06 Mayıs 2023

,

Marx’ın Alman Sosyal Demokrasisi Eleştirisi


I. Almanların Enternasyonal İşçi Derneği’ne Sınırlı Katılımı

1864’te Enternasyonal İşçi Derneği, birbirinden çok farklı renk ve içerikteki işçi örgütlerince kuruldu. Derneğin ana itici güçleri, İngiliz sendikaları ve Fransa’nın yanında, Belçika ile Fransızca konuşulan İsviçre’de uzun zamandır hâkim çizgi olan mutualistlerdi. Bu iki ideolojik bileşenin yanı sıra bir de Karl Marx’ın etrafında toplaşmış olan komünistler, Giuseppe Mazzini’nin takipçileri gibi sosyalist gelenekle hiçbir alakası bulunmayan unsurlar ve ütopyacı fikirlerden beslenen, birbiriyle çelişen teorileri savunan, Enternasyonal’a bu fikirlerle gelen Fransız, Belçikalı ve İsviçreli işçi grupları da bu kuruluş sürecinde yer aldı. Başını Ferdinand Lassalle’ın takipçilerinin çektiği Genel Alman İşçileri Derneği isimli parti ise Enternasyonal’le hiç bağ kurmadı, ama onun yörüngesinden de hiç ayrılmadı. Bu örgüt, sendikacılığa düşmandı ve politik eylemin ancak ulus ölçeğinde gerçekleştirilebileceğine inanıyordu.

1865’te Enternasyonal, Avrupa’da faaliyet alanını genişletti. İlk önemli hücrelerini Belçika ve Fransızca konuşulan İsviçre topraklarında meydana getirdi. Almanya’daki politik derneklerin başka ülkelerdeki teşkilâtlarla düzenli bağ kurmasına mani olan Prusya Dernekler Kanunu, Enternasyonal’in o dönemde Alman Konfederasyonu olarak anılan yapı içerisinde seksiyonlar oluşturmasına izin vermiyordu. 1863’te, tarihte ilk işçi partisi olarak [1] kurulan, başını Lassalle’ın öğrencisi Johann Baptist von Schweitzer’in çektiği Genel Alman İşçileri Derneği, Otto von Bismarck’la farklı anlamlara gelen bir diyalog içerisine girdi ve Enternasyonal’in kurulduğu ilk yıllarda onunla pek ilgilenmedi. Politik açıdan Marx’a yakın durmasına rağmen bu kayıtsızlık, Wilhelm Liebknecht’te de görülen bir durumdu. Johann Philipp Becker, bu dönemde Cenevre’de kurulmuş olan “Almanca Konuşan Seksiyonlar Grubu” üzerinden aradaki farklılıkları hal yoluna sokmaya çalıştı.

Liebknecht’in işçi hareketinin verdiği mücadelenin uluslararası boyutunun neden merkezileşmesi gerektiğini hiç anlayamadığı koşullarda, Marx da von Schweitzer’le teorik ve politik düzeylerde birçok konuda ayrışmış durumdaydı. Şubat 1865’te von Schweitzer’e yazdığı mektupta, “Krala bağlı Prusya hükümetinin Lasalcıların önemsedikleri, kooperatif birliklerine yapacağı yardım ekonomik bir tedbir olarak beş para etmez bir adımdır, bir yandan da bu yardım, vesayet sisteminin büyümesine katkı sunmakta, işçi sınıfının belirli bir bölümünü rüşvetle satın almakta, hareketi zayıflatmaktadır” diyordu. Marx devamında, işçilerle ve krallık arasında ittifak kurulmasına dair her türden ihtimali reddetmek gerektiğini söylüyordu:

“Tıpkı kral naibinin lütfuyla ‘yeni dönem’de hükümetin kucağa düştüğüne ciddi ciddi inandığı için o sefil duruma kendisini mahkûm edip itibarsızlaştıran Prusya’daki burjuva partisi gibi, kralın lütfuyla Bismarck döneminin veya Prusya’daki başka bir dönemin altın elmaları daldan ağzına düşüreceği günü hayal edecek olursa işçi partisi, kendisini burjuva partisinden daha fazla itibarsızlaştıracaktır. Lassalle’da gördüğümüz, Prusya hükümetinin sosyalist tedbirlerle sürece müdahale edeceğine dair o talihsizlikle malul yanılsaması, hayal kırıklığı ile neticelenecektir. Olacakları bize mevcut koşulların dayandığı mantık bir bir söyleyecek. Neticede işçi partisinin onurunu kurtarmak istiyorsak, bu tür yanılsamaları deneyim üzerinden boş oldukları ortaya çıkmazdan önce redde tabi tutmalıyız. İşçi sınıfı ya devrimcidir ya da hiçbir şeydir.”[2]

İlgili dönemde Marx’ın politik düşüncelerinin merkezinde devlet sosyalizmi eleştirisi duruyordu. Schweitzer’e yazdığı mektuptan birkaç gün sonra Marx, Engels’e Almanya’da Lasalcıların konumunun 1847’de itirazla karşılaşmış olan, “liberal burjuvazi”ye karşı hükümetle proletaryanın ittifak kurmasına dair öneriyi dillendirenlerin konumuna benzediğini söylüyordu.[3]

Marx’ın Alman sosyal demokrasisinin siyasetine yönelik eleştirileri 1866 yılı boyunca devam etti. Cenevre kongresi için hazırlanmış olan, Geçici Genel Konsey delegelerine sunulacak talimatlarda Marx, sadece mutualistlerin değil, ayrıca İngiltere’de kimi Robert Owen taraftarlarının ve Almanya’da Lasalcıların karşı çıktıkları sendikaların temel işlevinin altını çizme ihtiyacı duydu. Lassalle, ücret artışına dönük çabaları beyhude bulan, bu çabaların işçileri devlet nezdinde politik iktidarı almak denilen o asli görevden uzak tuttuğunu iddia eden “ücretlerin demir kanunu” anlayışını savunmaktaydı. Marx, o çalışmada şunları söylemekteydi:

“Sendikaların faaliyetleri sadece meşru olmakla kalmaz, aynı zamanda gereklidir de. Mevcut üretim sistemi varlığını sürdürdükçe sendikalardan asla vazgeçilemez. Bilâkis, sendikal faaliyetler, sendikaların oluşturulması ve birleştirilmesine dönük çabalar üzerinden tüm ülkelere teşmil edilmelidir. Öte yandan, kendilerine dair bir bilinçten yoksun olan sendikalar, tıpkı Ortaçağ’da orta sınıfı örgütleyen belediyeler ve komünler gibi işçi sınıfının örgütlendiği merkezler meydana getirdiler. Emekle sermaye arasında cereyan eden gerilla tarzı kavgalar için sendikalara ihtiyaç vardır, bu hâliyle sendikalar, ücretli emek sistemini ve sermaye iktidarını aşacak örgütlü kurumlar olarak hâlen daha önem arz etmektedirler.”

Aynı belgede Marx, varolan sendikaları eleştiriden muaf tutmuyordu. Zira bu sendikalar, “sadece yerelde sermayeye karşı yürütülen, kısa vadede sonuç verecek mücadelelere odaklanıyorlar ve henüz ücretli kölelik sistemine karşı harekete geçmek için gerekli olan ve kendilerinde bulunan gücü idrak edebilmiş değillerdi. Bu sebeple sendikalar, genel toplumsal ve politik hareketlerden uzak duruyorlardı.”[4]

Eylül 1868’de Marx, devlet sosyalizmi meselesine geri döndü. Engels’e yazdığı mektupta von Schweitzer’in Genel Alman İşçileri Derneği’nin bir ay önce Hamburg’da düzenlediği kongreyi “Lassalle’ın keşiflerinin özeti” olarak tarif ediyor, üretim birliklerinin kurulması için devletin kredi temin etmesi önerisini birebir Fransız Katolik sosyalizminin programından kopyaladığını, bu programın ise ta Louis-Philippe günlerine dek uzanan bir geçmişi olduğunu ve ilhamını Philip Buchez’den [1796-1850] aldığını söylüyordu.[5]

Esas olarak Marx, hükümetin karşısına güçlü bir muhalefetle çıkmanın toplumsal mücadele için daha hayırlı olacağı iddiasındaydı:

“Alman işçi sınıfı için asıl gerekli olan, onun hükümet içerisindeki yüksek mevkilerden alınan izinle yürüttüğü ajitasyon faaliyetlerine son vermesidir. Gerekli tedrisatı bürokrasiden alan bir sınıf, işlerini kendi başına halledeceği bir sürece girmek zorundadır.”[6]

Schweitzer’e yazdığı bir mektupta Marx, Lasalcı eğilimle arasındaki farklılıkları uzun uzadıya aktardı. İlk farklılık, devlet yardımının karşısına işçi sınıfının işlerini kendisinin halledeceği düzeye gelmesine dair öneriyi çıkartmasıyla ilgiliydi. Marx’a göre, Katolik sosyalizminin lideri Buchez, aslında “devlet yardımı denilen meseleyi Fransa’da hakiki işçi hareketine karşı bir silâh olarak kullanmıştı. Devlet yardımı, aynı zamanda Lassalle’ın sonrasında Prusya monarşisine, Prusya gericiliğine (feodal partiye), hatta din adamlarına tavizde bulunmasına imkân sağlayan ana zemindi. Marx’a göre, asıl önemli olan, işçi mücadelesinin özgür ve bağımsız olmasıydı. “İşçiye bilhassa onun bürokrasinin ta çocukluk aşamasından beri düzen verdiği, üstlerinin otoritesine inandığı Almanya’da tek başına yürümeyi öğretmek, önemli bir mesele”ydi.

Lassalle ve takipçileriyle Marx arasındaki anlaşmazlık noktalarından biri de onlardaki teorik ve politik katılıktı. Marx, yıllardır temasta olduğu yoldaşını “kitlelerin çektikleri çileler için cebinde her derde deva olan bir ilâç taşıdığını iddia eden herkes gibi yürüttüğü ajitasyon faaliyetine ta başından itibaren dini, tarikatvari bir nitelik katmış, bir tarikat kurmuş, ilk hareketin hem Almanya’da hem de yurtdışında sahip olduğu tüm bağları inkâr etmiş olması sebebiyle” eleştiriyordu. Lassalle, Proudhon’la aynı yanlışı yaptığı için suçluydu: “İkisi de ajitasyon faaliyetinin gerçek zeminini sınıf hareketine ait faal unsurlarda bulmak yerine, işçi hareketi için belirli bir doktrini temel alan reçetenin tayin ettiği yolu açmayı arzuluyordu.” Marx’a göre her türden tarikat, varlık gerekçesini ve onur meselesi olarak gördüğü hususu, sınıf hareketiyle ortak olan bir şeyde değil, kendisini o hareketten ayrıştıran özel bir sloganda buluyordu.”[7] Marx, bu tür bir politikaya tümden karşıydı.[8]

Devlet sosyalizmiyle mücadelesinde Marx, ayrıca Liebknecht’i de gündemine aldı. 1869 yazında mecliste yaptığı konuşmalardan birinin ardından Marx, Engels’e şu yorumunu aktarma ihtiyacı duydu:

“Bu şuursuz herif, gelecekte demokrasi devletinin kurulacağına inanıyor! Mazrufta bu inanç, kimi zaman anayasacı İngiltere’yi, kimi zaman burjuva ABD’yi, kimi zaman da sefil İsviçre’yi ifade ediyor. O, devrimci politika anlayışından yoksun.”[9]

Marx’ı en çok da Kuzey Alman Konfederasyonu’nda Enternasyonal’e yönelik ilginin az olması, onunla bağ kurmak isteyenlerin sayısındaki düşüklük hayal kırıklığa uğrattı. Oysa konfederasyon içerisinde işçi hareketinin iki önemli politik örgütü olarak Lasalcı Genel Alman İşçileri Derneği ve Marksist çizgide olan Alman Sosyal Demokrat İşçi Partisi bulunuyordu. İlk üç yıllık dönemde Alman militanlar Enternasyonal’in varlığını görmezden geldiler, onun yüzünden devletin gadrine uğramaktan korktular. Almanlardaki zayıf enternasyonalizm, nihayetinde her türden legalizmin altında ezildi, hareket, iç meselelerle meşgul oldukça bu enternasyonalizm daha da zayıfladı.[10]

Almanya 1871’de birleşti. Bu birleşme ile birlikte ulus-devletin politik, hukuki ve coğrafi kimliğin merkezine oturduğu yeni bir çağ başladı. Böylelikle üyelerin politik liderliğin önemli bir kısmını teslim etmek zorunda oldukları her türden ulusüstü yapıya şüpheyle yaklaşılmaya başlandı. Aynı zamanda ulusal hareketlerle örgütler arasındaki farklılıkların artması ile birlikte Enternasyonal’e bağlı genel konseyin herkesin taleplerini karşılayabilecek bir politik sentezi üretmesi daha da güçleşti. Buna karşın, Enternasyonal’in kapısına kilit vurulduktan sonra, Eylül 1872’de[11] Marx, gene de fırsatını her bulduğunda Alman sosyal demokrasisinin yürüdüğü yolu eleştirmeye devam etti.

II. “Gotha Programı” ve Sosyal Demokrat Sapmaya Karşı

1874 yılının sonunda Marx, gazetelerden Lassalle’ın kurduğu Genel Alman İşçileri Derneği’nin ve Marx’la bağlantılı olan Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin tek bir politik yapı içerisinde birleşmek niyetinde olduğunu öğrendi. Projenin esaslarını kimse gelip Marx ve Engels’e sormadı. Yeni partinin taslak programı ellerine ancak Mart ayında geçti.[12] Bunun üzerine Engels, August Bebel’e yazdığı mektupta “tüm bu iş konusunda kendilerine tek bir laf bile etmemiş olduğu için Bebel’i affetmeyeceğini”[13], Lasalcı devlet sosyalizmi temelinde inşa edilen yeni partiyle Marx ve kendisinin hiçbir zaman bağ kurmayacağını söylüyordu.[14] Bu sert açıklamaya rağmen Almanya Sosyalist İşçi Partisi’ni kurmak için uğraşan liderler, konumlarını hiç değiştirmediler.

Bu tavır üzerine Marx, 22 Mayıs 1875 günü Gotha şehrinde düzenlenecek birlik kongresi için kaleme alınmış program taslağının eleştirisini içeren uzun bir metin kaleme aldı. Bu metinle birlikte gönderdiği mektupta “gerçek bir hareket için atılmış her bir adımın onlarca programdan daha önemli olduğunu” söylüyordu.[15] Ama aynı zamanda Marx, ilkeleri içeren programın partinin menzilini ayarlayacak kıstasları tüm dünyaya duyuracak olması sebebiyle ilkelerin dikkatle belirlenmesi gerektiğinden söz etmekteydi.[16] Gotha Programı’nın Eleştirisi’nde (1875), Marx, Almanya’da kaleme alınmış bu yeni manifestodaki bir dizi belirsizliği ve yanlışları sert bir dille eleştirdi.

Örneğin Marx, polemik yürütmek amacıyla, programı yazanların dile getirdikleri “adil dağıtım” anlayışını eleştirdiği yerde “Burjuvazi, bugünkü dağıtımın ‘adil’ olduğunu iddia etmiyor mu? Gerçekten de mevcut üretim tarzı temelinde bugünkü dağıtım yegâne ‘adil’ dağıtım değil midir?” diye soruyordu.17] Marx’ın görüşüne göre, programda Lassalle’ın “emeğin ürettiği ürünleri eşit hakla birlikte, toplumun tüm üyelerine ait kılma” değil, üretim tarzının dönüştürülmesi talebi yer almalıydı.[18] Marx, Lassalle’ın ücretin ne olduğunu bilmediği iddiasındaydı. Burjuva ekonomistlerin peşinden giden Lassalle, “maddenin biçimini özü olarak ele almakta”ydı:

“Ücret, göründüğü hâliyle, emeğin değeri veya fiyatı değil, işgücünün değeri veya fiyatı üzerine geçirilmiş maskedir. Bugüne dek dillendirilen tüm burjuva ücret anlayışı yanında bu anlayışa bugüne dek yöneltilmiş tüm eleştiriler, en nihayet ıskartaya çıkartılmıştır. Ücretli işçiye kendi geçimi için çalışma, yani ancak kapitalist (dolayısıyla, bu kapitaliste bağlı olup artı değeri onunla birlikte tüketenler) için belirli bir süre bedavaya çalıştığı sürece yaşama izni verilmiştir. Tüm kapitalist üretim sistemi çalışma süresini uzatarak veya üretkenliği artırarak bu karşılığı ödenmeyen emeği artırma yoluna gidiyor, yani işgücünün yoğunluğunu artırıyor. Sonuçta ücretli emek sistemi bir kölelik sistemidir. Üstelik bu sistem, işçi daha çok ücret alsın isterse daha düşük ücret alsın, emeğe ait toplumsal üretim güçleri geliştikçe oransal olarak daha da şiddetlenen bir köleliğe dayanmaktadır.”[19]

Marx, devletin rolü konusunda partideki anlayışla çelişen, başka türde bir görüşe sahipti. Onun tespitine göre kapitalizm, ancak “toplumun devrimci dönüşümü” yoluyla alt edilebilirdi. Lasalcılar ise “emeğin tümden sosyalistlerce örgütlenmesi için gerekli zemini devletin üreticilere ait, işbirliğine dayalı, gelgelelim işçinin değil, devletin var ettiği derneklere verdiği yardım sağlayacaktı.”[20] Marx ise “işbirliğine dayalı derneklerin hükümetin veya burjuvazinin himayesindeki kişiler değil, bizatihi işçiler eliyle, bağımsız bir çalışma sonucu teşkil edildiği ölçüde bir kıymete sahip olacak yapılar” olduğunu düşünüyordu[21]; “Devlet kredilerinin yeni toplumu tıpkı yeni bir demiryolunu inşa eder gibi inşa edebileceğine dair fikir, Lassalle’ın belirsizliklerle malul teorisinin tipik bir kuruntusu” idi.[22]

Neticede Marx, birlik kongresi için kaleme alınmış olan politik manifestonun sosyalist fikirlerin Almanya’daki işçi teşkilâtlarına nüfuz etmesinin epey vakit alacağını ortaya koyduğu düşüncesindeydi. İlk kanaatlerini muhafaza eden Marx[23], bu teşkilâtların devlete kendi düşünsel, ahlaki ve özgürlükçü bir zemine sahip, bağımsız bir varlıkmış gibi muamele etmesinin yanlış olduğunu, mevcut toplumun varolan devletin temeli olarak görülmesi gerektiğini söyledi.[24] Buna karşılık Wilhelm Liebknecht ve diğer Alman sosyalist liderler, birleşik bir partiyi kurmak için gerekli olduğu tespiti üzerinden program konusunda tavizde bulunmayla ilgili taktiksel kararlarını savundular.[25] Marx, bir kez daha, Berlin ve Londra’da yapılmış tercihler arasında mevcut olan o büyük mesafeyle yüzleşmek zorunda kaldı. Daha önce de ifade ettiği biçimiyle, bu mesafeyle Alman örgütlerinin Uluslararası İşçi Derneği’ne katılımlarındaki sınırlılık arasındaki ilişkiye dair fikirlerini aktardı.[26]

1875 yılının bahar ayları boyunca Marx Kapital’in kimi önemli kısımları için gerekli olan çalışmalarına devam etti. Bir yandan da ikinci baskısının matbu hâlini inceledikten sonra Birinci Cilt’ten Johann Most’un yaptığı, popüler olan seçkideki belirli bölümleri yeniden inceledi.[27] Mayıs ortası ile Ağustos ortası arası dönemde Marx, Üçüncü Cilt için “Artı-Değer Oranı ile Kâr Oranı Arasındaki Matematiksel Açıdan Geliştirilmiş İlişki” (1875) başlığını taşıyan başka bir çalışma kaleme aldı[28], Eylül ayında ise Kapital’in İkinci Cildini yazma konusunda aşama kaydetme arzusuyla yeniden kolları sıvadı.

1876 yılının ilk aylarında Rusya ile ilgili istatistikleri içeren yeni kitaplara ve yayınlara kavuşan Marx, bu ülkede yaşanan sosyo-ekonomik değişimleri sistemsel açıdan incelemeye başladı. “N. Flerovski” müstear adını kullanan iktisatçı ve sosyolog Vasili Vasiliyeviç Bervi’nin 1870 yılında kendisine verdiği Rusya’da İçi Sınıfının Durumu (1869) başlıklı çalışma da Marx’ı Rusya’nın gerçekliğini derinden inceleme konusunda politik açıdan motive etti.[29] Ayrıca Marx, 1870’li yılların ortalarında Slavcı düşünürler Yuri Samarin ve Fyodor Dmitriyev’in Devrimci Muhafazakârlık (1875) tarihli kitabını, bunun yanında, 1872-1873 dönemine ait birkaç ciltlik Vergi Komisyonu Tutanakları’nı okudu.

Nispeten daha az sayıda toplumsal mücadeleye tanıklık olunan bu dönem boyunca Marx, sağlığının izin verdiği ölçüde yeni teorik meselelere eğildi. Daha önce pek incelemediği alanlarla ilgilenme imkânı buldu. Bahar aylarında bitki ve insan fizyolojisini inceledi. Ayrıca tarımbilim, toprak sahipliği ve kredi gibi önemli konu başlıklarıyla ilgili yeni kitapları okuma planına dâhil etti. Devamında Kapital’i tamamlamak için gerekli çalışmalarını sona erdirdi.

Mart ayının ortalarından itibaren Marx, kolektif mülkiyet biçimleriyle ilgili araştırma faaliyetine geri döndü. Yılın sonu itibarıyla özetlediği metinler arasında tarihçi ve devlet adamı Georg Ludwig von Maurer’in Almanya’da Köy Düzeninin Tarihi (1865-66), avukat ve bakan Francisco de Cárdenas Espejo’nun İspanya’da Toprak Sahipliğinin Tarihi Üzerine Bir Deneme (1873), yazar ve siyasetçi Ognjeslav Utjsenoviç’in yazdığı Güney Slavlar’da Müşterek Meskenler (1859) bulunuyordu.

Marx’ın araştırmalarını fiziki sorunlar sekteye uğrattı. Sıkıntılı yaz döneminde verilen mola ardından, 1876 yılının güz aylarında Marx, bir dizi ağır sağlık sorunuyla uğraşmak zorunda kaldı. Bu türden sıkıntılara ve birçok yerden gelen çalışma baskılarına rağmen Marx, Fransız gazeteci ve Komünar Prosper-Olivier Lissagaray’ın yazdığı 1871 Komünü Tarihi’nin (1876) Almanca olarak basılması için bir yayıncı bulmak konusunda yoğun bir çaba içine girdi.[30] Eylül ayı ile 1877 sonu arası dönemde Marx, tüm vaktini ve enerjisini “Komün’ün ilk hakiki tarihi” dediği çalışmanın çevirisinin gözden geçirilmesine dönük çalışmaya teksif etti.[31]

III. Uluslararası Düzeyde Yaşanan Politik Muharebeler

Yaşanan tersliklere ve kötü sağlık koşullarına rağmen Marx, tüm önemli politik ve ekonomik faaliyetleri takip etti, eleştirilerini esirgemedi, bu faaliyetlerin işçi sınıfının kurtuluş mücadelesini nasıl etkileyeceği ile ilgili öngörülerini dillendirdi.

1877 yılının başında Jenny von Westphalen, Sorge’ye yazdığı mektupta “Kocam, şu an Doğu Sorunu’na dalmış durumda ve tüm Hristiyanların çevirdikleri dolaplara, zulümlerin sırtından geçinenlere karşı Muhammed’in evlatlarının sahneye onurlu ve sarsılmaz bir biçimde girmeleri karşısında sevinç naraları atmakla meşgul” diyordu.[32] Nisan’da Çar II. Aleksandır yayılmacı amaçları doğrultusunda Türkiye’ye savaş açtı, bunun için de Osmanlı’nın Avrupa’daki topraklarında yaşayan Hristiyanların devlete karşı başlattığı isyanları bahane olarak öne sürdü.

Marx, bu dönemde İngiltere’deki liberallerin Rusya yanlısı tutumlarına karşı yazılar yazdı. Şubat-Mart arası dönemde, gazeteci Maltman Barry ile birlikte “Bay Gladstone ve Rusların Çevirdiği Dolap”, “Büyük Ajitatörün Maskesi Düştü” ve “Bay Gladstone” başlıklı üç makale kaleme aldı. Üçü de Barry’nin adıyla Whitehall Review ve Vanity Fair gazetelerinde (sonrasında İngiltere, İskoçya ve İrlanda’da çıkan bir dizi yerel gazetede) yayımlandı.[33] Marx, Engels’e yazdığı mektupta, “gazetelerin yazıları yayınlamaya çekindiğini”, Vanity Fair gazetesinin yayın yönetmeni yardımcısının “yayın yoluyla hakaret” iddialarıyla yüzleşmekten korktuğunu söylüyordu.[34] Sorge’ye yazdığı mektupta ise şu cümleye yer verilmekteydi: “Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası’ndaki İngiliz parlamenterler, Doğu krizinin yaşandığı sırada kendisine sufle verenin bana verdikleri isimle ‘Kızıl Terör Doktoru’ olduğunu bilselerdi, korkuyla ellerini havaya kaldırırlardı.”[35]

Marx, Bracke’yi de eleştirmekteydi, zira onun kanaatine göre, “işçi basını, Doğu sorunuyla pek ilgilenmiyor, hükümet, politikasının gereksiz yere insanların paraları ve canları üzerinden kumar oynuyor”du.[36] Aşırı bir iyimserlikle kaleme aldığı ve Sorge’ye gönderdiği mektubunda ise şu yazılıydı: “Doğu krizi, Avrupa tarihindeki yeni bir dönüm noktasını ifade ediyor.” Marx’ın düşüncesine göre, Rusya “uzun zamandır bir ayaklanmanın eşiğindeydi”. Marx, Türklerin Rus ordusuna ve Rus finansına indireceği darbelerle patlamanın yaşanmasını sağlamasını umut ediyordu. Çıkarımına göre “bu sefer devrim, bugüne dek karşı-devrimin zaptedilemez kalesi ve ihtiyat birlikleri olarak iş görmüş olan Doğu’da başlayacak”tı.[37] Engels, La Plebe isimli İtalyan gazetesinin yayın yönetmeni Enrico Bignami’ye bu görüşlerini şu şekilde aktarmaktaydı:

“Rusya denilen at, devrime doğru mahmuzlanacak olursa, Avrupa’nın tüm çehresi değişir. Bugüne dek eski Rusya, Avrupa gericiliğine hizmet eden büyük bir ordu idi. 1789’da, 1805’te, 1815’te, 1830’da ve 1848’de bu şekilde hareket etti. Bu ordu yok edildiği takdirde, neler olup biteceğini hep birlikte göreceğiz!”[38]

Şubat 1878’de Rusların zafer kazandığı iyice netleşince Marx, Liebknecht’te yazdığı mektupta yaşanan gelişmeye dair üzüntüsünü dile getirdi ve orada “yaşanan yenilginin Rusya’da toplumsal devrimi daha fazla hızlandırmakla kalmadığını, ayrıca tüm Avrupa genelinde radikal değişim ihtimalini gündeme getireceğini” söyledi.[39] O dönemde güvenle dile getirdiği beklentilerin desteğiyle Marx, İngiltere’de faaliyet yürüten Çartist gazeteci Thomas Allsop’a, “toplumsal krizi derinleştirecek ve tüm sözde güçleri, hilekâr güçleri, galipleri ve mağlupları hep birlikte Avrupa’da toplumsal devrim için alan açmaya itecek bir dizi savaş”ın yaşanacağı öngörüsünü aktardı.[40] Eylül’de Engels’e yazdığı mektupta ise benzer öngörülerde bulunuyordu:

“Bugün uluslararası sahnede Rusya ve Prusya’nın yaptığı her şey kendi rejimleri için kötü sonuçlara yol açacak, bu ülkeler, rejimin yıkılacağı günü öteleyemeyecekler, kanlı sonunu yakınlaştıracaklar.”[41]

Zaman zaman Marx, kendi ismini savunmak ve çizdiği politik hattın hâlen daha muhafaza ettiği itibarı anımsatmak amacıyla Enternasyonal’le bir kez daha ilgilenmek zorunda kaldı. Temmuz 1878’de, zamanla reformist bir sendikacıya evrilen George Howell isimli, eski bir teşkilât üyesine verdiği cevapta Marx, Secular Chronicle gazetesinde çıkan makalede Howell’ın kötüleyici bir ifadeyle dile getirdiği, Enternasyonal’in para kaynakları ile ilgili cümlelerine itiraz etti ve onun dünya genelinde sahip olduğu itibarı ve insanlık tarihindeki yerini, sahip olduğu aklın gücüne ve bitmek bilmeyen enerjisine borçlu olduğunu söyledi.[42]

Marx, ayrıca Atlas Okyanusu’nun diğer tarafında yaşanan gelişmelere dönük ümidini korudu. Temmuz 1877’de Engels’e yazdığı mektupta, “birleşmiş olan sermaye oligarşisi, iç savaştan beri ilk kez tanık olduğu ayaklanmayı bastırabilir, ama bu gelişme, Birleşik Devletler’de ciddi bir işçi partisinin sahneye çıkması için gerekli zemini hazırlayabilir”[43] diyordu. Öte yandan Britanya, iki dostun her türlü yanılsamadan arındığı ülkelerden biriydi. Şubat 1878’de Marx, Liebknecht’e yazdığı mektupta şunu söyledi:

“1848 sonrası tanık olunan yolsuzluk döneminin ardından İngiliz işçi sınıfı, zamanla daha fazla demoralize oldu ve en nihayetinde büyük Liberal Parti’nin, kendi zalimlerinin, yani kapitalistlerin uzantısı hâline geleceği bir aşamaya geçti.”[44]

Eduard Bernstein’a yazdığı mektupta Engels, daha gerçekçi cümlelere yer vermekteydi:

“Kıta genelinde karşımıza çıkan hakiki bir işçi hareketine burada rastlamıyoruz. Yer yer zaferler elde eden grevler yaşanıyor elbette, ama işçi sınıfı, bu eylemlerin neticesinde gene de ilerleme kaydedemiyor.”[45]

IV. “Masa Başı Sosyalizmi”nin Eleştirisi

Marx, Almanya’daki politik gelişmelerden gözlerini hiçbir vakit ayırmadı. Gotha kongresini kuşatan önemli gerilimlerin geride kalması üzerine Almanya Sosyalist İşçi Partisi’ni antikapitalist bir yola yönlendirmeye dönük çalışmalarına devam etti. Ancak yeni çelişkilere yol açacak başka türde eğilimler açığa çıktı.

1874’ten itibaren Berlin Üniversitesi’nde çalışan iktisat profesörü Eugen Dühring, partili aydınlar arasında epey ilgi görmeye başladı. Kendi aldığı konumları destekleyen makalelerini Almanya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin yayın organı olan Volksstaat (“Halkın Ahvali”) gazetesinde yayımladı. Bunun üzerine Liebknecht, Engels’in tartışma sürecine katılmasını istedi. Ayrıca Marx, “Dühring’i ona zerre acımadan eleştirmek gerek”[46] sözünü dinleyen Engels, Alman pozitivistin kapsamlı bir eleştirisini kaleme almaya karar verdi. 1876 sonlarından başlayıp Temmuz 1878’e dek uzanan yazım sürecinin sonunda tamamlanan Anti-Dühring’den (1877-1878) bazı kısımlar Gotha’daki birlik kongresi sonrası kurulan Sosyalist İşçi Partisi’nin günlük gazetesi Vorwärts’de [“İleri”] paylaşıldı.[47]

Marx, Anti-Dühring projesinde aktif bir rol oynadı: 1877 kışında “Eleştirel Tarih Üzerine” isimli önemli bir bölümü, hem Engels hem de kendi adına kaleme aldı. Bu bölümde Dühring’in Politik Ekonominin Eleştirel Tarihi ve Sosyalizm (1871) isimli çalışmasında yapılan saldırılara cevap verilmekteydi. Marx, ilgili bölümde “Bay Dühring’in değer derken, tümüyle farklı ve doğrudan birbiriyle çelişkili beş husus tespit ettiğini, en iyi ihtimalle ne istediğini bilmediğini” söyledi. Marx, Alman iktisatçının kitabında büyük laflarla takdim edilen “tüm ekonominin doğal kanunları”nı yazarın genel kanunlar olduğunu ispatlayamadığını, gerektiği şekilde bu kanunları idrak edemediğini, onları basmakalıp sözlerle tarif etmeye çalıştığını iddia etti.[48] Marx’a göre, yazarın “ekonomik gerçekler” konusunda sunduğu tek izah, tüm milletlerden cahillerin binlerce yıl, başına gelen nahoş olaylar konusunda kendilerini teselli etmek için kullandıkları, bizi bugün olduğumuz yere mahkûm eden “güç” teriminin bir sonucu olduğu ile ilgiliydi.[49] Marx, “Dühring’in bu gücün kökenini ve sonuçlarını araştırmaya çalışmadığını, kapitalizmde emek sömürüsünü açıklamak zorunda kaldığında ise ilkin tıpkı Proudhon gibi bu sömürüyü vergiler ve fiyat artışları temelinde, genel bir ifadeyle takdim ettiğini, sonrada onu Marx’ın artı-değer teorisi aracılığıyla detaylarıyla birlikte açıkladığını” söyledi. Ortaya ise tümüyle mantığa aykırı bir sonuç çıkıyordu: “Marx’ın teorisinden zerre iz taşımayan, kopya edilmiş, tümüyle çelişkili iki bakış açısı kalıyor elimizde.”[50]

Ocak 1877 seçimlerinde Almanya Sosyalist İşçi Partisi, yüzde 9’un üzerinde bir oy aldı. Yarım milyon civarında insan, partiye oy verdi. Fakat bu başarıya rağmen Marx, partinin mevcut durumunu sıkıntılı görüyordu. Alman doktor Ferdinand Fleckles’e yazdığı mektupta Marx, sosyolog Albert Schäffle’nin yazdığı Sosyalizmin Özü (1879) başlıklı broşürün “hayal ürünü, anlaşılması zor bir dille yazılmış, gelecekte inşa edilecek sosyalist bin yılı “keyfi yerinde küçük burjuvazinin kuracağı bir krallık” olarak resmeden bir çalışma olduğunu söyleyerek onu alaya alıyordu.[51] Tam da bu bağlamda, gazeteci Franz Wiede’nin kendisine yönelttiği, yeni bir dergi çıkartma konusunda önemli bir rol üstlenip üstlenmeyeceği sorusuna Marx, Engels’e yazdığı mektupta şu yorumu yaptı:

“Bu dönemde gerçekten bilimsel olan bir sosyalist dergi çıksa çok hoş olurdu. Bu, bize teorik hususları tartışacağımız, profesörlerdeki ve üniversite okutmanlarındaki cehaleti ifşa edeceğimiz, bunun yanında, aynı zamanda genel kamuoyunun zihnini yanlış fikirlerden arındıracağımız bir eleştiri ve karşı-eleştiri yapma fırsatı sunacaktır.”[52]

Ancak mektubun sonuna doğru Marx, dergiye katkı sunacak isimlerdeki eksikliklerin tüm eleştirilerin ana şartı olan acımasızlığa mani olacağını söylüyordu.[53] Marx, aynı zamanda Zukunft [“Gelecek”] isimli dergiye sert eleştiriler yöneltiyor, “derginin ‘adalet’ gibi ideolojik sloganları materyalist bilginin yerine ikame etme ve geleceğin toplumunun yapısına dair hayallerini satma çabasını alaya alıyordu.”[54]

Ekim ayında Marx, Sorge’ye parti içinde yayılmakta olan, kitleler değilse de liderler arasında epey yaygın olan “yoz ruh” ile ilgili şikâyetini iletti.[55] “Lasalcılarla yapılan anlaşma sonrasında kifayetsiz başka isimlere tavizler verilmesine neden olmuştu.” Marx, sosyalizme gerçekten kopuk, idealist bir yön tayin etmek isteyen, aklı bir karış havada olan, toy üniversitelilerin ve üstün zekalı lisansüstü öğrencilerinin yapıp ettiklerine vakit ayıracak durumda olmadığını söylüyordu. Ona göre bu insanlar, Adalet, Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik gibi tanrılarla yüklü modern mitolojiyi, faaliyet yürütülecekse eğer, ciddi ve nesnel çalışmayı talep eden materyalist zeminin yerine ikame etmeyi düşünüyorlardı.[56]

Bu eleştiriler, esasen kıskançlığın veya rekabetin birer ürünü değildi. Marx, gazeteci ve parlamenter Wilhelm Blos’a yazdığı mektupta, “popülerliğin zerre umurunda olmadığını” söylüyor, kendisine “Enternasyonal’de birçok insanın kendisini halk nezdinde onurlandırmak istediği dönemde kişilik kültüne, kendi kişiliğine tapılmasına her daim karşı olduğunu, bu tür kendisini onurlandırmaya dönük çabaların kamusal alanda karşılık bulmasına hiçbir zaman izin vermediğini, hatta bazen bu yönde adım atanlara kötü sözle karşılık verdiğini” hatırlatıyordu. Bu, esasen gençlik yıllarında politikaya adım attığı günlerden beri muhafaza ettiği bir tavırdı. Öyle ki 1847 yılında Komünist Birlik kurulduğunda Engels’le birlikte bu birliğe “ancak Kurallar Manzumesi’nden otoriteye yönelik her türden batıl inanç sökülüp atılması kaydıyla dâhil olacaklarını söylemişti.”[57] Eskiden olduğu gibi mevcut durumda da Marx’ın tek ilgilendiği konu, yeni kurulan işçi örgütlerindeki antikapitalizmin silikleşmemesini sağlamak, İngiliz işçi hareketinde görüldüğü üzere, ortayolcu, burjuvazi yanlısı bir çizgiyi benimsemelerine mani olmaktı.[58]

1870’li yılların sonlarında önemli bir olay gerçekleşti: Haziran 1878’de anarşist Karl Nobiling, Alman kayzeri I. Wilhelm’e suikast girişiminde bulundu. Marx’ın bu olayla ilgili tepkilerini Kovalevski şu şekilde aktarıyor:

“Başarısız suikast girişiminin haberi Marx’ın kütüphanesindeyken geldi. […] Haberi duyunca Marx, teröriste küfretti, sonrasında neden küfrettiğini açıkladı: Bu girişim, süreci hızlandıracak, yani sosyalistler yeni bir baskı dalgası ile yüzleşecekti.”[59]

Tam da Marx’ın dediği oldu. Bismarck, bu olayı bahane ederek Sosyalizmle Mücadele Kanunları’nı hazırladı ve bu kanunların Ekim ayı içerisinde mecliste kabul edilmesini sağladı. O günlerde Marx, Engels’e yazdığı mektupta şu yorumu yaptı:

“Ezelden beri yasa dışı ilân etme girişimi, hükümet karşıtı hareketleri ‘yasadışı’ ilân etme ve hükümeti hukuka karşı koruma konusunda başvurulan oldukça tesirli bir araçtır. Hükümet, ‘hukuka uygunluk bizi öldürür’ diye düşünür.”[60]

Eylül ortasında mecliste kanunlar tartışıldı. Bracke, Marx’a meclis oturumlarının steno kayıtlarını ve kanun taslağının bir kopyasını gönderdi. Bir İngiliz gazetesine kanunları eleştiren bir makale yazmayı planlayan[61] Marx, bu amaç doğrultusunda notlar almaya, konuyla ilgili çalışmalardan alıntılar toplamaya başladı. Birkaç sayfalık metinde kitlesel Almanya Sosyalist İşçi Partisi ile anarşistler arasındaki farkı ortaya koydu: ona göre parti, “işçi sınıfının gerçek tarihsel hareketini meydana getiren güç iken, anarşistler, tarih yapmaya niyet etmiş, ama yürüdükleri yol çıkmaz sokak olan gençliğin bir hayaleti idi. Bu hayalet, Fransız sosyalizmine ait fikirlerin üst sınıflara mensup deklase kişiler nezdinde nasıl karikatürize edilebileceğinin ispatı idi.”[62] Prusya içişleri bakanı August Eulenburg’un işçilerin güttüğü amaçların şiddeti çağırdığına dair lafını çürütmek için kaleme aldığı bölümde ise Marx, kendi konumunu net bir biçimde ortaya koyuyordu:

“Zımnen söylediğimiz şudur: İşçi sınıfının kurtuluşu ve toplumsal devrim (dönüşüm ana hedefimizdir. Belirli bir dönemde tarihsel gelişme ancak ilerlemesi toplumsal iktidarı teşkil edenlerce zorla sekteye uğratılmadıkça ‘barışçıl’ seyredebilir. Örneğin İngiltere veya ABD’de işçi sınıfı mecliste veya kongrede çoğunluğu hukuki yollardan elde etmek durumunda kalırsa, bir süre sonra kendi gelişimlerine mani olacak olan bu kanunlardan ve kurumlardan kurtulurlar. […] Ancak, eski gidişatı yeniden tesis etme derdinde olanlar direniş ortaya koyacak olurlarsa, ‘barışçıl’ hareket, ‘zora başvuran’ bir harekete evrilebilir; (Amerikan İç Savaşı’nda ve Fransız Devrimi’nde olduğu gibi) eğer işçiler zor kullanılarak iktidardan uzaklaştırılacak olursa, ‘hukuk yanlısı’ güce karşı birer isyancıya dönüşürler.”[63]

Marx’a göre hükümetin amacı, “hoşlanmadığı ama hukuki yoldan saldıramadığı bir gelişmeyi zor kullanarak bastırmaktı.” Bu da ister istemez “şiddete dayalı devrimin başlamasına” neden olmaktaydı. Heinrich Heine’nin (1797-1856) şiirine atıfta bulunan Marx, devamında “henüz ebediyete dek doğru kalacak olan eski hikâye”den bahsediyordu.[64]

Eylül 1879’da Sorge’ye gönderdiği mektupta Marx, Alman partisinde ortaya çıkan yeni eğilimleri tarif etti. Ona göre, yayıncı Karl Höchberg türünden “teoride olmayan, pratikte salaklıktan başka bir şey yapmayan isimler, (akademik formüller uyarınca yeniden biçimlendirmek suretiyle) genelde sosyalizmin, özelde partinin dişlerini sökmeye çalışıyordu.”[65] Bunların amacı, eğitici materyallerle işçileri aydınlatmak, onları kafa karışıklığının ürünü, yüzeysel bilgilerle bilinçlendirmek, her şeyin ötesinde partiyi cahillerin gözünde saygın kılmaya çalışmak”tı. Marx’a göre, bu insanlar “zavallı karşı-devrimci gevezeler”di.[66] İnce bir mizah anlayışıyla Marx, mektupta şunu söylüyordu: “Bismarck, Almanya’da belirli isimleri susturmak ve bu türden gevezelere başkalarınca dinlenme fırsatı sunmak suretiyle kendisine değil, aslında bize iyilik etti.”

Londra’dan gelen bir Fransız polisine ait raporda “Lassale’ın ölümü ardından Marx’ın Alman devrimcilerinin tartışılmaz lideri hâline geleceği” yazılıydı. Rapora göre, “Almanya’daki sosyalist vekiller resmi liderler, alt şubelerin komutanları iken Marx genelkurmay başkanı”ydı. “Savaş planlarını hazırlayan, uygulama süreçlerini denetleyen oydu.”[67] Oysa gerçekte Marx’ın partiye dönük eleştirilerini çoğunlukla kimse umursamıyordu. Londra’da yürüttüğü çalışma üzerinden Marx, “meclisteki temsilcilerin parlamentarizme çoktan teslim olduklarını” görüyordu.[68]

Yürüttüğü polemiklerin merkezinde duran diğer bir husus da Almanya Sosyalist İşçi Partisi’nin çıkarttığı Der Sozialdemokrat [“Sosyal Demokrat”] ismini taşıyan, Eylül 1879’da Zürih’te yayın hayatına başlayan yeni derginin yayın yönetmenliğini kimin üstleneceği tartışması idi. Gazete için önerilen politik konumu kabule yanaşmayan Marx ve Engels, (Engels’in kaleme aldığı) bir mektubu Bebel, Liebknecht ve Bracke’ye göndermek zorunda kaldı. 1879 tarihli bu mektupta Marx ve Engels, dergi için gerekli olan parayı temin eden Höchberg’in konumunu benimsemesi konusunda partide oluşan uzlaşma zeminine karşı çıktı. Höchberg, kısa süre önce yönünü kendisinin tayin ettiği reformist dergi Jahrbuch für Sozialwissenschaft und Sozialpolitik [“Sosyal Bilimler ve Sosyal Politika Yıllıkları”] için yazdığı makalede Lasalcı ruha geri dönülmesi çağrısında bulunuyordu. Onun görüşüne göre, “sadece işçilere değil, tüm dürüst demokratlara açık olan politik hareketi yaratan Lasalcılardı. İnsanlığı gerçekten seven tüm insanlar ve bilimin bağımsız temsilcileri onların yolundan yürümelilerdi.”[69]

Marx’a göre bunlar, ta Komünist Parti Manifestosu’nun (1848) yazıldığı günlerden beri karşı çıktığı görüşlerdi. Dolaşıma sokulan mektupta Höchberg’in bir açıklamasının yol açacağı tehlikeler üzerinde durulmaktaydı:

“Hâsılı, işçi sınıfı kendi çabalarıyla kendisini özgürleştiremez. Kendisini özgürleştirebilmesi için sınıfın kendisini işçiler için hayırlı olanı bilecek düzeye erişmek için gerekli vakti ve imkânı bulan eğitimli ve mülk sahibi burjuvaların ellerine teslim etmesi gerekmektedir. Küçük burjuvazinin temsiliyeti üzerinde duran bu görüşe göre, burjuvaziyle ölümüne bir mücadele içine girilmemeli, güçlü bir propaganda faaliyetiyle burjuvalar kazanılmalıdır.”[70]

“Paris Komünü’nü savunma kararı bile işçi hareketine iyi niyetli yaklaşan insanları rahatsız etmiştir” diyen bu kişiye yönelttikleri eleştirinin sonuç bölümünde Marx ve Engels, Höchberg’in amacının “kapitalist düzeni yıkma hedefini ulaşılamayacak kadar uzak bir yere savurup atmak ve mevcut politik pratikle bağını sonsuza dek kesmek” olduğunu söylüyordu. Ona göre, artık “uzlaşmacı olmak, tavizlerde bulunmak, yardım faaliyetleriyle kalpleri kazanmak kâfiydi. Aynı öneri, proletarya ve burjuvazi arasında cereyan eden sınıf mücadelesi için de dillendiriliyordu.”[71] İkilinin bu tür görüşlere katılması mümkün değildi.

Marx’ın “masa başı sosyalistler güruhu”[72] dediği kesime yönelik ısrarlı itirazı, kendisini boş boş konuşmakla sınırlayan, öte yandan, alttaki radikal dili hep gizleyen kişiler için de geçerliydi. Freiheit [“Özgürlük”] dergisinin çıkışı sonrası Sorge’ye yazdığı mektupta, derginin yayın yönetmenlerini “fazla devrimci” olmamakla eleştiriyor, “ayrıca devrimci bir içeriğe sahip olmayan yazılar yazdıklarını, sadece devrimci jargon satmakla yetindiklerini” söylüyordu.[73] Marx’ın görüşüne göre, bu iki konum da oldukça farklı politik eğilimlerden kaynaklanıyor olsa da mevcut sistem için bir tehlike yaratmıyor, nihayetinde onun hayatta kalmasını sağlıyordu.

Marx’ın sosyalizme dair fikri, Alman Sosyal Demokrat Partisi içinde açığa çıkan, sonrasında, İkinci Enternasyonal’in kuruluşu ardından partiye hâkim olan devlet sosyalizmi ve reformizm anlayışının sosyalizme dair fikrinden çok farklıydı.

Bugün Marx’ın fikirleri yeniden can buluyor. Bu canlanmanın etkili olmasını istiyorsak, Marx’ın yazıları, sadece kapitalizmin nasıl işlediğini değil, ayrıca bugüne dek sosyalist deneyimlerin yaptığı yanlışı anlamak için de incelenmeli. Bugün sadece Marx’ın yüz elli yıl önce yazdıklarına sırtımızı yaslamakla yetinemeyiz. Onun analizlerinin içeriğini ve onlardaki netliği çöpe atamayız. Kapitalizmin karşısına çıkartılacak alternatif toplum konusunda önerdiği yeni düşünme tarzı için başvurduğu eleştirel silâhları elimize almak zorundayız.

Marcello Musto
2019
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Bu dönemde Alman partisinin 5.000 civarı üyesi bulunmaktadır.

[2] “Karl Marx to Johann Baptist von Schweitzer”, 13 Şubat 1865, aktaran: Karl Marx, “Marx to Engels, 18 Şubat 1865,” MECW (New York: International Publishers, 1987), Cilt 42: s. 96.

[3] Karl Marx, “Marx to Engels, 18 February 1865,” MECW (New York: International Publishers, 1987), 42: s. 97.

[4] Karl Marx, “Resolutions of the Geneva Congress (1866),” Workers Unite! The International after 150 Years içinde, Yayına Hz.: Marcello Musto (Londra: Bloomsbury, 2014), s. 86.

[5] Karl Marx, “Marx to Engels, 19 September 1868,” MECW (New York: International Publishers, 1988), 43: s. 105.

[6] Karl Marx, “Marx to Engels, 26 September 1868,” a.g.e., 115. Her ne kadar Marx, Hamburg kongresine kendisini çağıran davetiyeyi geri çevirse de bu kongreyle birlikte bazı şeylerin geliştiğini teslim etti. Engels’e sunduğu açıklamasında şunu söylüyordu: “Her türden ciddi işçi hareketi için gerekli çıkış noktaları olarak tam politik özgürlük, işgününün düzenlenmesi ve işçi sınıfının uluslararası işbirliği ile ilgili ajitasyon çalışması, kongreye sunulan programlarında ele alınmış. […] Kendilerini Lassalle’ın programını terk ettikleri için tebrik ettim.” Karl Marx, “Marx to Friedrich Engels, 26 August 1868,” a.g.e., s. 89–90.

[7] Karl Marx, “Marx to Johann Baptist von Schweitzer, 13 October 1868,” a.g.e., 133–5. Asıl mektup kayıp, neyse ki Marx mektubun taslak hâlini muhafaza etmiş.

[8] Ayrıca bkz.: Marcello Musto, Another Marx: Early Writings to the International (Londra: Bloomsbury, 2018), bilhassa 7, 8 ve 9. bölümler.

[9] Karl Marx, “Marx to Engels, 10 August 1869,” MECW (New York: International Publishers, 1988), 43: s. 343.

[10] Bkz.: Yayına Hz.: Jacques Freymond, Études et documents sur la Première Internationale en Suisse (Geneva: Droz, 1964), s. x.

[11] Bkz.: Marcello Musto, “Introduction,” Workers Unite! içinde, bilhassa, s. 42–51.

[12] Frederick Engels, “Engels to August Bebel, 18–28 March 1875,” MECW (New York: International Publishers, 1991), s. 60.

[13] A.g.e., s. 66.

[14] A.g.e., s. 64.

[15] Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 5 May 1875,” MECW (New York: International Publishers, 1991), s. 70.

[16] A.g.e.

[17] Karl Marx, Critique of the Gotha Programme, MECW (New York: International Publishers, 1989), 24, s. 84.

[18] A.g.e.

[19] A.g.e., s. 92.

[20] A.g.e., s. 93.

[21] A.g.e., s. 94.

[22] A.g.e., s. 93.

[23] Bkz.: Karl Marx, “Contribution to the Critique of Hegel’s Philosophy of Law,” MECW (New York: International Publishers, 1975), s. 3: Burada Marx “devlet-sivil toplum karşıtlığı konusunda devletin sivil toplum içinde değil dışında durduğunu” söylüyor. (A.g.e., s. 49). “Demokraside özel bir olgu olarak devlet sadece özeldir. Fransızlar bunu gerçek demokraside devlet yok olur şeklinde yorumladılar. Bu tespit, politik devlet tüm insanlar için varolan bir şey olarak görülmediği sürece doğrudur.” (A.g.e., s. 30).

[24] Marx, Critique of the Gotha Programme, s. 94.

[25] 1877’de suların sakinleştiği dönemde, Engels Liebknecht’e yazdığı mektupta tartışmaya geri döndü: “Partideki ahlaki ve fikri gerilemenin tarihi, birlik sürecine dek uzanıyor, bu gerileme, ancak gerekli dikkat ve akıllılık ortaya konmadığı için göz ardı edildi.” (Frederick Engels “Engels to Wilhelm Liebknecht, 31 July 1877,” MECW (New York: International Publishers, 1991), s. 45, 257). Yıllar sonra Liebknecht, Marx’a şu olguyu anımsattı: “hem yurtiçinde hem de yurtdışında gidişatın koşullarını inceleme imkânı bulamayan Marx bu türden tavizlerle ilgili tek bir şey bile işitmedi.” Liebknecht’in iddiasına göre, “bu açıdan ben yanlış bir hesap yapmış değilim. Oluşan sonuçlar ve elde edilen başarılar bunun kanıtı.” David McLellan, Karl Marx: Interviews and Recollections içinde (New York: Barnes & Noble, 1981), s. 48.

[26] Gotha’da onaylanan programın basılması sonrası Engels “burjuva basınında tek bir eleştirel yazının çıkmadığını” söyledi. “Böyle bir yazı çıksaydı, orada çelişkilerin ve ekonomiye dair komik hataların partide alay edilecek yönleri ifşa ettiği söylenirdi. Bunun yerine burjuva gazetelerindeki ahmaklar bu programı gayet ciddiye aldılar, orada olmayanları gördüler ve onu komünizm üzerinden yorumladılar.” Devamında Engels, “işçilerin aynı şeyi yaptığını, Marx’la birlikte kamuoyu önünde programdan kopmasına neden olduğunu” söyledi (Frederick Engels, “Engels to August Bebel, 12 October 1875,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 98). Marx’ın Gotha Programı Eleştirisi çalışması, kendi belirlediği ilkelere yakınlaşan Erfurt programının benimsendiği 1891 yılında basılabildi. Bkz.: Boris Nicolaevsky ve Otto Maenchen Helfen, Karl Marx— Man and Fighter (Londra: Methuen, 1936), s. 376. Kitapta ifade edildiğine göre, “Marx’ın kaçınılmaz bir gelişme olarak gördüğü ayrışma gerçekleşti. Parti birliğini korudu. 1891’de Erfurt’ta her yönüyle Marksist olan programı benimsedi.”

[27] Johann Most, Kapital und Arbeit: Ein Populärer Auszug aus “Das Kapital” von Karl Marx (Chemnitz: G. Rübner, n.d. [1873]). İkinci baskı 1876’da çıktı.

[28] Karl Marx, “Mehrwertrate und Pro!trate mathematisch behandelt,” MEGA2 (Berlin: Dietz, 2003), II/14: s. 19–150.

[29] 12 Şubat 1870’te Engels’e yazdığı mektupta Marx, Flerovski’nin kitabının Rusya’daki mevcut koşulların artık tolere edilecek düzeyi aştığını, serflerin kurtuluşunun dağılma sürecini hızlandıracağını, o korkulan toplumsal devrimin kapıda olduğunu” söylüyordu. Karl Marx, “Marx to Engels, 12 February 1870,” MECW (New York: International Publishers, 1988), 43: s. 429–30.

[30] Son İngilizce baskısı için bkz.: Prosper Olivier Lissagaray, History of the Paris Commune of 1871 (St. Petersburg, FL: Red and Black Publishers, 2007).

[31] Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 23 September 1876,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 149. İngilizce çevirisini o dönemde babasının isteğine karşı çıkarak duygusal açıdan Fransız devrimciye bağlanmış olan Eleanor yaptı.

[32] Jenny Marx, “Jenny Marx to Friedrich Adolph Sorge, 20 or 21 January 1877,” a.g.e., 45: s. 447. Burada isminden bahsedilen kişilerden biri de “Bulgaristan’ın Korkuları ve Doğu Sorunu” (Londra: William Ridgway, 1876) isimli broşürün yazarı, İngiltere’nin liberal başbakanı William Gladstone’du. O da “tüm özgür insanlar gibi Rusları “medenileştirici güç” olarak görüyordu (A.g.e.).

[33] Bkz.: Maximilien Rubel, Bibliographie des oeuvres de Karl Marx (Paris: Rivière, 1956), s. 193. Ayrıca burada makale olarak yayımlanan, Liebknecht’e 4 ve 11 Şubat 1878’de gönderdiği iki mektup üzerinde duruluyor. Sosyal demokrat lider, bu mektupları sonrasında Zur orientalischen Frage oder Soll Europa kosakisch werden? (“Doğu Sorunu Üzerine veya Avrupa Kazak Olmalı mı?” Leipzig: Commissions, 1878) isimli broşürünün ikinci baskısına ekledi.

[34] Karl Marx, “Marx to Engels, 7 March 1877,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 209.

[35] Karl Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 27 September 1877,” a.g.e., s. 277–8.

[36] Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 21 April 1877,” a.g.e., s. 223.

[37] Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 27 September 1877,” s. 278.

[38] Frederick Engels, “Letter to Enrico Bignami on the General Elections of 1877, 12 January 1878,” Marx ve Engels, Lettere 1874–1879 içinde (Milano: Lotta Comunista, 2006), s. 247. Bu mektup kayboldu, bilgimiz dâhilinde olan bölümleri 22 Ocak 1878’de La Plebe’de yayımlanan, Bignami’ye ait makalede yer alan bölümler.

[39] Karl Marx, “Marx to Wilhelm Liebknecht, 4 February 1878,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 296.

[40] Karl Marx, “Marx to Thomas Allsop, 4 February 1878,” a.g.e., s. 299.

[41] Karl Marx, “Marx to Engels, 24 September 1878,” a.g.e., s. 332.

[42] Karl Marx, “Mr. George Howell’s History of the International Working-Men’s Association,” MEGA2 (Berlin: Dietz, 1985), I/25: s. 157.

[43] Karl Marx, “Marx to Engels, 25 July 1877,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 251.

[44] Karl Marx, “Marx to Wilhelm Liebknecht, 11 February 1878,” a.g.e., s. 299.

[45] Frederick Engels, “Engels to Eduard Bernstein, 17 June 1879,” a.g.e., s. 361.

[46] Karl Marx, “Marx to Engels, 25 May 1876,” a.g.e., s. 119.

[47] Bu metnin önemi konusunda bkz.: Karl Kautsky, “Einleitung,” Friedrich Engels’ Briefwechsel mit Karl Kautsky içinde, Yayına Hz.: Benedikt Kautsky (Viyana: Danubia, 1955), s. 4. Burada Alman partisinin teorisyeni, sosyalizm anlayışını en çok da bu kitabın geliştirdiğini söylüyor. H. J. Steinberg’in Sozialismus und Deutsche Sozialdemokratie [“Sosyalizm ve Alman Sosyal Demokrasisi”] eserinde dediğine göre, “1879’da Anti-Dühring’i okuyan Bernstein, 1880’de onu okuyan Kautsky bu kitabı okuyarak ‘Marksist’ oldular. (Hannover: Verlag für Literature und Zeitgeschehen, 1967), s. 23.

[48]Frederick Engels, Anti-Dühring, MECW (New York: International Publishers, 1987), 25: s. 242.

[49] A.g.e.

[50] A.g.e.

[51] Karl Marx, “Marx to Ferdinand Fleckles, 21 January 1877,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 190. Birkaç yıl sonra Karl Kautsky’ye yazdığı mektupta Engels, Alman iktisatçı Albert Schäffe’nin ve diğer “masa başı sosyalistleri”nin [Kathedersozialisten] dillendirdikleri yanlışlıkları ve yanlış anlamaları Marx’ın eserleri üzerinden aktardı: “Kanaatimce onca kalın kalın kitapta bizzat Schäffe’nin tek başına bir araya getirdiği ipe sapa gelmez laf yığınını çürütmek vakit kaybından başka bir şey değil. Bu tür adamların tırnak içine aldıkları, Kapital’den yapılmış tüm yalan yanlış alıntıları düzeltmek için oturup kitap yazmak gerekir.” Sonuç bölümünde ise Engels şunu söylüyordu: “Sordukları soruların cevaplanmasını istemezden önce oturup okumayı ve fikirleri kopyalamayı öğrenmeliler.” Frederick Engels, “Engels to Karl Kautsky, 1 February 1881,” MECW (New York: International Publishers, 1992), 46: s. 56.

[52] Karl Marx, “Marx to Friedrich Engels, 18 July 1877,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 242.

[53] A.g.e. Engels bu konuda Marx’la aynı fikirdeydi. Zoolog Oscar Schmidt’e yazdığı mektupta dile getirdiği biçimiyle, “Acımasız eleştiri tek başına bilimi özgürleştirecek bir adımdır, tüm bilim insanları acımasız eleştiriyi kendilerine yöneldiği durumlarda bile baş tacı edebilmelidir.” Frederick Engels, “Engels to Oscar Schmidt, 19 July 1878,” a.g.e., s. 314.

[54] Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 23 October 1877,” a.g.e., s. 285.

[55] Karl Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 19 October 1877,” a.g.e., s. 283. Steinberg o dönemde Alman partisindeki eylemciler arasında varolan teorik eklektizmi ispatlayan örnekler sunuyor. “Liderlerin ve üyelerin büyük bir çoğunluğunda varolan sosyalizm anlayışı farklı unsurlardan oluşan ‘ortalama bir sosyalizm’ olarak tarif edilebilir. Marx ve Engels, partideki kusurların, teorik cehaletin ve güvensiz hâlin 1875’te verilen tavizin yol açtığı olumsuz bir sonuç olduğunu düşünüyordu. İkilinin bu tavizle ilgili değerlendirmesi, Genel Alman İşçileri Derneği’nin üyeleriyle ilgili ikazlarının bir parçasıydı.” Steinberg, Sozialismus und Deutsche Sozialdemokratie, s. 19.

[56] Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 19 October 1877,” s. 283.

[57] Karl Marx, “Marx to Wilhelm Blos, 10 November 1877,” a.g.e., s. 288.

[58] İki yıl sonra Engels Bebel’e yazdığı mektupta benzer şeyleri dile getiriyordu: “Senin de bildiğin üzere Marx ve ben, partiyi varolduğu süre boyunca ülke dışında hasımlarına karşı savunduk, bunun karşılığında partiden tek bir şey istemedik, sadece partinin kendisine yalan söylememesini istedik.” Diplomatik dile başvuran Engels, Almanya’daki yoldaşları Marx’la birlikte yaptıkları eleştiriden hoşlanmasalar bile, onların bu eleştirilerin ülke içerisindeki koşullar ve mücadelenin ayrıntıları yüzünden kafası karışmamış olan ikilinin yurtdışındaki varlığını partinin avantajına bir şey olarak görmelerini sağlamaya çalıştı ve onların modern proleter hareket için geçerli teorik ilkelerle yapılanları söylenenlerle kıyaslamalarını istedi.” Frederick Engels, “Engels to August Bebel, 14 November 1879,” a.g.e., s. 420–1.

[59] McLellan, Karl Marx—Interviews and Recollections, s. 131.

[60] Karl Marx, “Marx to Engels, 17 September 1877,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 322. Marx, Fransızcasını kullandığı “hukuka uygunluk bizi öldürür” ifadesini Louis Bonapart döneminde 1848-1849’da kısa süre başbakanlık yapan Odilon Barrot’tan almıştı. Barrot, Ocak 1849’da Kurucu Meclis’te yaptığı konuşmada “müfrit” politik güçlerin yasa dışı ilân edilmesini savunuyordu.

[61] Marx, “Marx to Engels, 24 September 1878,” s. 332.

[62] Karl Marx, “The Parliamentary Debate on the Anti-Socialist Laws (Outline of an Article),” MECW (New York: International Publishers, 1989), 24: s. 247.

[63] A.g.e., s. 248.

[64] A.g.e., s. 249.

[65] Karl Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 19 September 1879,” a.g.e., s. 413.

[66] A.g.e.

[67] Enzensberger, Gespräche mit Marx und Engels, s. 490.

[68] Marx, “Marx to F. Sorge, 19 September 1879,” s. 413.

[69] Karl Marx ve Frederick Engels, “Marx and Engels to August Bebel, Wilhelm Liebknecht and Wilhelm Bracke (“Circular Letter”), 17–18 September 1879,” MECW (New York: International Publishers, 1991), 45: s. 402.

[70] A.g.e., s. 403.

[71] A.g.e., s. 406.

[72] Marx, “Marx to Sorge, 19 September 1879,” s. 412.

[73] A.g.e., 411. Bkz.: Frederick Engels to Johann Philipp Becker, 10 April 1880,” MECW (New York: International Publishers, 1992), 46: s. 7: “Freiheit, öyle ya da böyle, dünyadaki en devrimci gazete olmak istiyor, ama bunu her bir satırda ‘devrim’ kelimesini tekrarlayarak başaramaz.”

0 Yorum: