Solun
bugün yaptığı en iyi şey, yalan söylemek.
Birgün gazetesi,
CHP aparatı. O kanal üzerinden bir sürü fon alıyor.
Bu
tür sol basın kuruluşları, Ebert ve Böll gibi emperyalist vakıflardan
besleniyorlar, Kavala’dan maaş alıyorlar, ama gidip James Petras’ın “yabancı
fonlarla finanse edilen Latin Amerika kurumları”nı eleştiren yazısının
çevirisini utanmadan yayınlayabiliyorlar.[1]
Üstelik
bunu, 12 Eylül darbesinin geldiğini gören, “bu gelen Kemalist darbe, bize
hiçbir şey yapmaz” diyerek darbeye hazırlanmayan, darbenin ardından dağa çıkan
kadrolarını yüz üstü bırakan, mahkemelerde ve sokakta direnmeyen, baskının
yoğunlaştığı koşullarda gidip Papa’ya “bize yardım edin” diye mektup yazan,
ilerlemecilik adına Özal’ı alkışlamış kişiler yapıyor.
“İmamoğlu
Dolar’a iyi geldi” diyen bu solcu gazete, utanmadan arlanmadan, fiiliyatta
dövüşen Filistinlilere ve direniş eksenine emperyalizm dersi verebiliyor.[2]
“İsrail yıkılsın demek antisemitizmdir, aşırı sağcılıktır” diyen gazete ve
ardındaki örgüt, burada bize Filistin konusunda ahkam kesebiliyor.
Bu
gazete, aynı utanmazlıkla, Ahmet Şık’a saldırının tiyatro olduğunu söylediği
yazısında, “Bu Hacivat Karagöz oyunundan, bu bitip tükenmez çaresizliklerden,
bu bataklıktan kurtulmanın yolunun, kıyısından kenarından oyunda bir rol
kapmaya çalışmaktan değil, bu oyunu bozmaktan geçtiğini anlamalıyız!”[3]
diyebiliyor.
Yıllardır
kukla gibi oynatılıp seslendirilenler, bugün herkesi birliğe çağırıyorlar. O
birlik de yalan, çağrı da yalan. “O işçinin köylünün çilesini anlıyoruz”
numaraları da yalan, “CHP’yi eleştiriyoruz” pozları da.
* * *
“WEF
(Dünya Ekonomik Forumu’nun) politikalarının da çağrıştırdığı şekilde bir tür
küçük burjuva minimalizmi görünümü altında çalışan, sınıfları
mülkiyetsizleştirmenin ‘soldan’ övgüsü yapılıyor”[4] diyen de yalan söylüyor.
Çünkü bu yazının yayınlandığı sitenin “yoldaş”larından biri, Türkiye’de
şirketlere Klaus Schwab adına sertifika dağıtıyor. İklim krizi üzerinden WEF’in
dayattığı izinleri veriyor. Aynı sitede dijital dönüşüm eleştirisine de yer
veriliyor, ama sitenin sahibi, CHP’li bir bilişim şirketinin özel avukatı.
Ayrıca, yukarıdaki cümlenin sahibinin tek politik ufku, o Schwab’ın memleketine
yerleşip dünyalık biriktirmek.
Aynı
site, gig ekonomisini eleştirisini içeren yazıya yer verebiliyor ama bu bilişim
şirketinde gig ekonomisinin âlâsı uygulanıyor ve o avukat (Onur Shahinkaya),
buna zerre laf etmiyor. Bu avukatın bir “yoldaş”ı, kırk yıl önce Ataol
Behramoğlu gibi kişilerin çevirilerini uyduruk isimlerle, tek kuruş çeviri
ücreti ve telif ödemeden basabiliyor. Avukat, bu hukuksuzluğa da laf etmiyor,
ona onay veriyor. Bu kişi, kendi yoldaşının çalıştığı devlet kurumuna belirli
ellerce sokulduğu imasında bulunan, onun kurumda “Maocu” diye anıldığını sağda
solda anlatan biri. Kendi yoldaşlarına saygısı ve sorumluluğu olmayan bu tür
liberal küçük burjuvaların ağzından dökülen her laf, yalan! Bunlar, ancak birilerinin
emriyle, İştirakî’yi markaja almak, ilişkilerini gasp etmek, fikrini çalmak
suretiyle, onu tasfiye etmeye çalışabilirler.
* * *
Bu
bahsi geçen sitenin (sosyalizmorg) sahibi avukat, sendikalizmle ve anarşizmle
bağlantılı kişilerin yetiştirdiği bir isim. Komünist partiye de örgüte de
örgütlü mücadeleye de düşman. Bu kişi, “solculuk, sosyalizm” diye meslek sahibi
olup dünyalık biriktirmeyi anlıyor. İşçi sınıfı, halk, millet gibi kolektif
olgularla düşünüp onların kurtuluşunu dava hâline getirmeyi, o dava için
mücadele yürütmeyi, ona işçi olmayı gereksiz ve anlamsız buluyor. O nedenle
“bugün CHP eleştirilemez” diyor, çünkü CHP’li bir kodamandan işler alıyor. O
nedenle kentsel dönüşüm yazıları yazıyor, çünkü bu dönüşümün sancılarını
çekecek insanlar içinden müvekkiller edinip dünyalık biriktirmeyi düşünüyor.
CHP solculuğu yapıyor.
Sitenin
editörü, Aytunç Altındal, Halid Özkul gibi istihbaratla ilişkili isimlerin
yetiştirmesi. Onları yoldaş kabul ediyor. Çin’e düşmanlığı, NATO’culuğundan. Kendi
yoldaşı Özkul’un Azerbaycan istihbaratıyla ilişkisine, o devletin sahibi Aliyev’in
Fethullah okullarıyla ilgili sözlerine, oğul Aliyev’in İsrail’le bağlarına hiç
bakmıyor. Bunların “milli sosyalizm” dediği, Deniz Baykal’ın “Anadolu solculuğu”,
küçük burjuvanın sağ CHP’ciliği.
* * *
Solu,
makamı ve parası olanlar yönetiyor. Olmayanlar, artık nüfus, maltusçuluk ve
öjeni fikriyatı üzerinden tasfiye ediliyorlar. Ama bir yandan, bu fikriyata
yönelik eleştiriyi de gasp edip kasalarına kilitlemeye, boşa düşürmeye,
değersizleştirmeye, olmadı, mülk edinip boğmaya çalışıyorlar. Bu işi CHP adına
üstleniyorlar. Kendilerindeki anarşizme ve sendikalizme yönelik eleştiriye de
hüküm koyup bu eleştiriyi susturmak için uğraşıyorlar. Anarşizm ve sendikalizm,
komünist hareketi ve proleter mücadeleyi ortadan kaldırmak için
güçlendiriliyor. İkisi de döne dolaşa CHP ve devletine hizmet ediyor.
* * *
Marx,
“burjuva sosyalizminin proletaryasız sosyalizm arzuladığını” söylüyor. Bu küçük
burjuva avukat ve sitesi (sosyalizmorg), bir ara ikna olduğu sosyalizm
hülyasının “komünist parti” ve “proletarya” ile kirlenmiş yanlarından arınmak
istiyor. Bu sebeple, Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik NATO saldırısına asker
oluyor.[5] Derdi kapitalizm değil, o ülkedeki komünist parti! Onu sorun olarak
gördüğü için Alman istihbaratıyla, dolayısıyla, NATO’yla ilişkili bir vakfın
Çin eleştirilerini benimsiyor. Bunlar, proletaryadan ve komünist partiden
arındırılmış bir solculuk arzuluyorlar.
Geçmişte
avukatı yetiştirenlerden biri, “Stalingrad direnişine gerek yoktu, Sovyetler
Hitler’e teslim olmalıydı” diyen, “gidip bir kasabaya yerleşelim, iyi
yaşayalım, herkes bizi görür, sosyalist olur” türü Marx öncesi ütopik sosyalist
yalanlara inanmış bir isimdi. Bu iliklere yerleştirilmiş bilinç hâlâ faal.
* * *
Orhan
Gökdemir çevresinden olan bu tür isimler eliyle yetiştirilen avukat,
diplomasını aldığı gün ÇHD’ye girdi, tabii bu kurumun emekçiliğini yapacak
değildi. Ona emekçilik yakışmazdı! Nedense, ortada bir örgüt yokken doğrudan
ÇHD yönetimine oynadı (kim için ve kim adına oynadı?). Tepeye tırmanmak için
Selçuk Kozağaçlı’nın yanına ilişti. O günlerde Kozağaçlı’ya toz kondurtmuyordu!
Ama ne zamanki yönetime girdi, Kozağaçlı’ya ve örgütüne ağır eleştiriler
yöneltmeye, küfürler savurmaya, haklarında gıybet etmeye başladı. Onun için kolektif
mevziler değil, bireysel mevkiler önemliydi. Bu mevkiler uyarınca avukatlık
imkânlarıyla eriştiği, Kozağaçlı ve arkadaşları için hazırlanmış savcılık
iddianamesini onları karalamak için herkesle paylaştı.
Yönetime
giriş, SDP’liler sayesinde gerçekleşti. Güya İştirakî ile bağı varmış pozu
kesen, aslında zerre ilişkisi olmayan bu avukat, yönetime girme karşılığı
İştirakî’yi, derginin emekçilerinin haberi olmadan, SDP’ye “pazarladı”. Birden,
nedenini anlamadığımız bir gelişme yaşandı ve bazı SDP’li gençler, İştirakî içi
ve İştirakî için çalışma yürütmeye başladılar. Aslında buradaki niyet,
İştirakî’nin kurduğu bağları mülk edinmek ve İştirakî’yi susturmaktı. Komünist
hareketin düşmanları olarak anarşizm ve sendikalizm, iş başındaydı. İlki
komünist partiye; ikincisi proletaryaya düşmandı.
* * *
Sonra
Çayan Mahallesi çatışmalara sahne oldu. Yaşanan gerilim, ÇHD bünyesinde de
karşılık buldu. Çatışmaların sıcaklığında bu avukat aradı, bizim politik
tutumumuzu sordu. Önlem almak niyetindeydi. Telefonda dediği laf şuydu: “ÇHD
boşalıyor, herkes dernekten gidiyor”. O konuşmada ÇHD’den ayrılmayı düşünen bu
avukata derneğin terk edilmemesi gerektiğini, bu mevziinin korunması yönünde
çalışma yürütülmesinin şart olduğunu söyledik. Bizim söylediklerimiz ve
önerimiz üzerinden ortak metin kaleme alındı ve bir nebze de olsa ÇHD’nin
tasfiyesine mani olacak girişime katkıda bulunuldu. (O ortak metin, tabii ki
sonrasında, İştirakî’de değil, daha önce bahsini ettiğimiz, TP’nin bir şirketi
ele geçirme operasyonunu yürüten avukatın dergisinde yayımlandı.[6] Tencere yuvarlanmış,
kapağını bulmuştu.)
Bu
tasfiyecilik, soldaki anarşizmle ve sendikalizmle alakalı. Bu tasfiyecilik,
İştirakî’nin kurduğu bağlara gıybet ederek, dedikodu yaparak, yalanlar
söyleyerek, bugün de devam ediyor.[7] Ajan olarak “iç”e sızacağını düşünen, bu
avukatın üzerimize saldığı, gıybet ettiği kişi, bugün yeniden geldiği yere
dönüyor, Teori ve Politika dergisi yazarı oluveriyor. Sol, bu kahpelikle
ezilene-sömürülene deva olacağını sanıyor. Yalan söylüyor.
* * *
Bu
avukatın sahibi olduğu site (sosyalizmorg), fikriyat olarak, sendikalizm ama
daha çok anarşizm üzerine kurulu. Dolayısıyla, sitenin “İşçi sınıfı, enflasyon
soygunundan, pahalı enerjiye, kısıtlanmış hayatlardan, yeni soygun
mekanizmalarına tepkilidir; tepkisi artacaktır da”[8] demesinin bir anlamı yok.
Buradaki
gizli anlam şudur: “İşçilerin tepkisi, beni hiç ilgilendirmiyor. O tepkileri
devrimci anlamda örgütleyecek, başka bir enerjiyi açığa çıkartacak örgütsel
araçlara karşıyım ben.” İşçi sınıfının iradesine yabancı olan solcu, bu
yabancılığı teorize etme gayretinde.
İşçi
sınıfının artacak tepkilerine devrimci araçlar ve silâhlar gerekir. Bu
araçların ve silâhların tasfiyesi için uğraşan anarşizm ve sendikalizmin dediği
her şey, yalandır.
* * *
Bu
tür solcular, devrimci veya sosyalist olamaz, ancak avukat olabilirler ve öyle
yaşayabilirler. Burjuvaların sofrasına tekme savuramazlar. Bir işçinin sorununu
da pandemi meselesini de ancak hukuki çerçevede ele alabilirler. Sosyalizm
pratiğini kendi mesleklerine kul-köle ederler. Mesele, hukuki kimliği
yaldızlamak ve müvekkil havuzunu doldurup renklendirmektir.
Bugün
bu avukat ve sitesi, dijital, kentsel ve yeşil dönüşümle ilgili dile
getirdikleri görüşleri İştirakî’den aşırıp kendi tezgâhlarında
satabileceklerini düşünüyor. İştirakî’nin teoride ve pratikte kurduğu bağları
küçük burjuva dükkânlarına malzeme edeceklerini sanıyor. O dönüşümlerle ilgili
teorik ve politik müdahaleyi sulandırıyor, örgütsel-politik içerimlerini ve
ihtimalleri siliyor. Bu dönüşümlerin çilesini çekenleri “özne” değil,
“kurban/mağdur” olarak görüyor ve onların kendilerine muhtaç olmalarını,
böylelikle yoksuldan-işçiden yukarıya doğru yaşanan servet transferinden pay
almayı düşünüyor.
Bunlar,
özel bireylerin lüks semtlerdeki özel güvenlikli, yüksek duvarlı gettoları için
yaşıyorlar. Bahsi edilen dönüşümlerin çilesiyle ve çileyi çekenlerle zerre
ilgilenmiyorlar. Mesele, burjuva dönüşüme halel gelmemesini sağlayan
çalışmalara katkı sunup, bir yerlerden alkış almak.
Lenin
gibi, bugün de o anarşist ve sendikalist hücuma karşı komünist partiyi
savunmak, o partinin inşası süreci içinde işçi olmak gerekiyor. O işçilik,
anarşist ve sendikalist yalanlarla mücadeleyi emrediyor.
Eren Balkır
26
Ağustos 2024
Dipnotlar:
[1] James Petras, “Latin Amerikalı aydınların dönüşümü”, 18 Ağustos 2024, Birgün.
[2]
Yol Politika Kolektifi, “Filistin Davası, Hamas ve Sol”, 11 Ağustos 2024, Birgün.
[3]
Yol Politika Kolektifi, “Gösteri Dünyası ve Ötesi, 18 Ağustos 2024, Birgün.
[4]
Umut Doğan, “2024 Paris Olimpiyat Oyunları Açılış Töreni Vesilesi ile Sistemin
Yeni Yönelimleri Üzerine Değiniler”, 27 Temmuz 2024, Org.
[5] “Dosya Duyurusu”, 22 Ağustos 2024, Org.
[6]
Eren Balkır, “TC-Çin İlişkilerinin Kadro’su”, 4 Ağustos 2024, İştiraki.
[7]
Bu satırları yazmamızın bir nedeni de şu: Eskiden yazdığımız ya da yeni
paylaştığımız yazılardaki eleştirilere sinirlenen veya bu eleştiriler üzerinden
görüşme talep eden örgütler, bir yanılsama üzerinden, bu avukatla temas
kuruyorlar. Bu yanılsamayı ortadan kaldırmak gerekiyor. Söz konusu avukatla
teorik, ideolojik ve politik bir bağımız yok, olamaz. Neticede bu açıklama,
Ahmet Kaya’nın Başkaldırıyorum şarkısının verdiği emir uyarınca
yapılmıştır.
[8]
Deniz Kuzey, “Burjuvazinin ‘İklim Ekonomisi-Sürdürülebilirlik Finansmanı
Zirvesi’ ve Gösterdikleri (II)”, 22 Temmuz 2024, Org. İlginçtir, TKP’nin bir yöneticisi de
nükleer santralde müdürdür. Ama müdürün sitesi nükleer eleştirisi yayınlar.
Aynı sitede pandemi döneminin ünlü aşısının şirketine çalışan isim de yazar.
0 Yorum:
Yorum Gönder