Batı’nın, ithalat, petrol ihracatı ve ticarî işlemler
için banka kullanımları gibi alanlarda giderek artan tedbirleri aracılığıyla
İran ekonomisini yok etme çabaları sonuç vermeye başladı. Johns Hopkins
Üniversitesi profesörü Steve Hanke’ye göre, aylık yaklaşık yüzde 70’lik
enflasyon oranı ve para birimi riyalin batı ülkelerine ait para birimleri
karşısında değer kaybetmesi ile birlikte İran, yüksek enflasyonla karşı karşıya
kalıyor. İran, aylık en az yüzde 50’lik fiyat artışına tanık olmuş Fransa (1795),
Almanya (1922), Şili (1973), Nikaragua (1986), Arjantin (1990), Rusya (1992),
Ekvator (1999) ve Zimbabwe’yi (2007) içeren Hanke-Krus Hiperenflasyon
Endeksi’nde yer verilen en son kazazede.
Bu kabusvari olgu konusunda dünya genelinde uzman
olarak oynadığı rolden gayet memnun olan Hanke, Endeks’inde 57 olaydan 10’unda
aşırı enflasyonu önleme noktasında, yaşayan diğer ekonomistlerden daha fazla
rol oynamış olan bir isim. Dolarizasyon (Zimbabwe’de görüldüğü türden,
insanların karaborsaya dolar için riyal yüklemesi), resmî dolarizasyon
(Ekvator’da yaşandığı türden, dolar lehine hükümetin riyali piyasadan çekmesi)
ya da tahmin edilebileceği üzere, yüzde yüz dolarla desteklenecek yeni bir ülke
para birimi ihraç eden para kurulu teşkil edilmesi. Hanke, ABD dolarının
yabancı para birimi olarak kullanılmasının zaruri olmadığını söylüyor. Örneğin
Pitcairn Adası, Yeni Zelanda doları kullanıyor.
Enflasyon doktoru, İranlı teröristlerin desteklenmesi,
önde gelen bilim insanlarına dönük suikastlar ve (ABD’nin 1980’de İran’ı işgal
etmesi için yüreklendirmesi sonucu çıkan) savaş aracılığıyla, İran’ın
fiiliyatta baskı altına alınmasına ve yürürlükteki müeyyidelere karşı herhangi
bir eleştiri izine rastlanmadığını ağız ucuyla kabul etmiyor elbette. Hanke,
“İran’ın kompleks sübvansiyonları, sermaye kontrolleri ve çoklu döviz
kurları”na ama özellikle “aşırı para basımları”na vurgu yapıyor ama öte yandan
da “İran İslam Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın uzun zamandır herhangi bir
istatistik sunmadığı”nı söyleyerek şikâyette bulunuyor. Sanki acil durum
koşullarında yaşıyormuş gibi, İran’ın bu türden bilgileri ifşa etmesi
isteniyor.
Hanke, “askerî gerilimlerin yol açtığı korkunun
İranlılar için yeni bir şey olmadığını” söyleyerek, serinkanlılıkla,
tüketicilerin fiyatları etkileyen beklentilerini ihmal ediyor. Hattizatında
İran’ın, özellikle diğer Müslüman ülkeler için tehlikeli bir emsal teşkil eden,
1979’da sömürge zincirlerini söküp atmasından beri ABD İran’ı hedef alıyor.
Dolayısıyla İran’ın mütemadiyen kurban ilân edilmesine karşın, devrimden beri
ekonomik düzlemde gayet iyi durumda olması mucizevî bir durum. Diğer Müslüman
milletlerin imparatorlukla müttefik olduğu koşullarda, İran’ın dünya
imparatorluğunun karşısında durarak, İslamî bir toplumu inşa etmek için
gösterdiği inatçı cesarete tanık olmak insanı gerçekten hayrete düşürüyor.
Son dönemde İran’daki enflasyon oranının neden bu
denli arttığını sorgulamak gerekli. Elbette bunun nedeni müeyyideler. Bu
müeyyideler neden tatbik ediliyor? Gerçekten de İran’ın aksi yönde beyanlarda
bulunması ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na üye olmasına karşın, bir
nükleer bomba yapmasından mı korkuluyor? Hayır. İran’ın Ortadoğu’daki “İslamî
Uyanış”a ilham vermesi ihtimali yanında diğer önemli bir neden de İran’ın
Hanke’nin kendisi için önerdiği o “üç seçenek”e karşı çıkıyor olması.
Üç seçeneği toplamda tek bir seçenek olarak görmek
mümkün: ABD doları diktatörlüğünü kabul edin. İran, Petrol Borsası’nı açtığı
2008 tarihinden beri ABD doları kullanmaksızın petrol ticareti yapmaya çalışan
bir ülkeydi. Irak bu işlemi 2000’de yapınca ABD ülkeyi işgal etti ve
dolarizasyon silâh zoruyla gerçekleştirildi. Müeyyideler meselesi esasında,
bugün ABD dolarının dünyanın rezerv dövizi olarak daimi surette kabul
edilmesinde örneklendiği biçimiyle, İran’ı ABD dünya nizamına uymaya zorlamak
için son çaredir.
Hanke’ye göre, ABD dolarını yedek döviz olarak
kullanmak İran için pek gerekli bir şey değil. Bu çaba, mevcut koşullarda her
hâlükârda saçma olacaktır. Ancak Yeni Zelanda dolarının alternatif kullanımı,
tüm para birimlerinin uluslararası rezerv döviz olan ABD dolarına fiilen bağlı
olduğu mevcut gerçekliğin ustalıkla yönetilmesini sağladı. Bu durum otuzlardan
beri geçerli. Dünya o tarihlerde altın standardını terk etti. Bu gerçeği kabul
eden yirmiden fazla ülke ulusal para birimlerini “dolar” olarak takdim etti.
İran devleti, Ekvator’da ya da geç de olsa Zimbabwe’de
olduğu gibi, beyaz bayrak çekse de veya Arjantin’de olduğu gibi borsa kurulu
aracılığıyla ABD dolarına yüzde yüz bağlı yepyeni senet çıkartsa da, her şey
tüm çıplaklığıyla ortada. Şili, Nikaragua ve Zimbabwe’deki olaylarda mesaj
gayet açıktı: sizin sosyalist politikalarınız kabul edilemez. İran örneğinde
ise mesaj şu: petrolünüz karşılığında dolar alın.
Hanke’nin monetarist amentüsü, “para basmak enflasyona
yol açar”, enflasyonun asıl sebeplerini göz ardı eder. Onun da kabul ettiği
biçimiyle, İranlılar otuz yıldır savaşa dönük korkularla karşı karşıya. Döviz
denetimleri ve sübvansiyonlar, “devlet tekelleri, fiyat kontrolleri ve Sovyet
tarzı ekonomik planlama”, Hanke’ye göre, gidişata terstir ve esasında
enflasyona yol açmamaktadır. Temelde devlet enflasyonu kontrol altında tutmak
için bir yol olarak bu olguları kullanmaktadır. Ancak belli bir noktada bu tip
tedbirler başarısız olduğu ölçüde “dış etmenler” daha da korkunç bir hâl
almaktadır. Bugün de yaşanan budur; müeyyideler İranlı için çok yoğun bir
acının oluşmasına neden olmaktadır. Boşalan raflar ve işgal tehdidinin yol
açtığı panik para birimini değersizleştirecek ancak öte yandan devlet daha çok
riyal basacaktır.
Almanya’nın ağır savaş tazminatlarını ödemek için
altın satın almak amacıyla her şeyi ihraç etmeye zorlandığı 1922 yılında da
yaşanan şey budur. Bu süreç, Hanke’nin döviz kuruluna başvurulup ve altın
karşısında mark basılması ile son bulmuş, ancak ana neden, yani Britanya ve
Fransa’ya ödenen tazminatlar, Hitler’in iktidarı alıp tazminat ödenmesine son
vermesi ile ortadan kalkmıştır. “Dış etmenler”in yol açtığı yıkım, nihayetinde
faşizmin iktidara gelmesine neden olmuştur.
Missouri Üniversitesi profesörü Michael Hudson’ın
tespitine göre, “tarihteki tüm aşırı enflasyon örnekleri yabancı döviz
piyasalarından kaynaklanmıştır. Aşırı enflasyonun ana nedeni, devletlerin dış
borçları ödemek için piyasaya kendi para birimlerini sürmeye çalışmasıdır.”
Kanadalı yorumcu Stephen Gowans buna “başka araçlarla yürütülen savaş” adını
vermektedir. Düşmanının para birimini değersizleştirme taktiği Amerikalı
yerleşimcilere karşı Britanyalılar, Ruslara karşı Napolyon tarafından
kullanılmış bir taktiktir.
Hanke’nin Hiperenflasyon Endeksi’ne ilişkin bir
değerlendirme, her bir vakadaki hiperenflasyona yol açan ana soruna son verecek
gerçek nedenlerin ve yolların izlerinin bulunmasına katkı sunabilir. Örneğin
Ekvator, Rafael Correa iktidarında, kendi ekonomisinin kontrolünü eline almış
ve IMF’ye olan dış borcunu azaltmış, bugün de tüm Amerika ülkelerinde en
popüler politik lider hâline gelmiştir. Böylelikle politik istikrara kavuşulmuş
ve enflasyon tehdidine son verilmiştir. Benzer bir gelişme, Nestor Kirschner
idaresindeki Arjantin ve Vladimir Putin idaresindeki Rusya’da da yaşanmıştır.
Hanke, silâhla vurulan bir hastanın bacağının
kesilmesini söyleyen doktorlar gibi. O sebepsiz yere İran halkını hedef alan,
bir insan hakları ihlali olarak müeyyideleri kınamayı reddediyor. Hanke,
hastayı kurtarmak için onun bacağını kesmek istiyor. İran devleti ise mermiyi
çıkartmak ve metanetle sabra muhtaç katı bir rehabilitasyon rejimine
başvuruyor. Bu koşullar altında enflasyon sorununu çözmek için elde herhangi
bir büyülü tedavi yöntemi bulunmuyor.
Ancak öte yandan ABD, Afganistan ve Irak’taki savaş
suçlarını yineleyeceği, bir başka Müslüman ülkeyi işgal etme teşebbüsünde daha
bulunacak. İran yeniden savaşla karşı karşıya. Savaş süresince, tüm ülkelerde
emtia karneye bağlanır, halk birleşir ve düşman karşısında fedakârlığı tercih
eder. Bugün İran, ABD dolarına tabi imparatorluğa küçük bir üye olarak dâhil
olmayı kabul etmediği takdirde, onun için yegâne çözüm yolu bu. Hanke’nin
hastası, ABD-İsrail bombalarının tatbik ettiği “anestezi” altında, en iyi ihtimalle
ölecek ancak İran halkı gururludur ve son nefeslerine kadar şerefleri için
dövüşeceklerdir. Bu noktada gerçekteki “dış etmenler”e karşısında,
hiperenflasyon tehlikesi ortadan kalkacak ve ABD suçlu olduğu eylemleri için
tarihin intikamı ile yüzleşecektir.
Kafa tutma noktasında birçok ülke ABD denilen bu
kurttan korkuyor. İstisnalar var elbette. Çin, Rusya, Hindistan ve Güney Kore
“hasta”yı terk etmedi. Mısır, ABD’ye karşı çıkarak, İran’la diplomatik ve
ekonomik ilişkiler kuruyor. Bölgede ABD emperyalizminin korkunç mirasını silip
atmak için birlikte çalışan ve Ortadoğu için adalet üzerine kurulu bir siyaset
yürütmek için İran’la birleşecek başka “Arap Baharı” ülkelerinin olması
ihtimali umut verici. Bir gün dolarizasyon “tarihin kül yığını”na karışacak ve
artık kullanılmayan bir tabir hâline gelecektir.
Eric Walberg
1 Kasım 2012
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder