İklim
Kanunu, bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Kanunun
ruhunu ve amacını oluşturan “yeşil büyüme”, “yeşil dönüşüm”, “temiz teknoloji”
gibi ifadeler, topyekûn bir dönüşümün ve topyekûn bir izlemenin
gerçekleştirileceği şeklinde anlaşılmalıdır.
Tarım,
gıda ve hayvancılıktan ulaşıma, sağlıktan sanayiye, eğitimden hukuka köklü bir
dönüşüm bu. “Yeşil Dönüşüm” kavramının “Dijital Dönüşüm” şartına bağlandığını
unutmayınız (Bu dönüşümün yol haritasını görmek için Avrupa Yeşil Mutabakatı
Eylem Planı kapsamında TÜBİTAK tarafından yayınlanan “Yeşil Büyüme Teknoloji
Yol Haritası” belgelerini inceleyebilirsiniz).
Bu
kanun, her şeyden önce kolektif Batı’nın insanı dönüştürme çabasının bir
ürünüdür. Kanunun arkasında çeşitli uluslararası belgeler yatmaktadır.
Bunlardan biri de Avrupa Yeşil Mutabakat belgesidir. Bu belgenin Avrupa
Komisyonu Başkanı soykırımcı Ursula von der Leyen tarafından deklare edilmiş
olmasını bir kenara bırakıyorum; bu belgenin merkezinde yer alan “Çiftlikten
Çatala Stratejisi”ni incelemek bile nasıl bir dünya öngörüldüğü hakkında bir
fikir verir (Ticaret Bakanlığı’nın sitesinde bulabilirsiniz).
Bu
kanunla birlikte Batı’nın insana ve evrene müdahalesi -her zaman olduğu gibi-
süslü kavramlarla meşrulaştırılıyor. Amacın çevre vs. olmadığını anlamak zor
değil. Çünkü çevre felaketlerinin temel dinamiği olan kapitalist “büyüme”
nosyonuna dokunulmuyor. Büyüme virüsü, “yeşil büyüme” adı altında devam edecek.
Bu, bir aldatmacadan başka bir şey değil.
Batı,
insana ve evrene yönelik sömürüsünü güncellemekle kalmıyor, aynı zamanda
derinleştiriyor. Bu kanunla ne çevreyi koruyabilirsiniz ne de doğanın talan
edilmesini önleyebilirsiniz. Sebebi çok açık: Çözümü, bu felaketleri yaratan
zihniyette arıyorsunuz.
Bu
riyakarlığı yansıtan iki örnek vereyim: Yeni bir araştırmaya göre, İsrail’in
Gazze’ye yönelik savaşının ilk 15 ayındaki karbon ayak izi, yüz ülkenin yıllık
gezegen ısınmasına neden olan emisyonlarından daha fazla olacağını ortaya
çıkardı (Neimark ve ekibinin 30 Mayıs 2025’te yayımlanan araştırması).
Guardian, aynen
şu ifadeleri kullanıyor:
“Gazze’nin yıkılması,
temizlenmesi ve yeniden inşasının uzun vadeli iklim maliyetinin 31 milyon ton
karbondioksit eşdeğerini (tCO2e) aşabileceğini ortaya koydu. Bu, Kosta Rika ve
Estonya’nın 2023 yılındaki toplam sera gazı emisyonundan daha fazla. Ancak
devletlerin askeri emisyonlarını BM iklim kuruluşuna bildirme zorunluluğu
bulunmuyor.”
Diğer
örnek şu: NATO üyeleri savunmaya ayrılacak payı %2’den %5’e (%3,5 savunma
giderleri, %1,5 alt yapı) çıkardı. Transnational Institute’nün yaptığı bir
çalışmaya göre, iklim açısından bunun anlamı şu:
“NATO’nun yeni %3,5
harcama hedefi, 2030 yılına kadar toplam karbon emisyonunun 2.330 MtCO2e’ye
ulaşmasına da yol açacaktır. Bu miktar, Brezilya ve Japonya’nın toplam yıllık
sera gazı emisyonlarına neredeyse eşittir; mevcut seviyelerin üzerinde 692
MtCO2e ek emisyon anlamına gelir. Ayrıca, AB’nin 2030 yılında sera gazı
emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla en az %55 oranında azaltma hedefine
ulaşması için gereken yıllık 134 MtCO2e’lik emisyon azaltımını da ortadan
kaldıracaktır. Her NATO üye devleti, her yıl GSYİH harcamalarının %5’i hedefine
ulaşırsa, NATO’nun 2030’daki askeri karbon ayak izi toplamda 2.760 MtCO2e
olacaktır. Bu, askeri harcamaların önümüzdeki 6 yıl boyunca mevcut 2024
seviyesinde tutulması durumundan 1122 MtCO2e daha fazlasına denk gelir, 2030’a
kadar dört yıllık fazladan askeri sera gazı emisyonuna eşdeğerdir.”
Soruyorum:
Çevre felaketlerini Gazze savaşını finanse edenlerin zihniyetine tabi olmakla
ve NATO’nun korkunç silahlanma yarışına destek vermekle mi önleyeceksiniz?
“Yeşil
Dönüşüm” kavramını nasıl bir aldatmaca içerdiğini anlamak istiyorsanız, Kovacic
ve arkadaşlarının yaptığı şu araştırmaya bir bakmanızı öneririm: “The Twin Green
and Digital Transition: High-Level Policy or Science Fiction?” (“İkiz Yeşil
ve Dijital Dönüşüm: Üst Düzey Politika mı Yoksa Bilim Kurgu mu?”)
Bu
konuda söylenecek çok şey var, söyleyeceğiz de inşallah. Fakat şimdilik şunu da
belirtelim: Lafa geldi mi “yerli ve milli” olduğunu iddia edenler, uygulamaya
geldiğinde Avrupa’nın peşinden gitmeye devam ediyorlar.
Yeşil
köleliğe hoş geldiniz.
Mücahit Gültekin
9
Temmuz 2025
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder