Bu yazı, PEO ve DEV-İŞ tarafından 13 Ekim 2005
tarihinde Lefkoşa’da düzenlenen “1948 Maden Grevi” konulu toplantıda, İngilizce
olarak sunulan bildirinin Türkçe çevirisidir. AKEL’in 24-27 Kasım 2005
tarihleri arasında Lefkoşa’da yapılacak olan 20. Kongresi öncesinde, Afrika gazetesinin 23-26 Kasım 2005 tarihli
nüshalarında 4 ayrı yazı halinde tefrika edilmiştir.
* * *
Kıbrıs Komünist Partisi, 14 Ağustos 1926’da resmen
kurulduğu zaman, kurucuları arasında herhangi bir Kıbrıslı Türk yoktu. Partinin
amaçlarından biri, “Rumlar ile Türklerden oluşan İngiliz aleyhtarı bir cephenin
kurulması” olmasına rağmen, Kıbrıs Türk toplumu ile olan teması çok sınırlıydı.
Parti, önceleri adanın bağımsızlığını, daha sonra da özerkliğini desteklemişti.
Kıbrıs Komünist Partisi ile adanın Yunanistan ile birleşmesini (enosis)
savunan Kıbrıslı Rum milliyetçiler arasındaki fikir ayrılığı da, komünistlerin
ana hedefi olan “anti-emperyalist birlik cephesi”nin kurulmasına engel oldu.
Öte yandan Kemalizm, Türkiye’de ve Kıbrıslı Türkler arasında geçerli olan tek
ideoloji idi. Türkçe dilinde yayımlanmış sosyalist eserler, Kıbrıs’ta yok
gibiydi. 1923’de yasaklanmış olan Türkiye Komünist Partisi’nin etkisi ise,
Türkiye’de bile yok denecek kadar azdı.
Eldeki bilgilere göre, bazı Kıbrıslı Türk işçiler,
Nisan 1919’da kurulmuş olan İnşaat İşçilerinin Sendikası’nda Kıbrıslı Rumlarla
birlikte örgütlenmişler ve 1924’de tek bir örgüt çatısı altında bütün işçileri
örgütlemiş olan Leymosun İşçi Merkezi’nin faaliyetlerinde Kıbrıslı Türk işçiler
de yer almıştı. Kıbrıslı Türklerin, Merkezin amaç ve hedeflerini
öğrenebilmeleri için, Leymosun İşçi Merkezi’nin tüzüğü, Türkçeye de
çevrilmişti. Kıbrıs Komünist Partisi’nin kurucularından olan Yannis Lefkis,
anılarında, İşçi Merkezi’nin tüzüğünün iyi Rumca bilen Mustafa adlı bir
Kıbrıslı Türk tarafından Türkçeye çevrildiğini ve bu kişinin sonradan
Türkiye’ye göç ederek, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda bir süre çalıştığını
yazmaktadır. Merkezin açılış törenine hem Kıbrıslı Türkler, hem de Kıbrıslı
Rumlar katılmış ve tüzük, oybirliği ile kabul edilmişti.
Kıbrıs’taki ilk komünist yayınlardan biri olan Neos
Antropos [“Yeni İnsan”] ile Birlik
adlı Kıbrıs Türk gazetesinin iyi ilişkiler içinde olduğu görülmektedir. Birlik
gazetesi, 30 Ocak 1925 tarihli (Sayı:53) nüshasında, Leymosun’da yayımlanan Neos
Antropos gazetesinin yazarları adına H. Solomonidis tarafından kaleme
alınmış olan bir mektubu yayımlamıştı. Bay Solomonidis, Neos Antropos
gazetesinin ilk sayısının çıkması nedeniyle, Birlik gazetesinin
gönderdiği mektuba teşekkür etmekteydi. Bay Solomonidis, Birlik
gazetesini büyük bir ilgi ile izlemekte olduklarını ve karar vermiş olmalarına
rağmen, Leymosun’da Türkçe basabilen basımevi olmadığı için, gazetenin yarısını
Türkçe olarak basmayı başaramadıklarından üzüntü duyduklarını belirtmekteydi. Birlik
gazetesi de bir sonraki nüshasında Neos Antropos’un bir makalesini
Türkçe olarak yayımlamıştı. Bu makalede, Kıbrıs halkının, Yunan idaresinde
yaşamak uğruna, İngiliz idaresinden ayrılmak istemediği belirtilmekteydi.
Nisan 1924’de Lefkonuk’ta avukat Kiryakos Rossidis
tarafından düzenlenen tarım işçilerinin ilk toplantısına, 250 Rum ve 65 Türk
delege katılmış ve seçilen heyette iki Kıbrıslı Türk yer almıştı. İkinci
toplantı, Temmuz 1925’de Lefkoşa’da yapılmış ve ortak bir “Rum-Türk Köylü
Partisi”nin oluşturulması kararlaştırılmıştı. Ne var ki, kişisel görüş
ayrılıkları yüzünden bu parti kurulamamıştı.
Türkçeye çevrilip, Lefkoşa’da 20 Ekim 1931 tarihinde
basılmış olan bir başka kulüp tüzüğü daha bilinmektedir. Bu, 16 sayfa tutan
“Lefkoşa Amele Kulübü”ne ait “Nizamname-i Esasisi”dir. 500 adet basılarak,
tanesi bir kuruşa satılmıştı.
1920’lerin sonu ve 1930’ların başında, Kıbrıs’ta
kuraklık ve yoksulluk hüküm sürerken, dünyada da ekonomik kriz vardı. Kıbrıs
halkı, sosyalizm fikirlerine yönelmiş ve işçi sendikalarında örgütlenmeye
başlamıştı. Öte yandan, İngiliz sömürge yönetimi, ceza yasasını değiştirip,
solcu kitapları yasaklayarak, işçi sınıfı hareketinin gelişmesini engellemeye
çabalamaktaydı.
Rumların Ekim 1931 ayaklanmasından sonra, İngiliz
Sömürge Anayasası ve Kavanin Meclisi ortadan kaldırıldı. Bu olaylardan önce, 13
Ağustos 1931 tarihli Söz gazetesinde “Sürüden ayrılanı kurt kapar”
başlığı altında çıkan ve o günlerde Kıbrıslı Türk solcuların siyasal
faaliyetleri hakkında bize fikir veren bir makalede şunları okumaktayız:
“Son
birkaç haftadır Lefkoşa’da olduğu gibi diğer kaza merkezlerinde de komonistler
beyannameler çıkarıyorlar ve asnafı Bolşevikliğe davet ediyorlar. Biz,
Komonistlerin neşrettikleri beyannameleri tahlil ve terviç edecek değiliz;
yalnız bunları imza edenler arasında bir kaç ta Türk ismi gördüğümüz için en
ziyade bunlarla meşgul olacak ve buna dair fikir ve kanaatımızı izaha
çalışacağız... Bolşeviklere yanaşan ve karışan Türklerin kimler olduklarını
bilmiyoruz. Fakat kimler olursa olsun, bu hareketleri ile bizi gücendirdiler ve
pek tehlükeli bir vaziyete soktular... Kendini bilmeyen cahil bir iki Türk,
Komonistlerin propagandasına kapılmış ve bizden ayrılmışlarsa, bunda
Cemaatımızın bir kusuru ve hatası yoktur. Hata varsa bizden ayrılan ve karanlık
yollara sapanlardadır ki bunları da sürüden ayrıldıkları için hiç şüphe etmeyiz
ki kurtlar yiyecektir.”
Kıbrıs Komünist Partisi ve ona yakın sekiz kuruluş,
Ağustos 1933’de, var olan yasalarda yapılan değişiklikler ardından yasadışı
ilan edildiler. Komünist Parti’nin liderleri ada dışına gönderildiler. Hronos
[“Zaman”] adlı Kıbrıs Rum gazetesi, 4 Ekim 1933 tarihli nüshasında, Gilan
köyünden Hasan Hilmi adlı bir Kıbrıslı Türkün de, komünizm propagandası yapma
suçundan tutuklananlar arasında olduğunu yazmıştı.
İngiliz sömürge yönetimi, 1941’de siyasal parti
çalışmalarına izin verince, AKEL, Kıbrıs Komünist Partisi’nin yasal organı
olarak kuruldu. AKEL’in kurucuları arasında da yine herhangi bir Kıbrıslı Türk
yoktu.
AKEL, 1943’ün başında yapılan 2. Kongresinde,
Yunanistan ile birleşme politikasını benimseyince, hem sendikal harekette, hem
de siyasal çalışmalarda, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasında bazı
sorunlar çıkmaya başladı. Burada, ilk defa olarak, işçi sınıfının etnik temelde
bölünmese tanık olduk.
Kıbrıslı Türklerin oluşturduğu ilk sendika, Niyazi
Dağlı’nın önderliğinde, 12 dülgerin ortak işçi sendikalarından ayrılarak, 27
Kasım 1942’de kurdukları “Lefkoşa Türk Dülgerler Birliği”dir. Yeni kurulan
Pan-Kıbrıs Çiftçiler Birliği’nden (PEK) Kıbrıslı Türk işçilerin 1943’de ayrılma
nedeni de yine, enosis propagandası idi. PEK’in enosis eğilimleri, Kıbrıslı
Türklerin bu örgütte daha fazla kalmalarına engel oldu. Kıbrıslı Türk köylüler,
1 Mayıs 1943’de kendilerine ait “Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği”ni kurdular.
Kıbrıs işçi sınıfı hareketinin etnik temelde
bölünmesi, 13 Ağustos 1944’de, yüzlerce Kıbrıslı Türk işçinin, yeni Kıbrıs Türk
sendikalarını kurmak üzere, PEO binasını terk etmeleri ile daha da derinleşti.
1945 yılında, ayrı Kıbrıs Türk sendikalarında 843 Kıbrıslı Türk işçi, “Kıbrıs
Türk İşçi Birlikleri” adı altında örgütlenmişti.
Derviş Ali Kavazoğlu’nun takma adı olan D. A. Alkan
imzasıyla, Halkın Sesi gazetesinin 13 Haziran 1944 (Sayı:429) tarihli
nüshasında yer alan “Türk Amele Birliği Rumlardan niçin ayrılmıştır?” başlıklı
yazısında, Lefkoşa Amele Birliği Kaza Heyeti Sekreteri Yagovides’in 28 Mayıs 1944
tarihli Aneksartitos [“Bağımsız”] gazetesindeki makalesine şöyle yanıt
verilmekteydi:
“[…]
25 Mart’ta birlik binanızı kendi bayraklarınızla süslediniz ve bugünün önemini
belirten birçok nutuklar söylediğiniz halde, bizim hiçbir milli günümüzde
birliğinize hiçbir Türk bayrağı çektirmediniz ve bu gibi günlerimizden
hiçbirini tesid için tek bir kelime bile söylemediniz. En fenası şu ki en büyük
spor bayramımızda Ankara’dan radyo dinlememize fırsat bile vermediniz. […] Genel
sekreteriniz Bay Zartides, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmesi için İngiltere
Başvekaletine tantanalı bir telgraf çekmiştir! Birliğinizde yüzlerce Türk ve
birçok Ermeniler aza bulundukları halde, bazı genel toplantılarınızda
“kardeşler! Yunan olmamız dolayısı ile mücadeleye devam ederek
teşkilatlanmalıyız ki harp sonunda milletimizi yükseltebilelim!” diye
haykırıyordunuz. Mademki ırk ve din farkı gözetmiyorsunuz hükümetçe tanınmış
olan kaza heyeti arasında neden bir tek Türk bulunmuyor? […].”
Bir başka alıntı daha yapalım. 20 Haziran 1944 tarihli
Halkın Sesi gazetesinde yer alan Kıbrıs Türk İşçi Birliklerinin Lefkoşa
Sekreteri Mehmet Niyazi’nin “Lefkoşa Kaza Amele Birliği Sekreterine açık
mektup”unda şöyle denmekteydi:
“1
Mayıs 943 yortusunda yüzlerce Rumca yazılı tabeladan Türkçe olarak kaç tane
vardı? Hiç... Hiç... Bizleri bir siyasi, milli maksatlarınızı yüzümüze
aksettirmediniz mi? Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı için Lordlar Kamarası’na
telgraf çekmediniz mi? 1943’te yapılması kararlaştırılan umumi bir grev
kararında Türkçe konuşulmadığından ani olarak hatanızı yüzünüze vurunca Rum
amelesi dağıldıktan sonra Türk işçisini yağmur içinde durdurtmak istemediniz
mi? (...) Hiç olmazsa nüfus nispetinde işçi çalıştırttınız mı? Türk işçisinin
yevmiyesi Rum işçisi gibi müsavi veya ona yakın tutulması için araştırmalar
oldu mu? Sözün kısası Türkün hakkı hiç gözetildi mi? Hayır!.. Hayır!.. Hayır!..”
Kıbrıs Türk gazetesi Yankı, 26 Şubat 1945
tarihli (Sayı:9) nüshasında, “Rum fırkaları ve biz” başlıklı bir makalede,
Leymosun Belediyesi’nin çıkardığı bir dergide “Türklerin durumu” başlığı
altında çıkmış bir yazıya değinerek, şunları yazmaktaydı:
“Leymosun
belediyesinin dergisi ise ilhaka taraftar olmadığımızı kabul etmekle beraber,
ileride bu davaya katılmamızı sağlamak için gayret sarfedilmesini istiyor...
Biz Türkler... Türk-Rum dostluğuna gerçekten inanmışızdır. Fakat esefle
görüyoruz ki Rum dostlarımızın bize karşı gösterdikleri sevgi, siyaset
nezaketinden öteye geçmemiştir. Çünkü hâlâ belediyelerde ikinci reislik
makamını bile bize vermemekte ısrar ettiklerini ve belediye işlerinde Türkçeyi
ihmal ettiklerini görüyoruz.”
Yankı
gazetesinin 6 Mayıs 1945 tarihli nüshasında çıkan ve “Türk İşçi Birlikleri”nin
İngiltere Müstemleke Müsteşarlığı’na gönderdiği bir mektupta da şu talepler yer
almaktaydı:
“Türk
memur veya işçisinin Rum tesiri altında ezilmesine meydan verilmemelidir ki
Türkler de ön bulabilsinler ve başarı gösterebilsinler... Lefkoşa’da her
mahalleye konulan sokak levhalarına Türkçenin de yazılması... Her Türk’e resmi
makamlardan gönderilecek herhangi bir evrak Türkçe olmalı. Rumca ve İngilizce
olmamalıdır... İşçi Bayramı olan 1 Mayıs’ın ve Milli günlerin resmen tanınması
ve tesit edilmesi... Kıbrıs Türklerinin Hükûmet tarafından İslâm unvanıyla
değil, Türk unvanıyla tanınması ve mekteplerimizin de bu nam altında tavsif
edilmesi...”
Ekim 1947’de, İşçinin Yolu Şaşmaz adlı ilk
solcu Kıbrıslı Türk yayın organı çıkarıldı. Bu aylık dergi, içeriğinin “çok
ideolojik” olması gerekçesiyle ikinci sayısından sonra yayınını durdurdu.
13 Ocak ile 17 Mayıs 1948 tarihleri arasında 125 gün
süren Büyük Maden Grevi, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sendikacılar arasındaki
işbirliğinin güzel bir örneğidir. Kıbrıs Türk liderliğine yakın olan Halkın
Sesi ve Hürsöz gazeteleri, başlangıçta greve destek verdiler. Ama
daha sonra desteklerini geri çektiler. İlk defa olarak günlük bir işçi
gazetesinin çıkarılmasına ihtiyaç vardı. Bu ancak 19 Mayıs 1948’de, yani grevin
sona ermesinden iki gün sonra mümkün oldu. Gazetenin adı Emekçi idi. Bu
gazete günlük yayınını, 1949 yılında bir süre ara verdi, ama daha sonra
haftalık olarak yeniden yayımlanmaya başlandı. Kıbrıs Türk lideri ve Halkın
Sesi gazetesinin sahibi olan Dr. Küçük’ün açtığı bir zem ve kadih davası
yüzünden, Emekçi gazetesi yayınını durdurmak zorunda kaldı.
Ezekias Papayuannu, Ağustos 1949’da yapılan 6.
Kongre’de AKEL’in yeni Genel Sekreteri olarak seçildi. Sloganı “enosis ve
yalnız enosis” idi ve Yunanistan Komünist Partisi’nin lideri olan Nikos
Zahariadis’in desteğine sahipti.
Yunanistan Komünist Partisi’nin yasadışı yayını olan Neos
Kozmos [“Yeni Dünya”], Kasım 1951 tarihli nüshasında, enosis sloganının, o
zaman var olan koşullarda, en güçlü anti-emperyalist hareketliliği sağladığını
yazmıştı.
Aralık 1951’de yapılan AKEL’in 7. Kongresinde kabul
edilen bir kararda, “Hâlâ daha, şoven (Türkiye’ye bakan) Türk burjuvazisinin ve
toprak ağalarının etkisinde bulunan Kıbrıs Türk azınlığı içindeki kişilere daha
fazla dikkat verilmesi” çağrısında bulunuldu.
AKEL’in milliyetçi politikası, Kıbrıs Türk toplumunu
partiden gittikçe daha fazla yabancılaştırmaktaydı. Bir Kıbrıs Rum gazetesi
olan Neos Antropos’da yayımlanan ilginç bir makale, birkaç gün sonra, Halkın
Sesi gazetesinin 19 Mart 1952 tarihli nüshasında iktibas edilmişti.
G. Yuannidi, K. Koliyannis ve P. Rusu tarafından
kaleme alınan makalenin başlığı şöyleydi: “Kıbrıs Halkının Kurtuluş Mücadelesi
=Türk Azınlığı=”
Yazının bazı bölümlerinde şöyle denmekteydi:
“Türk
azınlığı meselesi antiemperyalist mücadele için esas meseledir. Ve AKEL bu gibi
meselelere ciddiyet ve katiyetle karşı koymalıdır. […] Mahut Yunanistan’a ilhak
propagandası parolası ise, Türk işçisinin buna güç inanacağı aşikârdır. […] Türkler
Rumlara ve AKEL’cilere itimat etmiyorlar. Zira büyük Yunanistan şovenizmine
emniyetleri yoktur. […] Türklerin ve Rumların halk sendikaları, tek cemiyetleri
ve diğer zirai teşkilatları olmalıdır. İşçi sınıfının bir tek partisi olmalı.
Bu tek partinin (AKEL) Milli Türk Kolu olabilir. […] Kıbrıs’taki Türk meselesi,
bütün Milli mesele içerisinde, hususi Milli bir meseledir. Eğer AKEL’in Türk
azınlığına karşı tam Milli bir siyaseti olmazsa, Yunan Milli Davasını, ilhak
davasını da gerektiği gibi karşılayamayacaktır. […]”
1948 yazından itibaren Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri ile
işbirliği yapmaya başlayan PEO, Kasım 1952’de, Kıbrıslı Türk üyeleri için
merkezde bir büro açma kararı aldı. Mart 1954’de, Emekçi gazetesinin
sahibi ve başyazarı (ve 1952’den beri PEO Merkez Komitesi’nin üyesi) olan Ahmet
Sadi Erkurt, PEO’nun Kıbrıs Türk Bürosu’nun başına atandı.
AKEL de, Ekim 1954’de, Karpaz’daki Galatya köyüne
kadar geniş bir şekilde dağıtımı yapılmış olan, “Partinin Türk Kolu”nun ilk
Türkçe bildirisini yayımladı. Bu tarihi öneme sahip ilk bildiride, tanınmış
Türk şairi Nâzım Hikmet tarafından Kıbrıslı Türklere gönderilmiş olan mesajdan
aktarılmış şu istek de yer almaktaydı:
“Kıbrıs’ta
barış için, hürriyet için, Kıbrıs’ın sömürge olmaktan, emperyalizme askeri üs
vazifesi görmekten kurulması için dövüşen Kıbrıslı Rum kardeşlerinizle el ele
verin. Aynı safta yan yana dövüşün.”
1954 yılının sonunda, 1.500 Kıbrıslı Türk işçinin
PEO’da örgütlendiğini görüyoruz. Solcu sendika PEO, sık sık Türkçe bildiriler
ve İşçi Bülteni adlı aylık bir yayın yayımlamaya başlamıştı. Hatta İşçinin
Sesi adında haftalık bir sendika gazetesinin yayımlanması planlanmıştı, ama
İnkılapçı adlı haftalık bir gazetenin 13 Eylül 1955’den itibaren
yayımlanmaya başlaması ile bu plan gerçekleştirilmedi.
İşçilerin sesi haline gelen İnkılapçı gazetesi,
sadece 14 hafta çıkabildi. O günlerde önemli olan bütün sosyal ve ekonomik
konularda makale ve haberler yayımlamaktaydı. Ama İngiliz Sömürge Yönetimi’nin
14 Aralık 1955 tarihinde olağanüstü durum ilan etmesinden sonra, bu gazete,
AKEL’in günlük gazetesi olan “Neos Demokratis [“Yeni Demokrat”] ile birlikte
kapatıldı. Önce AKEL, daha sonra da köylülerin, gençliğin ve kadınların solcu
örgütleri, yasadışı ilan edildi ve birçok solcu tutuklanarak hapse atıldı. İnkılapçı’nın
12 Aralık 1955 tarihli son nüshasında çıkan “Tehdit” başlıklı makaleden de
anlaşılacağı gibi, o zamanki Kıbrıs Türk liderliği ve onun yeraltı örgütü TMT, İnkılapçı’nın
yayıncılarına şu ifadeleri içeren tehdit mektupları göndermişlerdi: İnkılapçı’nın
yayınını durdurunuz. Yoksa kafanız kesilecektir!”
1 Mayıs 1958 günü, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk
işçilerin birlikte yürüyüş yapıp, emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı ortak
mücadele verme kararlılığını dile getirmelerinden sonra, TMT (Türk Mukavemet
Teşkilatı) bir bildiri yayımladı ve Kıbrıslı Rumların da örgütlü olduğu PEO
sendikasından istifa etmelerini talep etti. Kıbrıslı Rumlarla işbirliği
yapanların da cezalandırılacağı uyarısında bulundu. Bundan sonra, o günlerin
günlük gazeteleri, “PEO’dan istifa” ilanlarıyla doldu ve ilk tedhiş eylemi, 22
Mayıs 1958’de PEO’nun Türk bölümünün başkanı olan Ahmet Sadi’nin öldürülmesi
girişimiyle başladı. 24 Mayıs’ta, İnkılapçı gazetesinin yazı işleri
müdürü olan Fazıl Önder öldürüldü. Diğer ilerici Kıbrıslı Türkler de, Lefkoşa
ve Leymosun’da ya öldürüldü veya yaralandı.
Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği, hep birlikte, adanın
taksiminin Kıbrıs sorununun tek çözüm yolu olduğunu öne süren politikalarını
sürdürmekteydiler. Adanın taksim edilmesine karşı olan Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı
Türk solcular da, seslerini yükseltmekte ve bu politikaya muhalefet
etmekteydiler. Örneğin AKEL’in Kıbrıs Türk Kolu, o sıralar adayı ziyaret
etmekte olan Prof. Nihat Erim’e verdikleri bir mektupta, ona şu görüşlerini
iletmişlerdi:
“Ayrılmaz
bir bütün olan Kıbrıs halkı, Türkler ve Rumlar, bu topraklarda yüzyıllarca
birlikte yaşamışlar ve yaşamaktadırlar.(…) Adayı taksim etme fikri, Kıbrıs
meselesinin nihai hâl şekli olmayacağı gibi, kabili tatbik de değildir. Çünkü
Kıbrıs Türk ve Rum halkı ayrı ayrı iki mıntıkada yaşamamaktadır. Böylece ortaya
bir muhaceret işi çıkacaktır ki, o zaman Kıbrıs çıkmazı ikinci ve en büyük
çıkmaza girecektir. Böyle hadiselerin hangi menfaatlere hizmet ettiğini tarih
hepimize göstermiştir.”
Aradan geçen 50 yıla yakın süre içinde, AKEL’in Türk
Kolu’nun öngörüsünün doğru olduğunun kanıtlandığına tanık olmaktayız. Kıbrıs
de-fakto olarak taksim edilmiştir. Kıbrıs’taki bütün emekçi halkın partisi
olması gereken AKEL, ne yazık ki 1974’den sonra, “Azınlıklar Dairesi” denen
bürosunu kapatma kararını almıştır.
Bugün güzel adamızın taksimini yaşadığımız bir
zamanda, bütün Kıbrıslıların ortak anti-emperyalist cephesinin
oluşturulmamasından doğan yaşamsal hatanın nedeni bu değil midir? Mücadelemiz
ortak olduğuna göre, neden hâlâ daha Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk emekçi
kitlelerinin birleşik cephesini kuracak durumda değiliz?
PEO ve DEV-İŞ
13 Ekim 2005
Kaynak
Kaynakça:
Ahmet An, “Kıbrıs Türk Solunun Geçmişi ve Bugününe Bir Bakış”, Ex İbarhi
(Rumca), Sayı. 47 (Kasım 2003) ile Sayı. 51 (Mart 2004) arasında çıkmış 5 yazı.
Ahmet An, “KKP/AKEL’in 80. Kuruluş Yıldönümü Üzerine Düşünceler”
(8 yazı), Afrika gazetesi, 15-22 Mayıs 2005.
Ahmet An, Kıbrıs’ta Türkçe Basılmış Kitaplar
Listesi 1878-1997, Lefkoşa 1997.
Birlik, 30 Ocak
1925, Sayı. 53 (aktaran Harid Fedai, “Eski Basınımızdan”, Kıbrıs
gazetesi, 6 Mayıs 2002).
Birlik, 6 Şubat
1925, Sayı. 54 (aktaran Harid Fedai, “Eski Basınımızdan”, Kıbrıs
gazetesi, 8 Temmuz 2002).
Kemal Cankat, “Ekim Devriminin Kıbrıs İşçi Sınıfının Siyasal
Örgütlenmesine Etkisi”, Söz gazetesi, 6-13 Kasım 1987.
Köylü
gazetesi, 8 Kasım 1954 ve Halkın Sesi gazetesi, 20 Ekim 1954 (Sayı:
3528).
Michalis Michaelides, “The Turkish Cypriot Working
Class and the Cyprus Labour Movement”, The Cyprus Review, Güz 1993, s. 33-57.
Nihat Erim, Bildiğim, Gördüğüm Ölçüler İçinde Kıbrıs, Ankara 1975, s. 55-57.
0 Yorum:
Yorum Gönder