04 Ekim 2025

, ,

Filistin Trump’ın Aldatıcı Anlaşmasına Teslim Olmayacak


ABD ve İsrail’e bağlı Siyonist-emperyalist güçlerin sundukları, Trump eliyle ilan edilen “Barış Anlaşması” karşısında yetmişlerden bugüne dek mücadele etmiş, Filistin davasına akıllarını ve bedenlerini adamış, Corç Habeş ve Yahya Sinvar gibi birçok vicdanlı insanın sözlerini hatırlamalıyız: Filistin’in kurtuluş mücadelesi, yalnızca Siyonizmin yenilgisini değil, aynı zamanda onu ayakta tutan ABD önderliğindeki emperyalizmin de çöküşünü gerektirir.

Bugün emperyalizmin masaya koyduğu yeni öneriyle ilgili tutumumuzu bir kez daha teyit ediyoruz: Filistin’in tam kurtuluşu olmadan barış olamaz.

Siyonist projenin Filistin’de elindeki araçlarla askeri ve politik zafere ulaşamadığı koşullarda bu projeyi korumaktan gayrı bir hedefi bulunmayan, emperyalizmin merkezindeki liberal demokrasiler, bugün bu “barış” ambalajıyla sundukları yeni sömürgeci dayatmaya dair memnuniyetlerini dile getiriyorlar.

Batı’da, Siyonist projeye destek vermelerine karşın, tavizde bulunmak dışında seçeneği bulunmayan, halk hareketlerinin attıkları çığlıklarda boğulan, kurumsal sömürgeciliğe bağlı temsilcilerin vicdanlarını kurtarma çabaları karşısında bugün medyanın ve siyasetinin odağının Filistin’e doğru kaydığına tanıklık ediyoruz.

Bu hükümetlerden bazıları, hesaplı bir dengeleme pratiğiyle, soykırımın gerçekleştiğini kabul edebilmiş, ancak soykırımcı bir rejimle yüzleşilmesi veya onun ortadan kaldırılması talebini hiçbir şekilde dillendirmemişlerdir. İlgili hükümetler, Siyonist teşekkülle ilişkilerini bozmadan, soykırımla gerekli yüzleşmeyi, bir dizi haksız, gayrimeşru ve hatta yasadışı koşula dayalı iddia edilen bir “Filistin devletinin tanınması” ile ikame etmeye çalışmışlardır.

Trump’ın duyurduğu, aslında soykırımın stratejik ortakları olan ABD ve “İsrail” arasında imza edilen bu yeni “anlaşma” ile Batılı hükümetlerin bu anlaşmayı savunmaları, en nihayetinde, bu hükümetlerin nihayetinde Filistin halkının kurtuluşu için gerekli temelleri destekleme amacı gütmediği, aksine, Arap ülkelerinde Siyonist ve emperyalist projenin sürdürülmesi için gerekli siyasi koşulları oluşturmaya, bu projeye karşı yükselen hareketi yatıştırmayı amaçlayan bir tutum içerisinde oldukları gerçeğini açığa çıkartmıştır.

Şu anda Lübnan ve Suriye’de olduğu gibi, emperyalizm, bölgedeki siyasi projesine karşı tüm direniş kaynaklarını ortadan kaldırmak için Siyonist teşekkülle el ele çalışmaktadır. Bu nedenle, Filistin’in sömürgeleştirilmesi projesini yeniden canlandırma girişimine karşı, en yüksek siyasi ve askeri etik değerlerine sahip, uluslararası hukukun meşruiyetini de arkasına almış, Siyonizm ve emperyalizme karşı mücadelenin ön saflarında yer alan direniş güçlerine tam destek vermeliyiz. Yoldaş Corç İbrahim Abdullah’ın Fransız hapishanelerinden tahliye edildikten sonra söylediği şu sözleri akıldan çıkartmamalıyız: “Son sözü direnenler söyler, ne yapılması gerektiğine onlar karar verir.”

Hiçbir yabancı güç, ültimatomlar ve teslim talepleriyle dayattığı “barış” üzerinden, Filistin halkına kendi kaderini dayatma meşruiyetine sahip değildir. Biz, soykırımcı Siyonist proje tamamen ortadan kaldırılmadıkça, bölgede gerçek barış ve adaletin asla sağlanamayacağını biliyoruz.

Aynı şekilde, (kendisi de “Trump planı” kapsamında aşağılayıcı koşullara maruz bırakılmış olan) Ramallah’taki Filistin Yönetimi’nin kurtuluş için bir alternatif olmadığını, aksine, Filistinlilerin hayatını yöneten, işgalin yükünü hafifleten ve direnişi kontrol altına almaya çalışan, dayatılan ve denetlenen bir yapı olarak işlev gördüğünü tekrar dile getiriyoruz. Küresel kitle hareketimiz, bu saçma komediyi hiçbir şekilde meşrulaştıramaz veya Filistin halkının mücadelesini bastırmak için tasarlanmış kurumların normalleşmesine katkıda bulunamaz.

Bu alabildiğine karmaşık momentte eylemlerimize yön verecek olan şey, sömürgecilik karşıtı ve emperyalizm karşıtı kararlılığımızdır. Bu nedenle, Filistin’in kurtuluşuna bağlılıklarını kanıtlamış vicdanlı insanları, Siyonizm ve emperyalizmin bu yeni manipülasyonuna karşı koymaya çağırıyoruz.

Filistin halkının kurtuluşuna kendini adamış hükümetlere ve halklara, sömürgeciliğin sona ermesi davasına açık ve acil bir destek sunmaları çağrısında bulunuyoruz. Bu destek, liberal taleplerin sınırlarının ötesine geçmeli, işgali sürdüren kurum ve güçler üzerinde gerçek bir baskıya ve her düzeyde direnişe yönelik güçlü bir desteğe dönüşmelidir.

Filistin’deki enternasyonalist dayanışma, bugün direniş güçlerinin meşruiyetinin desteklenmesi ve tanınması, tüm Filistinli tutsakların serbest bırakılması, nehirden denize kadar Filistin’in tümüyle özgürleştirilmesi ve mülteci kamplarında, sürgünde ve diasporada yaşayan Filistinlilerin tam geri dönüş hakkının uygulamaya dökülmesi ile ilgili taleplerde dile bulmaktadır.

Filistin’in kurtuluşundan çok Avrupa vicdanına hizmet eden boş jestlere veya içi boş açıklamalara tevessül ettiğimiz için kendimizi tebrik edecek değiliz. Eylemlerimizi artırmanın ve hükümetlerimizin parçası olmamızı istediği boş önlemler tiyatrosu karşısında dik durmanın vakti geldi: Silahlardan bahsetmek istiyorlarsa, Filistin direnişine ve emperyalizmle sahada mücadele edenlere silah göndersinler; uluslararası kurumlardan bahsetmek istiyorlarsa, Siyonizm liderlerini yargılamak için özgür halkların, bilhassa sömürgeci soykırımın kurbanlarının ve o soykırımdan sağ çıkanların önderliğinde bir mahkeme kursunlar.

Corç Abdullah’ın sözlerini yineliyoruz: Son sözü direniş söyler, son söz Filistin halkına aittir. İşgalin ve Siyonist yayılmacılığın ilerlemesine direnen insanlar, insanlığı ve yaşama iradesini tamamen yok etmeyi amaçlayan, imkânsız görünen koşullarda bile mücadeleyi her gün sürdürüyorlar.

“Terörizm”, kahramanca Direniş’e atfen, kabul etmeyi kesinlikle reddettiğimiz, sömürgeci bir terimdir. Biz, teslimiyete “barış”, ültimatomlara da “diyalog” demeyeceğiz. Trump ve Netanyahu’nun işgalin savaş alanında elde edemediği kazanımlara kavuşulmasını sağlamak, mülksüzleştirme ve soykırım uygulamalarını sürdürmekten gayrı bir amacı bulunmayan taleplerine destek vermeyeceğiz. Filistin’i, Arap ve İslam ülkelerini, hatta insanlığın kendisini savunmak için ön saflarda savaşan Direniş’i silahsızlandırmayı amaçlayan manevraları övecek değiliz.

Şurası açık ki Trump’ın “anlaşması” hiçbir “barış” sunmuyor. Bu “barış” önerisi, daha fazla suç ortaklığından, açlık ve boğma yoluyla dayatmaya çalıştığı soykırım ve sömürgeciliğin meşrulaştırılmasına yönelik bir girişimden ibaret. İşgal, mülksüzleştirme ve cezasızlık devam ettiği sürece, sözde herhangi bir “barış planı”, boyun eğdirmenin bir örtmecesi ve sömürgecilik ile soykırımın acı gerçekliğini güzelleştirme çabası olarak kalacak. Yalnızca maddi adalete, yani Siyonist sömürgecilik projesinin ortadan kaldırılmasına, Filistin halkının geri dönüşüne ve Filistin’in nehirden denize tümüyle kurtuluşuna dayanan bir barış meşru ve kalıcı olabilir.

Samidoun
2 Ekim 2025
Kaynak

0 Yorum: