İki
gün önce bir hafta sürecek Ortadoğu turuna başlayan ABD Savunma Bakanı Leon
Panetta Suriye’de rejimin değişmesini istedi, ayrıca İran’ı da yaptırımlarla ve
savaşla tehdit etti.
Panetta,
Tunus’taki Nahda Partisi’nden başbakan Hamadi Cibali liderliğinde işleyen
İslamcı rejimi, Mısır’ın İslamcı cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi ve ABD
destekli askerî cuntanın lideri Mareşal Hüseyin Tantavi’yi ziyaret edecek.
Panetta, ardından İsrail’e gidecek ve oradan da Ürdün Kralı Abdullah’la bir
araya gelecek.
Panetta’nın
ziyaretinin amacı, bir yandan ABD’nin Tunus ve Mısır’da kütlesel emekçi
ayaklanmaları ardından iktidara gelen İslamcı rejimlerle bağlarını güçlendirmek
ve bölge genelinde Washington’un gerçekleştirdiği askerî müdahale sürecini
derinleştirmek.
Başkent
Tunus’ta Panetta, Mali’deki El-Kaide bağlantılı güçlerin takibinde terörizmle
mücadele için görevlendirilmiş Tunuslu subaylarla ABD’li subayların daha sıkı
bir işbirliği içine girmesini talep etti. Geçen yıl Albay Muammer Kaddafi’nin
NATO eliyle devrilmesi sonrası komşu Mali’ye kaçan Tuareg güçleriyle
işbirliğine giden ve Bamako’daki merkezî hükümete karşı isyan eden bu gruplar,
bugün itibarıyla kuzey Mali’nin önemli bir bölümünü kontrol altında tutuyorlar.
Panetta,
tur boyunca yaptığı açıklamalarda İran’ı da tehdit etti ve “savaş dâhil tüm
seçeneklerin masada durduğu”na ilişkin Obama yönetiminin alışıldık tehdidini
tekrarladı.
Hafta
sonu boyunca ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon da Tahran nükleer
programını terk etmezse, İran’la savaşılması ve ülkedeki nükleer tesislere
baskınlar düzenlenmesine ilişkin ABD menşeli acil durum planları konusunda
İsrailli subaylara brifing verdi.
Ancak
öte yandan Panetta, mevcut uluslararası yaptırımların Washington’un kabul
edebileceği bir anlaşmanın görüşülmesi noktasında İran’ı zorlayabileceğini
söylüyor. ABD ve Avrupa Birliği, uyguladığı yaptırımlar sonucu, İran’ın petrol
ihracatını yüzde 40 oranında azalttı. İran para birimi dolar karşısında yarı
yarıya değer kaybetti. Bu hamleler gıda dâhil, ithal ürünlerinin fiyatlarını
yükseltmek suretiyle İranlı işçileri daha fazla sefalete sürükledi.
Panetta’nın
ifadesiyle, “bu yaptırımlar İran ekonomisi üzerinde ciddi sonuçlar doğurdu.
İran verili durum dâhilinde açık biçimde ifade edilmese de görüşmeler konusunda
niyetli görünüyor ve diplomatik bir çözüm bulmaya çalışıyor.”
Bu
yılın başında İsrail’in 2012 Bahar’ında İran’a “muhtemelen” saldıracağına
ilişkin değerlendirmesini terk etmiş görünen Panetta, şimdi İsrail’in İran’la
ilişkili olarak herhangi bir karara varmadığını söylüyor.
Ayrıca
Panetta, İran’ın önemli bir müttefikini, ABD desteğiyle Suriye’yi bir iç savaşa
sürükleyen Sünni ayaklanması ile yüz yüze olan rejimin başındaki Suriye
Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ı da tehdit ediyor.
Panetta’nın
Tunus’ta verdiği beyanata göre, Suriye’nin kuzeyindeki Halep şehrinde Esad
karşıtı milislerin birçok kilit bölgeyi ve kontrol noktasını ele geçirdi. Ordu
birlikleri Selahaddin ve Sahur mahallelerine saldırdı. “Asi” güçler ayrıca Esad
karşıtı güçleri destekleyip silâhlandıran Türkiye’nin Suriye sınırı ile Halep
arasındaki güzergâhı kontrol etmelerini sağlayacak, Anadan’daki bir kontrol
noktasını da ele geçirdiler.
Kızıl
Haç/Kızılay görevlilerinin iddiasına göre, Halep’ten 200.000 kişi kaçtı.
“Esad’ın
devrilmesi” için uluslararası planda gayret gösterilmesini isteyen Panetta şu
tespiti yaptı: “Eğer Halep’te kendi halkına karşı bu tarz bir trajik saldırı
gerçekleştirmeyi sürdürürse kanaatimce Esad tabutuna o son çiviyi de
çakacaktır. Esad’ın kendi halkına yaptığı ve hâlâ yapmaya devam ettiği şey,
Esad rejiminin sona geldiğini açık biçimde gösterdi. Rejim tüm meşruiyetini
kaybetti. Artık rejimin sona erip ermediği ya da ne zaman sona ereceği sorusu
hükmünü yitirdi.”
Panetta’nın
Esad’ın tabutuyla ilgili ifadesi esasında geçen yıl devrilen ve katledilen
Kaddafi’ye dönük bir atfı içeriyor. Bu ifade açıktan bir suikast tehdidi
barındırıyor.
Aynı
zamanda bugüne dek asileri silâhlandırmadığını iddia eden ve onların esas
olarak kendi müttefikleri Suudi Arabistan ile Katar tarafından
silâhlandırıldığını söyleyen Washington, Pazar gününden itibaren açıktan silâh
temini noktasında önemli bir adım attı. Reuters’in tespitine göre, Beyaz
Saray asilere örtülü olarak yardım edilmesi yönünde talimat verdi.
Fransız
hükümeti de bu hafta Suriye meselesinin ele alınması ve Esad rejimine “baskı
uygulanması” amacıyla BM Güvenlik Konseyi’nin toplanmasını istedi.
Panetta’nın
seyahati, ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik emperyalist çıkarlarını savunmak
amacıyla, Pentagon’un bölgede gerçekleştirdiği operasyonların yeniden organize
edilmesi niyetini yansıtıyor. Bu noktada Tunus ve Mısır’daki ABD destekli
seküler diktatörlükleri deviren emekçi ayaklanmaları sonrası iktidara gelen
sağcı İslamcı partilerle kurulan bağların güçlendirilmesi amaçlanıyor. Aynı
zamanda ABD’nin bölgesel çıkarlarına karşı duran Suriye ve İran gibi rejimlerin
devrilmesi amacıyla bölgeye müdahale ediliyor.
Panetta’nın
ABD’nin El-Kaide ile savaştığı ya da Esad’ın “kendi halk”ını öldürmesine mani
olmaya çalıştığına ilişkin argümanları gülünç ve yanlış. Esasında ABD, Suudi ve
Katar monarşileri gibi Sünni İslamcı rejimlerle kurduğu işbirliğinin bir
parçası olarak, yabancı İslamcı savaşçıların Suriye’ye sızıp Suriye ordusuna
saldırmaları için seferber edilmelerine yaslıyor sırtını.
Wall
Street Journal’da eski ABD Özel Operasyonlar danışmanı Seth
Jones şunu yazıyor: “Önemli bir bölümü Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan gelen ve
Suriye’de çoğunlukla “Levant Halkı için El-Nusra Cephesi” ismi altında faaliyet
gösteren El Kaide üyeleri bir kısmı ideolojik olarak aynı safta duran, bir
kısmı ise sadece para kazanmak için eyleme geçen kaçakçıları kullanıyor ve
böylelikle ülke dışından gelen savaşçılar için Türkiye ile Irak güzergâhını
kontrol altına almaya çalışıyor. ABD Hazine Bakanlığı görevlilerine göre, Körfez
ve Levant’taki bu güçlere mali destek veren bağışçıların sayısı giderek
artıyor.”
Jones
şunu da ekliyor: Irak’taki El-Kaide, Suriye’deki ABD destekli güçlere tüfek,
hafif makineli silâhlar ve roket güdümlü el bombaları ile bomba yapımı
uzmanları temin ediyor.
ABD’nin
Esad rejimini devirmeyi hedefleyen operasyonu tüm bölgeyi
istikrarsızlaştırıyor. Esas olarak Türkiye merkezli hareket eden Esad karşıtı
Hür Suriye Ordusu, Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, Suriye’de
kendilerine bağlı olmayan en az dört birliğin olduğunu ve bunların arasında
Libyalı bir gerilla tugayının da bulunduğunu söylüyor. Bu açıklamaya göre,
Esad’a karşı hareket eden bağımsız yabancı birliklerin toplam sayısı muhtemelen
“bilinenden daha fazla.”
Türkiye
ise Kürd ayrılıkçı milislerin Suriye’de belli bölgeleri ele geçirip ülkeye
sızmalarından endişeli. New York Times’ın haberine göre, Türkiye, Kürd
gruplarının Suriye içinden ülkeye saldırması durumunda, Türkiye’nin Suriye’ye
saldırmakta tereddüt etmeyeceğini söylüyor.
Türkiye,
Suriye sınırı boyunca kendi konumunu takviye etmek amacıyla buraya birlikler,
silâhlı personel taşıyıcılar ve füze bataryaları gönderdi.
Ürdün
de Suriye’nin kimyasal ve biyolojik silâh stoklarını ele geçirmek için bu
ülkeye Özel Kuvvetler’ini göndermeyi düşünüyor.
Alex Lantier
31 Temmuz 2012
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder