18 Aralık 2008

,

Semir Kuntar: Özgürlük Eylemcisi

22 Nisan 1979 sabahının ilk saatlerinde dört Filistin gerillası, Filistin'in kuzeyinde, 1948’den önce işgal edilen topraklarda bulunan Nehariye kasabasında, Jabonitski Caddesi’ndeki 61 numaralı binaya girerler. Lübnanlı bir Dürzî olan gerillanın ismi Semir Kuntar’dır ve eylemi gerçekleştiren hücrenin komutanıdır. Semir, henüz 17 yaşındadır.

Gerillalar, FKÖ şemsiyesi altında toplanmış olan devrimci gruplardan birine, Filistin Kurtuluş Cephesi’ne üyedirler. Her iki örgütün de karargâhı o günlerde Beyrut’tadır. Eylem öncesi gerillalar motorlu bir şişme bot ile Lübnan’ın Tyre kasabasından yola çıkıp, bir gecelik yolculuğun ardından Nehariye’ye ulaşırlar. Bu eylemi takip eden gün Beyrut’ta düzenlenen bir konferansta Filistin Kurtuluş Cephesi lideri Muhammed Zeydan (diğer ismiyle Ebu Abbas) söz konusu eylemle FKÖ’nün İsrail içlerine girebildiğini göstermek ve İsrail hapishanelerinde tutulan tutsaklarla takas yolunu açmak istediğini söyler.

Başlangıçta İsrail polis devriyesiyle çatışılır. Bir polis aracı imha edilir. Sonrasında hedefteki binaya girilir ve el bombaları atılır. Hedefteki kişi rehin alınır, ancak Danny Haran isimli rehine küçük kızını da yanına almakta ısrar eder. Karşı çıkılır, ancak ısrar sonucu dört yaşındaki kız çocuğu da alınıp sahile gidilir. Sahildeyken İsrail askerleri yaylım ateşine başlarlar. Sabaha kadar çatışılır. Çatışma sırasında Haran ve kızı, ayrıca bir gerilla, İsrail güçlerinin ateşi sonucu ölür. Verdiği ifadede Semir olayı şu şekilde nakleder:

“D. Haran ve kızı ile sahilde bir arada olduğumuz sırada İsrail güçleri bize ateş açtı. […] Devriyelerden birini elimdeki Kalaşnikof ile vurdum; o gitti. Botun da vurulduğunu gördüğümde karadan kaçmaya ve bize yöneltilen ateşten kurtulmaya çalıştım. Ordu bize saldırdı. Onlara ateşi kesmelerini söyledim, zira bizim amacımız, rehineleri alıp Lübnan’a gitmekti. Fakat megafonum yoktu. Beş kurşunla vuruldum. Sonrasında Haran ayağa kalkıp ordu güçlerine ateşi kesmeleri için bağırdı. O askerlerin açtığı ateş sonucu vuruldu. Bana değen beş kurşun yüzünden çok kan kaybettim ve bayıldım. Ertesi günün sabahı uyanıp askerin eline geçtiğimi anlayana dek ne olup bittiğini bilmiyorum. Kızın canına kıyan ben değilim, onun nasıl öldüğünü bilmiyorum.”

Dört yaşındaki kızın katili olarak lanse edilen Kuntar suçlu bulunur ve yoldaşı Ahmet Esat Abras ile birlikte beş ayrı müebbet, ek olarak 47 yıla mahkûm olur. Hadarim Hapishanesi’ndeki tutsaklığı esnasında İsrailli Arap bir kadınla evlenip bir sonra ondan boşanan Kuntar, siyaset bilimi üzerine İsrail Açık Üniversitesi’nden diploma alır.

Filistin Kurtuluş Cephesi, 1985’te lüks yolcu gemisi Akilo Lora’yı Akdeniz açıklarında kaçırır ve rehineler karşılığında İsrail hapishanelerinde tutsak olan diğer elli Filistinli ve Lübnanlı tutsakla birlikte Kuntar’ın serbest bırakılmasını talep eder. Eylem başarısız olur, ancak eylemciler İsrail’in elinden kurtulurlar. 2000’de İsrail, Hizbullah’a dört yüz tutsağı serbest bırakmayı teklif eder, ancak Hizbullah isimler arasında Kuntar’ın olmaması sebebiyle bu teklifi reddeder.

12 Temmuz 2006’da Hizbullah, Lübnan sınırında İsrail askerlerini pusuya düşürür, askerlerden üçü öldürülür, ikisi esir düşer (çavuş Ehud Goldwasser ve üstçavuş Eldad Regev). Hizbullah’ın amacı, Kuntar’ı ve diğer Lübnanlı, Filistinli tutsakları kurtarmaktır. Bu eylem sonrası İsrail G. Lübnan’ı işgal eder. 34 gün süren savaş sonrası İsrail, tüm dünyanın gözü önünde askerî bir yenilgi ile geri çekilir. Ancak gene de savaş sonrası Kuntar’ı serbest bırakmayacağını açıklar.

İsrail gazetesi Haaretz yazarı Bradley Burston bu gelişme üzerine şunları yazar:

“Semir Kuntar bir canavar. O asla yaşamayı hak etmiyor. Fakat Gilad Shalit, Ehud Goldwasser, Eldad Regev onların aileleri hak ediyorlar, canavarı serbest bırakın ki bu askerler yaşasın.”

Temmuz 2008’de İsrail, Kuntar’ı ve gözaltında olan dört Lübnanlı tutsağı serbest bırakmayı kabul eder. Rıdvan Operasyonu adı verilen girişim dâhilinde gerçekleştirilen takas esnasında İsrail, son ana kadar haberi olmadığı bir gelişme sonucu sadece iki askerin cesedini alır. Bu takas 16 Temmuz 2008’de gerçekleşir. Söz konusu olay, İsrail’in ve özellikle Mossad’ın 2006 ile yoğunlaşmaya başlayan hezimet hanesine yazılmış olur.

46 yaşındaki Kuntar, Hizbullah’ın kontrolündeki güney Beyrut’ta kahramanlar gibi karşılanır. Kendisini alkışlarla ve zılgıtlarla selâmlayan halka Kuntar, “buraya Filistin’e geri dönmek için döndüm” diye haykırır. Kendisi ile röportaj yapan bir gazeteciye ise, “Filistinli ailelere, kardeşlerimle birlikte direnişe devam edeceğime söz veriyorum” der. Zira direniş ve mücadele devam etmektedir.

* * *

Özgürlüğünüze kavuştuğunuzda halkın karşısına askerî üniformayla çıktınız. Nereden çıktı bu askerî üniforma giyme fikri?

Benim fikrimdi. Daha içerideyken Hizbullah liderine ben önerdim ve o da kabul etti.

Neden böyle askerî kıyafet tercih ettiniz?

İki nedenden dolayı: birincisi, İsrail’e mesaj vermek istedik. İsrail’e mesajımız şu oldu: 30 yıl süren hapis, irademizi asla yok edemedi. Ayrıca bu hapis süreci, direnişe katılmaktan bizi asla caydıramayacaktır. […] Bu kıyafet, işgale karşı direnişe bundan sonrada devam edeceğimizin somut ifadesi. İkinci mesajımız ise Arap gençliğineydi. […] Bu kıyafet, direnişin, özgürlüğün, onurun, mücadelenin, haysiyetin sembolüdür. Bu topraklar da yaşayan Arap gençleri, Müslüman gençler, onurlarını bu kıyafetle korurlar. Bunu unutmamalarını istedik.

(Semir Kuntar ile dönüş sonrası yapılan röportajdan.)

0 Yorum: