07 Ekim 2025

,

Gür Çığlık

7 Ekim Harekâtı, Filistin davasını küresel bilince yeniden taşıyan, siyonist zulme karşı atılmış gür bir çığlıktı.

7 Ekim Harekâtı’nın ikinci yıldönümünde, ne teslimiyeti ne de boyun eğmeyi bilen bir halkın tarihindeki dönüm noktalarından birini anıyoruz. O gün Direniş, Filistin varoluşunun özü ve canlı ruhu olduğunu teyit etti. Adaletsizlik, zulüm ve işgalin vahşeti karşısında gür bir çığlıktı ve Filistin halkının hayatta olduğunu, topraklarına ve kimliğine, özgürlük ve onur haklarına bağlılığını sürdürdüğünü dünyaya duyuran güçlü ve cesur bir bildiriydi.

7 Ekim, çatışmanın denklemlerini değiştiren ve Filistin davasını küresel bilincin merkezine yeniden taşıyan stratejik bir dönüm noktasıydı; özgür iradenin, teknik olarak ne kadar üstün olurlarsa olsunlar, kibirli güç yapılarını sarsabileceğini kanıtladı; sağlam bir kararlılığa ve davalarının adaletine inanan savaşçılar karşısında siyonist oluşumun kırılganlığını ortaya koydu.

Savaş, askeri boyutunu aşarak, direnişin sürekli bir yaklaşım olduğunu ve haklarına sıkı sıkıya bağlı halkların korku bariyerlerini yıkıp tarihi yeniden yazabileceğini doğruladı.

Ancak, Amerikan emperyalizmi ve Batı lobileri tarafından doğrudan desteklenen siyonist gericilik, yalnızca askeri bir saldırı değildi; aynı zamanda muazzam bir sömürge aracı olarak örgütlü devlet terörizminin apaçık bir örneğiydi. Dünya, Gazze’de insanlığın onlarca yıldır görmediği sistematik bir soykırıma tanık oldu; üstelik yalnızca vahşet açısından değil, aynı zamanda kıtlığı bir silah, ablukayı kolektif boğma aracı ve hayati altyapıların yok edilmesini örgütlü bir soykırım projesinin parçası olarak meşrulaştıran sömürgeci zihniyet açısından da. Hastaneler, okullar, üniversiteler, su ve elektrik kaynakları hedef alınmakla kalmadı, evler sakinlerinin başlarına yıkıldı, temel yaşam ihtiyaçları kaybedildi ve yüz binlerce insan, defalarca yerinden edildi.

Tüm bunlar, Filistinlilerin yaşamını tahakküm önünde bir engel, bir hak ihlali ve ulusal iradeyi yok etmeye kararlı bir rejim olarak gören sömürgeci sistemin gerçek yüzünü ortaya koyuyor.

Lübnan, Yemen, İran ve Irak’taki direniş güçlerinin Gazze Destek Cephesi’ne katılması, ortak bir kaderi ve derin bir dayanışmayı yansıtıyor, Filistin’in işgale karşı tek başına olmadığını teyit ediyor. Lübnan ve Yemen direnişi, dirençlerini ve direnişlerini sürdürdüler. Muazzam fedakârlıklara rağmen, direniş yolu Arap halklarını birleştirmenin, onurlarını geri kazandırmanın, hegemonya ve teslimiyetten uzak, özgür ve bağımsız bir gelecek inşa etmenin yolu olduğunu kanıtlıyor.

İşgale karşı gelişen o eşsiz küresel hareket ve ABD yönetimi ile Batılı liderler üzerindeki uluslararası baskı, insan bilincinin Filistin’e yönelik ahlaki pusulasını yeniden kazanmaya başladığını da göstermiştir.

Filistin bayrağının, özellikle Batı ülkelerinde, başkentlerde, meydanlarda ve sokaklarda düzenlenen kitlesel yürüyüşler ve eşi benzeri görülmemiş tarihi gösteriler sırasında dünyanın dört bir yanında özgür insanlar tarafından taşınarak dalgalandığını görmek, işgalin onlarca yıldır yok etmeye çalıştığı bir davaya duyulan saygıyı yeniden tesis eden büyük bir sembolik ve insani başarıyı temsil etmektedir.

Siyonist teşekkül, uluslararası hukuka ve insanlık vicdanına karşı bir parya ve haydut bir varlık haline gelmiş, halkın öfkesi ve artan ahlaki izolasyon tarafından kuşatılmış, anlatısının kırılganlığını, demokrasi ve insanlık iddiasının sahteliğini de ortaya çıkarmıştır.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi olarak, bu ölümsüz operasyonun ikinci yıldönümünde, siyonizmin Gazze Şeridi’nde halkımıza karşı yürüttüğü soykırım savaşının ikinci yılında şunları vurguluyoruz:

1. Gazze, Batı Şeria ve tüm savaş meydanlarında kanları birbirine karışan halkımızın kahraman şehitlerini, özellikle de Gazze’nin kararlılığını teyit eden liderleri ve savaşçıları gururla selamlıyoruz. Esirlerimizi ve yaralılarımızı da selamlıyor, fedakârlıklarının ölümsüz kalacağını, gurur ve ilham kaynağı olacağını bir kez daha vurguluyoruz.

2. 7 Ekim, Filistin işgalinden bu yana halkımızın devam eden mücadelesinde önemli bir dönüm noktası oldu. Bu operasyon, işgalin Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’te devam eden abluka, illegal yerleşim inşası ve Yahudileştirme suçlarına karşı doğal bir tepkiydi. Bu operasyonu çatışmanın başlangıcı veya sorunun nedeni olarak göstermeye çalışanlara, işgalcilerin Filistin işgalinden bu yana işlediği suçların durmadığını hatırlatıyoruz. Bu arada Direniş, mücadelenin tüm alanlarında etkili, sürekli ve şiddetli olmuş, halkımızın kararlılığını ve saldırganlığa karşı koyma iradesini teyit etmiştir.

3. İşgalcilerin özellikle Gazze Şehri’nde soykırım savaşını tırmandırması ve Direniş’in Amerikan önerisine verdiği yanıt ışığında, önceliklerimiz derhal ve kapsamlı bir ateşkes için anlaşmaya varmak, ablukayı kaldırmak, yardımların girişini sağlamak ve Gazze’yi yeniden inşa etmektir. Bunlar, halkımızın acılarına son vermek için sorumlu ve esnek bir şekilde ele alacağımız kesin taleplerdir.

4. İşgalcilerin müzakereleri engelleme veya soykırım savaşını sürdürme girişimlerinden doğrudan ABD yönetimi sorumludur. Bu da Arap ve uluslararası baskıyı ve anlaşmanın herhangi bir aşamada geri çekilmesini önlemek için küresel eylemin sürdürülmesini gerektirir.

5. Yabancı vesayetini reddediyor, Gazze Şeridi yönetiminin tamamen Filistin’in iç meselesi olduğunu söylüyoruz. Batı Şeria ve Gazze’de sorumluluklarını üstlenecek bir ulusal birlik hükümeti kurulana kadar, Mısır’ın gözetiminde, teknokratlardan oluşan geçici bir idari komite kurulması konusunda bir anlaşmaya varıldı. Bu, Filistin yurdunu düzene koymak, kurumları yeniden inşa etmek ve Filistin davasının karşı karşıya olduğu muazzam zorluklarla yüzleşmek için acil bir ulusal toplantıyı gerekli kılan bir gelişmedir.

6. Halkımızın her türlü meşru direniş hakkını, özellikle de silahlı direnişi ve Batı Şeria’da ilhak planlarına, yerleşim ve Yahudileştirme politikalarına ve işgalcilerin çatışmayı çözme girişimlerine karşı direnişi artırmanın gerekliliğini vurguluyoruz.

7. Soykırım savaşında kapsamlı bir ateşkesi güçlendirmek, tüm Arap ve İslam güçlerinden yararlanmak, kitlelerin ve özgür insanların rolünü harekete geçirmek ve işgalle her türlü normalleşmeye karşı koymak için merkezi ve acil bir Arap ve İslam duruşu çağrısında bulunuyoruz.

8. Netanyahu önderliğindeki işgale ve destekçilerine baskı yapmak, savaş suçlularını uluslararası alanda hesap vermeye zorlamak, cezasızlığı sona erdirmek için caydırıcı önlemler almak, kuşatmayı kırmak ve işgalin suçlarını ifşa etmek için Gazze’ye denizden ve karadan özgürlük konvoylarını genişletmek için küresel eylemlerin sürdürülmesini talep ediyoruz.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) olarak, bu ölümsüz yıldönümünde ve devam eden siyonist soykırım savaşı karşısında, halkımızın kararlılığının ve davasının meşruiyetinin sağlam ve sarsılmaz kalacağını bir kez daha dile getiriyoruz.

Şehitlerimizin kanı ve kahramanlarımızın kararlılığı, geri dönüşe ve özgürlüğe giden yolu aydınlatan ışığımızdır. Özgür halkımızın sesi, tüm siyonist katliam ve suç mekanizmalarından daha gür kalacaktır.

Filistin, halkının direnişi ve fedakârlıkları ile dünyanın özgür halklarının desteği, dayanışması ve birliği sayesinde, er ya da geç, nehrinden denizine kadar, yeniden kendi halkına ait olacaktır.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi
7 Ekim 2025
Kaynak

0 Yorum: