Sol Parti konusunda en doğru değerlendirmeyi Merdan
Yanardağ yapıyor. Yanardağ, ekmek yediği yerin emri gereği, “yeni parti”ye
duracağı yeri de söylemiş oluyor: “CHP'nin solunda güçlü bir partiye, etkili
bir sosyalist harekete her zaman ihtiyaç vardı.”[1]
Sosyalist hareket, CHP’yi biraz soldaymış gibi
göstermek, bu şekilde satabilmek, yoksulları, işçileri buradan kandırabilmek
için var sadece. Sarı ve mavi, kırmızı ile değer kazanabiliyor. Çünkü
sosyalistler, ancak CHP ölçüsünde, ona nispetle varolabiliyorlar. Biraz “macera,
romantizm ve bireysel karşıtlık” sonrası koşa koşa CHP eşiğine yüz sürüyorlar.
ESP’liler ise “Kemalizmin laisizm havuzunda yüzer,
CHP’nin havlusuyla kurulanırsınız” diyorlar ÖDP’lilere.[2] Oysa kendileri de
CHP havuzunda yüzüp laisizm havlusuyla kurulanıyorlar. ESP’liler de devletin
laikliğine karşı bireyin laikliğini savunuyorlar. Onlar da “Türkiye’nin AKP
eliyle gericiliğe sürüklendiğini” düşünüyorlar. ÖDP-TKP devletin laikliğini;
ESP-DSİP gibi yapılar, bireyin laikliğini putlaştırıyorlar. Sonuçta bunlar iki
ayrı hatmış gibi görünüyorlar, ama genel siyaset-ideoloji düzleminde
birbirlerini tamamlıyorlar.[3]
* * *
Daha önce bahsini ettiğimiz Devrimci Yol dergisinde[4]
bir başka değerlendirmeye yer veriliyor. Alıntı yapılan yazı, esasen
“Kürdistan’a nasıl gireceğiz?” sorusu etrafında dönüyor. Yazıda Kemalizm
eleştiriliyormuş gibi yapılıyor, çünkü bir yerinde ifade edildiği üzere, “oraya
Kemalizmle girmek imkânsız”. Dolayısıyla bu bağlamda, bir tür Maoizm formüle
ediliyor. Kırdan şehri kuşatma stratejisi, küçük burjuva elinde, şehrin kırı
kuşatma stratejisine dönüşüyor.
Demek ki bu ülkede bir tür Maoizm, Kemalizmin Truva
Atı olarak inşa edilmiş. Kemalizmin değerlerini, ilkelerini, hedeflerini Maoizm
kılıfında bölgeye sokma ihtiyacı duyulmuş. O yazıda, Devyol’un tarif ettiği şey
bu. Bu tarif, Çetin Altan’ın “Dersim’de piyano çalınsın, tenis oynansın” hayaline
uygun. Dersim Katliamı’nın hedefleriyle örtüşüyor. Çocuk yaşta kızları
subaylara peşkeş çekenler, bugün Kürtlere “sizin babanız sapık, pedofil”
diyerek saldırıyorlar.
Bu açıdan HDP milletvekilinin “Şark Islahat Planı’nı
kopya ettiniz!” demesinin hiçbir anlamı yok.[5] Özünde o planın hazırlandığı
masa ile HDP’nin kurulduğu masa, aynı! Kayyımlar karşısındaki sessizlik, bir
onaylama ifadesi değil mi mesela?
* * *
Sol örgütler, devletin emrine göre hareket etmeye
mecburlar. Devlet, sola “Kürd’e veya Müslüman’a küfredeceksen, saldıracaksan
varolabilirsin” diyor. Her seferinde sol, bu görevi kabullendiğini devletine
ispatlamak zorunda. Sol, Kürd ve Müslüman düşmanlığı yaptığı ölçüde
varolabileceğini iyi biliyor.
Çünkü bu ülkeyi Müslüman, Kürt ve sosyalistler kurdu,
ama başkaları baş oldu. O başkaları, Müslüman’ı Kürd’e, Kürd’ü solcuya, solcuyu
Müslüman’a kırdırmaya mecbur. Dolayısıyla Sol; Kürd ve Müslüman düşmanlığı ile
ilişkili olarak üstlendiği görev dışında bir şey düşünemez, yapamaz.
* * *
“Ayet ve Slogan” başlıklı bir yazı yazmışız.[6] Yazıda
bir solcu olarak Orhan Gökdemir’in Müslüman’a neden küfrettiğini, onu neden
toplu kıyımdan geçirmekten bahsettiğini açıklamaya çalışmışız. Yazıyı yazalı
neredeyse bir yıl olmuş. Nedense bugün Orhan Gökdemir yazıyı, kendince notlar
düşerek, Twitter hesabından paylaşıyor ve bizi “Kürt-İslamcı şeriatçı” olarak
damgalayıp, bizimle ilgili bir yerlere ihbarda bulunuyor.
Bu ihbarın Vatan Partisi’nin Seyyid Rıza ve Şeyh Said
ismine ve heykellerine saldırı kampanyası başlattığı günlerde yapılıyor olması,
asla tesadüf değil. Çünkü Gökdemir, hizmet yeminini, yoldaşı ve patronu
Perinçek ile aynı yere sunmaya mecbur. Onun başka bir varlık gerekçesi yok.
Bunların sınıfa, sosyalizme, davaya zerre katkısı olamaz!
* * *
Erol Mütercimler de aynı günlerde, “Türkiye’de üç tür
siyaset var: ittihatçı, itilafçı, ümmeti muhammediye” diyor.[7] Mütercimler,
bir yerlerden element uyduruyor. Bahsini ettiği, “ümmeti muhammediye” kategorisinde
ele aldığı Said-i Nursi, aslında İttihatçıların Kürdistan elemanı! Herkes,
kendi öznelliğini yaldızlamak derdinde olduğu için, Nursi’de kendince dincilik
ve İslamcılık bulmak istiyor. Efendilerinin kendisine bu sayede ihtiyaç duyacağını
düşünüyor.
Dolayısıyla Mütercimler, bağlı olduğu devlet ve
sınıfın emri doğrultusunda, iştirakçiliği asla ağzına alamaz. O, bu ülkede
müstakil bir İslamcılık bulunduğu korkusunu yaymakla, bu korkuyla belirli
kitleleri devlete bağlamakla görevli. Varlık gerekçesinin bu olduğunu, bu
sayede ekmek bulduğunu çok iyi biliyor.
Buradaki hinliği görmek lazım ama: Gökdemir ve
Mütercimler, itilafçı ve ittihatçı çizgiyi burjuva olarak görüp redde tabi
tutan, kendisini ezilenlerin-sömürülenlerin iradesi olarak kuran iştirakçiliği
“şeriatçı” şeklinde damgalamak ve kendince “terörize” etmek niyetinde. Buradaki
polisiye tutumu iyi görmek lazım.
* * *
Orhan Gökdemir, 2005’te şu tür laflar ediyordu:
“Bağdat’a Amerikan askeri girdiğinde, tüm camilerden, namaz vakti olmamasına
rağmen, ezan okundu. Bu eylem karşısında yüreği titremeyenin devrimciliğinden
şüphe ederim.”
Gökdemir, bu pazarlık içre lafların ardından içeri
alınmıştır, dolayısıyla artık bu tür laflar edemez. Daha doğrusu, o lafları
içeri alınmak için etmiştir. Koşa koşa 2007’deki cumhuriyet mitinglerine
gitmesi, onun teslimiyetinin bir neticesidir. Devletin ve sermayenin
belirlediği kum havuzunun dışına çıkmaya dönük her türden irade, ya boğulmalı ya
da satın alınmalıdır.
* * *
Merdan Yanardağ doğru söylemektedir: tüm sosyalist
partiler, CHP’nindir. Ona ait bir türevdir, çıktıdır, renktir. Sosyalist, CHP
ölçüsünde ve CHP ölçeğinde sosyalist olabilir. Buna mecburdur. O ölçü ve ölçek
aşılamaz.
Öte yandan, CHP’yi eleştiriyormuş gibi yapan ESP’nin
CHP’cilik yaparak Kürt illerinde yol alması mümkün değildir. Onun çeşitli
meselelerde Kürd’e önerdikleri ile CHP’nin önerdikleri, aynıdır.
ESP, Devyol ve TKP’nin en kötü yanlarını alıp
kendisinde birleştirme derdindedir. Dolayısıyla ESP; örgütlerin yuvasını,
rahmini asla sorgulayamaz. Bu örgütün, Devyol ve TKP’nin sağ, liberal, düzeniçi
siyasetlerinin girmesi mümkün olmayan yerlere sızmasını sağlamak dışında bir
işlevi olamaz. Solun maddesini ve diyalektiğini bu bağlam dâhilinde anlamak,
tartışmak gerekmektedir. İştirakçilik, bugün bir yanıyla anlama ve tartışma
çabasıdır.
Eren Balkır
24 Aralık 2019
Dipnotlar:
[1] Merdan Yanardağ, 22 Aralık 2019, Twitter.
[2] Nazım Kayalar, “Sadece ‘Sol’ Yetecek mi?”, 23
Aralık 2019, Etha.
[3] Eren Balkır, “Çerağ”, 30 Eylül 2018, İştirakî.
[4] Eren Balkır, “Aslanlı Yol”, 22 Kasım 2019, İştirakî.
[5] “HDP’den Ak Parti’ye”, 15 Aralık 2019, Duvar.
[6] Eren Balkır, “Ayet ve Slogan”, 2 Mart 2019, İştirakî.
[7] “Erol Mütercimler” 15 Aralık 2019, Youtube.
0 Yorum:
Yorum Gönder