Filistin’den İspanya İç Savaşı’na:
Arapların Tarihine Dair Yeni Bir Okuma Öneren Bir Belgesel
“Ben
bir Arap gönüllüyüm. Özgürlüğü savunmak için Madrid’de kurulan cepheye geldim,
Şam’ı savunmak için Guadalajara’ya, Kudüs’ü savunmak için Kordoba’ya, Bağdat’ı
savunmak için Toledo’ya, Kahire’yi savunmak için Kadiz’e, Titvan için Burgos’a
geldim.”
Necati Sıtkı’nın kızı okuyor bu satırları. Necati
Sıtkı, eski Filistin Komünist Partisi genel sekreteri. Arapça kaleme alınmış
olan babasının hatıratı, bizlere onun bir gönüllü olarak İspanya İç Savaşı’nda
(1936-1939) yer aldığından bahsediyor. Sıtkı, General Francisco Franco’ya ve
faşist güçlerine karşı Cumhuriyetçilerin safında savaşmak için Irak, Fas,
Lübnan, Filistin, Mısır ve Cezayir’den gelen binlerce uluslararası gönüllüden
biri.
Yazının başında geçen cümleler, Çok Uzaklardan
Geliyorsun isimli belgesel filmin fragmanında geçiyor. Filmin yönetmeni,
Mısırlı Emel Ramsis. Çektiği filmler arasında Yalnızca Düşler (2005), Hayat
(2008), Yasak (2011) ve Kelebeğin İzi (2014) gibi filmler var.
Çok Uzaklardan Geliyorsun, Sıtkı’nın hikâyesi üzerinden pek bilinmeyen bir
tarihe ışık tutuyor. Sıtkı, sosyal adalet ve demokrasi için mücadelenin
evrenselliğine inanan diğer Arap yoldaşları ile birlikte İspanya İç Savaşı’na
katılıyor. İtalyan yoldaşları ile mücadeledeki yerini alıyor. Savaş süresince
bu Arap gönüllülerin bir kısmı ölüyor. Diğerleri ortadan kayboluyor, bazıları
da savaş sonrasında ülkelerine geri dönüyorlar.
Yapımcılığını Necati Sönmez’in üstlendiği, Beyrut’ta
bulunan Screen Institute tarafından desteklenen film tamamlandı. Filmi kısa
sürede tamamlama gayreti dâhilinde Ramsis Indiegogo üzerinden bir kampanya
başlattı. Böylelikle filmin bütçesinde eksik kalan kısmın tamamlanması ve
2016’da post-prodüksiyon aşamasına geçilmesi umuluyor.
Bir Hikâye Bulmak
2004’te Madrid’de sinema okurken Ramsis, İspanya İç
Savaşı’na katılan Araplara dair “Arap Davasıyla Dayanışma Komitesi”ne ait
İspanyolca bir dergide bir makaleye rast geliyor.
Ramsis’in ifadesiyle,
“Bu
büyük bir keşifti, zira İspanyollar bile İspanya İç Savaşı’nda savaşmak için
Arapların gönüllü olduğunu bilmiyorlardı”.
Esasında Arapların savaşa uluslararası gönüllüler
olarak katılımı örtbas edilmiş bir gerçeklik. Arapların bu savaştaki rolleri
ile ilgili bilgilerimiz, Cumhuriyetçilere Karşı Franco güçleri safında savaşmak
için (o dönem İspanya’nın sömürgesi olan) Fas’tan İspanya’ya getirilen Faslı
askerlerle sınırlı.
Açığa çıkartılması gereken bir hikâye olduğu umuduyla
Ramsis, bu dergideki makalenin yazarının peşine düşüyor. İsmi Salvador
Bufaroll’dur. Yazar, Ramsis’e Arapların iç savaşa katıldığı gerçeğini
Moskova’da araştırma yaparken keşfettiğini söylüyor.
Ramsis yazarla tanışmasını şu şekilde anlatıyor:
“Araştırması
esnasında bulduğu isimlere mektuplar gönderdiğinden, cevap bekleyip
durduğundan, bu sayede söz konusu isimlerin gerçek karakterler olup olmadığını
kontrol ettiğinden bahsetti. Ben de ona konuyu araştırmak istediğimi söyledim,
o da elindeki tüm belgeleri bana verdi.”
2004’te Bufaroll’a tanışıyor. 2007’ye dek konuya dair
tarih araştırmaları içine dalıyor. Bu konuda Granada’daki Fundación
Euroárabe’ın (Avrupa Arapları Vakfı) büyük desteğini görüyor. Vakıf, Ramsis’e
araştırma yapacağı bir yer ayarlıyor.
Bu üç yıllık süre zarfında Ramsis, “İspanya İç Savaşı
ile ilgili birçok çalışmayı okur, ilgili tarihsel momente dair bilgi sahibi
olan başka insanlarla tanışıyor.” Savaşla bağlantılı bir Arap aile bulmaya
gayret ediyor. Sosyal adalet ve politik özgürlükle ilgili arzularını o aileye
dair portre içerisine yerleştirmeye çalışıyor.
“İspanya
İç Savaşı ile ilgili bir belgesel çekmekle belgeseli üzerine kuracağınız özel
bir insan hikâyesi bulmak arasında belirli bir fark vardır. Bu sebeple elde
kimi tarihsel bilgiler mevcut ise de ben bu savaş esnasında yaşamış Arapları
bulmaya ve onlarla ilgili bir şeyler kaleme almaya çalıştım.”
2007’de Madrid’de iken Ramsis, Necati Sıtkı’nın
hatıratının İspanyolca çevirisine denk geldiğinde o aradığı hikâyeyi de bulmuş
olur. 1936’da İspanya’ya gelen Filistinli komünist Necati Sıtkı, Franco’ya
karşı gönüllü olarak savaşmış bir isimdir. Profesör Nieves Paradela tarafından
tercüme edilen kitapta Sıtkı, kırk yıllık sessizliğin ardından, savaştaki
gönüllü faaliyetlerinden bahsetmektedir.
Ramsis, derhal Paradela ile temas kurar. Paradela,
Sıtkı’nın iki kızından biriyle temas hâlinde olduğunu söyler. Böylelikle
Ramsis, Sıtkı’nın aile üyelerinden bir kısmının hâlen hayatta olduğunu, onlarla
temas kurabileceğini öğrenir. Bu, iç savaşa katılan Arap erkeklerin aileleri
için pek geçerli olmayan bir imkândır.
Kısa bir süre sonra Ramsis, Sıtkı’nın küçük kızı ile
tanışmak için Yunanistan’a gider. Orada Sıtkı ailesinin tüm hikâyesini öğrenir.
2015’te Ramsis, Moskova’ya giderek orada Sıtkı’nın büyük kızı Devlet ile
tanışır.
“Sıtkı’nın
Devlet’i nasıl kaybettiğini biliyorum. Devlet, İspanya İç Savaşı başlamazdan üç
yıl önce dünyaya gelmiş. Kızı yirmi beş yıl boyunca Moskova’da yaşamış.
Ailesinden ayrı kalmış. Ancak onlarca yıl sonra tüm aile Beyrut’ta bir araya
gelebilmiş.”
Sıtkı ailesi, İspanya İç Savaşı, 1948 Nekbe, Lübnan İç
Savaşı, II. Dünya Savaşı gibi modern tarihin önemli momentlerine tanıklık eder.
Devlet, II. Dünya Savaşı esnasında Rusya’dadır. Ramsis’e göre tek başına
Devlet’in hikâyesi bile bu ailenin bölgemizin tüm tarihini kapsadığının bir
delili gibidir.
Özcü Arap Okumalarını Yeniden Aşmak
Ama Arapları Avrupa’nın demokrasi mücadelesinde yer
aldığını göstermek suretiyle Çok Uzaklardan Geliyorsun isimli bu film de
mevcut tarihyazımına dair tartışmayı dışavurmakta ve aynı zamanda yirminci
yüzyılın politik Araplarının toplumsal mücadelenin evrenselliğine nasıl
inandıklarını göstermektedir.
“İspanya
İç Savaşı, bir yandan faşizmle demokrasi arasındaki açık mücadeleyi ortaya
koymaktadır. Faşizm-demokrasi ikiliğini modern tarihte bu savaş kadar
çırılçıplak sergileyen, dışavuran başka bir savaş yoktur.”
Kahire Uluslararası Kadın Filmleri Festivali direktörü
ve kurucusu olan Ramsis bu cümleleri kuruyor ve sözlerine şu şekilde devam
ediyor:
“Kaderlerinin
ortak olduğuna inanan, mücadeleyi sınırları ve milliyetleri aşan bir üslup
dairesinde ele alan binlerce uluslararası gönüllü İspanya’ya gitti. Onlar,
demokrasi mücadelesi İspanya’da muzaffer olduğu vakit bu mücadelenin tüm diğer
Avrupa ülkelerinde de benzer kazanımların elde edilmesini sağlayacağına
inanıyorlardı.”
Anlatılan hikâye, Arapların politik açıdan faal
olamayan, mücadele içerisine giremeyen varlıklar olduğunu söyleyen, uzun
süredir dillendirilen klişeye bir reddiye sunuyor.
Ramsis’in tespitiyle,
“Arapların
İspanya İç Savaşı’na katıldığı gerçeği, Araplar olarak bizlerin Avrupa’nın
modern tarihinde ortaya çıkan önemli politik hareketlerde hayatî bir rol
oynadığımızı, bu rolün aynı zamanda otuzlar ve kırklar boyunca yürüttüğümüz
politik faaliyetin bir dışavurumu olduğunu göstermektedir. Bu politik faaliyet
dâhilinde belirli meselelerle ilgilenmiş, sömürgecilik karşıtı mücadele
içerisine girmişiz, üstelik bu mücadele sosyal adalet ve demokrasiyi savunan
birçok solcu parti ve hareketi içermiş.
Örneğin
Cumhuriyetçilerin safında savaşmak için İspanya’ya gitmesine karşın Necati
Sıtkı, Cumhuriyetçilerin mücadelesinin önemli bir unsurdan mahrum olduğunu
düşünüyor, zira bu hareket, Fas’ın sömürge olmaktan çıkartılması gerekliliğini
sosyal adalet mücadelesinin nihai başarısına doğru atılması gereken bir adım
olarak görmüyor.”
Sıtkı ve yoldaşları ise politik bilinçleriyle sömürge
olmaktan çıkma çabalarıyla Avrupa’da faşizmin ezilmesi mücadelesi arasındaki
ilişkiyi görüyorlar. Bu aşamada Araplarda bugün varolan Sünni-Şii ayrışması
veya mezhepçilikle ilgili yaklaşımlara itiraz ediyorlar ve Arap dünyasının
“diğer ülkelerdeki sosyal adaleti ve demokrasiyi savunan güçlü politik partiler
ve hareketlere asla ev sahipliği yapmadığına dair yanlış kavrayışı bir kez daha
aşıyorlar.”
Bunun dışında film, sınırların mültecilere karşı birer
duvara dönüştüğü bugünün aksine, otuzlarda ve kırklarda nasıl dayanışmaya ait
bir sembol hâline geldiğini ortaya koyuyor.
Ramsis’in ifadesiyle,
“İspanya’da
Araplara Nazizmden kaçan Almanlar, Mussolini’den kaçan İtalyanlar katılmışlar.
Her iki grup da İspanya İç Savaşı’nı politik mücadelelerinin ayrılmaz bir
parçası olarak görmüş.
Oysa
bugün sınırların Doğu’ya bakan yüzü açık, Batı’ya bakan yüz ise kapalı.
Mülteciler veya yasadışı göçmenler Avrupa sınırlarında hiç istenmiyorlar.”
Ramsis’e göre,
“örneğin
Suriyeli mülteciler sorunu Türkiye, Lübnan ve diğer ülkelerde mülteciler için
nasıl kota konulacağına dair endişelerle birlikte hızla politikleşti.
Mültecilik, dilencilik gibi bir şey olarak görülüyor. Bu çelişkiyi içeren
tarihsel bağlamı, kimi Batılı ülkelerin günümüzde yaşanan mülteci akınlarına
sebep olan bu savaşların başlatılmasında nasıl roller oynadıklarını kimse
incelemek istemiyor.”
2004’te başlayan çalışmasıyla film projesi, belirli
kişilerin gayretleri sonucu tamamlanmak üzere. Bu kişilerden biri Ramsis,
diğeri de kocası. Ama Ramsis’in ifadesiyle, “hiçbir filmin sinema perdesine bu
türden bireysel gayretlerle taşınabilmesi mümkün değil.”
Ramsis, prodüksiyon için bağış almak istemiş. Beyrut
Sinema Enstitüsü’nden destek almış. Ama hâlâ başka bağışlar ve yardımlar almak
için uğraşıyor.
“Mesele,
bugünkü sinema piyasasının hâkim görüş ve yaklaşımları tercih ediyor olması.
Filmler, Araplara dair klişelere oynamak, onları mülteci veya terörist olarak
göstermek zorunda. Arapların farklı bir yoldan sergilenmesi için hiçbir alan
tanımıyorlar. Çok Uzaklardan Geliyorsun isimli bu film, Arapların bu
şekilde mağdur göstermekle hiç ilgilenmiyor, bu sebeple sinema fonları aktaran
çevreler için bu yaklaşım yetersiz kabul ediliyor.”
Filmin çekimleri hâlen Lübnan, Moskova ve İspanya’da
devam ediyor. Film ekibi kısa süre önce Indiegogo üzerinden bir
kampanya başlattı. Ramsis’in ifadesiyle “bu kampanya, mevcut film piyasasına ve
onun hâkim sinema anlayışı konusunda gösterdiği takıntılı yaklaşıma karşı
açtığımız savaşın bir dışavurumu.”
“Kampanyamıza
katkı sunan insanlar, bu savaşı sürdürmemiz konusunda bize katkı sunmuş
oluyorlar. Bu savaş kolektif hafızamızın ve tarihimizle ilgili olarak cereyan
eden daha büyük bir savaşın parçası.”
Nurhan Tevfik
4
Şubat 2016
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder