I.
Almanların Enternasyonal İşçi Derneği’ne Sınırlı Katılımı
1864’te
Enternasyonal İşçi Derneği, birbirinden çok farklı renk ve içerikteki işçi
örgütlerince kuruldu. Derneğin ana itici güçleri, İngiliz sendikaları ve
Fransa’nın yanında, Belçika ile Fransızca konuşulan İsviçre’de uzun zamandır
hâkim çizgi olan mutualistlerdi. Bu iki ideolojik bileşenin yanı sıra bir de
Karl Marx’ın etrafında toplaşmış olan komünistler, Giuseppe Mazzini’nin
takipçileri gibi sosyalist gelenekle hiçbir alakası bulunmayan unsurlar ve
ütopyacı fikirlerden beslenen, birbiriyle çelişen teorileri savunan,
Enternasyonal’a bu fikirlerle gelen Fransız, Belçikalı ve İsviçreli işçi
grupları da bu kuruluş sürecinde yer aldı. Başını Ferdinand Lassalle’ın
takipçilerinin çektiği Genel Alman İşçileri Derneği isimli parti ise
Enternasyonal’le hiç bağ kurmadı, ama onun yörüngesinden de hiç ayrılmadı. Bu
örgüt, sendikacılığa düşmandı ve politik eylemin ancak ulus ölçeğinde
gerçekleştirilebileceğine inanıyordu.
1865’te
Enternasyonal, Avrupa’da faaliyet alanını genişletti. İlk önemli hücrelerini
Belçika ve Fransızca konuşulan İsviçre topraklarında meydana getirdi. Almanya’daki
politik derneklerin başka ülkelerdeki teşkilâtlarla düzenli bağ kurmasına mani
olan Prusya Dernekler Kanunu, Enternasyonal’in o dönemde Alman Konfederasyonu
olarak anılan yapı içerisinde seksiyonlar oluşturmasına izin vermiyordu. 1863’te,
tarihte ilk işçi partisi olarak [1] kurulan, başını Lassalle’ın öğrencisi Johann
Baptist von Schweitzer’in çektiği Genel Alman İşçileri Derneği, Otto von
Bismarck’la farklı anlamlara gelen bir diyalog içerisine girdi ve
Enternasyonal’in kurulduğu ilk yıllarda onunla pek ilgilenmedi. Politik açıdan
Marx’a yakın durmasına rağmen bu kayıtsızlık, Wilhelm Liebknecht’te de görülen
bir durumdu. Johann Philipp Becker, bu dönemde Cenevre’de kurulmuş olan
“Almanca Konuşan Seksiyonlar Grubu” üzerinden aradaki farklılıkları hal yoluna
sokmaya çalıştı.
Liebknecht’in
işçi hareketinin verdiği mücadelenin uluslararası boyutunun neden
merkezileşmesi gerektiğini hiç anlayamadığı koşullarda, Marx da von
Schweitzer’le teorik ve politik düzeylerde birçok konuda ayrışmış durumdaydı. Şubat
1865’te von Schweitzer’e yazdığı mektupta, “Krala bağlı Prusya hükümetinin
Lasalcıların önemsedikleri, kooperatif birliklerine yapacağı yardım ekonomik
bir tedbir olarak beş para etmez bir adımdır, bir yandan da bu yardım, vesayet
sisteminin büyümesine katkı sunmakta, işçi sınıfının belirli bir bölümünü
rüşvetle satın almakta, hareketi zayıflatmaktadır” diyordu. Marx devamında,
işçilerle ve krallık arasında ittifak kurulmasına dair her türden ihtimali
reddetmek gerektiğini söylüyordu:
“Tıpkı kral naibinin
lütfuyla ‘yeni dönem’de hükümetin kucağa düştüğüne ciddi ciddi inandığı için o
sefil duruma kendisini mahkûm edip itibarsızlaştıran Prusya’daki burjuva
partisi gibi, kralın lütfuyla Bismarck döneminin veya Prusya’daki başka bir
dönemin altın elmaları daldan ağzına düşüreceği günü hayal edecek olursa işçi
partisi, kendisini burjuva partisinden daha fazla itibarsızlaştıracaktır. Lassalle’da
gördüğümüz, Prusya hükümetinin sosyalist tedbirlerle sürece müdahale edeceğine
dair o talihsizlikle malul yanılsaması, hayal kırıklığı ile neticelenecektir. Olacakları
bize mevcut koşulların dayandığı mantık bir bir söyleyecek. Neticede işçi partisinin
onurunu kurtarmak istiyorsak, bu tür yanılsamaları deneyim üzerinden boş
oldukları ortaya çıkmazdan önce redde tabi tutmalıyız. İşçi sınıfı ya
devrimcidir ya da hiçbir şeydir.”[2]
İlgili
dönemde Marx’ın politik düşüncelerinin merkezinde devlet sosyalizmi eleştirisi
duruyordu. Schweitzer’e yazdığı mektuptan birkaç gün sonra Marx, Engels’e
Almanya’da Lasalcıların konumunun 1847’de itirazla karşılaşmış olan, “liberal
burjuvazi”ye karşı hükümetle proletaryanın ittifak kurmasına dair öneriyi
dillendirenlerin konumuna benzediğini söylüyordu.[3]
Marx’ın
Alman sosyal demokrasisinin siyasetine yönelik eleştirileri 1866 yılı boyunca
devam etti. Cenevre kongresi için hazırlanmış olan, Geçici Genel Konsey
delegelerine sunulacak talimatlarda Marx, sadece mutualistlerin değil, ayrıca
İngiltere’de kimi Robert Owen taraftarlarının ve Almanya’da Lasalcıların karşı
çıktıkları sendikaların temel işlevinin altını çizme ihtiyacı duydu. Lassalle, ücret
artışına dönük çabaları beyhude bulan, bu çabaların işçileri devlet nezdinde
politik iktidarı almak denilen o asli görevden uzak tuttuğunu iddia eden
“ücretlerin demir kanunu” anlayışını savunmaktaydı. Marx, o çalışmada şunları
söylemekteydi:
“Sendikaların faaliyetleri
sadece meşru olmakla kalmaz, aynı zamanda gereklidir de. Mevcut üretim sistemi
varlığını sürdürdükçe sendikalardan asla vazgeçilemez. Bilâkis, sendikal
faaliyetler, sendikaların oluşturulması ve birleştirilmesine dönük çabalar
üzerinden tüm ülkelere teşmil edilmelidir. Öte yandan, kendilerine dair bir
bilinçten yoksun olan sendikalar, tıpkı Ortaçağ’da orta sınıfı örgütleyen
belediyeler ve komünler gibi işçi sınıfının örgütlendiği merkezler meydana
getirdiler. Emekle sermaye arasında cereyan eden gerilla tarzı kavgalar için
sendikalara ihtiyaç vardır, bu hâliyle sendikalar, ücretli emek sistemini ve
sermaye iktidarını aşacak örgütlü kurumlar olarak hâlen daha önem arz
etmektedirler.”
Aynı
belgede Marx, varolan sendikaları eleştiriden muaf tutmuyordu. Zira bu
sendikalar, “sadece yerelde sermayeye karşı yürütülen, kısa vadede sonuç
verecek mücadelelere odaklanıyorlar ve henüz ücretli kölelik sistemine karşı
harekete geçmek için gerekli olan ve kendilerinde bulunan gücü idrak edebilmiş
değillerdi. Bu sebeple sendikalar, genel toplumsal ve politik hareketlerden
uzak duruyorlardı.”[4]
Eylül
1868’de Marx, devlet sosyalizmi meselesine geri döndü. Engels’e yazdığı mektupta
von Schweitzer’in Genel Alman İşçileri Derneği’nin bir ay önce Hamburg’da
düzenlediği kongreyi “Lassalle’ın keşiflerinin özeti” olarak tarif ediyor,
üretim birliklerinin kurulması için devletin kredi temin etmesi önerisini
birebir Fransız Katolik sosyalizminin programından kopyaladığını, bu programın
ise ta Louis-Philippe günlerine dek uzanan bir geçmişi olduğunu ve ilhamını Philip
Buchez’den [1796-1850] aldığını söylüyordu.[5]
Esas
olarak Marx, hükümetin karşısına güçlü bir muhalefetle çıkmanın toplumsal
mücadele için daha hayırlı olacağı iddiasındaydı:
“Alman işçi sınıfı için
asıl gerekli olan, onun hükümet içerisindeki yüksek mevkilerden alınan izinle
yürüttüğü ajitasyon faaliyetlerine son vermesidir. Gerekli tedrisatı
bürokrasiden alan bir sınıf, işlerini kendi başına halledeceği bir sürece
girmek zorundadır.”[6]
Schweitzer’e
yazdığı bir mektupta Marx, Lasalcı eğilimle arasındaki farklılıkları uzun
uzadıya aktardı. İlk farklılık, devlet yardımının karşısına işçi sınıfının
işlerini kendisinin halledeceği düzeye gelmesine dair öneriyi çıkartmasıyla
ilgiliydi. Marx’a göre, Katolik sosyalizminin lideri Buchez, aslında “devlet
yardımı denilen meseleyi Fransa’da hakiki işçi hareketine karşı bir silâh
olarak kullanmıştı. Devlet yardımı, aynı zamanda Lassalle’ın sonrasında Prusya
monarşisine, Prusya gericiliğine (feodal partiye), hatta din adamlarına tavizde
bulunmasına imkân sağlayan ana zemindi. Marx’a göre, asıl önemli olan, işçi
mücadelesinin özgür ve bağımsız olmasıydı. “İşçiye bilhassa onun bürokrasinin
ta çocukluk aşamasından beri düzen verdiği, üstlerinin otoritesine inandığı
Almanya’da tek başına yürümeyi öğretmek, önemli bir mesele”ydi.
Lassalle
ve takipçileriyle Marx arasındaki anlaşmazlık noktalarından biri de onlardaki teorik
ve politik katılıktı. Marx, yıllardır temasta olduğu yoldaşını “kitlelerin
çektikleri çileler için cebinde her derde deva olan bir ilâç taşıdığını iddia
eden herkes gibi yürüttüğü ajitasyon faaliyetine ta başından itibaren dini,
tarikatvari bir nitelik katmış, bir tarikat kurmuş, ilk hareketin hem Almanya’da
hem de yurtdışında sahip olduğu tüm bağları inkâr etmiş olması sebebiyle”
eleştiriyordu. Lassalle, Proudhon’la aynı yanlışı yaptığı için suçluydu: “İkisi
de ajitasyon faaliyetinin gerçek zeminini sınıf hareketine ait faal unsurlarda
bulmak yerine, işçi hareketi için belirli bir doktrini temel alan reçetenin
tayin ettiği yolu açmayı arzuluyordu.” Marx’a göre her türden tarikat, varlık
gerekçesini ve onur meselesi olarak gördüğü hususu, sınıf hareketiyle ortak
olan bir şeyde değil, kendisini o hareketten ayrıştıran özel bir sloganda
buluyordu.”[7] Marx, bu tür bir politikaya tümden karşıydı.[8]
Devlet
sosyalizmiyle mücadelesinde Marx, ayrıca Liebknecht’i de gündemine aldı. 1869
yazında mecliste yaptığı konuşmalardan birinin ardından Marx, Engels’e şu
yorumunu aktarma ihtiyacı duydu:
“Bu şuursuz herif,
gelecekte demokrasi devletinin kurulacağına inanıyor! Mazrufta bu inanç, kimi
zaman anayasacı İngiltere’yi, kimi zaman burjuva ABD’yi, kimi zaman da sefil
İsviçre’yi ifade ediyor. O, devrimci politika anlayışından yoksun.”[9]
Marx’ı
en çok da Kuzey Alman Konfederasyonu’nda Enternasyonal’e yönelik ilginin az
olması, onunla bağ kurmak isteyenlerin sayısındaki düşüklük hayal kırıklığa
uğrattı. Oysa konfederasyon içerisinde işçi hareketinin iki önemli politik
örgütü olarak Lasalcı Genel Alman İşçileri Derneği ve Marksist çizgide olan
Alman Sosyal Demokrat İşçi Partisi bulunuyordu. İlk üç yıllık dönemde Alman
militanlar Enternasyonal’in varlığını görmezden geldiler, onun yüzünden
devletin gadrine uğramaktan korktular. Almanlardaki zayıf enternasyonalizm,
nihayetinde her türden legalizmin altında ezildi, hareket, iç meselelerle
meşgul oldukça bu enternasyonalizm daha da zayıfladı.[10]
Almanya
1871’de birleşti. Bu birleşme ile birlikte ulus-devletin politik, hukuki ve
coğrafi kimliğin merkezine oturduğu yeni bir çağ başladı. Böylelikle üyelerin
politik liderliğin önemli bir kısmını teslim etmek zorunda oldukları her türden
ulusüstü yapıya şüpheyle yaklaşılmaya başlandı. Aynı zamanda ulusal
hareketlerle örgütler arasındaki farklılıkların artması ile birlikte
Enternasyonal’e bağlı genel konseyin herkesin taleplerini karşılayabilecek bir
politik sentezi üretmesi daha da güçleşti. Buna karşın, Enternasyonal’in
kapısına kilit vurulduktan sonra, Eylül 1872’de[11] Marx, gene de fırsatını her
bulduğunda Alman sosyal demokrasisinin yürüdüğü yolu eleştirmeye devam etti.
II.
“Gotha Programı” ve Sosyal Demokrat Sapmaya Karşı
1874
yılının sonunda Marx, gazetelerden Lassalle’ın kurduğu Genel Alman İşçileri
Derneği’nin ve Marx’la bağlantılı olan Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin tek bir
politik yapı içerisinde birleşmek niyetinde olduğunu öğrendi. Projenin
esaslarını kimse gelip Marx ve Engels’e sormadı. Yeni partinin taslak programı
ellerine ancak Mart ayında geçti.[12] Bunun üzerine Engels, August Bebel’e
yazdığı mektupta “tüm bu iş konusunda kendilerine tek bir laf bile etmemiş
olduğu için Bebel’i affetmeyeceğini”[13], Lasalcı devlet sosyalizmi temelinde
inşa edilen yeni partiyle Marx ve kendisinin hiçbir zaman bağ kurmayacağını
söylüyordu.[14] Bu sert açıklamaya rağmen Almanya Sosyalist İşçi Partisi’ni
kurmak için uğraşan liderler, konumlarını hiç değiştirmediler.
Bu
tavır üzerine Marx, 22 Mayıs 1875 günü Gotha şehrinde düzenlenecek birlik
kongresi için kaleme alınmış program taslağının eleştirisini içeren uzun bir
metin kaleme aldı. Bu metinle birlikte gönderdiği mektupta “gerçek bir hareket
için atılmış her bir adımın onlarca programdan daha önemli olduğunu”
söylüyordu.[15] Ama aynı zamanda Marx, ilkeleri içeren programın partinin
menzilini ayarlayacak kıstasları tüm dünyaya duyuracak olması sebebiyle
ilkelerin dikkatle belirlenmesi gerektiğinden söz etmekteydi.[16] Gotha
Programı’nın Eleştirisi’nde (1875), Marx, Almanya’da kaleme alınmış bu yeni
manifestodaki bir dizi belirsizliği ve yanlışları sert bir dille eleştirdi.
Örneğin
Marx, polemik yürütmek amacıyla, programı yazanların dile getirdikleri “adil
dağıtım” anlayışını eleştirdiği yerde “Burjuvazi, bugünkü dağıtımın ‘adil’
olduğunu iddia etmiyor mu? Gerçekten de mevcut üretim tarzı temelinde bugünkü
dağıtım yegâne ‘adil’ dağıtım değil midir?” diye soruyordu.17] Marx’ın görüşüne
göre, programda Lassalle’ın “emeğin ürettiği ürünleri eşit hakla birlikte,
toplumun tüm üyelerine ait kılma” değil, üretim tarzının dönüştürülmesi talebi
yer almalıydı.[18] Marx, Lassalle’ın ücretin ne olduğunu bilmediği iddiasındaydı.
Burjuva ekonomistlerin peşinden giden Lassalle, “maddenin biçimini özü olarak
ele almakta”ydı:
“Ücret, göründüğü hâliyle,
emeğin değeri veya fiyatı değil, işgücünün değeri veya fiyatı üzerine
geçirilmiş maskedir. Bugüne dek dillendirilen tüm burjuva ücret anlayışı
yanında bu anlayışa bugüne dek yöneltilmiş tüm eleştiriler, en nihayet
ıskartaya çıkartılmıştır. Ücretli işçiye kendi geçimi için çalışma, yani ancak
kapitalist (dolayısıyla, bu kapitaliste bağlı olup artı değeri onunla birlikte
tüketenler) için belirli bir süre bedavaya çalıştığı sürece yaşama izni
verilmiştir. Tüm kapitalist üretim sistemi çalışma süresini uzatarak veya
üretkenliği artırarak bu karşılığı ödenmeyen emeği artırma yoluna gidiyor, yani
işgücünün yoğunluğunu artırıyor. Sonuçta ücretli emek sistemi bir kölelik
sistemidir. Üstelik bu sistem, işçi daha çok ücret alsın isterse daha düşük
ücret alsın, emeğe ait toplumsal üretim güçleri geliştikçe oransal olarak daha
da şiddetlenen bir köleliğe dayanmaktadır.”[19]
Marx,
devletin rolü konusunda partideki anlayışla çelişen, başka türde bir görüşe
sahipti. Onun tespitine göre kapitalizm, ancak “toplumun devrimci dönüşümü”
yoluyla alt edilebilirdi. Lasalcılar ise “emeğin tümden sosyalistlerce
örgütlenmesi için gerekli zemini devletin üreticilere ait, işbirliğine dayalı,
gelgelelim işçinin değil, devletin var ettiği derneklere verdiği yardım
sağlayacaktı.”[20] Marx ise “işbirliğine dayalı derneklerin hükümetin veya
burjuvazinin himayesindeki kişiler değil, bizatihi işçiler eliyle, bağımsız bir
çalışma sonucu teşkil edildiği ölçüde bir kıymete sahip olacak yapılar”
olduğunu düşünüyordu[21]; “Devlet kredilerinin yeni toplumu tıpkı yeni bir
demiryolunu inşa eder gibi inşa edebileceğine dair fikir, Lassalle’ın
belirsizliklerle malul teorisinin tipik bir kuruntusu” idi.[22]
Neticede
Marx, birlik kongresi için kaleme alınmış olan politik manifestonun sosyalist
fikirlerin Almanya’daki işçi teşkilâtlarına nüfuz etmesinin epey vakit
alacağını ortaya koyduğu düşüncesindeydi. İlk kanaatlerini muhafaza eden Marx[23],
bu teşkilâtların devlete kendi düşünsel, ahlaki ve özgürlükçü bir zemine sahip,
bağımsız bir varlıkmış gibi muamele etmesinin yanlış olduğunu, mevcut toplumun
varolan devletin temeli olarak görülmesi gerektiğini söyledi.[24] Buna karşılık
Wilhelm Liebknecht ve diğer Alman sosyalist liderler, birleşik bir partiyi
kurmak için gerekli olduğu tespiti üzerinden program konusunda tavizde
bulunmayla ilgili taktiksel kararlarını savundular.[25] Marx, bir kez daha,
Berlin ve Londra’da yapılmış tercihler arasında mevcut olan o büyük mesafeyle
yüzleşmek zorunda kaldı. Daha önce de ifade ettiği biçimiyle, bu mesafeyle
Alman örgütlerinin Uluslararası İşçi Derneği’ne katılımlarındaki sınırlılık
arasındaki ilişkiye dair fikirlerini aktardı.[26]
1875
yılının bahar ayları boyunca Marx Kapital’in kimi önemli kısımları için
gerekli olan çalışmalarına devam etti. Bir yandan da ikinci baskısının matbu
hâlini inceledikten sonra Birinci Cilt’ten Johann Most’un yaptığı, popüler olan
seçkideki belirli bölümleri yeniden inceledi.[27] Mayıs ortası ile Ağustos
ortası arası dönemde Marx, Üçüncü Cilt için “Artı-Değer Oranı ile Kâr Oranı
Arasındaki Matematiksel Açıdan Geliştirilmiş İlişki” (1875) başlığını taşıyan
başka bir çalışma kaleme aldı[28], Eylül ayında ise Kapital’in İkinci
Cildini yazma konusunda aşama kaydetme arzusuyla yeniden kolları sıvadı.
1876
yılının ilk aylarında Rusya ile ilgili istatistikleri içeren yeni kitaplara ve
yayınlara kavuşan Marx, bu ülkede yaşanan sosyo-ekonomik değişimleri sistemsel
açıdan incelemeye başladı. “N. Flerovski” müstear adını kullanan iktisatçı ve
sosyolog Vasili Vasiliyeviç Bervi’nin 1870 yılında kendisine verdiği Rusya’da
İçi Sınıfının Durumu (1869) başlıklı çalışma da Marx’ı Rusya’nın
gerçekliğini derinden inceleme konusunda politik açıdan motive etti.[29] Ayrıca
Marx, 1870’li yılların ortalarında Slavcı düşünürler Yuri Samarin ve Fyodor
Dmitriyev’in Devrimci Muhafazakârlık (1875) tarihli kitabını, bunun
yanında, 1872-1873 dönemine ait birkaç ciltlik Vergi Komisyonu Tutanakları’nı
okudu.
Nispeten
daha az sayıda toplumsal mücadeleye tanıklık olunan bu dönem boyunca Marx,
sağlığının izin verdiği ölçüde yeni teorik meselelere eğildi. Daha önce pek
incelemediği alanlarla ilgilenme imkânı buldu. Bahar aylarında bitki ve insan
fizyolojisini inceledi. Ayrıca tarımbilim, toprak sahipliği ve kredi gibi
önemli konu başlıklarıyla ilgili yeni kitapları okuma planına dâhil etti.
Devamında Kapital’i tamamlamak için gerekli çalışmalarını sona erdirdi.
Mart
ayının ortalarından itibaren Marx, kolektif mülkiyet biçimleriyle ilgili
araştırma faaliyetine geri döndü. Yılın sonu itibarıyla özetlediği metinler
arasında tarihçi ve devlet adamı Georg Ludwig von Maurer’in Almanya’da Köy
Düzeninin Tarihi (1865-66), avukat ve bakan Francisco de Cárdenas Espejo’nun
İspanya’da Toprak Sahipliğinin Tarihi Üzerine Bir Deneme (1873), yazar
ve siyasetçi Ognjeslav Utjsenoviç’in yazdığı Güney Slavlar’da Müşterek
Meskenler (1859) bulunuyordu.
Marx’ın
araştırmalarını fiziki sorunlar sekteye uğrattı. Sıkıntılı yaz döneminde
verilen mola ardından, 1876 yılının güz aylarında Marx, bir dizi ağır sağlık
sorunuyla uğraşmak zorunda kaldı. Bu türden sıkıntılara ve birçok yerden gelen
çalışma baskılarına rağmen Marx, Fransız gazeteci ve Komünar Prosper-Olivier
Lissagaray’ın yazdığı 1871 Komünü Tarihi’nin (1876) Almanca olarak
basılması için bir yayıncı bulmak konusunda yoğun bir çaba içine girdi.[30] Eylül
ayı ile 1877 sonu arası dönemde Marx, tüm vaktini ve enerjisini “Komün’ün ilk
hakiki tarihi” dediği çalışmanın çevirisinin gözden geçirilmesine dönük
çalışmaya teksif etti.[31]
III.
Uluslararası Düzeyde Yaşanan Politik Muharebeler
Yaşanan
tersliklere ve kötü sağlık koşullarına rağmen Marx, tüm önemli politik ve
ekonomik faaliyetleri takip etti, eleştirilerini esirgemedi, bu faaliyetlerin
işçi sınıfının kurtuluş mücadelesini nasıl etkileyeceği ile ilgili öngörülerini
dillendirdi.
1877
yılının başında Jenny von Westphalen, Sorge’ye yazdığı mektupta “Kocam, şu an
Doğu Sorunu’na dalmış durumda ve tüm Hristiyanların çevirdikleri dolaplara,
zulümlerin sırtından geçinenlere karşı Muhammed’in evlatlarının sahneye onurlu
ve sarsılmaz bir biçimde girmeleri karşısında sevinç naraları atmakla meşgul”
diyordu.[32] Nisan’da Çar II. Aleksandır yayılmacı amaçları doğrultusunda
Türkiye’ye savaş açtı, bunun için de Osmanlı’nın Avrupa’daki topraklarında
yaşayan Hristiyanların devlete karşı başlattığı isyanları bahane olarak öne
sürdü.
Marx,
bu dönemde İngiltere’deki liberallerin Rusya yanlısı tutumlarına karşı yazılar
yazdı. Şubat-Mart arası dönemde, gazeteci Maltman Barry ile birlikte “Bay
Gladstone ve Rusların Çevirdiği Dolap”, “Büyük Ajitatörün Maskesi Düştü” ve
“Bay Gladstone” başlıklı üç makale kaleme aldı. Üçü de Barry’nin adıyla Whitehall
Review ve Vanity Fair gazetelerinde (sonrasında İngiltere, İskoçya
ve İrlanda’da çıkan bir dizi yerel gazetede) yayımlandı.[33] Marx, Engels’e
yazdığı mektupta, “gazetelerin yazıları yayınlamaya çekindiğini”, Vanity
Fair gazetesinin yayın yönetmeni yardımcısının “yayın yoluyla hakaret”
iddialarıyla yüzleşmekten korktuğunu söylüyordu.[34] Sorge’ye yazdığı mektupta
ise şu cümleye yer verilmekteydi: “Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası’ndaki
İngiliz parlamenterler, Doğu krizinin yaşandığı sırada kendisine sufle verenin
bana verdikleri isimle ‘Kızıl Terör Doktoru’ olduğunu bilselerdi, korkuyla
ellerini havaya kaldırırlardı.”[35]
Marx,
Bracke’yi de eleştirmekteydi, zira onun kanaatine göre, “işçi basını, Doğu
sorunuyla pek ilgilenmiyor, hükümet, politikasının gereksiz yere insanların
paraları ve canları üzerinden kumar oynuyor”du.[36] Aşırı bir iyimserlikle
kaleme aldığı ve Sorge’ye gönderdiği mektubunda ise şu yazılıydı: “Doğu krizi,
Avrupa tarihindeki yeni bir dönüm noktasını ifade ediyor.” Marx’ın düşüncesine
göre, Rusya “uzun zamandır bir ayaklanmanın eşiğindeydi”. Marx, Türklerin Rus
ordusuna ve Rus finansına indireceği darbelerle patlamanın yaşanmasını
sağlamasını umut ediyordu. Çıkarımına göre “bu sefer devrim, bugüne dek karşı-devrimin
zaptedilemez kalesi ve ihtiyat birlikleri olarak iş görmüş olan Doğu’da
başlayacak”tı.[37] Engels, La Plebe isimli İtalyan gazetesinin yayın
yönetmeni Enrico Bignami’ye bu görüşlerini şu şekilde aktarmaktaydı:
“Rusya denilen at, devrime
doğru mahmuzlanacak olursa, Avrupa’nın tüm çehresi değişir. Bugüne dek eski
Rusya, Avrupa gericiliğine hizmet eden büyük bir ordu idi. 1789’da, 1805’te, 1815’te,
1830’da ve 1848’de bu şekilde hareket etti. Bu ordu yok edildiği takdirde,
neler olup biteceğini hep birlikte göreceğiz!”[38]
Şubat
1878’de Rusların zafer kazandığı iyice netleşince Marx, Liebknecht’te yazdığı
mektupta yaşanan gelişmeye dair üzüntüsünü dile getirdi ve orada “yaşanan
yenilginin Rusya’da toplumsal devrimi daha fazla hızlandırmakla kalmadığını,
ayrıca tüm Avrupa genelinde radikal değişim ihtimalini gündeme getireceğini”
söyledi.[39] O dönemde güvenle dile getirdiği beklentilerin desteğiyle Marx,
İngiltere’de faaliyet yürüten Çartist gazeteci Thomas Allsop’a, “toplumsal
krizi derinleştirecek ve tüm sözde güçleri, hilekâr güçleri, galipleri ve
mağlupları hep birlikte Avrupa’da toplumsal devrim için alan açmaya itecek bir
dizi savaş”ın yaşanacağı öngörüsünü aktardı.[40] Eylül’de Engels’e yazdığı
mektupta ise benzer öngörülerde bulunuyordu:
“Bugün uluslararası
sahnede Rusya ve Prusya’nın yaptığı her şey kendi rejimleri için kötü sonuçlara
yol açacak, bu ülkeler, rejimin yıkılacağı günü öteleyemeyecekler, kanlı sonunu
yakınlaştıracaklar.”[41]
Zaman
zaman Marx, kendi ismini savunmak ve çizdiği politik hattın hâlen daha muhafaza
ettiği itibarı anımsatmak amacıyla Enternasyonal’le bir kez daha ilgilenmek
zorunda kaldı. Temmuz 1878’de, zamanla reformist bir sendikacıya evrilen George
Howell isimli, eski bir teşkilât üyesine verdiği cevapta Marx, Secular
Chronicle gazetesinde çıkan makalede Howell’ın kötüleyici bir ifadeyle dile
getirdiği, Enternasyonal’in para kaynakları ile ilgili cümlelerine itiraz etti
ve onun dünya genelinde sahip olduğu itibarı ve insanlık tarihindeki yerini,
sahip olduğu aklın gücüne ve bitmek bilmeyen enerjisine borçlu olduğunu
söyledi.[42]
Marx,
ayrıca Atlas Okyanusu’nun diğer tarafında yaşanan gelişmelere dönük ümidini
korudu. Temmuz 1877’de Engels’e yazdığı mektupta, “birleşmiş olan sermaye
oligarşisi, iç savaştan beri ilk kez tanık olduğu ayaklanmayı bastırabilir, ama
bu gelişme, Birleşik Devletler’de ciddi bir işçi partisinin sahneye çıkması
için gerekli zemini hazırlayabilir”[43] diyordu. Öte yandan Britanya, iki
dostun her türlü yanılsamadan arındığı ülkelerden biriydi. Şubat 1878’de Marx,
Liebknecht’e yazdığı mektupta şunu söyledi:
“1848 sonrası tanık olunan
yolsuzluk döneminin ardından İngiliz işçi sınıfı, zamanla daha fazla demoralize
oldu ve en nihayetinde büyük Liberal Parti’nin, kendi zalimlerinin, yani
kapitalistlerin uzantısı hâline geleceği bir aşamaya geçti.”[44]
Eduard
Bernstein’a yazdığı mektupta Engels, daha gerçekçi cümlelere yer vermekteydi:
“Kıta genelinde karşımıza
çıkan hakiki bir işçi hareketine burada rastlamıyoruz. Yer yer zaferler elde
eden grevler yaşanıyor elbette, ama işçi sınıfı, bu eylemlerin neticesinde gene
de ilerleme kaydedemiyor.”[45]
IV.
“Masa Başı Sosyalizmi”nin Eleştirisi
Marx,
Almanya’daki politik gelişmelerden gözlerini hiçbir vakit ayırmadı. Gotha
kongresini kuşatan önemli gerilimlerin geride kalması üzerine Almanya Sosyalist
İşçi Partisi’ni antikapitalist bir yola yönlendirmeye dönük çalışmalarına devam
etti. Ancak yeni çelişkilere yol açacak başka türde eğilimler açığa çıktı.
1874’ten
itibaren Berlin Üniversitesi’nde çalışan iktisat profesörü Eugen Dühring,
partili aydınlar arasında epey ilgi görmeye başladı. Kendi aldığı konumları
destekleyen makalelerini Almanya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin yayın organı
olan Volksstaat (“Halkın Ahvali”) gazetesinde yayımladı. Bunun üzerine
Liebknecht, Engels’in tartışma sürecine katılmasını istedi. Ayrıca Marx,
“Dühring’i ona zerre acımadan eleştirmek gerek”[46] sözünü dinleyen Engels, Alman
pozitivistin kapsamlı bir eleştirisini kaleme almaya karar verdi. 1876
sonlarından başlayıp Temmuz 1878’e dek uzanan yazım sürecinin sonunda
tamamlanan Anti-Dühring’den (1877-1878) bazı kısımlar Gotha’daki birlik
kongresi sonrası kurulan Sosyalist İşçi Partisi’nin günlük gazetesi Vorwärts’de
[“İleri”] paylaşıldı.[47]
Marx,
Anti-Dühring projesinde aktif bir rol oynadı: 1877 kışında “Eleştirel
Tarih Üzerine” isimli önemli bir bölümü, hem Engels hem de kendi adına kaleme
aldı. Bu bölümde Dühring’in Politik Ekonominin Eleştirel Tarihi ve Sosyalizm
(1871) isimli çalışmasında yapılan saldırılara cevap verilmekteydi. Marx,
ilgili bölümde “Bay Dühring’in değer derken, tümüyle farklı ve doğrudan
birbiriyle çelişkili beş husus tespit ettiğini, en iyi ihtimalle ne istediğini
bilmediğini” söyledi. Marx, Alman iktisatçının kitabında büyük laflarla takdim
edilen “tüm ekonominin doğal kanunları”nı yazarın genel kanunlar olduğunu
ispatlayamadığını, gerektiği şekilde bu kanunları idrak edemediğini, onları basmakalıp
sözlerle tarif etmeye çalıştığını iddia etti.[48] Marx’a göre, yazarın “ekonomik
gerçekler” konusunda sunduğu tek izah, tüm milletlerden cahillerin binlerce yıl,
başına gelen nahoş olaylar konusunda kendilerini teselli etmek için kullandıkları,
bizi bugün olduğumuz yere mahkûm eden “güç” teriminin bir sonucu olduğu ile
ilgiliydi.[49] Marx, “Dühring’in bu gücün kökenini ve sonuçlarını araştırmaya
çalışmadığını, kapitalizmde emek sömürüsünü açıklamak zorunda kaldığında ise
ilkin tıpkı Proudhon gibi bu sömürüyü vergiler ve fiyat artışları temelinde,
genel bir ifadeyle takdim ettiğini, sonrada onu Marx’ın artı-değer teorisi aracılığıyla
detaylarıyla birlikte açıkladığını” söyledi. Ortaya ise tümüyle mantığa aykırı
bir sonuç çıkıyordu: “Marx’ın teorisinden zerre iz taşımayan, kopya edilmiş,
tümüyle çelişkili iki bakış açısı kalıyor elimizde.”[50]
Ocak
1877 seçimlerinde Almanya Sosyalist İşçi Partisi, yüzde 9’un üzerinde bir oy
aldı. Yarım milyon civarında insan, partiye oy verdi. Fakat bu başarıya rağmen Marx,
partinin mevcut durumunu sıkıntılı görüyordu. Alman doktor Ferdinand Fleckles’e
yazdığı mektupta Marx, sosyolog Albert Schäffle’nin yazdığı Sosyalizmin Özü
(1879) başlıklı broşürün “hayal ürünü, anlaşılması zor bir dille yazılmış,
gelecekte inşa edilecek sosyalist bin yılı “keyfi yerinde küçük burjuvazinin kuracağı
bir krallık” olarak resmeden bir çalışma olduğunu söyleyerek onu alaya
alıyordu.[51] Tam da bu bağlamda, gazeteci Franz Wiede’nin kendisine
yönelttiği, yeni bir dergi çıkartma konusunda önemli bir rol üstlenip
üstlenmeyeceği sorusuna Marx, Engels’e yazdığı mektupta şu yorumu yaptı:
“Bu dönemde gerçekten
bilimsel olan bir sosyalist dergi çıksa çok hoş olurdu. Bu, bize teorik
hususları tartışacağımız, profesörlerdeki ve üniversite okutmanlarındaki
cehaleti ifşa edeceğimiz, bunun yanında, aynı zamanda genel kamuoyunun zihnini
yanlış fikirlerden arındıracağımız bir eleştiri ve karşı-eleştiri yapma fırsatı
sunacaktır.”[52]
Ancak
mektubun sonuna doğru Marx, dergiye katkı sunacak isimlerdeki eksikliklerin tüm
eleştirilerin ana şartı olan acımasızlığa mani olacağını söylüyordu.[53] Marx, aynı
zamanda Zukunft [“Gelecek”] isimli dergiye sert eleştiriler yöneltiyor, “derginin
‘adalet’ gibi ideolojik sloganları materyalist bilginin yerine ikame etme ve
geleceğin toplumunun yapısına dair hayallerini satma çabasını alaya alıyordu.”[54]
Ekim
ayında Marx, Sorge’ye parti içinde yayılmakta olan, kitleler değilse de
liderler arasında epey yaygın olan “yoz ruh” ile ilgili şikâyetini iletti.[55] “Lasalcılarla
yapılan anlaşma sonrasında kifayetsiz başka isimlere tavizler verilmesine neden
olmuştu.” Marx, sosyalizme gerçekten kopuk, idealist bir yön tayin etmek
isteyen, aklı bir karış havada olan, toy üniversitelilerin ve üstün zekalı
lisansüstü öğrencilerinin yapıp ettiklerine vakit ayıracak durumda olmadığını
söylüyordu. Ona göre bu insanlar, Adalet, Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik gibi
tanrılarla yüklü modern mitolojiyi, faaliyet yürütülecekse eğer, ciddi ve
nesnel çalışmayı talep eden materyalist zeminin yerine ikame etmeyi
düşünüyorlardı.[56]
Bu
eleştiriler, esasen kıskançlığın veya rekabetin birer ürünü değildi. Marx,
gazeteci ve parlamenter Wilhelm Blos’a yazdığı mektupta, “popülerliğin zerre
umurunda olmadığını” söylüyor, kendisine “Enternasyonal’de birçok insanın
kendisini halk nezdinde onurlandırmak istediği dönemde kişilik kültüne, kendi
kişiliğine tapılmasına her daim karşı olduğunu, bu tür kendisini onurlandırmaya
dönük çabaların kamusal alanda karşılık bulmasına hiçbir zaman izin
vermediğini, hatta bazen bu yönde adım atanlara kötü sözle karşılık verdiğini”
hatırlatıyordu. Bu, esasen gençlik yıllarında politikaya adım attığı günlerden
beri muhafaza ettiği bir tavırdı. Öyle ki 1847 yılında Komünist Birlik
kurulduğunda Engels’le birlikte bu birliğe “ancak Kurallar Manzumesi’nden otoriteye
yönelik her türden batıl inanç sökülüp atılması kaydıyla dâhil olacaklarını
söylemişti.”[57] Eskiden olduğu gibi mevcut durumda da Marx’ın tek ilgilendiği
konu, yeni kurulan işçi örgütlerindeki antikapitalizmin silikleşmemesini
sağlamak, İngiliz işçi hareketinde görüldüğü üzere, ortayolcu, burjuvazi
yanlısı bir çizgiyi benimsemelerine mani olmaktı.[58]
1870’li
yılların sonlarında önemli bir olay gerçekleşti: Haziran 1878’de anarşist Karl
Nobiling, Alman kayzeri I. Wilhelm’e suikast girişiminde bulundu. Marx’ın bu
olayla ilgili tepkilerini Kovalevski şu şekilde aktarıyor:
“Başarısız suikast
girişiminin haberi Marx’ın kütüphanesindeyken geldi. […] Haberi duyunca Marx,
teröriste küfretti, sonrasında neden küfrettiğini açıkladı: Bu girişim, süreci
hızlandıracak, yani sosyalistler yeni bir baskı dalgası ile yüzleşecekti.”[59]
Tam
da Marx’ın dediği oldu. Bismarck, bu olayı bahane ederek Sosyalizmle Mücadele
Kanunları’nı hazırladı ve bu kanunların Ekim ayı içerisinde mecliste kabul
edilmesini sağladı. O günlerde Marx, Engels’e yazdığı mektupta şu yorumu yaptı:
“Ezelden beri yasa dışı
ilân etme girişimi, hükümet karşıtı hareketleri ‘yasadışı’ ilân etme ve
hükümeti hukuka karşı koruma konusunda başvurulan oldukça tesirli bir araçtır. Hükümet,
‘hukuka uygunluk bizi öldürür’ diye düşünür.”[60]
Eylül
ortasında mecliste kanunlar tartışıldı. Bracke, Marx’a meclis oturumlarının steno
kayıtlarını ve kanun taslağının bir kopyasını gönderdi. Bir İngiliz gazetesine
kanunları eleştiren bir makale yazmayı planlayan[61] Marx, bu amaç
doğrultusunda notlar almaya, konuyla ilgili çalışmalardan alıntılar toplamaya
başladı. Birkaç sayfalık metinde kitlesel Almanya Sosyalist İşçi Partisi ile anarşistler
arasındaki farkı ortaya koydu: ona göre parti, “işçi sınıfının gerçek tarihsel
hareketini meydana getiren güç iken, anarşistler, tarih yapmaya niyet etmiş,
ama yürüdükleri yol çıkmaz sokak olan gençliğin bir hayaleti idi. Bu hayalet,
Fransız sosyalizmine ait fikirlerin üst sınıflara mensup deklase kişiler
nezdinde nasıl karikatürize edilebileceğinin ispatı idi.”[62] Prusya içişleri
bakanı August Eulenburg’un işçilerin güttüğü amaçların şiddeti çağırdığına dair
lafını çürütmek için kaleme aldığı bölümde ise Marx, kendi konumunu net bir
biçimde ortaya koyuyordu:
“Zımnen söylediğimiz
şudur: İşçi sınıfının kurtuluşu ve toplumsal devrim (dönüşüm ana hedefimizdir. Belirli
bir dönemde tarihsel gelişme ancak ilerlemesi toplumsal iktidarı teşkil edenlerce
zorla sekteye uğratılmadıkça ‘barışçıl’ seyredebilir. Örneğin İngiltere veya
ABD’de işçi sınıfı mecliste veya kongrede çoğunluğu hukuki yollardan elde etmek
durumunda kalırsa, bir süre sonra kendi gelişimlerine mani olacak olan bu
kanunlardan ve kurumlardan kurtulurlar. […] Ancak, eski gidişatı yeniden tesis
etme derdinde olanlar direniş ortaya koyacak olurlarsa, ‘barışçıl’ hareket, ‘zora
başvuran’ bir harekete evrilebilir; (Amerikan İç Savaşı’nda ve Fransız Devrimi’nde
olduğu gibi) eğer işçiler zor kullanılarak iktidardan uzaklaştırılacak olursa, ‘hukuk
yanlısı’ güce karşı birer isyancıya dönüşürler.”[63]
Marx’a
göre hükümetin amacı, “hoşlanmadığı ama hukuki yoldan saldıramadığı bir
gelişmeyi zor kullanarak bastırmaktı.” Bu da ister istemez “şiddete dayalı
devrimin başlamasına” neden olmaktaydı. Heinrich Heine’nin (1797-1856) şiirine
atıfta bulunan Marx, devamında “henüz ebediyete dek doğru kalacak olan eski
hikâye”den bahsediyordu.[64]
Eylül
1879’da Sorge’ye gönderdiği mektupta Marx, Alman partisinde ortaya çıkan yeni
eğilimleri tarif etti. Ona göre, yayıncı Karl Höchberg türünden “teoride
olmayan, pratikte salaklıktan başka bir şey yapmayan isimler, (akademik
formüller uyarınca yeniden biçimlendirmek suretiyle) genelde sosyalizmin, özelde
partinin dişlerini sökmeye çalışıyordu.”[65] Bunların amacı, eğitici
materyallerle işçileri aydınlatmak, onları kafa karışıklığının ürünü, yüzeysel
bilgilerle bilinçlendirmek, her şeyin ötesinde partiyi cahillerin gözünde
saygın kılmaya çalışmak”tı. Marx’a göre, bu insanlar “zavallı karşı-devrimci
gevezeler”di.[66] İnce bir mizah anlayışıyla Marx, mektupta şunu söylüyordu: “Bismarck,
Almanya’da belirli isimleri susturmak ve bu türden gevezelere başkalarınca
dinlenme fırsatı sunmak suretiyle kendisine değil, aslında bize iyilik etti.”
Londra’dan
gelen bir Fransız polisine ait raporda “Lassale’ın ölümü ardından Marx’ın Alman
devrimcilerinin tartışılmaz lideri hâline geleceği” yazılıydı. Rapora göre, “Almanya’daki
sosyalist vekiller resmi liderler, alt şubelerin komutanları iken Marx
genelkurmay başkanı”ydı. “Savaş planlarını hazırlayan, uygulama süreçlerini
denetleyen oydu.”[67] Oysa gerçekte Marx’ın partiye dönük eleştirilerini
çoğunlukla kimse umursamıyordu. Londra’da yürüttüğü çalışma üzerinden Marx, “meclisteki
temsilcilerin parlamentarizme çoktan teslim olduklarını” görüyordu.[68]
Yürüttüğü
polemiklerin merkezinde duran diğer bir husus da Almanya Sosyalist İşçi Partisi’nin
çıkarttığı Der Sozialdemokrat [“Sosyal Demokrat”] ismini taşıyan, Eylül
1879’da Zürih’te yayın hayatına başlayan yeni derginin yayın yönetmenliğini
kimin üstleneceği tartışması idi. Gazete için önerilen politik konumu kabule
yanaşmayan Marx ve Engels, (Engels’in kaleme aldığı) bir mektubu Bebel,
Liebknecht ve Bracke’ye göndermek zorunda kaldı. 1879 tarihli bu mektupta Marx
ve Engels, dergi için gerekli olan parayı temin eden Höchberg’in konumunu
benimsemesi konusunda partide oluşan uzlaşma zeminine karşı çıktı. Höchberg,
kısa süre önce yönünü kendisinin tayin ettiği reformist dergi Jahrbuch für
Sozialwissenschaft und Sozialpolitik [“Sosyal Bilimler ve Sosyal Politika
Yıllıkları”] için yazdığı makalede Lasalcı ruha geri dönülmesi çağrısında
bulunuyordu. Onun görüşüne göre, “sadece işçilere değil, tüm dürüst
demokratlara açık olan politik hareketi yaratan Lasalcılardı. İnsanlığı gerçekten
seven tüm insanlar ve bilimin bağımsız temsilcileri onların yolundan
yürümelilerdi.”[69]
Marx’a
göre bunlar, ta Komünist Parti Manifestosu’nun (1848) yazıldığı
günlerden beri karşı çıktığı görüşlerdi. Dolaşıma sokulan mektupta Höchberg’in bir
açıklamasının yol açacağı tehlikeler üzerinde durulmaktaydı:
“Hâsılı, işçi sınıfı kendi
çabalarıyla kendisini özgürleştiremez. Kendisini özgürleştirebilmesi için
sınıfın kendisini işçiler için hayırlı olanı bilecek düzeye erişmek için
gerekli vakti ve imkânı bulan eğitimli ve mülk sahibi burjuvaların ellerine
teslim etmesi gerekmektedir. Küçük burjuvazinin temsiliyeti üzerinde duran bu
görüşe göre, burjuvaziyle ölümüne bir mücadele içine girilmemeli, güçlü bir propaganda
faaliyetiyle burjuvalar kazanılmalıdır.”[70]
“Paris
Komünü’nü savunma kararı bile işçi hareketine iyi niyetli yaklaşan insanları rahatsız
etmiştir” diyen bu kişiye yönelttikleri eleştirinin sonuç bölümünde Marx ve
Engels, Höchberg’in amacının “kapitalist düzeni yıkma hedefini ulaşılamayacak
kadar uzak bir yere savurup atmak ve mevcut politik pratikle bağını sonsuza dek
kesmek” olduğunu söylüyordu. Ona göre, artık “uzlaşmacı olmak, tavizlerde
bulunmak, yardım faaliyetleriyle kalpleri kazanmak kâfiydi. Aynı öneri,
proletarya ve burjuvazi arasında cereyan eden sınıf mücadelesi için de
dillendiriliyordu.”[71] İkilinin bu tür görüşlere katılması mümkün değildi.
Marx’ın
“masa başı sosyalistler güruhu”[72] dediği kesime yönelik ısrarlı itirazı,
kendisini boş boş konuşmakla sınırlayan, öte yandan, alttaki radikal dili hep
gizleyen kişiler için de geçerliydi. Freiheit [“Özgürlük”] dergisinin
çıkışı sonrası Sorge’ye yazdığı mektupta, derginin yayın yönetmenlerini “fazla
devrimci” olmamakla eleştiriyor, “ayrıca devrimci bir içeriğe sahip olmayan
yazılar yazdıklarını, sadece devrimci jargon satmakla yetindiklerini”
söylüyordu.[73] Marx’ın görüşüne göre, bu iki konum da oldukça farklı politik
eğilimlerden kaynaklanıyor olsa da mevcut sistem için bir tehlike yaratmıyor,
nihayetinde onun hayatta kalmasını sağlıyordu.
Marx’ın
sosyalizme dair fikri, Alman Sosyal Demokrat Partisi içinde açığa çıkan,
sonrasında, İkinci Enternasyonal’in kuruluşu ardından partiye hâkim olan devlet
sosyalizmi ve reformizm anlayışının sosyalizme dair fikrinden çok farklıydı.
Bugün
Marx’ın fikirleri yeniden can buluyor. Bu canlanmanın etkili olmasını
istiyorsak, Marx’ın yazıları, sadece kapitalizmin nasıl işlediğini değil, ayrıca
bugüne dek sosyalist deneyimlerin yaptığı yanlışı anlamak için de incelenmeli. Bugün
sadece Marx’ın yüz elli yıl önce yazdıklarına sırtımızı yaslamakla yetinemeyiz.
Onun analizlerinin içeriğini ve onlardaki netliği çöpe atamayız. Kapitalizmin karşısına
çıkartılacak alternatif toplum konusunda önerdiği yeni düşünme tarzı için
başvurduğu eleştirel silâhları elimize almak zorundayız.
Marcello Musto
2019
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Bu dönemde Alman partisinin 5.000 civarı üyesi bulunmaktadır.
[2]
“Karl Marx to Johann Baptist von Schweitzer”, 13 Şubat 1865, aktaran: Karl
Marx, “Marx to Engels, 18 Şubat 1865,” MECW (New York: International
Publishers, 1987), Cilt 42: s. 96.
[3]
Karl Marx, “Marx to Engels, 18 February 1865,” MECW (New York:
International Publishers, 1987), 42: s. 97.
[4]
Karl Marx, “Resolutions of the Geneva Congress (1866),” Workers Unite! The
International after 150 Years içinde, Yayına Hz.: Marcello Musto (Londra:
Bloomsbury, 2014), s. 86.
[5]
Karl Marx, “Marx to Engels, 19 September 1868,” MECW (New York:
International Publishers, 1988), 43: s. 105.
[6]
Karl Marx, “Marx to Engels, 26 September 1868,” a.g.e., 115. Her ne
kadar Marx, Hamburg kongresine kendisini çağıran davetiyeyi geri çevirse de bu
kongreyle birlikte bazı şeylerin geliştiğini teslim etti. Engels’e sunduğu
açıklamasında şunu söylüyordu: “Her türden ciddi işçi hareketi için gerekli
çıkış noktaları olarak tam politik özgürlük, işgününün düzenlenmesi ve işçi
sınıfının uluslararası işbirliği ile ilgili ajitasyon çalışması, kongreye
sunulan programlarında ele alınmış. […] Kendilerini Lassalle’ın programını terk
ettikleri için tebrik ettim.” Karl Marx, “Marx to Friedrich Engels, 26 August
1868,” a.g.e., s. 89–90.
[7]
Karl Marx, “Marx to Johann Baptist von Schweitzer, 13 October 1868,” a.g.e.,
133–5. Asıl mektup kayıp, neyse ki Marx mektubun taslak hâlini muhafaza etmiş.
[8]
Ayrıca bkz.: Marcello Musto, Another Marx: Early Writings to the
International (Londra: Bloomsbury, 2018), bilhassa 7, 8 ve 9. bölümler.
[9]
Karl Marx, “Marx to Engels, 10 August 1869,” MECW (New York:
International Publishers, 1988), 43: s. 343.
[10]
Bkz.: Yayına Hz.: Jacques Freymond, Études et documents sur la Première
Internationale en Suisse (Geneva: Droz, 1964), s. x.
[11]
Bkz.: Marcello Musto, “Introduction,” Workers Unite! içinde, bilhassa,
s. 42–51.
[12]
Frederick Engels, “Engels to August Bebel, 18–28 March 1875,” MECW (New
York: International Publishers, 1991), s. 60.
[13]
A.g.e., s. 66.
[14]
A.g.e., s. 64.
[15]
Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 5 May 1875,” MECW (New York:
International Publishers, 1991), s. 70.
[16]
A.g.e.
[17]
Karl Marx, Critique of the Gotha Programme, MECW (New York:
International Publishers, 1989), 24, s. 84.
[18]
A.g.e.
[19]
A.g.e., s. 92.
[20]
A.g.e., s. 93.
[21]
A.g.e., s. 94.
[22]
A.g.e., s. 93.
[23]
Bkz.: Karl Marx, “Contribution to the Critique of Hegel’s Philosophy of Law,” MECW
(New York: International Publishers, 1975), s. 3: Burada Marx “devlet-sivil
toplum karşıtlığı konusunda devletin sivil toplum içinde değil dışında
durduğunu” söylüyor. (A.g.e., s. 49). “Demokraside özel bir olgu olarak
devlet sadece özeldir. Fransızlar bunu gerçek demokraside devlet yok olur
şeklinde yorumladılar. Bu tespit, politik devlet tüm insanlar için varolan bir
şey olarak görülmediği sürece doğrudur.” (A.g.e., s. 30).
[24]
Marx, Critique of the Gotha Programme, s. 94.
[25]
1877’de suların sakinleştiği dönemde, Engels Liebknecht’e yazdığı mektupta
tartışmaya geri döndü: “Partideki ahlaki ve fikri gerilemenin tarihi, birlik
sürecine dek uzanıyor, bu gerileme, ancak gerekli dikkat ve akıllılık ortaya
konmadığı için göz ardı edildi.” (Frederick Engels “Engels to Wilhelm
Liebknecht, 31 July 1877,” MECW (New York: International Publishers,
1991), s. 45, 257). Yıllar sonra Liebknecht, Marx’a şu olguyu anımsattı: “hem
yurtiçinde hem de yurtdışında gidişatın koşullarını inceleme imkânı bulamayan
Marx bu türden tavizlerle ilgili tek bir şey bile işitmedi.” Liebknecht’in
iddiasına göre, “bu açıdan ben yanlış bir hesap yapmış değilim. Oluşan sonuçlar
ve elde edilen başarılar bunun kanıtı.” David McLellan, Karl Marx:
Interviews and Recollections içinde (New York: Barnes & Noble, 1981), s.
48.
[26]
Gotha’da onaylanan programın basılması sonrası Engels “burjuva basınında tek
bir eleştirel yazının çıkmadığını” söyledi. “Böyle bir yazı çıksaydı, orada
çelişkilerin ve ekonomiye dair komik hataların partide alay edilecek yönleri
ifşa ettiği söylenirdi. Bunun yerine burjuva gazetelerindeki ahmaklar bu
programı gayet ciddiye aldılar, orada olmayanları gördüler ve onu komünizm
üzerinden yorumladılar.” Devamında Engels, “işçilerin aynı şeyi yaptığını,
Marx’la birlikte kamuoyu önünde programdan kopmasına neden olduğunu” söyledi
(Frederick Engels, “Engels to August Bebel, 12 October 1875,” MECW (New
York: International Publishers, 1991), 45: s. 98). Marx’ın Gotha Programı
Eleştirisi çalışması, kendi belirlediği ilkelere yakınlaşan Erfurt
programının benimsendiği 1891 yılında basılabildi. Bkz.: Boris Nicolaevsky ve
Otto Maenchen Helfen, Karl Marx— Man and Fighter (Londra: Methuen, 1936),
s. 376. Kitapta ifade edildiğine göre, “Marx’ın kaçınılmaz bir gelişme olarak
gördüğü ayrışma gerçekleşti. Parti birliğini korudu. 1891’de Erfurt’ta her
yönüyle Marksist olan programı benimsedi.”
[27]
Johann Most, Kapital und Arbeit: Ein Populärer Auszug aus “Das Kapital” von
Karl Marx (Chemnitz: G. Rübner, n.d. [1873]). İkinci baskı 1876’da çıktı.
[28]
Karl Marx, “Mehrwertrate und Pro!trate mathematisch behandelt,” MEGA2
(Berlin: Dietz, 2003), II/14: s. 19–150.
[29]
12 Şubat 1870’te Engels’e yazdığı mektupta Marx, Flerovski’nin kitabının Rusya’daki
mevcut koşulların artık tolere edilecek düzeyi aştığını, serflerin kurtuluşunun
dağılma sürecini hızlandıracağını, o korkulan toplumsal devrimin kapıda
olduğunu” söylüyordu. Karl Marx, “Marx to Engels, 12 February 1870,” MECW
(New York: International Publishers, 1988), 43: s. 429–30.
[30]
Son İngilizce baskısı için bkz.: Prosper Olivier Lissagaray, History of the
Paris Commune of 1871 (St. Petersburg, FL: Red and Black Publishers, 2007).
[31]
Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 23 September 1876,” MECW (New York:
International Publishers, 1991), 45: s. 149. İngilizce çevirisini o dönemde babasının
isteğine karşı çıkarak duygusal açıdan Fransız devrimciye bağlanmış olan
Eleanor yaptı.
[32]
Jenny Marx, “Jenny Marx to Friedrich Adolph Sorge, 20 or 21 January 1877,” a.g.e.,
45: s. 447. Burada isminden bahsedilen kişilerden biri de “Bulgaristan’ın
Korkuları ve Doğu Sorunu” (Londra: William Ridgway, 1876) isimli broşürün
yazarı, İngiltere’nin liberal başbakanı William Gladstone’du. O da “tüm özgür
insanlar gibi Rusları “medenileştirici güç” olarak görüyordu (A.g.e.).
[33]
Bkz.: Maximilien Rubel, Bibliographie des oeuvres de Karl Marx (Paris:
Rivière, 1956), s. 193. Ayrıca burada makale olarak yayımlanan, Liebknecht’e 4
ve 11 Şubat 1878’de gönderdiği iki mektup üzerinde duruluyor. Sosyal demokrat
lider, bu mektupları sonrasında Zur orientalischen Frage oder Soll Europa
kosakisch werden? (“Doğu Sorunu Üzerine veya Avrupa Kazak Olmalı mı?”
Leipzig: Commissions, 1878) isimli broşürünün ikinci baskısına ekledi.
[34]
Karl Marx, “Marx to Engels, 7 March 1877,” MECW (New York: International
Publishers, 1991), 45: s. 209.
[35]
Karl Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 27 September 1877,” a.g.e.,
s. 277–8.
[36]
Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 21 April 1877,” a.g.e., s. 223.
[37]
Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 27 September 1877,” s. 278.
[38]
Frederick Engels, “Letter to Enrico Bignami on the General Elections of 1877,
12 January 1878,” Marx ve Engels, Lettere 1874–1879 içinde (Milano:
Lotta Comunista, 2006), s. 247. Bu mektup kayboldu, bilgimiz dâhilinde olan
bölümleri 22 Ocak 1878’de La Plebe’de yayımlanan, Bignami’ye ait makalede yer
alan bölümler.
[39]
Karl Marx, “Marx to Wilhelm Liebknecht, 4 February 1878,” MECW (New
York: International Publishers, 1991), 45: s. 296.
[40]
Karl Marx, “Marx to Thomas Allsop, 4 February 1878,” a.g.e., s. 299.
[41]
Karl Marx, “Marx to Engels, 24 September 1878,” a.g.e., s. 332.
[42]
Karl Marx, “Mr. George Howell’s History of the International Working-Men’s
Association,” MEGA2 (Berlin: Dietz, 1985), I/25: s. 157.
[43]
Karl Marx, “Marx to Engels, 25 July 1877,” MECW (New York: International
Publishers, 1991), 45: s. 251.
[44]
Karl Marx, “Marx to Wilhelm Liebknecht, 11 February 1878,” a.g.e., s. 299.
[45]
Frederick Engels, “Engels to Eduard Bernstein, 17 June 1879,” a.g.e., s.
361.
[46]
Karl Marx, “Marx to Engels, 25 May 1876,” a.g.e., s. 119.
[47]
Bu metnin önemi konusunda bkz.: Karl Kautsky, “Einleitung,” Friedrich
Engels’ Briefwechsel mit Karl Kautsky içinde, Yayına Hz.: Benedikt Kautsky
(Viyana: Danubia, 1955), s. 4. Burada Alman partisinin teorisyeni, sosyalizm
anlayışını en çok da bu kitabın geliştirdiğini söylüyor. H. J. Steinberg’in Sozialismus
und Deutsche Sozialdemokratie [“Sosyalizm ve Alman Sosyal Demokrasisi”]
eserinde dediğine göre, “1879’da Anti-Dühring’i okuyan Bernstein,
1880’de onu okuyan Kautsky bu kitabı okuyarak ‘Marksist’ oldular. (Hannover:
Verlag für Literature und Zeitgeschehen, 1967), s. 23.
[48]Frederick
Engels, Anti-Dühring, MECW (New York: International Publishers,
1987), 25: s. 242.
[49]
A.g.e.
[50]
A.g.e.
[51]
Karl Marx, “Marx to Ferdinand Fleckles, 21 January 1877,” MECW (New
York: International Publishers, 1991), 45: s. 190. Birkaç yıl sonra Karl
Kautsky’ye yazdığı mektupta Engels, Alman iktisatçı Albert Schäffe’nin ve diğer
“masa başı sosyalistleri”nin [Kathedersozialisten] dillendirdikleri
yanlışlıkları ve yanlış anlamaları Marx’ın eserleri üzerinden aktardı: “Kanaatimce
onca kalın kalın kitapta bizzat Schäffe’nin tek başına bir araya getirdiği ipe
sapa gelmez laf yığınını çürütmek vakit kaybından başka bir şey değil. Bu tür
adamların tırnak içine aldıkları, Kapital’den yapılmış tüm yalan yanlış
alıntıları düzeltmek için oturup kitap yazmak gerekir.” Sonuç bölümünde ise
Engels şunu söylüyordu: “Sordukları soruların cevaplanmasını istemezden önce
oturup okumayı ve fikirleri kopyalamayı öğrenmeliler.” Frederick Engels,
“Engels to Karl Kautsky, 1 February 1881,” MECW (New York: International
Publishers, 1992), 46: s. 56.
[52]
Karl Marx, “Marx to Friedrich Engels, 18 July 1877,” MECW (New York:
International Publishers, 1991), 45: s. 242.
[53]
A.g.e. Engels bu konuda Marx’la aynı fikirdeydi. Zoolog Oscar Schmidt’e
yazdığı mektupta dile getirdiği biçimiyle, “Acımasız eleştiri tek başına bilimi
özgürleştirecek bir adımdır, tüm bilim insanları acımasız eleştiriyi
kendilerine yöneldiği durumlarda bile baş tacı edebilmelidir.” Frederick
Engels, “Engels to Oscar Schmidt, 19 July 1878,” a.g.e., s. 314.
[54]
Karl Marx, “Marx to Wilhelm Bracke, 23 October 1877,” a.g.e., s. 285.
[55]
Karl Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 19 October 1877,” a.g.e., s.
283. Steinberg o dönemde Alman partisindeki eylemciler arasında varolan teorik
eklektizmi ispatlayan örnekler sunuyor. “Liderlerin ve üyelerin büyük bir
çoğunluğunda varolan sosyalizm anlayışı farklı unsurlardan oluşan ‘ortalama bir
sosyalizm’ olarak tarif edilebilir. Marx ve Engels, partideki kusurların,
teorik cehaletin ve güvensiz hâlin 1875’te verilen tavizin yol açtığı olumsuz
bir sonuç olduğunu düşünüyordu. İkilinin bu tavizle ilgili değerlendirmesi,
Genel Alman İşçileri Derneği’nin üyeleriyle ilgili ikazlarının bir parçasıydı.”
Steinberg, Sozialismus und Deutsche Sozialdemokratie, s. 19.
[56]
Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 19 October 1877,” s. 283.
[57]
Karl Marx, “Marx to Wilhelm Blos, 10 November 1877,” a.g.e., s. 288.
[58]
İki yıl sonra Engels Bebel’e yazdığı mektupta benzer şeyleri dile getiriyordu:
“Senin de bildiğin üzere Marx ve ben, partiyi varolduğu süre boyunca ülke
dışında hasımlarına karşı savunduk, bunun karşılığında partiden tek bir şey
istemedik, sadece partinin kendisine yalan söylememesini istedik.” Diplomatik
dile başvuran Engels, Almanya’daki yoldaşları Marx’la birlikte yaptıkları
eleştiriden hoşlanmasalar bile, onların bu eleştirilerin ülke içerisindeki
koşullar ve mücadelenin ayrıntıları yüzünden kafası karışmamış olan ikilinin
yurtdışındaki varlığını partinin avantajına bir şey olarak görmelerini
sağlamaya çalıştı ve onların modern proleter hareket için geçerli teorik
ilkelerle yapılanları söylenenlerle kıyaslamalarını istedi.” Frederick Engels,
“Engels to August Bebel, 14 November 1879,” a.g.e., s. 420–1.
[59]
McLellan, Karl Marx—Interviews and Recollections, s. 131.
[60]
Karl Marx, “Marx to Engels, 17 September 1877,” MECW (New York:
International Publishers, 1991), 45: s. 322. Marx, Fransızcasını kullandığı
“hukuka uygunluk bizi öldürür” ifadesini Louis Bonapart döneminde 1848-1849’da
kısa süre başbakanlık yapan Odilon Barrot’tan almıştı. Barrot, Ocak 1849’da
Kurucu Meclis’te yaptığı konuşmada “müfrit” politik güçlerin yasa dışı ilân
edilmesini savunuyordu.
[61]
Marx, “Marx to Engels, 24 September 1878,” s. 332.
[62]
Karl Marx, “The Parliamentary Debate on the Anti-Socialist Laws (Outline of an
Article),” MECW (New York: International Publishers, 1989), 24: s. 247.
[63]
A.g.e., s. 248.
[64]
A.g.e., s. 249.
[65]
Karl Marx, “Marx to Friedrich Adolph Sorge, 19 September 1879,” a.g.e., s.
413.
[66]
A.g.e.
[67]
Enzensberger, Gespräche mit Marx und Engels, s. 490.
[68]
Marx, “Marx to F. Sorge, 19 September 1879,” s. 413.
[69]
Karl Marx ve Frederick Engels, “Marx and Engels to August Bebel, Wilhelm
Liebknecht and Wilhelm Bracke (“Circular Letter”), 17–18 September 1879,” MECW
(New York: International Publishers, 1991), 45: s. 402.
[70]
A.g.e., s. 403.
[71]
A.g.e., s. 406.
[72]
Marx, “Marx to Sorge, 19 September 1879,” s. 412.
[73]
A.g.e., 411. Bkz.: Frederick Engels to Johann Philipp Becker, 10 April
1880,” MECW (New York: International Publishers, 1992), 46: s. 7: “Freiheit,
öyle ya da böyle, dünyadaki en devrimci gazete olmak istiyor, ama bunu her bir
satırda ‘devrim’ kelimesini tekrarlayarak başaramaz.”
0 Yorum:
Yorum Gönder