26
Ekim 2025 Pazar günü, General Burhan liderliğindeki askeri cuntaya Nisan 2023’ten
beri meydan okuyan isyancı birlikler, Acil Destek Güçleri (RSF), Kuzey Darfur
eyaletinin başkenti ve Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin (SAF) Batı Sudan’daki son
kalesi olan Feşir şehrinin kontrolünü ele geçirdi. Görüntüler ve tanıklıklar,
hastane yakınlarında bile yüzlerce insana ait cesetlerin bulunduğunu, toplu
infazların gerçekleştirildiğini söylüyor. Bu, iki buçuk yıl içerisinde yaklaşık
altmış ilâ yüz elli bin civarında ölüye, 11 milyonun yerinden edilmesine sebep
olan savaşın tanık olduğu son katliam. Söz konusu felâket, uluslararası
sessizlik denilen örtünün, sadece kayıtsızlığın değil, her şeyden önce, birçok
küresel aktörün sahada savaşan iki ordudan birini destekleyenlerin çıkarlarının
üzerini örttüğü koşullarda cereyan ediyor.
Feşir
şehri, on sekiz aydır kuşatma altında. Bu anlamda şehrin ele geçirilmesi, iki
yıldan fazla süren kanlı iç savaşın ardından ülke topraklarının üçte birini
kontrol eden RSF için önemli bir zaferi ifade ediyor. Ama şehir ele geçirildi
diye silahlar susmadı. Şehirdeki durum, her geçen saat kötüleşiyor, sivil halka
yönelik şiddet artıyor.
Yale
Üniversitesi İnsani Araştırma Laboratuvarı tarafından yayınlanan rapor türünden sayısız çalışma, uydu
görüntüleri üzerinden, RSF milislerinin gerçekleştirdiği katliamları
belgeliyor. Üstelik, durumun vehametini sadece bu havadan çekilmiş görüntüler
ortaya koymuyor. Sosyal medyada dolaşan çok sayıda video, silahlı adamların
silahsız sivillere ateş açtığını gösteriyor. Çarşamba günü yayınlanan bu türden
bir videoda RSF milisleri, Feşir şehrinde
bulunan, ordunun 460’tan fazla hastayı ve refakatçilerini öldürdüğü Suudi Doğum
Hastanesi’nin koridorlarını arşınlıyorlardı.
Dünya
Sağlık Örgütü (DSÖ), Nisan 2023’ten bu yana hastanelere yönelik 185 saldırı
gerçekleştirildiğini, en az 1.204 kişinin hayatını kaybettiğini, 400’den fazla
kişinin yaralandığını açıkladı. Sudanlı Doktorlar Ağı’nın aktardığına göre, RSF, etnik kökenleri nedeniyle
onlarca kişiyi öldürdü. Arap olmayan Sudanlılara yönelik etnik temizliğini
sürdürüyor. Sudan ordusuyla ittifak halindeki Müşterek Kuvvetler, RSF’yi iki
gün içinde 2.000’den fazla sivili öldürmekle suçluyor.
Bu
arada, Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği ve çeşitli uluslararası STK’ların
üst düzey yetkililerinin Feşir’deki sivillerin korunması ve güvenli kaçış
yollarının açılması çağrısında bulunan cesaretli çağrılarının sayısı giderek artıyor.
BM Acil Durum Yardım Koordinatörü Tom Fletcher, toplu infaz haberlerinden derinden
endişe duyduğunu belirterek "Feşir’de, Darfur genelinde ve Sudan genelinde
derhal ateşkes” ilan edilmesi çağrısında bulundu. Afrika Birliği Komisyonu
Başkanı Mahmud Ali Yusuf da insani durum konusunda derin endişelerini dile
getirerek, RSF tarafından işlenen ciddi insan hakları ve uluslararası hukuk
ihlallerini kınadı.
Feşir’deki
yıkım, 15 Nisan 2023’te başlayan, Batı medyasının yer vermediği, kardeşin
kardeşi kırdığı savaşın son sahnesi. İki yıllık iç savaşta rakamlar her şeyi
anlatıyor: en az 150.000 ölü ve 12 milyondan fazla yerinden edilmiş insan.
Dünya Gıda Programı’na göre,
bugün 24,6 milyon Sudanlı, nüfusun neredeyse yarısı, gıda güvencesizliği
yaşarken, 630.000 kişi -dünyadaki en yüksek sayı- açlıkla karşı karşıya. Üç
çocuktan birinden fazlası akut yetersiz beslenmeden muzdarip; bu oran, kıtlığı
tanımlayan eşiğin %20 üzerinde. Bu kriz, Sudan’a gezegendeki en kötü insani
acil durumun yaşandığı ülke özelliği kazandırıyor.
Gelgelelim,
bu trajedi, 1956’da İngiliz yönetiminden bağımsızlığını kazandığından beri bir
dizi askeri diktatörlüğe ve kısa demokrasi deneyimlerine tanıklık etmiş, iç
savaşla sürekli boğuşmuş olan, Afrika Boynuzu’ndaki ülkenin sorunlu tarihinden
kök alıyor.
2019’da,
kitlesel halk protestolarının ardından otuz yıllık diktatör Ömer Beşir, General
Burhan liderliğindeki bir darbeyle devrildiğinde, uzun süredir Beşir’e sadık
olan RSF komutanı, Hamitti olarak bilinen Muhammed Hamdan Dagalo, iktidarını
sürdürebilmek için eski diktatöre sırtını dönüp Burhan’ın yanında yer alması
gerektiğini anlamıştı.
Geçiş
dönemi sivil-askeri hükümetinin kurulmasının ardından protestolar devam etti:
Halk, orduyu sivilleri engellemekle suçlamayı sürdürdü. 2021’de iki general, sivil
güçlerin bir anlaşmaya varamaması gerekçesiyle, yeni bir darbe tertipledi.
Ancak, iki lider arasında, özellikle RSF’nin kaderi ve Sudan Silahlı Kuvvetleri
saflarına katılma olasılıkları konusunda kısa süre sonra anlaşmazlıklar ortaya
çıktı. Bu arada, RSF, Darfur’da bulunan çok sayıda altın madenini kontrol
etmesi sayesinde gücünü iyice artırdı. Hamitti’nin Sudan ordusu komutasına tabi
olması mümkün değildi. Dolayısıyla, Hamitti komutasındaki milisler, 15 Nisan
2023’te başkent Hartum’daki Sudan ordusu mevzilerine saldırdı.
RSF’nin
ağır yenilgiler aldığı (Hartum’un kaybedildiği, başkentin Port Sudan’a taşındığı)
ilk ayları müteakip şiddet, ülkenin büyük bir bölümüne yayıldı. RSF’nin Eylül
2024’te başlattığı saldırıya kadar iki güç, iki hat boyunca güçlenmeyi bildi: Sudan
ordusu, Feşir gibi bazı bölgeler hâlâ RSF’nin elinde olsa da ülkenin
güneybatısını kontrol ediyordu. RSF, kuzeydoğuya hâkimdi. Bu yılın Mart ayında Burhan’a
bağlı birliklerin Hartum’u geri almasıyla birlikte, ABD ve Suudi Arabistan’ın
desteklediği arabuluculuk çabalarına karşın, husumetin ancak askeri bir zaferle
neticeleneceği iyice görüldü.
Sudan’ın
elindeki zenginlikler, kıtanın üçüncü büyük altın üreticisi olması ve yılda en
az 90 ton altın çıkarması gibi gerçekler üzerinden, savaşın ateşine benzini
esas olarak dış güçlerin döktüğünü görebilmek mümkün. Ülke, altının yanı sıra, Güney
Sudan’ın ayrılmasından sonra azalmış olan petrol rezervlerine ve birçok güç
tarafından arzulanan, Kızıldeniz’e açılan kıymetli bir kapıya sahip. Bu çıkar
grupları ve uluslararası aktörlerin sağladığı silahlar olmadan iç savaş var
olamazdı.
BM
Genel Sekreteri Antonio Guterres, Pazartesi günü çatışmaya müdahale eden ve “savaşan
taraflara silah sağlayan” tüm ülkeleri ateşkes çabalarını baltalamayı bırakmaya
çağırdığında, tam da bu hususa değiniyordu.
Burhan’ın
arkasında, doğu Afrika kıyılarında nüfuz elde etmek için Birleşik Arap
Emirlikleri (BAE ) ile rekabet eden Suudi Arabistan, ama aynı zamanda İran,
Mısır ve Türkiye var. Türkiye, tarihsel olarak Sudan
ordusuna yakın. Bu ülke, geçen yılın sonundan beri birçok analistin Sudan
Silahlı Kuvvetleri’nin taarruzu için hayati önem taşıdığını düşündüğü insansız
hava araçlarının tedarikçisi. Öte yandan Dagalo, bir dizi uluslararası
ziyaretle kendini güvenilir bir lider olarak göstermeye çalıştı, ancak Darfur’daki
soykırım suçlamaları onun bu hırslarının sonuçsuz kalmasına neden oldu.
Sudan
altınının önemli bir ithalatçısı olan Birleşik Arap Emirlikleri, Darfur’daki
madenlerin çoğunu kontrol eden RSF’yi destekliyor. Bu nedenle BAE, şu anda Hamitti
milislerine en büyük silah tedarikçisi konumunda. Tedarikler, Hafter’in Libya’sı
ve 2023-2024’te BAE’den bir askeri iş birliği anlaşması kapsamında 2 milyar
dolar alan Çad üzerinden geçiyor.
Çin,
AB ve ABD, bölgede kendi stratejik varlıklarını göz ardı etmeden kenarda
dururken, Rusya, birkaç cephede faaliyet yürütüyor: Çatışmanın başlangıcından
bu yana, kontrolü altındaki altın madenlerini işletmesi karşılığında RSF’ye
silah ve adam sağlıyor, ancak bugün Kızıldeniz’e doğrudan erişim sağlamak
amacıyla Burhan ile de iş tutuyor.
Şu
anda diplomatik bir çözüm ihtimali ufukta görünmüyor. Görüşmeler, şimdiye kadar
somut bir sonuç alınamadan sona erdi. Eylül ayında ABD, Suudi Arabistan, Mısır
ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan grup, Sudan’ın parçalanma ihtimalinin
gündeme gelmesi ardından başlattığı, Hamitti milislerinin elindeki bölgeleri
kontrol edecek bir sürgün hükümetinin ortaya çıkmasıyla belirginleşen çatışmayı
sona erdirmek için çok maddeli bir plan sundu. Geçtiğimiz hafta Vaşington’da
dolaylı görüşmelerin başladığı bildirilmiş, ancak bu görüşmeler, nihayetinde Feşir
katliamıyla sonuçlanmıştı.
Uluslararası
alanda umutla karşılanan Dörtlü’nün planı, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla “ülkenin
geleceğiyle ilgili her türlü tartışmanın, dış tarafların müdahalesi veya
dayatması olmaksızın, yalnızca Sudan halkının katılımıyla gerçekleşmesi
gerektiğini” yineleyen Burhan tarafından reddedildi. Bir taraf, müzakere
masasına oturmayı reddederken, diğer taraf, RSF silahlarının konuşmasına izin
veriyor: Geçtiğimiz ay, Feşir katliamıyla doruğa ulaşan çatışma, daha da
tırmandı. ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’den oluşan Dörtlü grubun her bir
üyesinin taraflardan birini desteklemeyi sürdürdüğü koşullarda, bunların gerçek
bir barış arayışında olduklarını söylemek zor.
Her
zaman olduğu gibi tüm bu gelişmelerin bedelini sivil halk ödüyor: Yüz binlerce
insan, savaşın yol açtığı cehennemi yaşıyor. Son iki yıl boyunca Batı medyası, Sudan’daki
savaşa yönelik ilgisi sınırlı kaldı. Sadece Cuneyna ve Zemzem mülteci
kamplarındaki vahşi katliamlara değinmekle yetindi.
Sudan’dan
yükselen çığlıklara rağmen uluslararası toplum, bu ülkeyi ve orada yaşananları görmezden
gelmeyi tercih ediyor. Gerçekten barışı arzulayanlar, savaşa hiç ilgi
duymayanlardır: milyonlarca sivil işkence gördü, tecavüze uğradı, kaçırıldı ve
öldürüldü; çatışma ise birkaç güçlü ülkenin emriyle devam ediyor.
Filippo Zingone
31 Ekim 2025
Kaynak


0 Yorum:
Yorum Gönder