son verdi. Her iki vakada da uyuşturucu
kullanımı gündeme geldi. Son vakada failin yine suç kaydı bulunduğu iddiası
gündeme geldi.
20
yaşına varmadan onlarca suç kaydı... Bunun sorumlusu, sömürü düzeninin
uyuşturucu kullanımına açtığı alan serbestisidir. Bu alanı sol kapatamıyor,
kapatmıyor, kapatmaya cesaret edemiyor. Uyuşturucunun engellenmesine yönelik
ideolojik-politik mücadelenin gereklerine vakıf olmayan sol, cesaretin
kırıntısını bile taşımıyor çünkü dayandığı kitlenin “birey” olduğunun ve o sol
diye propaganda edilen toplamın mimarı olduklarının farkındalar.
Bugün
beden, zihin, irade teorisinin emperyalist bağlamda ele alınması gerekiyor.
Emekçi kitleler, sömürüye uygun bedenlere ve zihinlere ulaşsın diye çocuk
yaştan itibaren uyuşturucu kullanımının, vahşi cinayetlerin, bencilleşmenin,
hazzın ve hızın yaşamın tek amacı olduğuna yönelik dijital oyunlara, netfliks
dizilerine, yeraltı denilen sapkın edebiyat içeriklerine, animelere, erken
yaşta cinsel deneyimlerin propagandasına maruz bırakılıyor.
Aile
yerle bir edildiğinden çocuk, bütünlüklerden bağımsız yetişiyor. Aile değil
ideolojik aygıtlar baskın çıkıyor. Çocuk sahibi anne babayı yetiştiren bir sol
ideolojik hat olmadığından, çocuklardan enkazda açan çiçek olması ve toprağa
kök salmadan yetişmesi bekleniyor.
İkinci
etken olarak öğretmenleri ideolojik, politik, ekonomik mücadeleye hazırlamayan
solun ve sendikaların bedelini yine öğrenciler ödüyor. Eğitimsen, kişi başı 600
liraya otel kokteyli, Eğitim İş 800 liraya kokteylli vapur gezintisi
düzenleyerek öğretmenler gününü kutluyor. Sembolik olarak karadan ve denizden
geliştirilen ideolojik kuşatma emperyalizm lehine yapılıyor. Egemenin verdiği
sendika aidatıyla bunlar yapılıyor.
Öğretmenler
neye hazırlanıyor? Bu şartlar altında emekçi halkın çocuklarına MESEM, okulu
bırakmak, çeteleşmek dayatılıyor. Lise çağında motosiklet, uyuşturucu
kullanımı, mahremiyeti ihlal eden uygulamalarda sapkın içeriklerin üretimi,
kumar ve bahis oyunları oynamak, lüks mekânlara gitmek için her yoldan para
kazanmak gençliğin amacına dönüşüyor. Bunu emperyalizm yapıyor. Genci uyuşturan
ve uyutan odur.
Aile,
arkadaşlık, yoldaşlık, sınıf dayanışması ve toplumsal bağlar çürütülünce
insanın düzene direnebilecek değerleri yok ediliyor. Zihin ideolojik
çarpıtmalarla, beden uyuşturucuyla zehirleniyor. Halk yoz şiddet pratiklerine “duyarsız”
kaldığı ve müdahale etmediği için eleştiriliyorsa yalnız olmadığının güvenini
hissedemediği içindir. Aynı şekilde, mevcut sol da halkla bağı kurmayıp kendini
halktan üstte gördüğü için bu yozlaşmaya müdahale edemez çünkü bu solun tabanı
kitle olmayıp birey toplamıdır, kitleyi kuramayanlar saldırılara da karşı
koyamazlar.
Solun
şeflerinin sığındığı Almanya kent merkezlerine uyuşturucu satan otomatlar
kuruyor. Diğer Avrupa ülkelerinde festivallerde ve büfelerde uyuşturucu satışı
serbest bırakılıp buna yönelik yasa hazırlanıyor. O şeflerin Avrupa’dan
devşirme birey kurgusu ülkemiz halklarına dayatılıyor. O yüzden sendikalar
emekçiyi bireyin “elitist” yaşam biçimiyle tanıştıran etkinlikler düzenliyor. O
yüzden hiçbir eğitim sendikası, uyuşturucu kullanımını gündemine almıyor.
Hiçbir parti ve belediye, bu sorunun çözümüne yönelik adımlar atmıyor. Hiçbiri
de emperyalizmi ve onun çetelerini karşısına alamaz. Bugün her biri de birer
STK’ya dönüştüğünden özünde hepsi emperyalistperver ve mandacı cemiyetlerdir.
Bize
bizden olmayan, halkına yabancılaşmış, ondan uzaklaşmış bir sol lazım değil,
çünkü belirli adımların acilen atılmasını gerekli kılan durumlarda atıl kalanın,
en başta kendisine faydası olmaz. CHP’nin liderliğini yaptığı ittifakın da bize
faydası olamaz. Onlar, ancak ülkücülerin iç çatlaklarından medet uman siyaset
yaparlar.
Mevcut
solun da sol bireylerin de tek politikası yine sol olan ve sola yakın olan ya
da Kemalist bireyleri kazanmak üzerinedir. Hiçbirinin halkı kazanmak ve
dönüştürmek gibi bir hedefi yok. Bu toplumsal ortamda uyuşturucudan kurtulmak
için tarikatlara giden yolu sol açıyor, vizeyi sol veriyor. Solun pasaportu
artık kızıl değil.
Bizim
hedefimiz solun bireylerini ve Kemalistleri dönüştürmek değil. Bizim hedefimiz,
en dipteki yaşamlardan filiz verecek bir mücadeleyi geliştirmek. Solcuyu sol
dönüştürsün, Aleviyi sol dönüştürsün, Kürt’ü sol dönüştürsün,
ateisti-marjinali-Kemalist’i, LGBT’yi sol dönüştürsün, tabii yapabilirse.
Biz
en dipte kalanı, itileni, zulme uğrayanı sınıf aidiyeti dışında hiçbir ölçüt
aramadan dönüştürüp bu düzeni değiştirecek özne-kitleyi kuracağız. Tek
ideolojik-politik hedefimiz budur.
Bizim
deneyim aktarımına ihtiyacımız var. Bu deneyim, bireyin yaşam tecrübesinden
elde edilen değil, sınıfsız sömürüsüz düzene kitleleri hazırlayan
ideolojik-politik hattı geliştiren yapının tecrübelerinden ortaya çıkan
pratikle şekillenmiş olmalı. Uyuşturucu satışını ve kullanımını mahallesinde ve
çevresinde istemeyen yapıların insan, aile, mahalle ilişkileri konusunda
gerçekleştirdiği mücadeleyi öğrenmeye ihtiyacımız var. Uyuşturucu kullanan
insanı tedavi edecek doktorların, psikologların, sanatçıların, sporcuların ve
ideolojik bilinci insana aktaracak kolektif bir ideolojik-kültür merkezine
ihtiyacımız var. Uyuşturucudan kopmuş genç, bu mücadeleye dâhil edilmeli. Böylesi
bir mücadele hattı kurulmadığı sürece bu yoz şiddet ve çürümüş kültürel yapı,
tüm çevreyi ve ülkeyi sarmaya devam edecek.
Belirtilmesi
gereken bir nokta daha var. Biri ülkücü diğeri yurtsever olduğunu iddia eden
madalyonun iki yüzü çevreler Türk’ü de Kürt’ü de bu çürüme düzeninden
kurtaramazlar. Her ikisi için de vatan-yurt, üzerinde yaşayan insanın
bedeninden ve zihninden bağımsızdır.
Bizim
için uyuşturucuyla zehirlenen her beden, vatan toprağına gerçekleştirilen
saldırıdır. Bu saldırı ve işgalin silahı uyuşturucu, alkol, fuhuş, kumar ve
bahis oyunlarıdır.
Katledilen
her işçinin bedeni vatan toprağıdır. Sömürülen her kadının bedeni vatan
toprağıdır. Bugün, emekçi halkın çocuklarını ve insanı savunmak için anti-emperyalist
hattı ve odağı kurmak zorundayız.
S. Adalı
5 Ekim 2024
0 Yorum:
Yorum Gönder