10 Temmuz 2025

Yeşil Kölelik



İklim Kanunu, bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Kanunun ruhunu ve amacını oluşturan “yeşil büyüme”, “yeşil dönüşüm”, “temiz teknoloji” gibi ifadeler, topyekûn bir dönüşümün ve topyekûn bir izlemenin gerçekleştirileceği şeklinde anlaşılmalıdır.

Tarım, gıda ve hayvancılıktan ulaşıma, sağlıktan sanayiye, eğitimden hukuka köklü bir dönüşüm bu. “Yeşil Dönüşüm” kavramının “Dijital Dönüşüm” şartına bağlandığını unutmayınız (Bu dönüşümün yol haritasını görmek için Avrupa Yeşil Mutabakatı Eylem Planı kapsamında TÜBİTAK tarafından yayınlanan “Yeşil Büyüme Teknoloji Yol Haritası” belgelerini inceleyebilirsiniz).

Bu kanun, her şeyden önce kolektif Batı’nın insanı dönüştürme çabasının bir ürünüdür. Kanunun arkasında çeşitli uluslararası belgeler yatmaktadır. Bunlardan biri de Avrupa Yeşil Mutabakat belgesidir. Bu belgenin Avrupa Komisyonu Başkanı soykırımcı Ursula von der Leyen tarafından deklare edilmiş olmasını bir kenara bırakıyorum; bu belgenin merkezinde yer alan “Çiftlikten Çatala Stratejisi”ni incelemek bile nasıl bir dünya öngörüldüğü hakkında bir fikir verir (Ticaret Bakanlığı’nın sitesinde bulabilirsiniz).

Bu kanunla birlikte Batı’nın insana ve evrene müdahalesi -her zaman olduğu gibi- süslü kavramlarla meşrulaştırılıyor. Amacın çevre vs. olmadığını anlamak zor değil. Çünkü çevre felaketlerinin temel dinamiği olan kapitalist “büyüme” nosyonuna dokunulmuyor. Büyüme virüsü, “yeşil büyüme” adı altında devam edecek. Bu, bir aldatmacadan başka bir şey değil.

Batı, insana ve evrene yönelik sömürüsünü güncellemekle kalmıyor, aynı zamanda derinleştiriyor. Bu kanunla ne çevreyi koruyabilirsiniz ne de doğanın talan edilmesini önleyebilirsiniz. Sebebi çok açık: Çözümü, bu felaketleri yaratan zihniyette arıyorsunuz.

Bu riyakarlığı yansıtan iki örnek vereyim: Yeni bir araştırmaya göre, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının ilk 15 ayındaki karbon ayak izi, yüz ülkenin yıllık gezegen ısınmasına neden olan emisyonlarından daha fazla olacağını ortaya çıkardı (Neimark ve ekibinin 30 Mayıs 2025’te yayımlanan araştırması).

Guardian, aynen şu ifadeleri kullanıyor:

“Gazze’nin yıkılması, temizlenmesi ve yeniden inşasının uzun vadeli iklim maliyetinin 31 milyon ton karbondioksit eşdeğerini (tCO2e) aşabileceğini ortaya koydu. Bu, Kosta Rika ve Estonya’nın 2023 yılındaki toplam sera gazı emisyonundan daha fazla. Ancak devletlerin askeri emisyonlarını BM iklim kuruluşuna bildirme zorunluluğu bulunmuyor.”

Diğer örnek şu: NATO üyeleri savunmaya ayrılacak payı %2’den %5’e (%3,5 savunma giderleri, %1,5 alt yapı) çıkardı. Transnational Institute’nün yaptığı bir çalışmaya göre, iklim açısından bunun anlamı şu:

“NATO’nun yeni %3,5 harcama hedefi, 2030 yılına kadar toplam karbon emisyonunun 2.330 MtCO2e’ye ulaşmasına da yol açacaktır. Bu miktar, Brezilya ve Japonya’nın toplam yıllık sera gazı emisyonlarına neredeyse eşittir; mevcut seviyelerin üzerinde 692 MtCO2e ek emisyon anlamına gelir. Ayrıca, AB’nin 2030 yılında sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla en az %55 oranında azaltma hedefine ulaşması için gereken yıllık 134 MtCO2e’lik emisyon azaltımını da ortadan kaldıracaktır. Her NATO üye devleti, her yıl GSYİH harcamalarının %5’i hedefine ulaşırsa, NATO’nun 2030’daki askeri karbon ayak izi toplamda 2.760 MtCO2e olacaktır. Bu, askeri harcamaların önümüzdeki 6 yıl boyunca mevcut 2024 seviyesinde tutulması durumundan 1122 MtCO2e daha fazlasına denk gelir, 2030’a kadar dört yıllık fazladan askeri sera gazı emisyonuna eşdeğerdir.”

Soruyorum: Çevre felaketlerini Gazze savaşını finanse edenlerin zihniyetine tabi olmakla ve NATO’nun korkunç silahlanma yarışına destek vermekle mi önleyeceksiniz?

“Yeşil Dönüşüm” kavramını nasıl bir aldatmaca içerdiğini anlamak istiyorsanız, Kovacic ve arkadaşlarının yaptığı şu araştırmaya bir bakmanızı öneririm: “The Twin Green and Digital Transition: High-Level Policy or Science Fiction?” (“İkiz Yeşil ve Dijital Dönüşüm: Üst Düzey Politika mı Yoksa Bilim Kurgu mu?”)

Bu konuda söylenecek çok şey var, söyleyeceğiz de inşallah. Fakat şimdilik şunu da belirtelim: Lafa geldi mi “yerli ve milli” olduğunu iddia edenler, uygulamaya geldiğinde Avrupa’nın peşinden gitmeye devam ediyorlar.

Yeşil köleliğe hoş geldiniz.

Mücahit Gültekin
9 Temmuz 2025
Kaynak

0 Yorum: