Halk Adına Düşmanlarını Ölüme Mahkûm Eden Bir Kadın:
Partizan Mitka Grıbçeva
Mitka
ile tanışıklığım on beş yaşında olmuştu. Liseye yeni başlamıştım ve devrimci
değerlerle yeni yeni tanışıyordum. Denizlerin, Mahirlerin, İboların devrim
kavgası ve yüreğimi yakan hazin sonlarını öğrenmiştim. Ülkemdeki hiçbir sol
oluşum arzuladığım kavgayı veremiyordu. Kendi içlerinde parçalanmış,
kendilerine muhalefetlik yapmaktan düşmana fırsat gelmiyordu. Ülke
adaletsizliğe, eşitsizliğe ve kardeş kavgalarına hızla sürüklenirken, sözde bu
devrimci yapılar kılını dahi kıpırdatmadı. Tek yaptıkları, slogan atmak ve
flamalar açmak olan bu örgütler beni ülkemdeki devrimci mücadeleden
soğutuyordu. “Düşman belli, fikirler belli, daha ne gerek var konuşmaya, bir an
evvel işe koyulun” derdim hep işgüzar solculara. İşte bu zamanda tanıştım Mitka
ile. Bana tek başına da kavganın verileceğini gösterdi. Diyalektiğin
esaretinden, dogmanın bataklığından kurtararak, yalın bir devrimci yaptı beni
Mitka, (sevdiğim kadın da son hâlini verdi kavgama.)
1916
yılında Bulgaristan’ın sınır köylerinden biri olan Radomirtsi de dünyaya geldi
Mitka. Yoksul, beş çocuklu bir ailenin tek kızıydı. Yedi yaşlarında tarlalarda
çalışmaya başladı. Okula gitmek için tuğla fabrikasında ağır şartlar altında
çalıştı. Eğitime açtı. Öğrenmek istiyordu. Babası onu başından defetmek için
çok uğraştı, evlatlık verdi. Ama Mitka her seferinde anasına geri döndü.
Sonunda evi terk etmeye karar verdi. On beş yaşında Sofya’ya gitti. Burada bir
tekstil fabrikasında işe girdi.
Şartlar
ağırdı, günde on iki saat çalışıyorlardı, verilen yemek karınlarını dahi doyurmuyordu.
Burada Mladenka adında kendi yaşlarında olan bir kızla tanıştı. Kısa sürede çok
iyi birer dost oldular. Mladenka, bir RMS (Genç İşçi Birliği) üyesiydi. İşte
Mitka da hayatını tümden değiştirecek yola böylelikle girmiş oluyordu. Mladenka
sayesinde RMS’e girdi. Partinin aldığı kararlara sonuna kadar bağlı kaldı.
Fabrika da işçileri örgütledi, deneyimsiz ve bilgisiz olmasına karşın, ateşli
bir devrimciydi
Mitka,
gözü karaydı. Çok geçmeden fabrika yönetimi Mitka’nın işine son verdi. Yılmadı
Mitka, aç kaldı, kimi zaman parklarda yattı ama umutsuzluğa kapılmadı.
Biliyordu ki sadece kendisinin değil, kendisi gibi olanların da acılarına ancak
devrim son verebilirdi. Bu direnci Komünist Parti’ye üye yaptı kendisini.
Sevinçliydi Mitka, doğrudan partiye hizmet edecekti ve böylelikle daha büyük ve
ciddiyet isteyen işlerin içerisinde olacaktı.
Faşizmin
ayakları altında kıvranıyordu ülke, kralcılar her geçen gün daha da
gaddarlaşıyor, halkın çektiği acılar misliyle artıyordu. Dimitır adında RMS
komite üyesi bir gençle evlendi. Dimitır, politik ve askerî becerisi yüksek bir
devrimciydi. Mutluydu Mitka, bodrum katı bir göz odada yaşamalarına rağmen. Bu
bir göz odaları devrim mektebine dönüşmüştü. Yoldaşlarla her gece toplantılar
düzenleniyordu. Evliliğin ilk yılını dolduramadan Dimitır tutuklandı. Çalışma
kampına gönderildi.
Mitka
için yaşam giderek zorlaşıyordu, kirasını ödeyemiyordu, açlık çekiyordu.
Doğumuna az bir zaman kala düşük yaptı. Bir başınaydı koca şehirde, yoldaşları
ya tutuklanmış ya da dağlara çekilmişti. Yaşadığı zorluklar daha biledi
fikirlerini, tehlikeli olmasına rağmen bir yolunu bulup partiyle iletişime
geçti. Çok kısa bir süre sonra parti Mitka’nın dağa çıkması emrini verdi. Ve
böylelikle Mitka bir partizan olmuştu halk savaşında.
Dağda
geçirdiği ilk günlerin zorluğundan fazlasıyla yakındığını itiraf eder Mitka.
Silah yoktur, yiyecek azdır. Eğitimler zorludur. Dağlarda aylar geçirir.
Şehirde ise durum giderek vahim bir hal alır. Faşist güçleri devrimcileri
acımadan katletmektedir. Parti savaş kararı alır. Mitka’nın içinde bulunduğu
grup şehre çekilir. Eylemler peş peşe gelir. Devrimci katilleri, ülkesine ve
halkına ihanet eden politikacılar infaz edilir.
Almanların
en büyük uşağı olan Albay Pantev için parti ölüm emri çıkartır. Bu görev Mitka
ve arkadaşlarına verilir. Yoldaşı Veliçko ile Albay’ın kaldığı eve giderler.
Sakindir etraf, gizlice içeri sızarlar. Albay ile kapı ağzında karşılaşırlar,
Mitka karşısındaki eli kanlı vatan hainine fırsat vermeden basar kurşunu ve
oracıkta ölür hain.
Savaşın
sonlarına doğru Mitka Vatan Cephesi saflarına çekilir. Kaç zaman olmuştur
Dimitır’dan haber almayalı. Kimileri öldüğünü söylediğinde, Mitka içindeki
acıyı asla yüzüne yansıtmaz. İkisi de ölümü baştan kabullenmiştir.
Komutan
Mitka önderliğinde büyük başarılar elde etti parti. Faşistlere yenilgi üstüne
yenilgiler yaşattılar. Devrim ufukta belirmişti. Acı ve sefaleti ebediyete
kadar yok etmek için ölümüne mücadele verdi Mitka ve yoldaşları. 9 Eylül
1944’de Vatan Cephesi Faşizmi yenilgiye uğratarak halk devrimini
gerçekleştirdi.
Lukovit
bölgesinde yönetim, Mitka ve yoldaşlarının eline geçmişti. 17 Eylül günü halk
meydanda toplanmış özgürlüklerini kutluyordu. Bir ses duydu Mitka kalabalığın
arasında, o tarafa yöneldi. Üç yıl üç ay olmuştu kocasını görmeyeli.
Mitka’nın
hikâyesi birkaç sayfa ile anlatılmayacak kadar değerli ve uzundur. Ben sadece
iki yol göstericimden biri olan Mitka’yı anmak istedim. Seni Halk Adına
Ölüme Mahkûm Ediyorum ve Yaşadım Diyebilmek İçin adlı iki kitap
yazmıştır Mitka.
Kendine
“devrimci” deyip susan, hiçbir şey yapmayan kişiler ve oluşumlar, ülkemizdeki
devrimci mücadelenin geri kalmasında ve yenilgiye uğramasında asıl sebep
sizlersiniz. Sizlerin sözde çokbilmişliği, kaypaklığı ve korkaklığıdır.
Hepimizin Mitka’dan hâlâ öğreneceğimiz çok şey var.
Can Şahin
28 Eylül 2019
0 Yorum:
Yorum Gönder