05 Nisan 2016

, ,

Paryalaştırılan Libya


ABD öncülüğünde gerçekleşen istikrarsızlaştırma faaliyeti ve Libya’da patlayan bombalardan beş yıl sonra bile emperyalistlerin neokolonyalizmin hâkim olduğu, istikrarlı bir rejim inşa etme çabaları somutluk kazanmış değil.

19 Mart 2011’de Pentagon ve diğer NATO güçleri eskiden müreffeh olan bu ulus-devleti havadan bombalamaya başladı. Yedi ay süren hava saldırıları ve emperyalistlerin vekil birer güç olarak hareket eden isyancı milisler eliyle sahada yürüttüğü operasyona dönük desteğin sonrasında binlerce insan öldü, milyonlarcası yüzlerce kalkınma projesi ve hükümet kurumlarının harabeleri arasında yersiz-yurtsuzlaştı.

Afrika ve Ortadoğu’daki müttefikleri ile işbirliği içerisinde, ABD, Britanya, Fransa, İtalya ve diğer Batılı ülkeler bölgenin yeniden teşkil edilmesi sürecinde Libya’yı bir başarı hikâyesi olarak takdim ettiler, onlara göre isyancı güçler uluslararası kapitalizmin kirli işlerini ifa ediyordu. O günlerde Obama’nın ilk kabinesinde dışişleri bakanı olan Hillary Clinton Kaddafi’nin linç edilmesi üzerine şunu söylemişti: “Geldik, gördük ve o öldü.”

Bugün Libya kıtadaki en yoksul devletlerden biri ve Afrika ile Ortadoğu’nun büyük bir kesiminde yaşanan istikrarsızlığın kaynağı. Bir zamanlar zengin petrol endüstrisine sahip olan, bu endüstri sayesinde bütçesi fazla veren ülke her şeyini kaybetti. Petrol sahaları ve rafineriler Batı’nın müttefiki Katar, Mısır ve Suudi Arabistan gibi devletlerin destekledikleri rakip gruplar arasındaki savaşta imha edildi.

Kaddafi döneminde Libya Afrika Birliği üyesi devletlerce tanınan ve saygı gören bir ülkeydi. 2002’de Afrika Birliği Örgütü’nden Afrika Birliği’ne geçilmesi 1999’da birliğin hazırladığı Sirte Deklarasyonu üzerinden gerçekleşmişti.

Deklarasyondaki ve birliğin kurucu belgelerindeki fikirlerin büyük kısmı genişletilmiş bir Afrika birliğinin ekonomik, politik, haberleşme, teknik ve askerî ihtiyaçlarını karşılamayla ilgiliydi. 1951-1966 arasında Gana’nın başında bulunan ve Afrika Birliği Örgütü’nün kurucularından olan Dr. Kwame Nkrumah, emperyalist hâkimiyetle mücadele etmek için en iyi yöntem olarak birleşik Afrika hükümeti çağrısında bulunmuştu.

Kaddafi işte bu fikri benimsedi ve kıta genelinde işbirliği ve koordinasyonun pekiştirilmesi yoluna gitti. Söz konusu politik faaliyetler Batı’yı telâşa düşürdü. Batı bunun üzerine Libya’yı istikrarsızlaştırma ve devletini yıkma yoluna gitti. Bunun sonucunda ülke harabeye dönüştü.

“Birlik” Rejimine Güven Olmaz

Son günlerde yeni bir “birlik hükümeti”nin kurulmasına dönük atılan adımlar Trablus merkezli yapının “olağanüstü hâl” ilân etmesine neden oldu. Bu grup bugün Tobruk’ta bulunan, uluslararası planda tanınan rakip grubu kapı dışarı etti.

25 Mart tarihli Medicafricatimes.com internet sitesinin haberine göre: “Deklarasyonun sebeplerini resmi ağızdan aktaran yok ama haberlere göre BM destekli Ulusal Uyum Hükümeti’nin kimi üyeleri Trablus’a gelip şehri provoke etti.”

Bir dizi analiste göre, Ulusal Uyum Hükümeti’nin yaptığı dayatma daha fazla kaosa ve istikrarsızlığa yol açacak. Örneğin BM Libya sefiri, Alman diplomat Martin Kobler’in uçağı 23 Mart’ta Trablus’a inemedi, bunun üzerine Kobler şu tviti attı: “BM’nin Trablus’a uçakla gitme hakkı olması lazım.”

Rakip rejimlerin hiçbirisi bu hükümeti tanımıyor. Hükümetse Mart başında Libya meclisi üyelerinin çoğu tarafından imzalanan bir dilekçe üzerinden kontrolün kendisinde olduğunu duyurdu.

Kurulması planlanan cunta koalisyonunun amacı, Kobler’in aracılık ettiği BM yönergesi üzerinden Pentagon/NATO öncülüğünde altı bin kişilik bir müdahale gücü için yolu temizlemek. Ülkede istikrarın sağlanması konusunda yereldeki milislere ve vekillerine inancını yitirmiş olan ABD ve diğer NATO devletleri neokolonyalizmin hâkim olduğu bir rejimi dayatacak bir askerî güç göndermeyi planlıyorlar. Buradaki dertse Washington, Londra, Paris ve Brüksel’in dış politika şartlarına uyumlu hareket edilmesini sağlamak.

Küresel haberalma şirketi Stratfor Enterprises 21 Mart’ta kendi internet sitesinden şunları söylüyor:

“Batılı güçler kısa süre içinde Libya’ya müdahale edebilir. […] İki hükümet kuruldu […] oysa ikisi de birbirinin meşruiyetini tanımıyor. Batı müdahalesi yaşama ihtimali bulunan, tek bir Libya hükümetinin varlığına bağlı olduğundan, bu durum özellikle sorunlu.”

Bu yazıda bir de BM’nin kurduğu Ulusal Uyum Hükümeti’nin sözde başarısının ancak Misrata milislerine bağlı olduğu söyleniyor. Bu milisler Trablus’u ele geçiren Genel Ulusal Kongre rejimini destekliyor. 2011’deki rejim değişikliği için verilen savaş esnasında itibar kazanmış olan bu milisler Kaddafi’nin Cemahiriye sisteminin yıkılması için şiddete dayalı, ırkçı bir faaliyet içinde olmuşlardı.

Stratfor bir de şu husus üzerinde duruyor:

“Son dönemde Misratalı milislerin üst düzey üyeleri birlik hükümetini açıktan desteklediklerini ifade ettiler ve Trablus merkezli hükümetin başkanının istifa edip Ulusal Uyum Hükümeti’nin başbakan olmasını önerdiği Faiz Serrac’ın iktidara gelmesini istediler.”

Söz konusu milisler Batı ile kurduğu işbirliğini derinleştirdiler. Bugünlerde ABD ve İngiltere’ye ait özel operasyon kuvvetlerince eğitiliyorlar. Stratfor devamında şunları söylüyor: “Milislerin yeni hükümete verdikleri destek Ulusal Uyum Hükümeti’nin başarısında önemli bir rol oynayacak. Batı Libya’daki diğer milislerse birlik hükümetinin desteklenmesi konusunda Misratalı milislerle aynı çizgiye geldi.”

İngiliz Kuvvetleri’nin İçinde Ürdün’ün Özel Kuvvetler’i de Var

İngiliz Guardian gazetesinin 25 Mart tarihli haberine göre, Ürdün Kralı Abdullah Ocak’ta ABD Senatosu’nda verilen bir brifinge katıldı. Kral 2016 başından beri İngiliz SAS komandolarının Libya’da faal olduğunu doğruladı. Ayrıca Ürdün’e ait özel kuvvetlerin de İngilizlerle birlikte hareket ettiğini söyledi.

Abdullah’ın ifadesine göre, “Ürdün’ün gözü El-Şebab’da. Bizim haritadaki tüm sıcak noktalara bakmamız lazım. İngilizlerle ve Kenya ile birlikte hareket edebilecek, gayet cevval bir intikal kuvvetimiz var, bu kuvvet sınırı aşıp Somali’ye girmeye hazır.”

Libya, aşırıcı, yıkıcı grupların beslenmesi, insan kaçakçılığının damgasını vurduğu hukuksuzluk, petrol endüstrisine verilen ciddi hasarın yol açtığı, süregiden ekonomik kriz ve sayıları giderek artan ABD ile İngiliz özel kuvvetlerinin, ayrıca istihbarat personelinin varlığı üzerinden Kuzey ve Batı Afrika bağlamında paryalaştırıldı.

Abayomi Azikiwe
31 Mart 2016
Kaynak

0 Yorum: