Pages

24 Aralık 2019

İttihat, Islahat, Muhaberat



Sol Parti konusunda en doğru değerlendirmeyi Merdan Yanardağ yapıyor. Yanardağ, ekmek yediği yerin emri gereği, “yeni parti”ye duracağı yeri de söylemiş oluyor: “CHP'nin solunda güçlü bir partiye, etkili bir sosyalist harekete her zaman ihtiyaç vardı.”[1]

Sosyalist hareket, CHP’yi biraz soldaymış gibi göstermek, bu şekilde satabilmek, yoksulları, işçileri buradan kandırabilmek için var sadece. Sarı ve mavi, kırmızı ile değer kazanabiliyor. Çünkü sosyalistler, ancak CHP ölçüsünde, ona nispetle varolabiliyorlar. Biraz “macera, romantizm ve bireysel karşıtlık” sonrası koşa koşa CHP eşiğine yüz sürüyorlar.

ESP’liler ise “Kemalizmin laisizm havuzunda yüzer, CHP’nin havlusuyla kurulanırsınız” diyorlar ÖDP’lilere.[2] Oysa kendileri de CHP havuzunda yüzüp laisizm havlusuyla kurulanıyorlar. ESP’liler de devletin laikliğine karşı bireyin laikliğini savunuyorlar. Onlar da “Türkiye’nin AKP eliyle gericiliğe sürüklendiğini” düşünüyorlar. ÖDP-TKP devletin laikliğini; ESP-DSİP gibi yapılar, bireyin laikliğini putlaştırıyorlar. Sonuçta bunlar iki ayrı hatmış gibi görünüyorlar, ama genel siyaset-ideoloji düzleminde birbirlerini tamamlıyorlar.[3]

* * *

Daha önce bahsini ettiğimiz Devrimci Yol dergisinde[4] bir başka değerlendirmeye yer veriliyor. Alıntı yapılan yazı, esasen “Kürdistan’a nasıl gireceğiz?” sorusu etrafında dönüyor. Yazıda Kemalizm eleştiriliyormuş gibi yapılıyor, çünkü bir yerinde ifade edildiği üzere, “oraya Kemalizmle girmek imkânsız”. Dolayısıyla bu bağlamda, bir tür Maoizm formüle ediliyor. Kırdan şehri kuşatma stratejisi, küçük burjuva elinde, şehrin kırı kuşatma stratejisine dönüşüyor.

Demek ki bu ülkede bir tür Maoizm, Kemalizmin Truva Atı olarak inşa edilmiş. Kemalizmin değerlerini, ilkelerini, hedeflerini Maoizm kılıfında bölgeye sokma ihtiyacı duyulmuş. O yazıda, Devyol’un tarif ettiği şey bu. Bu tarif, Çetin Altan’ın “Dersim’de piyano çalınsın, tenis oynansın” hayaline uygun. Dersim Katliamı’nın hedefleriyle örtüşüyor. Çocuk yaşta kızları subaylara peşkeş çekenler, bugün Kürtlere “sizin babanız sapık, pedofil” diyerek saldırıyorlar.

Bu açıdan HDP milletvekilinin “Şark Islahat Planı’nı kopya ettiniz!” demesinin hiçbir anlamı yok.[5] Özünde o planın hazırlandığı masa ile HDP’nin kurulduğu masa, aynı! Kayyımlar karşısındaki sessizlik, bir onaylama ifadesi değil mi mesela?

* * *

Sol örgütler, devletin emrine göre hareket etmeye mecburlar. Devlet, sola “Kürd’e veya Müslüman’a küfredeceksen, saldıracaksan varolabilirsin” diyor. Her seferinde sol, bu görevi kabullendiğini devletine ispatlamak zorunda. Sol, Kürd ve Müslüman düşmanlığı yaptığı ölçüde varolabileceğini iyi biliyor.

Çünkü bu ülkeyi Müslüman, Kürt ve sosyalistler kurdu, ama başkaları baş oldu. O başkaları, Müslüman’ı Kürd’e, Kürd’ü solcuya, solcuyu Müslüman’a kırdırmaya mecbur. Dolayısıyla Sol; Kürd ve Müslüman düşmanlığı ile ilişkili olarak üstlendiği görev dışında bir şey düşünemez, yapamaz.

* * *

“Ayet ve Slogan” başlıklı bir yazı yazmışız.[6] Yazıda bir solcu olarak Orhan Gökdemir’in Müslüman’a neden küfrettiğini, onu neden toplu kıyımdan geçirmekten bahsettiğini açıklamaya çalışmışız. Yazıyı yazalı neredeyse bir yıl olmuş. Nedense bugün Orhan Gökdemir yazıyı, kendince notlar düşerek, Twitter hesabından paylaşıyor ve bizi “Kürt-İslamcı şeriatçı” olarak damgalayıp, bizimle ilgili bir yerlere ihbarda bulunuyor.

Bu ihbarın Vatan Partisi’nin Seyyid Rıza ve Şeyh Said ismine ve heykellerine saldırı kampanyası başlattığı günlerde yapılıyor olması, asla tesadüf değil. Çünkü Gökdemir, hizmet yeminini, yoldaşı ve patronu Perinçek ile aynı yere sunmaya mecbur. Onun başka bir varlık gerekçesi yok. Bunların sınıfa, sosyalizme, davaya zerre katkısı olamaz!

* * *

Erol Mütercimler de aynı günlerde, “Türkiye’de üç tür siyaset var: ittihatçı, itilafçı, ümmeti muhammediye” diyor.[7] Mütercimler, bir yerlerden element uyduruyor. Bahsini ettiği, “ümmeti muhammediye” kategorisinde ele aldığı Said-i Nursi, aslında İttihatçıların Kürdistan elemanı! Herkes, kendi öznelliğini yaldızlamak derdinde olduğu için, Nursi’de kendince dincilik ve İslamcılık bulmak istiyor. Efendilerinin kendisine bu sayede ihtiyaç duyacağını düşünüyor.

Dolayısıyla Mütercimler, bağlı olduğu devlet ve sınıfın emri doğrultusunda, iştirakçiliği asla ağzına alamaz. O, bu ülkede müstakil bir İslamcılık bulunduğu korkusunu yaymakla, bu korkuyla belirli kitleleri devlete bağlamakla görevli. Varlık gerekçesinin bu olduğunu, bu sayede ekmek bulduğunu çok iyi biliyor.

Buradaki hinliği görmek lazım ama: Gökdemir ve Mütercimler, itilafçı ve ittihatçı çizgiyi burjuva olarak görüp redde tabi tutan, kendisini ezilenlerin-sömürülenlerin iradesi olarak kuran iştirakçiliği “şeriatçı” şeklinde damgalamak ve kendince “terörize” etmek niyetinde. Buradaki polisiye tutumu iyi görmek lazım.

* * *

Orhan Gökdemir, 2005’te şu tür laflar ediyordu: “Bağdat’a Amerikan askeri girdiğinde, tüm camilerden, namaz vakti olmamasına rağmen, ezan okundu. Bu eylem karşısında yüreği titremeyenin devrimciliğinden şüphe ederim.”

Gökdemir, bu pazarlık içre lafların ardından içeri alınmıştır, dolayısıyla artık bu tür laflar edemez. Daha doğrusu, o lafları içeri alınmak için etmiştir. Koşa koşa 2007’deki cumhuriyet mitinglerine gitmesi, onun teslimiyetinin bir neticesidir. Devletin ve sermayenin belirlediği kum havuzunun dışına çıkmaya dönük her türden irade, ya boğulmalı ya da satın alınmalıdır.

* * *

Merdan Yanardağ doğru söylemektedir: tüm sosyalist partiler, CHP’nindir. Ona ait bir türevdir, çıktıdır, renktir. Sosyalist, CHP ölçüsünde ve CHP ölçeğinde sosyalist olabilir. Buna mecburdur. O ölçü ve ölçek aşılamaz.

Öte yandan, CHP’yi eleştiriyormuş gibi yapan ESP’nin CHP’cilik yaparak Kürt illerinde yol alması mümkün değildir. Onun çeşitli meselelerde Kürd’e önerdikleri ile CHP’nin önerdikleri, aynıdır.

ESP, Devyol ve TKP’nin en kötü yanlarını alıp kendisinde birleştirme derdindedir. Dolayısıyla ESP; örgütlerin yuvasını, rahmini asla sorgulayamaz. Bu örgütün, Devyol ve TKP’nin sağ, liberal, düzeniçi siyasetlerinin girmesi mümkün olmayan yerlere sızmasını sağlamak dışında bir işlevi olamaz. Solun maddesini ve diyalektiğini bu bağlam dâhilinde anlamak, tartışmak gerekmektedir. İştirakçilik, bugün bir yanıyla anlama ve tartışma çabasıdır.

Eren Balkır
24 Aralık 2019

Dipnotlar:
[1] Merdan Yanardağ, 22 Aralık 2019, Twitter.

[2] Nazım Kayalar, “Sadece ‘Sol’ Yetecek mi?”, 23 Aralık 2019, Etha.

[3] Eren Balkır, “Çerağ”, 30 Eylül 2018, İştirakî.

[4] Eren Balkır, “Aslanlı Yol”, 22 Kasım 2019, İştirakî.

[5] “HDP’den Ak Parti’ye”, 15 Aralık 2019, Duvar.

[6] Eren Balkır, “Ayet ve Slogan”, 2 Mart 2019, İştirakî.

[7] “Erol Mütercimler” 15 Aralık 2019, Youtube.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder