08 Mart 2016

Uluslararası Kadınlar Günü’nün Anlamı


Aşağıdaki makale, 8 Mart 1913’te “Kadın Proleterler Arasında Enternasyonal Dayanışma Günü”nün ilk kutlamasından bir hafta önce Pravda’da yayımlandı. St Petersburg’da bugüne, kadın işçilerin özkurtuluşuna yol açacak olan, işçi sınıfının birliği ve ekonomik-politik haklarından mahrum kadın işçiler arasındaki bir kampanyaya dönük çağrı damgasını vurdu.

§ § §

“Kadınlar Günü” Nedir? Gerçekten gerekli midir? O, burjuva sınıfına mensup kadınlara, feministlere ve kadınların oy hakkı için mücadele edenlere verilmiş bir taviz midir? İşçi hareketinin birliğine halel getirmez mi?

Yurtdışında artık pek işitilmese de bu türden soruları Rusya’da işitmek hâlâ mümkün. Oysa hayat, bu sorulara gayet açık ve uzdilli bir cevap vermiş durumda.

“Kadınlar Günü”, kadınların proleter hareketinin o uzun ve sağlam zincirindeki bir halkadır. Örgütlü emekçi kadınlar ordusu her yıl büyümektedir. Yirmi yıl önce sendikalarda işçi partisi safları arasında şuraya buraya dağılmış küçük birkaç emekçi kadın grubu vardı. Artık İngiliz sendikalarının toplam üyeleri içinde 292.000 kadın üye var; Almanya’da sendika hareketine 200.000 kadın katılmış durumda; Avusturya’da ise bu rakam 47.000, bunun yaklaşık 20.000’i parti üyesi.

İtalya, Macaristan, Danimarka, İsveç, Norveç ve İsviçre’de işçi sınıfı içindeki kadınlar örgütleniyorlar. Kadınların sosyalist ordusunun artık bir milyon üyesi var. Gayet kudretli bir yapı! Annelik sigortası, yaşam giderlerinin hesaplanması, çocuk emeği ve kadın emeğinin korunmasına dönük yasa çıkartma konusunda bu dünyanın güçlerinin söz konusu yapıyı artık hesaba katması gerek.

Bir zamanlar emekçi erkekler, sermayeye karşı verilen mücadelenin ceremesini tek başına çekmeleri gerektiğini, kadınların yardımı olmaksızın “eski dünya” ile başa çıkmak zorunda olduklarını düşünürlerdi. Ancak işçi kadınlar emeğini satanların safına katıldıkça, kocaları veya babaları işsiz olması sebebiyle, ihtiyaca binaen, emek piyasasına zorla dâhil edildikçe, işçi erkekler de kadınları “sınıf bilincinden mahrum olanlar” arasında kalmasına izin verdiklerinde, onları geride tuttuklarında bu durumun davaya zarar verdiğini anladılar.

Ne kadar çok bilinçli savaşçı varsa, başarı şansı da o kadar artar. Sobanın yanında oturup duran, toplumda, devlette veya ailesinde hiçbir hakkı bulunmayan bir kadının bilinç düzeyi ne olabilir ki? Onun kendisine ait tek bir “fikri” bile yoktur! Her şey, babasının veya kocasının emrettiği şekilde gerçekleşir.

Kadınlardaki geri kalmışlık, haklardan mahrum olma hâli, teslimiyet ve kayıtsızlık işçi sınıfının hayrına değildir ve esasında ona zararlıdır. Peki ama kadın işçiler harekete nasıl dâhil edilecek, nasıl bilinçlendirilecekler?

Ülke dışındaki sosyal demokrasi, bu soruya doğru cevabı öyle kısa bir sürede bulmadı. Kadın işçiler için işçi örgütleri kuruldu. Çok azı bu örgütlere girdi. Neden? Çünkü işçi sınıfı, ilk başta kadın işçinin o sınıfın hukukî ve toplumsal açıdan en mahrum kesimi olduğunu, yüzlerce yıldır kadının korkutulduğunu, tehdit edildiğini zulme uğradığını, onun aklını ve yüreğini harekete geçirmek için bir kadın olarak onun anlayabileceği kelimelere, özel bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu anlamadı.

İşçiler haklardan mahrum kaldıkları, sömürüldükleri bu dünyada kadınların sadece emeğini satan kişi değil, ayrıca bir anne ve kadın olarak da ezildiğini görmedi. Ancak işçilerin sosyalist partisi bu gerçeği anladığında, büyük bir cüretle kiralık işçi, bir kadın ve bir anne olarak kadınların savunmasını üstlendi.

Her ülkede sosyalistler, kadın emeğinin korunması, anne ve çocuk için sigorta, kadınlar için politik haklar ve kadının çıkarlarının savunulması yönünde faaliyetlerine başladılar.

İşçi partisi, bu kadın işçilerle ilgili söz konusu hedefi net bir biçimde idrak ettikçe daha fazla kadın partiye katılmak istedi, partinin kendilerinin gerçek savunucusu olduğunu, işçi sınıfının aynı zamanda kadınların özel ve acil ihtiyaçları için de mücadele ettiğini anladı. Örgütlenen emekçi kadınlar bilinçlendikçe bu hedefe ulaşmak için çok çaba sarfettiler. Bugün sosyalist harekete daha fazla emekçi kadını çekme işinin o asli yükü artık kadınların sırtında.

Her ülkedeki partiler, kendi özel kadın komitelerini, sekretaryalarını ve bürolarını oluşturdular. Bu kadın komiteleri, politik bilince sahip bulunmayan kadınlar arasında çalışma yürütüyor, emekçi kadınları bilinçlendirip örgütlüyorlar. Bunlar, aynı zamanda, hamile ve bebek büyüten annelerin korunması, onlara sosyal yardım yapılması, kadın emeğiyle ilgili yasal mevzuatın oluşturulması, fahişelik ve çocuk ölümleri ile ilgili kampanyaların yürütülmesi, kadınlar için politik haklar talep edilmesi, barınma imkânlarının artırılması, geçim giderlerinin artmasına karşı kampanyalar vs. gibi kadınları daha yakından ilgilendiren meseleleri ve talepleri inceliyorlar.

Bu nedenle, parti üyesi olarak kadın işçiler, ortak sınıfsal dava için mücadele ediyorlar, öte yandan da kadınları, ev kadınlarını ve anneleri yakından ilgilendiren talepleri ve ihtiyaçları belirliyorlar. Parti bu talepleri destekliyor, onlar için mücadele ediyor. Emekçi kadınların ihtiyaçları işçilerin ortak davasının ayrılmaz parçasıdır!

“Kadınlar Günü”nde örgütlü kadınlar hak mahrumiyetine karşı eylem yapıyorlar.

Ama bazıları, kadın işçiler için neden ayrı bir gün belirlendiğini soruyor. Neden özel bir “kadınlar günü” var, emekçi kadınlar için özel bildiriler neden dağıtılıyor, işçi sınıfına mensup kadınlar için toplantılar ve konferanslar neden tertipleniyor? Son tahlilde tüm bunlar, feministlere ve burjuva oy hakkı savunucularına verilmiş birer taviz değil mi?

Ancak sadece sosyalist kadın hareketi ile burjuva oy hakkı savunucuları arasındaki köklü farklılığı anlamayanlar bu şekilde düşünebilir.

Feministlerin amacı nedir? Onların amacı, kapitalist toplum dâhilinde bugün kocalarının, babalarının ve erkek kardeşlerinin sahip oldukları aynı avantajlara, aynı güce ve aynı haklara sahip olmaktır. Peki kadın işçilerin amacı nedir? Onların amacı ise doğuştan gelen ya da zenginlik yoluyla elde edilmiş tüm imtiyazların ortadan kaldırılmasıdır. Kadın işçi için “efendi”nin kadın ya da erkek olmasının bir önemi yoktur. Tüm sınıfı ile birlikte kadın işçi, bir işçi olarak sahip olduğu konumu bir nebze rahatlatabilir.

Feministler, her yerde ve her zaman eşit haklar talep ederler. Kadın işçilerse şu cevabı verirler: biz, kadın-erkek, her yurttaş için hak talep ediyoruz, ayrıca sadece işçi ve yurttaş olmadığımızı ayrıca anne olduğumuzu da asla unutmuyoruz! Birer anne, geleceği doğuran kadınlar olarak bizler, kendimizle ve çocuklarımızla özel olarak ilgilenilmesini talep ediyoruz, devletin ve toplumun özel bir koruma sağlamasını istiyoruz.

Feministler ise politik haklar elde etmek için çabalıyorlar. İşte bizim yolumuz tam da burada ayrışıyor.

Burjuva kadınlara göre politik haklar, emekçi insanların sömürülmesi üzerine kurulu olan bir dünyada yürüdükleri yolu daha uygun ve daha güvenli kılmak için bir araçtan ibaret. Kadın işçiler içinse politik haklar, emeğin arzulanan o hükümranlığına uzanan zor ve engebeli yolda atılan bir adımdan başka bir şey değil.

Kadın işçilerce yürünen yolla burjuva oy hakkı savunucularının yürüdüğü yol, uzun süre önce ayrıştı. Hayatın onların önüne koyduğu hedefler arasında muazzam bir farklılık var. Kadın işçinin çıkarları ile mal sahibelerinin çıkarları, hizmetçi ile ev sahibesi arasında büyük çelişki mevcut. Bunlar arasında herhangi bir temas, uzlaşma veya yakınlaşma bile olamaz. Bu nedenle, emekçi erkekler ayrı bir gün olarak kutlanan Kadınlar Günü’nden korkmamalı, kadın işçilerin düzenlediği özel konferanslardan, onların özel basın aygıtlarına sahip olmasından ürkmemeli.

İşçi sınıfına mensup kadınlar arasındaki her özel, ayrı çalışma biçimi, esasen daha iyi bir gelecek için verilen mücadeleye kadınları katmanın, kadın işçileri bilinçlendirmenin bir aracı. Kadınlar Günü ve kadın işçinin özbilincini artırmak için ortaya konulan titiz çalışma, işçi sınıfını ayrıştırmak şöyle dursun, birleştiriyor, temelde davaya hizmet ediyor.

Ortak sınıfsal davaya hizmet etmenin keyfine varalım, kendi kurtuluşları için verdikleri mücadelenin kadın işçilerin Kadınlar Günü kutlamalarına katılmaları için gerekli ilhamı vermesini sağlayalım.

Aleksandra Kollontay
8 Mart 1913
Kaynak

0 Yorum: