10 Nisan 2023

Gıda Sistemindeki Çöküş


Son birkaç yıldır bilim insanları büyük bir telâşla hükümetleri ikaz ediyorlar, ama hükümetler, bu ikazlara kulaklarını tıkıyorlar. Bu bilim insanları, bağıra çağıra dünyadaki gıda sisteminin giderek 2008’da duvara toslayan dünya finans sistemine benzemeye başladığını söylüyorlar.

Finans sistemindeki çöküş, insanların refahı ve esenliği konusunda yıkıcı sonuçlar doğurmuştu. Gıda sisteminde yaşanacak bir çöküşün nelere yol açacağını varın siz düşünün. Eldeki kanıtlar, bir şeylerin alabildiğine kötü yapıldığını ve çöküş sürecinin daha da hızlandığını ortaya koyuyor. Bugün gıda fiyatlarında yaşanan ani artış, muhtemelen sistemdeki istikrarsızlığa dair elimizdeki son işaret.

Birçok insan, gıda krizinin Ukrayna’nın işgali ve pandeminin bileşik sonucu olduğunu düşünüyor. Bunlar elbette ki önemli faktörler ve hep birlikte temel sorunu daha da ağırlaştırıyorlar.

Yıllardır açlığın yeryüzünden silinip gitme eğilimi içerisine girdiği düşünülmüştü. 2005’te yetersiz beslenen insan sayısı 811 milyonken, bu sayı 2014’te 607 milyona gerilemişti. Fakat 2015’te bu eğilim terse dönmeye başladı. Aç insan sayısı iyice arttı: 2019’da 650 milyon olan aç insan sayısı, 2020’de tekrar 811 milyona çıktı. Bu yıl bu sayının daha da artması bekleniyor.

Üstelik bu süreç, bolluğun hüküm sürdüğü bir dönemde yaşandı. Son elli küsur yıldır dünya genelinde gıda üretimi büyük ölçüde arttı, nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak düzeye geldi. Geçen yıl dünya genelinde kaldırılan buğday hasadı rekor düzeydeydi. Ama şaşılacak biçimde, yetersiz beslenen insan sayısı, dünya genelinde gıda fiyatlarının düşmeye başlamasıyla birlikte arttı. 2014’te aç insan sayısı diğer yıllara göre düştü, zira dünya gıda fiyatı endeksi, 115 puanda kaldı. 2015’te bu endeks 93’e geriledi, 2021’e dek 100’ün altında kaldı.

Artma imkânını ise ancak son iki yıl içerisinde buldu. Gıda fiyatlarındaki artış, enflasyonun ardındaki ana itici güç. İngiltere’de geçen ay enflasyon oranı yüzde 9’a ulaştı. Zengin ülkelerde bile birçok insan gıdaya para yetiştiremiyor. Yoksul ülkelerdeki etkisi daha da kötü.

Peki aslında dünyada ne yaşanıyor?

Küresel finans gibi küresel gıda sistemi de milyarlarca ilişkiyi aynı anda kurabilen karmaşık bir sistemdir. Karmaşık sistemler, mantığa aykırı özelliklere sahiptirler. Bunlar, kendilerini örgütleme becerileri üzerinden istikrara kavuştuğu ölçüde mevcutta yüzleştikleri koşullara karşı direnç geliştirirler. Fakat stres yoğunlaştıkça bu özellikler, yaşanan şokları tüm ağ geneline aktarmaya başlarlar. Belirli bir noktadan sonra küçük bir sıkıntı, tüm sistemi kritik eşiğin üzerine çıkartır ve sistem, tam da o noktada birden ve engellenemez bir biçimde çöker.

Artık sistemlerin dirençli mi yoksa kırılgan mı olduklarına dair öngörüde bulunmak için o sistemlere dair yeterince bilgiye sahibiz. Bilim insanları, karmaşık sistemleri düğüm noktalarından ve bağlardan oluşan bir ağ olarak resmediyorlar. Bu düğüm noktaları, tıpkı eski tip bir balık ağındaki düğümlere benziyor, bağlarsa o düğümleri birbirine bağlayan ipleri ifade ediyor. Gıda sisteminde düğüm noktaları, hububat, tohum ve kimyasal ticareti yapan şirketleri, büyük ithalatçı ve ihracatçıları, ayrıca gıda ürünlerinin geçiş yaptığı limanları içeriyor. Bağlar ise bu ticari ve kurumsal ilişkileri ifade ediyor.

Eğer düğüm noktaları, farklı davranış kalıpları üzerinden hareket edecek olurlarsa, aralarındaki bağlar da zayıflıyor, sistem, böylelikle daha da esnekleşiyor. Ama belirli düğüm noktaları hâkim hâle gelip benzer bir davranış kalıbı üzerinden hareket eder, güçlü bağlar kurarsa, sistem birden kırılganlaşıyor.

2008’deki krize yaklaşım konusunda büyük bankalar benzer stratejiler geliştirdiler, riski yönetirken benzer yöntemlere başvurdular, zira hepsi de kârı aynı yerde arıyorlardı. Bu bankalar kendi aralarında, düzenleyici kurumların yeterince göremedikleri yolları takip ederek ilişkiler kurdular. Lehman Brothers düşünce, hepsini aşağıya çekti.

Küresel gıda sistemini inceleyenler, aynı durumun yaşanması ihtimali karşısında soğuk terler döküyorlar. Son yıllarda, 2000’lerde finans alanında da görüldüğü türden, güçlü bağların kurulduğu gıda sisteminde önemli düğüm noktaları oluştu, bu bağlamda, işletmelerin başvurduğu stratejiler birbirine benzemeye ve uyumlu hâle gelmeye başladı. Bol ürün, çeşitli ürün, belirli ürünlerin akışına mani olan sigortalar ve destek sistemleri gibi, sistemin çökmesine mani olan özellikler ortadan kalktı, böylelikle sistem, her yana yayılma ihtimali olan küresel şoklara açık hâle geldi.

Bir çalışmanın yaptığı hesaplamaya göre, dünya genelinde yapılan hububat ticaretinin yüzde doksanı dört şirketin kontrolünde. Aynı şirketler, bir yandan da tohum, kimyasal, gıda işleme, paketleme, dağıtım ve perakende işleriyle de meşguller. Buğday ve pirinç ihraç edenlerle ithal edenler arasındaki ticari bağlantı kanalları, son 18 yıllık süre zarfında iki katına çıkmış. Ülkeler, bugün aşırı ithalatçılar ve aşırı ihracatçılar arasında çekiştirilip duruluyor. Bu ticaretin büyük bir kısmı, Türkiye’ye ait olan (bugünlerde Ukrayna işgali sebebiyle kesilmiş bulunan) Boğazlar, Süveyş ve Panama kanalları, Hürmüz, Babülmendep ve (Endonezya-Sumatra Adası ile Malezya arasında uzanan) Malakka boğazları türünden sorun yaşamaya müsait dar geçitler üzerinden akıyor.

İnsanlık tarihinde yaşanan en hızlı kültürel değişimlerden biri de “küresel standart beslenme düzeni”ne geçişle ilgili. Artık gıdalarımız, kendi ülkemizde daha fazla çeşitlilik arz ediyor, ama dünya ölçüsünde daha az çeşitliliğe sahip. Çiftçilerin yetiştirdiği ürünlerdeki kalorilerin yaklaşık yüzde altmışını dört üründen, buğdaydan, pirinçten, mısırdan ve soyadan alıyoruz. Bu dört ürünün üretimi ise Rusya ve Ukrayna gibi bir avuç ülkede yoğunlaşmış durumda. Küresel standart beslenme düzeni, esasen aynı çevresel şoklara maruz kalan, aynı şekilde paketlenmiş tohum, kimyasal ve makine üreten aynı şirketlerce yürütülen küresel standart çiftçilik uygulamasının bir sonucu.

Gıda endüstrisi, giderek finans sektörüne benziyor. Bilim insanları, bu durumun sistemdeki “ağ yoğunluğu”nu, yani bağ sayısını artırdığını, böylece sistemin ardı ardına yaşanan arızalara daha da açık hâle geldiğini söylüyorlar.

Dünya, son süreçte ticaret alanında eskiden beri varolan bariyerlerin kaldırılışına, yolların ve limanların geliştirilişine, küresel ağın daha da akışkan kılınışına tanıklık etti. Bu alabildiğine pürüzsüz işleyen sistemin gıda güvenliğini artıracağını düşünenler yanılıyorlar. Bu sistem, sadece şirketlerin ambar ve stoklarla ilgili maliyetleri başkalarının sırtına yüklemesine, stoklama işini terk edip akışa odaklanmasına imkân sağladı. Her şeyi zamanında yapma fikri üzerine kurulu olan bu strateji, büyük ölçüde işe yaradı. Ama zamanla teslimatlarda gecikmeler yaşanmaya başlandı, talep hızla arttı, raflar birden boş kaldı.

Doğanın Sürdürülebilirliği isimli çalışma, gıda sisteminde yaşanan şokların sıklığının küresel ölçüde ve hem karada hem de denizde zamanla arttığını ortaya koyuyor. Regenesis [“Yeniden Yaratılış] isimli kitabım için yürüttüğüm araştırmalarda gördüm ki her yana yayılma ihtimali güçlü olan bu şoklar, finansal spekülasyon üzerinden daha da zararlı bir hâl alıyor ve tüm dünyayı açlığa sürüklüyor.

Artık küresel gıda sistemi, içteki zayıf yanları yanında, birbiriyle etkileşim içerisinde olan çevresel ve politik aksaklıklardan da sağ çıkmayı bilmek zorunda. Bir örnek vermek gerekirse: Nisan ayı ortalarında Hindistan hükümeti, Ukrayna işgalinin sebep olduğu küresel gıda ihracatındaki kesintileri telafi etmeyi önerdi. Bir ay sonra aynı hükümet, yıkıcı sonuçlara yol açan sıcaklık artığı sebebiyle tarlada mahsulün kuruması üzerine, buğday ihracatını yasakladı.

Bugün bizim hem coğrafya hem de ürün ve çiftçilik teknikleri açısından küresel gıda üretimini acilen çeşitlendirmemiz gerekiyor. Bu devasa şirketlerin ve finans spekülatörlerinin boynumuza geçirdiği boyunduruk kırılmalı. Bu noktada gıdayı tümüyle farklı araçlar kullanarak üreten destek sistemlerine ihtiyacımız var. Eldeki âtıl kapasite, bizatihi kendisini verimli kılan özelliklerinin tehdidi altında bulunan sisteme aktarılmalı.

Dünya nimetlerinin beklenmedik ölçüde bol olduğu bir dönemde bu kadar çok insan aç kalıyorsa, yarın mahsul üretiminde çevresel bozulma ve yıkım sebebiyle yaşanacak kesintinin yol açacağı sonuçları varın siz düşünün. Bu sistem değişmek zorunda.

George Monbiot
19 Mayıs 2022
Kaynak

0 Yorum: