Açık
Faaliyet Gösteren Siyonistlere Karşı
Esas
olarak Bund’a yönelttiği saldırılarla Siyonizmin işçi hareketi içindeki
ajanlarına karşı mücadele yürütmesine karşın, Lenin, çeşitli vesilelerle
Siyonist düşmana karşı da savaşmıştır.
Az
çok tanınan Siyonist telkinli örgütlerin Çarlık Rusyası’nı taradıklarını ve
Musevî kökenli büyük emekçi kitlesinin denetimini ele geçirmeye çalıştıklarını
unutmayalım. Bund’dan çok daha az önemli olmakla birlikte, Siyonist Sosyalist
İşçi Partisi ve Yahudi Sosyalist İşçi Partisi de işçi hareketi içinde paylarına
düşen bölücülük rolünü oynamakta kusur etmiyor, Bolşevikleri esas hedef olarak
görüyorlardı.
Siyonist
Sosyalist İşçi Partisi, “Yahudi” proletaryasına esas hedef olarak üzerinde bir
“Yahudi Devleti” kurulacak bir toprak elde etme mücadelesini gösteriyordu. Bu
Siyonist “sosyalistler”, (tabiî ki) Yahudi asıllı burjuvaziyle sınıf
işbirliğini de önermekteydiler. Buna paralel olarak, üye ve sempatizanlarını
çarlık düşmanı halk kitlelerinin verdiği mücadeleden tecrit etmeye, bunlarda
nasyonalist ve ırkçı duygular uyandırmaya çalışıyorlardı.
Öte
yandan, Yahudi Sosyalist İşçi Partisi de aynı amaç için çalışıyor ve Siyonist
Sosyalist İşçi Partisi gibi Sosyalist Devrimciler (SR)’in burjuva partisiyle
aynı saflarda Siyonist ideolojiyi Yahudi asıllı emekçiler arasında
yaygınlaştırma yolunda RSDİP’e karşı mücadele yürütüyordu. Kaldı ki, 1917 Şubat
burjuva devriminden sonra iki örgüt birleşerek Birleşik Yahudi Sosyalist İşçi
Partisi’ni kuracaktı. Bu partinin Bolşeviklere ve Sosyalist İhtilâl’e aynı
şiddetli nefreti beslediğini belirtmeye gerek yok.
Lenin,
II. Enternasyonal içinde Siyonist Sosyalist Parti’yle mücadele etti. SR’lerin
desteğiyle güçlenen Siyonistler, uluslararası sosyal-demokrat örgüte sızmaya
çalışmaktaydılar. O sıralar Uluslararası Sosyalist Büro’nun üyesi olan Lenin,
RSDİP’in, gerçekte açık faaliyette bulunan Siyonistler ve Rus ve uluslararası
burjuvazinin ajanları olan bu sahte-sosyalistlerin örgüte kabul edilmesine
karşı çıkan kararlarını hatırlattı (1908). Sonunda Büro, Lenin’i izledi.
Yalnızca iki üye çekimserliğe sığındılar: Rubanoviç (SR’leri temsilen) ve
Vaillant (Fransa’yı temsilen). Siyonistler ve sosyalist-devrimci
bağlaşıklarının manevrası da böylece püskürtülmüş oldu.
Ekim
İhtilâli’nin zaferinden ve Komünist Enternasyonal’in kurulmasından sonra Lenin
ve yoldaşları, Siyonizmi yenilgiye uğrattılar. Komünist Enternasyonal’in II.
Kongresi’nde (Temmuz-Ağustos 1920) “Ulusal ve Sömürge Sorunları üzerine Tezler
ve Eklemeler” de böylece kabul edildi. 6. maddede özellikle “az sayıda
Yahudinin bulunduğu Filistin’de bir Yahudi Devleti kurmak bahanesiyle,
Siyonizmin yerli Arap emekçilerinden oluşan nüfusu İngiltere’nin sömürüsüne
terk ettiği Filistin’deki Siyonistler sorunu” üzerinden yapılan emperyalist
manevralara vurgu yapıldı.
Aynı
yılın Eylül ayında Siyonizmin temelde karşı-devrimci olan rolünü ve dünya
emperyalizmiyle sıkı bağlaşıklığını mahkûm eden bu karar, Bakû’de toplanan I.
Doğu Halkları Kurultayı’nda da oybirliğiyle kabul edildi.
* * *
Bu
son örneklerden de anlaşılacağı gibi, Lenin’in Siyonizmin kendisine ve açık
örgütlü ifadelerine karşı verdiği mücadele, Bundistlere karşı olan kavgası
kadar önemli değildir. Bunun nedeni, söylediğimiz gibi, Çarlık Rusyası’nda açık
faaliyet gösteren Siyonist örgütlerin rolünün Bund’un benimsediği role kıyasla
ikincil bir önem taşımasında yatar. Bir başka ve önemli etken de Lenin’in
zamanında Siyonist etki ve tehlikenin bugünkü kadar ortaya çıkmayışı,
çıkamayışıdır.
Bu
nedenle, örneğin Siyonizmin kararlı düşmanları gözünde bugün tarihsel önem
taşıyan Balfour Bildirgesi[1] Lenin ve yoldaşlarının dikkatini fazla
çekememiştir. Esasında bu bildirge, Lenin ve Bolşeviklerin, beş gün sonra
zaferle sonuçlanacak olan Petrograd ayaklanmasının hazırlıklarını yaptıkları
sıralarda, 2 Kasım 1917’de açıklanmıştır. Daha önce de gördüğümüz gibi,
devrimci hareket, Filistin’deki Balfour Bildirgesi’nin ilânıyla hızlanan
Siyonist girişimleri ancak üç yıl sonra mahkûm edecektir.
Öte
yandan, Siyonizm de ancak 1948 yılında, Filistin toprakları üzerinde kukla
İsrail Devleti’nin bütünüyle kurulmasından sonra bugünkü boyutlarına
ulaşmıştır.
Tüm
bunlar, Lenin’in karşı-devrimci Siyonist ideolojiye karşı, Bund’a sürekli
yönelttiği saldırıları haricinde yürüttüğü mücadelesinin neden mecburen kısıtlı
olduğunu kesin olarak izah etmektedir.
Buna
karşılık, Bolşevik Önder, birçok alanda yaptığı gibi, bu alanda da mücadeleyi
gerçek temelleri üzerine oturtmayı ve onu devrimci bir biçimde sürdürmeyi
bilmiştir.
Jean Allemand
Jean-Claude Sage
1971
[Kaynak:
Jean Allemand ve Jean-Claude Sage, İşçi Hareketi İçindeki Siyonist Ajanlara
Karşı Mücadele ve Lenin, çev. Sibel Özbudun, Havass Yayınları, Mart 1978,
s. 24-26.]
Dipnot:
[1]
İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour’un Lord Rothschild’e gönderdiği mesaj. Bu
bildirgede İngiltere Hükümeti “Filistin’de millî bir yurdun kurulması
düşüncesine yakınlık duyduklarını” ve “bu hedefin gerçekleşmesi için
mümkün olan bütün çabayı” göstereceklerini açıklamaktaydı.
0 Yorum:
Yorum Gönder