Yerel
seçim sürecinin son bir haftasına girdik.
Seçim
tarihinde hiç görülmediği kadar partilerin aday tanıtım afişlerini çevremizde
görüyoruz. İsrafı bitireceğini iddia eden aday bile kentin her noktasını, hatta
bir kavşağın tamamını dev bez afişlerle doldurttu.
Seçimin
onlar için ne kadar önemli olduğu belli. Öyle bir noktaya geldi ki bazı
kentlerin valileri bile parti fark etmeksizin afişler toplatılmalı, trafiği
aksatıyor yönünde yazı yayınladı. Trafik, sömürünün bekası açısından önemli.
Yüzlerce
dairesi olan adaylar, belediye başkan adayı göstermeyip CHP’yi destekleyip “denetleme
görevi bizde” diye meclis üyesi adaylığı çıkarmakla yetinen sol partiler,
deprem kentinde kaç dönemdir belediye yönettiği hâlde halkın tepkisine rağmen
tekrar aday olan CHP’liler, 2007’de seçimi boykot edip de sonrasında CHP-YSP’yi
destekleyen sol çevreler...
Bu
kimin seçimi? İşçinin aday gösterildiği bir parti henüz yok. “CHP’yi
destekleyelim kültür ve sanat faaliyetlerinde nefes aldık, tarikatların sermayesi
kesildi, belediyede sol çevreleri görelim...” gibi söylemler üstyapıyla ilgili
taleplerdir. Altyapı olan sömürü düzeniyle ilgili bir talep yok.
Büyükşehirlerde
kiralar asgari ücreti aşarken bu durumdan yararlanan ilk mülk sahipleri CHP’li
seçmenin yüzde sekseni bulduğu Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy, Şişli, Sarıyer
oldu. Sağ seçmenin ağırlıkta olduğu diğer ilçeler ise neredeyse bu meblağların
yarısı civarında. Sağ ilçelere kurulacak tiyatro binaları, parklar, mesire
alanları, metrolar, aslında her yeri Kadıköy yapıp kirayı artırmaya ya da “cazibe
merkezi” kılmaya yönelik hamleler.
Düzenleyecekleri
konserlerde de Munzur Festivali’ne alınmayan sanatçılara yer verilmedi,
verilmez. Şikâyet edilen, geri kalmışlık değil, aydınlık rantlara sahip olmak.
Daha
kentsel dönüşüm gerçekleşmeden bu ilçelerdeki evlerin kira bedeli ortada.
Mesele bundan ibaret.
O
kentlerin ve ilçelerin geriliğine neden olan da gerici, faşist, ırkçı,
mafyatik, çeteci yapılanmaya mahalleri teslim eden soldur. Teslim etmeye
direnenler de “Narodnik, kaba, eril” diye itham edilerek yalnızlaştırıldı.
“Muhalif”
denilen belediyelerin ne uyuşturucuya ne müteahhide ne de yozlaşmaya karşı bir
çalışması oldu, olamaz da. O yüzde seksen oy veren laik, seküler, aydınlık
mahalleli kendi evinin duvarına nakşedilen faşist yazı ve logoları silmekten
aciz. O yazılar, sömürü devam etsin diye verilen gözdağıdır.
Sol,
o gözdağına boyun eğdi. Apartmanına kamera taktıracak seçmen de sol seçmendir,
çünkü o, mülk sahibidir. Kamerayı en çok o sever, düzenleyeceği etkinlikler de
kamerasız olmaz.
Müteahhitlerin,
mimarların, mühendislerin, avukatların, beyaz yakalıların yöneteceği
belediyenin işçi emekçiye faydası yok. Bizim derdimiz, sömürü düzeniyle ve onun
insan tahrip etme politikasıyladır. Doğunun CHP’sinin de böyle bir derdi yok.
S. Adalı
25
Mart 2024
0 Yorum:
Yorum Gönder