02 Ekim 2025

, ,

Roger Waters Yüreğiyle Konuşuyor

 

Fabrizio Rostelli
27 Eylül 2025

 

This Is Not a Drill” [“Bu Bir Tatbikat Değil”] adını taşıyan son turnesi, belki de sanatsal yaratıcılığı ve siyasi bağlılığının en üst düzey ve en uzlaşmaz sentezi. Müzikal vecd halinin, toplumsal protestoya, kapitalizme ve faşizme karşı direnişe dair imgelerin görsel bombardımanına eşlik ettiği bir konsere tanıklık ediyoruz.

Konserin başındaki anons, “Pink Floyd’u seven ama Roger’ın siyasi duruşlarına dayanamayanlardansanız, kalkın bir bara gidin” şeklindeydi. Roger Waters, gösterişten uzak, kalbe hitap etme özgürlüğüne sahip. Yıllardır Filistin halkına destek verenlerin en ön safında yer alan Waters, “Collateral Murder” videosunu dünya çapında göstererek savaşı konserlerine taşıyor. Waters, bir entelektüel olarak kendisini öne atıp politik bir duruş sergilemeyi seçmiş. Assange’ın serbest bırakılması için yürütülen kampanyaya olan bağlılığından, Dakota petrol boru hattına karşı yerli topluluklara verdiği desteğe, Greco ve Melchiorre’nin halk sağlığıyla ilgili “Bir Zamanlar İtalya'da” adlı filminde de yer alan, Cariati’deki Calabria hastanesinin yeniden açılması çağrısına kadar birçok olayda onun adını görüyoruz.

* * *

Küresel Sumud Filosu, insani yardım ulaştırmak için Gazze’ye doğru yola çıktı. Muhtemelen İsrail’e ait olan insansız hava araçları birkaç tekneye saldırı gerçekleştirdi. Bundan sonra ne olacak?

Filodaki gemilerden herhangi birinin Gazze’ye yiyecek, bebek maması ve ilaç ulaştırması pek olası görünmüyor, çünkü İsrailliler, bu teslimat sürecini bir şekilde durduracak.

Hatta birilerini katledebilirler de. Biliyorsunuz, İsrail özel kuvvetleri, 2010 yılında Özgürlük Filosu gemisi Mavi Marmara’daki tüm o insanları öldürdüğünde hiçbir şey olmadı. Muhtemelen herkesi tutuklayacaklar. Binlerce tekne olsaydı, aslında çok küçük bir ülke olan İsrail’i sıkıntıya sokabilirdi. Ne olacağını bilmenin bir yolu yok, ama filoyu yürekten alkışladığımı söylemeliyim.

Bu girişimin medya üzerinden kamuoyu nezdinde yol açtığı etki, misyonun kendisinden daha mı önemli?

Hükümetlerimizin bu soykırımı durduramamasına her gün şaşırıyorum. Son 77 yılda gelişen manzaranın ilginç yönlerinden biri, insanların buna son vermeyi düşünmesinin bile bu kadar uzun sürmesi. Sebepler karmaşık. İsraillilerin Filistin halkına karşı soykırım yapmak için kullandıkları model, Avrupalılar tarafından, toprak çalmak ve yerlileri öldürüp yağmalamak için büyük gemilerle dünyayı nasıl dolaşacaklarını keşfettiklerinde icat edilmişti. İsrail’in Filistin’de yaptığı tam olarak bu, ancak Avrupa’nın tüm güçlü ülkeleri de yüzyıllardır aynı şeyi yapıyor. Biz, çoğunlukla beyaz Avrupalılar, bunun doğru olduğunu iddia ettik.

Filo, yeni bir şey, bu sebeple önemli. Dünyanın dört bir yanından gelen sıradan insanlar, yani Küresel Güney, sesimizi yükseltmeye başlıyor. Sömürgecilik ve emperyalizmin her zaman kurbanı olan bizler, yüreklerimizle ve zihinlerimizle konuşmaya başlıyoruz. Aklın sesi biraz daha güçlenip gürleşiyor. Giderek daha fazla insan, “Kardeşlerimizi önemsiyoruz” demeye başlıyor ve bu özel momentte, elbette Filistin’in içinde bulunduğu durum da önemli. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşamış kadim bir halk, şimdi başkaları topraklarını, zeytin ağaçlarını, sularını, gökyüzünü istediği için katlediliyor. Bu zamanlarda yaşamak ve bu kadar acı ve ızdırapla yaşamak ne kadar trajik olsa da, bu, dünyanın dört bir yanındaki sıradan insanların, tanık olduğumuz bu faşist, Nazi, ne şekilde tarif ederseniz edin, bu emperyalist, insanlık dışı, aşağılayıcı ve iğrenç açgözlülük tezahürlerine karşı bir duruş sergilemek için beklediği fırsat olabilir.

Birleşmiş Milletler İşgal Altındaki Filistin Toprakları Özel Raportörü Francesca Albanese’nin “İşgal Ekonomisinden Soykırım Ekonomisine” başlıklı raporu, Filistin halkına adadığınız son şarkınız “Sumud”da da kendisine bir şekilde yer buldu. Şarkınızda ayrıca Palantir, Lockheed, Chevron ve Exxon gibi soykırımdan kâr elde eden bazı şirketlerden de bahsediyorsunuz. Bu gerçek hepimizin bilincinde olması gereken bir husus mudur?

Batı medeniyetinin yıkıcı gücünün büyük bir kısmı, açgözlülükten ve açgözlülüğün iyi bir şey olduğuna dair felsefi inançtan kaynaklanır. Bu, serbest piyasanın bizi bir şekilde özgürleştirdiği neoliberal ekonomik düşünceye benzer. Bu düşünce asla özgürleştirmez, ücretli köleliği teşvik eder. Önemli olan tek şey, kâr marjıdır ve savaşta çok kâr vardır.

Butler’ın 1935 tarihli broşürü “War is a Racket”te dediği gibi “Savaş haraççılıktır”, savaşanlar, bu işten muazzam servetler kazanır. Bu, sürekli bir savaş halinde yaşamamızın belirleyici faktörü olmasa da, nedenlerinden biridir. Savaş, fakirden para çalıp zengine vermenin harika bir yoludur. Bir tür mekanizmadır: fakirlere vergi koy veya onları soy, ardından parayı zengine ver. Neticede tam da bu sebeple bugün Bezos, Musk, Zuckerberg gibi, yüz milyarlarca dolarlık serveti bulunan oligarkların olduğu gerçeklikte açlıktan ölen insanlardan söz ediyoruz. Bu insanlar, bazen açgözlü insanların çıkardığı savaşlar, bazen de kıtlık veya benzeri şeyleri umursamayan insanlar yüzünden ölüyorlar. Bu zenginlerin tek dertleri, ceplerini doldurmak. Ellerindeki propaganda aygıtları o kadar güçlü ki, sıradan insanları kendilerinin zengin olmadıklarına, oligarşinin bir parçasını meydana getirmediklerine, savaştan kâr sağlamadıklarına, ortada iyi bir sistem olduğuna ve onun desteklenmesi gerektiğine ikna etmeyi başarıyorlar. Çok zor zamanlardan geçiyoruz ve şükürler olsun ki, Francesca Albanese gibi bizim için savaşan insanlar var.

Gazze’yle dayanışma gösterenlere yönelik baskılar artıyor gibi görünüyor. Neden?

Doğru, ilk aklıma, Londra’da tutuklanan, meydanda sakince oturup kâğıt kalemleriyle “Filistin Hareketi’ni Destekliyorum” yazan insanlar geliyor. Bugün hepsi hapiste! Bu şiddet içermeyen eylemler gerçekleştiren protestocular, savunma sektörü için teknoloji geliştirme alanında faaliyet gösteren bir İsrail şirketi Elbit Systems’ın ofislerine kırmızı boya sürdükleri için terör örgütü ilan edildiler. Aynı sözü ben de tekrar edeyim: “Filistin Hareketi’ni Destekliyorum.”

İngiltere’ye dönersem, ki döneceğim, bunu söylediğim için 14 yıl hapis cezasına çarptırılacağım. Yaptıklarının çılgınca olduğu aşikâr, ama güçlerini böyle kullanıyorlar. Starmer’ı tam olarak kimin finanse ettiğini bilmiyorum ama birileri, onun ve diğerlerinin söylediği tüm saçmalıkları ve yalanları kusmasını sağlamak için bu desteği veriyor. Karanlık zamanlarda yaşıyoruz ama her sabah uyandığımızda, Filistin’i kurtarmamız gerektiği düşüncesiyle hareket ediyoruz. Bu, bir dönüm noktası.

“Yeter artık” demenin vakti geldi. Bunu ancak dünya çapında işçileri kitlesel olarak örgütleyerek yapabiliriz. Bunu tersanelerde, trenlerde, sokaklarda ve ülkelerin farklı yerlerinde yapmaya başlıyorlar. Peru ve Bolivya’daki madenciler ülkelerini durma noktasına getirdiler, çünkü başlarına yeni geçmiş olan Nazi hükümetleri, madenleri Bezos, Musk veya topraklarını sahip oldukları insanlardan çaldıktan sonra parayı vermek istedikleri herhangi biri arasında bölüştürülmek üzere, Amerikan çokuluslu şirketlerine devretmeye karar verdi. Madenciler yolları kapatıyor ve direniyor. Bu, kanlı bir savaşa dönüşecek. Şimdi de egemen bir ülke olan Venezuela’yı tehdit etmek için Güney Karayipler’e savaş gemileri gönderiyorlar. Neden? Çünkü sosyalist! Latin Amerika’daki, iktidarın halka ait olmasını savunan Bolivarcı devrim ile diğerleri, yani Boluarteler ve Bolsonarolar arasında bir savaş sürüyor. Amerikalıların her yerde utanmadan vaaz ettiği gibi, onlar da ceplerini doldurmak istiyorlar. Amerika’da işler ne kadar harika işliyor, bir bakın. Hapishanelerden bile kâr elde ediyoruz ve bununla gurur duyuyoruz. Gayet zekice bir fikir bu!

Sizce ABD’de dünyadaki diğer tüm ülkelerden daha fazla mahkûm olmasının sebebi ne? Çünkü işin içinde para var. Temel olarak, köleliği hiçbir zaman kaldırmadılar: suçlular bedava çalışmak zorunda. Neredeyse her şeyden kâr elde edebilirsiniz ve eğer bunu başarabilirseniz, zenginlerin daha zengin, fakirlerin daha fakir olduğu harika bir ülke inşa ediyorsunuz demektir. Sonra insanlar birbirini öldürür. İstediğiniz yerden bir silah alıp istediğiniz kişiyi vurabilirsiniz. Harika. İşte buna “özgürlük” diyoruz. Bayrak sallayıp herkesin, savaştığımız tüm insanların aşağılık olduğunu söylüyorlar. Hepsi teröristmiş!

Son aylarda, İsrail Savunma Kuvvetleri askerlerinden oluşan gruplar, tatillerini İtalya’daki tatil köylerinde geçirdi. Görünüşe göre, üzerlerindeki baskıyı azaltmak için mola vermeye ihtiyaç duymuşlar. Bunu biliyor muydunuz?

Ah, zavallılar. Bunların gerçekten bir kibbutzda olup toprağı işlemeyi, birlikte yaşamayı ve iş birliği yapmayı öğrenmeleri gerekiyor. Ama onlara bu toprağın kime ait olduğunu öğretmeliyiz. Bu askerlere yardım edilmeli, psikiyatri hastanelerine yerleştirilmeliler. İtalya gibi ülkelere dinlenmeleri için gönderilmemeliler. IDF askerlerinin kardeşlerimizi katletmek için geri dönmeden önce plajlarda mola verip dinlenmelerini istemiyoruz. Belki İspanya hariç tüm hükümetlerimiz, soykırıma ortak ve ona %100 destekliyor. Ülkem İngiltere soykırımı destekliyor ama halkı değil. Bu ABD’de de geçerli, muhtemelen İtalya’da da böyle. Muhtemelen her yerde halk, soykırımı desteklemiyor ama hükümetler destekliyor.

Siyasi kararlılığınızı her zaman müziğiniz ve konserlerinizle dile getirdiniz. BDS hareketini destekliyorsunuz ve yakın zamanda Venedik Film Festivali’ne eski bir İsrail askerinin yer aldığı filmin festivalden çekilmesi talebini içeren, Filistin’e destek veren, 1.500 kadar sinema emekçisinin desteklediği Venice4Palestine başlıklı imza kampanyasını imzaladınız. Sizce sanatçılar bu konuda bir sorumluluğa sahip mi?

Sektörümdeki birçok kişi, insani veya toplumsal sorumluluktan bahsetmeyi rahatsız edici buluyor, ancak bunu yapan da çok kişi var. Arkadaşım Brian Eno’yu düşünüyorum. Yıllar önce, gazetelerde bana saldıran ve İsrail’de sahne alması için ona gözdağı vermeye çalıştığımı söyleyen Dionne Warwick ile tartışmıştım. Bu doğru değildi. Ona dedim ki “Filistin halkı, sizden İsrail’i etnik temizlik yaptığı için boykot etmenizi istedi ama siz hayır mı diyorsunuz? Filistin’deki kardeşlerinizle empati kurabilir misiniz? Sekiz yaşında, ailenizle yaşarken, üniformalı bir silahlı adamın kapınızı çalıp evinizi ele geçirecekleri için Kanada’da yaşamanızı söylediğini düşünün. ‘Hayır, biz Amerikalıyız’ derdiniz. ‘Artık değilsiniz’ derlerdi. Babanız merdivenlerden iner, adam gözünüzün önünde onu öldürüp, ‘İki dakikanız var, annenizi ve kardeşlerinizi alıp hemen Kanada’ya gidin’ der. Böyle bir şey sizin başınıza gelseydi ne hissederdiniz? Binlerce Filistinlinin yaşadığı bu. Siz, tüm bunları yapanlar için şarkı söylemek mi istiyorsunuz?”

Nick Cave, İsrail’e gidip çalmamasını söylediğim için bana “rezil bir korkak” demişti.

15 yıl önceydi ama unutmadım. Sadece İsrail hükümetiyle değil, çeşitli ülkelerdeki İsrail lobisiyle de uğraşmanın bir bedeli var. Birkaç yıl içinde Las Vegas’taki Sphere’de yeni bir prodüksiyon olan The Wall adlı gösteriyi sahneleyecektim. Muhteşem olacağını düşündüğüm için çok para yatırdım ama İsrail lobisi iptal etti. Sphere’in sahibini gösteri yapmama izin vermemesi için ikna ettiler. Etkilerinin ne kadar geniş kapsamlı olduğunu görmek inanılmaz. Bazen empati için bir bedel ödersiniz ama Tanrım, karşılığında neler elde edersiniz? Başkalarına ve onların içinde bulundukları zor duruma, aynı zamanda gerçeğe karşı duyduğum sevgiyi hissetmenin verdiği o olumlu duyguyu anlatamam.

Gerçeklerden bahsetmişken, sana bir şey okumak istiyorum. Üzerinde çalıştığım hatıratımın önsözü şöyle: Şarkıların ve hikâyelerin daha da değerli hale geleceği kıyamet sonrası bir gelecekle ilgili bir rüyadan uyandım. Hâlâ eski teknolojiden kalanlar, tuhaf kilitler, boğazımızdaki yıpranmış iplerden sarkan eski duyguların kabuklarının anıları vardı. Geriye ne kalmıştı? Bridgehampton’daki bu aydınlık sabahta, göletin üzerinde parıldayan o ilk fincan kahveden başka ne kalmıştı ki? Çok şükür, her şey apaçık ortada. Tanrı’nın varlığından söz etmiyorum. Ortada bir hakikat varsa o da sevgidir. Kardeşlerimize olan sevgimizi ancak gerçeği söyleyerek ve ona göre davranarak ifade edebiliriz.

Tarihte ilk kez bir soykırıma canlı tanık oluyoruz. Öfke ve hayal kırıklığına yenik düşmekten nasıl kaçınabiliriz?

Ben, “her gün en az bir şey yap” kuralına göre hareket ediyorum. Şu anda seninle konuşmuyor olsaydım, başka bir şey yapıyor olurdum. BM binasının dışında, Gazze’ye barış gücü gönderilmesini talep etmek için bir gösteriye gidiyorum. Filistinli bir sanatçıyla “Comfortably Numb şarkısının yeni bir versiyonu üzerinde çalışıyorum. Şarkı sözlerinin bir kısmı yeni ve yarısı Arapça. Bir nevi düet. Telefonum sürekli çalıyor ve ben cevap veriyorum. Her gün yüzlerce e-posta okuyorum; çoğu para istiyor, ben de veriyorum. Çok şanslıyım; hiç gerçek bir işim olmadı. Sadece şarkı yazıp müzik yapıyorum. Çok başarılı oldum, iyi para kazandım ve çok eğlendim. Bu, duygularımı ifade etme özgürlüğümü kazanmama yardımcı oldu. Elimden geleni yapıyorum ama ara sıra fişi çekmem gerekiyor, yoksa çıldırırım. Açlıktan ölen çocukların görüntüsüne teslim olmak zorundayım, çünkü dayanılmaz. Omzumda bir tüfekle Filistin’e yüzerek gidip IDF askerlerini vuramam ama hükümetlerimizi doğru olanı yapmaya alenen teşvik etmek için elimden gelen her şeyi yaparım.

Şu anda İtalya, İngiltere ve ABD hükümetlerimiz soykırımı coşkuyla destekliyor. Bununla gurur duyuyorlar. Bunu insan olmakla nasıl bağdaştırıyorlar? Hiçbir fikrim yok. Trump veya Starmer gibi insanlarla akıl hastanesinde çalışıp onları akıl sağlığına kavuşturmaya çalışmak istemiyorum. Onları hapse atmak istiyorum çünkü geri kalanımız için büyük bir tehlike oluşturuyorlar.

* * *

Waters, röportajın sonunda filoya doğrudan şu mesajı gönderdi:

Takip edebileceğiniz bir ahlaki pusulanızın olması, filoda IDF ve tüm İsrail devletine karşı sahip olduğunuz, özellikle şu anda denizde bulunduğunuz için sahip olduğunuz büyük bir avantaj. Sizi bu pusula doğru yöne yönlendiriyor; sizler, hepimiz için bir örneksiniz. Ben de sizin ahlaki pusulanızı takip ediyorum, dünya çapında milyarlarca insan, yaptığınızın muhteşem bir iş olduğunu düşünüyor. Ancak öte yandan bizim devlet denilen geminin rotasını değiştirmemiz gerekiyor, çünkü bu gemi kayalara doğru ilerliyor. Bu, sadece Kral Trump’ın veya Starmer’ın devleti değil. Kayalara doğru ittikleri şey bizim devletimiz, çünkü bu adamların ahlaki bir pusulaları yok. Sevgiye ve gerçeğe inanmıyorlar. Ama biz inanıyoruz.

Kaynak

0 Yorum: