29 Eylül 2024

,

Halk Düşmanları

“Zenginler artık güvende değil”


Kimlik siyasetinin güzide temsilcileri, hümanistler/liberaller, demokratlar-sol liberaller, kendilerinin eline diken batınca fındıkkabuğunu doldurmayacak kişisel, bireysel, şahsi günlük sorunları karşında dünyayı yıkıp avaz avaz bağırırken, ezen sınıflar karşısındaki haklı ve meşru devrimci şiddeti eril ve gerici buluyorlar. O da yetmezmiş gibi, devrimci şiddeti devletin şiddeti ile bir görüp, kendisinin devlet ağzıyla, devletin-sermayenin argümanlarıyla konuştuğu gerçeğini gizliyorlar.

Sanki tarafsızmış gibi görünen liberaller, aslında devletin somut şiddetine karşı verilen en küçük öz savunmayı “eril, ahlakçı, mahalle bekçisi” gibi ifadelerle karşılıyorlar, oysa bunlar, devrimci komünistlere “terörist” diyen faşist diktatörlüğün argümanlarıdır. O, sadece postmodernizmin yolunu tuttuğu için argümanları biraz daha soft, lakin maksat aynı: mazlumun haklı şiddetini haksızmış gibi göstermek.

Şiddetin ve savaşların tarihsel ve sınıfsal yanını görmeyenler, görmek istemeyenler, elbette kitabın ortasından konuşup dünyanın kuruluşundan bu yana zalimin zulmüne karşı mazlumların, haklıların, halkların örgütlü mücadelesini, onların haklı ve meşru şiddetini yanlış kabul edecek, bu eylemselliği yaratan zulmü yanlış aksettirecektir. Orta yolcu, o tarafsız tavrı ile haklıyı haksız, mazlumu zalim, zalimi de mazlum göstererek, o zulüm düzenini yürüten savaş ağalarının postallarını yalayacaktır.

Liberaller, hümanist yaşamı kutsayan Pollyanna’cılar, emperyalist haydutların sömürge/yarı sömürge ülkelerdeki askerî, ekonomik, kültürel hegemonyasına, savaşlara, politik-pratiklere ses çıkarmazken, ülkemizde veya başka bir ülkede ayaklanan kitlelerin birkaç mağazayı kamulaştırmasını “hırsızlık” olarak göreceklerdir. Onların görevi budur: görevi, burjuvaların özel mülkiyetini korumaktır. Bunlar, dünyanın tüm nimetlerini özel mülkiyetine geçiren burjuvaya tek ses çıkaramazken, halkın kendisine ait olanı almasını köşe yazılarında “hırsızlık, vandallık bu!” çığlıklarıyla karşılarlar.

Liberallerin bu tavrı, devrimci komünistler açısından şaşırtıcı bir şey değildir. Zira onlar çok iyi bilir ki sınıflı toplumda herkes, belli bir sınıfın üyesi olarak yaşar ve her düşünce biçimi, istisnasız, bir sınıfın damgasını taşır.

Liberaller, reformistler, demokratlar, şovenist-milliyetçiler, kısaca burjuva ve feodal kesim, işçi sınıfını ve halkları sömürerek yürüttüğü kapitalist düzene ve özel mülkiyete zarar gelmesin diye ideolojik aygıt niyetine kullandığı, gerçeği karartmaya yemin etmiş kadrolu elemanlar da burjuva düzenin ideolojik-teorik damgasını taşırlar.

Bu insanlar, şiddeti ve savaşı yaratan siyasi-ekonomik işleyişi gizleyecek bir çalışma yürütürler. Tüm o yalanları ve iftiraları yaymak için gazetelerini ve internet sitelerini, o paralı aktivistleri üzerinden kullanırlar. Kitleleri, halkı, “yağmacı, hırsız, şiddet yanlısı” olarak niteleyip psikolojik harbe hizmet ederler.

Lâkin devrimci komünistlerin ve halkların burjuvaziye tarih boyunca dediği şudur: “Önce siz ateş edin, mösyö burjuvazi!”

Burjuvazi ve yardakçıları o tetiği çekeli çok oldu. Mademki o tetik çekildi, bundan sonra yaşanacak olanlardan devrimci komünistler, mazlumlar, ezilen ulus ve halklar değil, kendi çıkarları için haksız savaşları çıkartan emperyalist-kapitalist haydutlar ve onların yerli işbirlikçileri, kadrolu elemanları, egemenlerin safında yer alan her türden halk düşmanı sorumludur.

Serkan Yıldırım
4 Mart 2021

0 Yorum: