09 Kasım 2025

,

Sudan: Unutulmuş Bir Savaşın Ardındaki Küresel Çıkarlar


26 Ekim 2025 Pazar günü, General Burhan liderliğindeki askeri cuntaya Nisan 2023’ten beri meydan okuyan isyancı birlikler, Acil Destek Güçleri (RSF), Kuzey Darfur eyaletinin başkenti ve Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin (SAF) Batı Sudan’daki son kalesi olan Feşir şehrinin kontrolünü ele geçirdi. Görüntüler ve tanıklıklar, hastane yakınlarında bile yüzlerce insana ait cesetlerin bulunduğunu, toplu infazların gerçekleştirildiğini söylüyor. Bu, iki buçuk yıl içerisinde yaklaşık altmış ilâ yüz elli bin civarında ölüye, 11 milyonun yerinden edilmesine sebep olan savaşın tanık olduğu son katliam. Söz konusu felâket, uluslararası sessizlik denilen örtünün, sadece kayıtsızlığın değil, her şeyden önce, birçok küresel aktörün sahada savaşan iki ordudan birini destekleyenlerin çıkarlarının üzerini örttüğü koşullarda cereyan ediyor.

Feşir şehri, on sekiz aydır kuşatma altında. Bu anlamda şehrin ele geçirilmesi, iki yıldan fazla süren kanlı iç savaşın ardından ülke topraklarının üçte birini kontrol eden RSF için önemli bir zaferi ifade ediyor. Ama şehir ele geçirildi diye silahlar susmadı. Şehirdeki durum, her geçen saat kötüleşiyor, sivil halka yönelik şiddet artıyor.

Yale Üniversitesi İnsani Araştırma Laboratuvarı tarafından yayınlanan rapor türünden sayısız çalışma, uydu görüntüleri üzerinden, RSF milislerinin gerçekleştirdiği katliamları belgeliyor. Üstelik, durumun vehametini sadece bu havadan çekilmiş görüntüler ortaya koymuyor. Sosyal medyada dolaşan çok sayıda video, silahlı adamların silahsız sivillere ateş açtığını gösteriyor. Çarşamba günü yayınlanan bu türden bir videoda RSF milisleri, Feşir şehrinde bulunan, ordunun 460’tan fazla hastayı ve refakatçilerini öldürdüğü Suudi Doğum Hastanesi’nin koridorlarını arşınlıyorlardı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Nisan 2023’ten bu yana hastanelere yönelik 185 saldırı gerçekleştirildiğini, en az 1.204 kişinin hayatını kaybettiğini, 400’den fazla kişinin yaralandığını açıkladı. Sudanlı Doktorlar Ağı’nın aktardığına göre, RSF, etnik kökenleri nedeniyle onlarca kişiyi öldürdü. Arap olmayan Sudanlılara yönelik etnik temizliğini sürdürüyor. Sudan ordusuyla ittifak halindeki Müşterek Kuvvetler, RSF’yi iki gün içinde 2.000’den fazla sivili öldürmekle suçluyor.

Bu arada, Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği ve çeşitli uluslararası STK’ların üst düzey yetkililerinin Feşir’deki sivillerin korunması ve güvenli kaçış yollarının açılması çağrısında bulunan cesaretli çağrılarının sayısı giderek artıyor. BM Acil Durum Yardım Koordinatörü Tom Fletcher, toplu infaz haberlerinden derinden endişe duyduğunu belirterek "Feşir’de, Darfur genelinde ve Sudan genelinde derhal ateşkes” ilan edilmesi çağrısında bulundu. Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Mahmud Ali Yusuf da insani durum konusunda derin endişelerini dile getirerek, RSF tarafından işlenen ciddi insan hakları ve uluslararası hukuk ihlallerini kınadı.

Feşir’deki yıkım, 15 Nisan 2023’te başlayan, Batı medyasının yer vermediği, kardeşin kardeşi kırdığı savaşın son sahnesi. İki yıllık iç savaşta rakamlar her şeyi anlatıyor: en az 150.000 ölü ve 12 milyondan fazla yerinden edilmiş insan. Dünya Gıda Programı’na göre, bugün 24,6 milyon Sudanlı, nüfusun neredeyse yarısı, gıda güvencesizliği yaşarken, 630.000 kişi -dünyadaki en yüksek sayı- açlıkla karşı karşıya. Üç çocuktan birinden fazlası akut yetersiz beslenmeden muzdarip; bu oran, kıtlığı tanımlayan eşiğin %20 üzerinde. Bu kriz, Sudan’a gezegendeki en kötü insani acil durumun yaşandığı ülke özelliği kazandırıyor.

Gelgelelim, bu trajedi, 1956’da İngiliz yönetiminden bağımsızlığını kazandığından beri bir dizi askeri diktatörlüğe ve kısa demokrasi deneyimlerine tanıklık etmiş, iç savaşla sürekli boğuşmuş olan, Afrika Boynuzu’ndaki ülkenin sorunlu tarihinden kök alıyor.

2019’da, kitlesel halk protestolarının ardından otuz yıllık diktatör Ömer Beşir, General Burhan liderliğindeki bir darbeyle devrildiğinde, uzun süredir Beşir’e sadık olan RSF komutanı, Hamitti olarak bilinen Muhammed Hamdan Dagalo, iktidarını sürdürebilmek için eski diktatöre sırtını dönüp Burhan’ın yanında yer alması gerektiğini anlamıştı.

Geçiş dönemi sivil-askeri hükümetinin kurulmasının ardından protestolar devam etti: Halk, orduyu sivilleri engellemekle suçlamayı sürdürdü. 2021’de iki general, sivil güçlerin bir anlaşmaya varamaması gerekçesiyle, yeni bir darbe tertipledi. Ancak, iki lider arasında, özellikle RSF’nin kaderi ve Sudan Silahlı Kuvvetleri saflarına katılma olasılıkları konusunda kısa süre sonra anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Bu arada, RSF, Darfur’da bulunan çok sayıda altın madenini kontrol etmesi sayesinde gücünü iyice artırdı. Hamitti’nin Sudan ordusu komutasına tabi olması mümkün değildi. Dolayısıyla, Hamitti komutasındaki milisler, 15 Nisan 2023’te başkent Hartum’daki Sudan ordusu mevzilerine saldırdı.

RSF’nin ağır yenilgiler aldığı (Hartum’un kaybedildiği, başkentin Port Sudan’a taşındığı) ilk ayları müteakip şiddet, ülkenin büyük bir bölümüne yayıldı. RSF’nin Eylül 2024’te başlattığı saldırıya kadar iki güç, iki hat boyunca güçlenmeyi bildi: Sudan ordusu, Feşir gibi bazı bölgeler hâlâ RSF’nin elinde olsa da ülkenin güneybatısını kontrol ediyordu. RSF, kuzeydoğuya hâkimdi. Bu yılın Mart ayında Burhan’a bağlı birliklerin Hartum’u geri almasıyla birlikte, ABD ve Suudi Arabistan’ın desteklediği arabuluculuk çabalarına karşın, husumetin ancak askeri bir zaferle neticeleneceği iyice görüldü.

Sudan’ın elindeki zenginlikler, kıtanın üçüncü büyük altın üreticisi olması ve yılda en az 90 ton altın çıkarması gibi gerçekler üzerinden, savaşın ateşine benzini esas olarak dış güçlerin döktüğünü görebilmek mümkün. Ülke, altının yanı sıra, Güney Sudan’ın ayrılmasından sonra azalmış olan petrol rezervlerine ve birçok güç tarafından arzulanan, Kızıldeniz’e açılan kıymetli bir kapıya sahip. Bu çıkar grupları ve uluslararası aktörlerin sağladığı silahlar olmadan iç savaş var olamazdı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Pazartesi günü çatışmaya müdahale eden ve “savaşan taraflara silah sağlayan” tüm ülkeleri ateşkes çabalarını baltalamayı bırakmaya çağırdığında, tam da bu hususa değiniyordu.

Burhan’ın arkasında, doğu Afrika kıyılarında nüfuz elde etmek için Birleşik Arap Emirlikleri (BAE ) ile rekabet eden Suudi Arabistan, ama aynı zamanda İran, Mısır ve Türkiye var. Türkiye, tarihsel olarak Sudan ordusuna yakın. Bu ülke, geçen yılın sonundan beri birçok analistin Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin taarruzu için hayati önem taşıdığını düşündüğü insansız hava araçlarının tedarikçisi. Öte yandan Dagalo, bir dizi uluslararası ziyaretle kendini güvenilir bir lider olarak göstermeye çalıştı, ancak Darfur’daki soykırım suçlamaları onun bu hırslarının sonuçsuz kalmasına neden oldu.

Sudan altınının önemli bir ithalatçısı olan Birleşik Arap Emirlikleri, Darfur’daki madenlerin çoğunu kontrol eden RSF’yi destekliyor. Bu nedenle BAE, şu anda Hamitti milislerine en büyük silah tedarikçisi konumunda. Tedarikler, Hafter’in Libya’sı ve 2023-2024’te BAE’den bir askeri iş birliği anlaşması kapsamında 2 milyar dolar alan Çad üzerinden geçiyor.

Çin, AB ve ABD, bölgede kendi stratejik varlıklarını göz ardı etmeden kenarda dururken, Rusya, birkaç cephede faaliyet yürütüyor: Çatışmanın başlangıcından bu yana, kontrolü altındaki altın madenlerini işletmesi karşılığında RSF’ye silah ve adam sağlıyor, ancak bugün Kızıldeniz’e doğrudan erişim sağlamak amacıyla Burhan ile de iş tutuyor.

Şu anda diplomatik bir çözüm ihtimali ufukta görünmüyor. Görüşmeler, şimdiye kadar somut bir sonuç alınamadan sona erdi. Eylül ayında ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan grup, Sudan’ın parçalanma ihtimalinin gündeme gelmesi ardından başlattığı, Hamitti milislerinin elindeki bölgeleri kontrol edecek bir sürgün hükümetinin ortaya çıkmasıyla belirginleşen çatışmayı sona erdirmek için çok maddeli bir plan sundu. Geçtiğimiz hafta Vaşington’da dolaylı görüşmelerin başladığı bildirilmiş, ancak bu görüşmeler, nihayetinde Feşir katliamıyla sonuçlanmıştı.

Uluslararası alanda umutla karşılanan Dörtlü’nün planı, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla “ülkenin geleceğiyle ilgili her türlü tartışmanın, dış tarafların müdahalesi veya dayatması olmaksızın, yalnızca Sudan halkının katılımıyla gerçekleşmesi gerektiğini” yineleyen Burhan tarafından reddedildi. Bir taraf, müzakere masasına oturmayı reddederken, diğer taraf, RSF silahlarının konuşmasına izin veriyor: Geçtiğimiz ay, Feşir katliamıyla doruğa ulaşan çatışma, daha da tırmandı. ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’den oluşan Dörtlü grubun her bir üyesinin taraflardan birini desteklemeyi sürdürdüğü koşullarda, bunların gerçek bir barış arayışında olduklarını söylemek zor.

Her zaman olduğu gibi tüm bu gelişmelerin bedelini sivil halk ödüyor: Yüz binlerce insan, savaşın yol açtığı cehennemi yaşıyor. Son iki yıl boyunca Batı medyası, Sudan’daki savaşa yönelik ilgisi sınırlı kaldı. Sadece Cuneyna ve Zemzem mülteci kamplarındaki vahşi katliamlara değinmekle yetindi.

Sudan’dan yükselen çığlıklara rağmen uluslararası toplum, bu ülkeyi ve orada yaşananları görmezden gelmeyi tercih ediyor. Gerçekten barışı arzulayanlar, savaşa hiç ilgi duymayanlardır: milyonlarca sivil işkence gördü, tecavüze uğradı, kaçırıldı ve öldürüldü; çatışma ise birkaç güçlü ülkenin emriyle devam ediyor.

Filippo Zingone
31 Ekim 2025
Kaynak

0 Yorum: