Savunma
Bakanı ve halkın hizmetkârı Huey Newton, Amerikan Komünist Partisi’nin ve
liberal sol revizyonistlerin stratejisine Yanki tarzı ırkçılığın ürediği özel
koşulları dikkate alan bir politika üretememesi sebebiyle saldırdığında, o, aslında
komünizme ve kolektif ülküye saldırmıyordu. Huey Newton, Komünist Partisi’ni ve
sol devrimci hareketin içinde yer alıp davayla gerçek bir bağ kurmayan
kesimleri giderek daha da tehlikeli ve tehditkâr bir hâl alan kimi özel
meselelerin bilincinde olmamaları sebebiyle sorguluyordu.
Tüm
ruhuyla komünist devrimci olan kardeşim Jonathan, 1969 Haziran’ında bana
yazdığı mektupta meseleyi şu şekilde teorize ediyordu:
“Bugün sistemin giderek
ağırlaşan saldırılarına karşı küçük de olsa birkaç savunma birliği örgütleme
zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Burada ben, esasen askerî savunmadan
bahsediyorum. Örgütsüz ilerleyen faaliyetlerin, isyanların ve yürüyüşlerin, sadece
politik ajitasyon ve eğitim çalışması yürütmenin vakti geçti. Bu dönemin sonunu
karşı tarafın uyguladığı şiddet getirdi. Yeni taktikler geliştirmezsek, bilinci
bir milim ilerletemeyiz. Uzun erimli politik taktiklerin uygulanabilir bir
tarafı kalmadı. Bence kâğıttan kaplanla dövüşebilmek için uzak gelecekte dövüşecek,
aslında dövüşecek hâli olmayan kurşun askerler imal etmenin bir anlamı yok. Böyle
bir şey muharebe yaşanmayacak ayrıca. Kapitalizmin mağdur ettiği insanların
büyük bir öfkeyle ayağa kalkıp sistemi yok edecekleri o anı oturup beklerken,
tükenen, yok olup giden biz oluyoruz. Süper köle diye bir şey yok. Bazılarımız,
cesareti kuşanacak ve hedefleri önceden belirlenmiş, intikam amaçlı şiddet eylemleri
için sağlam bir devrimci kadro inşa edecek. Saflarımızda çok sayıda insan var,
iş ki bu sürecin ırklar arası savaşa doğru evrilip yozlaşmasına mani olabilecek
ve devrimci değişime destek sunacak beyazlar çıksın ortaya. ABD’yi ‘Kâğıttan Kaplan’
olarak tasvir eden yaklaşım çok yerinde ve doğru, fakat onu yok etmek için daha
yapılacak çok iş var. Bence, yapılması gereken ve giderek büyüyen bir iş varsa
ortada, o iş için kollar sıvanmadan, yola koyulmadan o iş bitirilemeyecek.”
Huey
ve Jonathan, ırkçı soykırım olgusunu dikkate alan programlı bir devrimci
mücadele çağrısı yapıyor. Jonathan, buna ek olarak, o çok önemli tespiti
dâhilinde, biz siyahilerin devrimin hızını artırmamız gerektiğinden bahsediyor.
Devrimci
bilinci geliştirmek istiyorsak, bizim devrimci bilincin öncü unsurlardan gelen
itkiyle nasıl en üst noktaya taşınabileceğini öğrenmemiz gerekiyor. Şu hususu
kabul ve takdir etmeyi bilmeliyiz: Onlarca yıldır eski sosyalist partiler, bir
yığın tehlikeli işin altına imza attılar. Belki de onların çabası olmasaydı,
biz olmazdık. Bizim samimi isteğimiz, bu eski örgütlerle tam bir uyum
içerisinde çalışmak yönündedir. Fakat öte yandan biz, gerici güçlerin soluk
alacakları bir zamana ve zemine kavuşmalarını istemiyorsak, yeni bir itkiyi
yaratmak, daha büyük bir düşünsel ve fiziki enerjinin açığa çıkmasını sağlamak
zorundayız. Ortaklaşan çabamız, ortak düşmanımızı boğma işini daha da kolaylaştıracaktır.
Fakat samimi ve korkusuz bir çaba dâhilinde o doğru yolu arayarak mevcut
farklılıklarımızı uyumlu kılamazsak, o vakit doğru fikirlerin ve teorinin
temeline sırtımızı dayayıp, hayatımızı kuşatan koşullara tatbik edilebilecek
pozitif ve pratik bir altyapıyı inşa etmek zorunda kalacağız.
Gerilla Savaşı başlıklı yazısında Lenin, şunu
söylüyor:
“Marksizm, mevcut
toplumsal durum tüm kaçınılmazlığıyla değiştiğinde, bu döneme katılanlarca
bilinmeyen yeni mücadele biçimlerinin doğacağını kabul ederek, yalnızca o anda
mümkün ve var olan mücadele biçimleriyle kendini hiçbir koşul altında
sınırlamaz. […] biz, yaklaşan krizin şimdiden öngörmemizin mümkün olamayacağı
yeni mücadele biçimleri ile bizi tanıştıracağını biliyoruz.”
Başka
bir ifadeyle, eskiler, koşulların zaman-mekânsal açıdan değiştiğini anlamalı. Devrimci
teori asla dogmatik olamaz. O, halkın mücadelesinin içinden doğmak zorundadır. Halkın
her bir mücadelesi ise yeni fikirleri keşfetmek amacıyla, tarihsel planda
analize tabi tutulmalı.
John
Gerassi’nin ifadesiyle:
“Nihayetinde devrimci
kadro, inşa çabası dâhilinde, deneyimden kök alan, tarihsel bilgiyle kapsamını
genişleten, girilen cenklerle sınanan ve tefekkürle tahkim edilen bir teoriyi
kuşanır.”
George L. Jackson
[Kaynak: Blood In My Eye, Random House, New York, 1972, s. 11. 13.]
0 Yorum:
Yorum Gönder