Stepan Gevorgiyeviç Şaumyan [1 Ekim
1878-20 Eylül 1918] ve Mehmed Emin Resulzade [31 Ocak 1884-6 Mart 1955]
Yurttaş Resulzade, İcra Kurulu'nda yaptığı
konuşmayla ilgili yazımıza İzvestia gazetesinin yazı işleri müdürlüğüne yazdığı
bir mektupla cevap veriyor. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki Resulzade,
vicdanı olmayan bir hasımdır, zira bize söylemediklerimizi atfediyor ve aynı
zamanda kendi söylediklerini de gizliyor.
Yürütme komitesinin bir toplantısında Resulzade şunları
söyledi: “Evet, elbette Müslüman alayları, tabii ki Takiyef ve Naciyef [Azeri
zenginler –çn] de dâhil olmak üzere,
Müslüman burjuvazinin eliyle, ulusal konsey tarafından örgütleniyor.” Şimdi ise
şöyle yazıyor: “Takiyef ve Naciyef’in ulusal konseyle hiçbir alakası yok.”
Peki öyle olsun. Neticede bu, şahsi bir mesele
değil. Ama Resulzade, ulusal alayların burjuvazi eliyle örgütlendiğini inkâr
edemez. Bu nedenle, bu alaylar, burjuvazi tarafından örgütlendiğine ve bizzat
Resulzade'nin dediği gibi, düzeni sağlamak için yaratıldığına göre, biz, bu düzenin
burjuva Romanof düzenini ifade edeceğini söylüyoruz. Burjuvazi, başka bir düzen
kuramaz.
Fakat Resulzade, bize şu şekilde cevap veriyor:
“Başka
bir ifadeyle, Lenkeran'daki olaylar anarşi değil, bir iç savaş ve bu, Azeri çetelerini
ezmek, devrimi ezmek ve Romanov düzenini yeniden kurmak demek.”
Sonra şunu ekliyor:
“Görün ki demagoji, ne türden
saçmalıklara varıyor!”
Bu heyecan dolu ifadenin samimi olup olmadığını
bilmiyoruz. Ama kişisel olarak Resulzade, “düzeni yeniden kurmak” derken Azeri
çetelerine karşı mücadeleyi kastetse de devrimci işçilere karşı o Azeri
çeteleriyle birlikte dövüştüğü gerçeği üzerinde durmuyor, demek ki demagoji yapan
biz değiliz ama yurttaş Resulzade, saf manada bir idealisttir.
Resulzade'nin “düzen” ile ne kastettiği bizim için
önemli değil, bizim için önemli olan, sınıf olarak burjuvazinin düzeninin neyi
ifade ettiğidir. Resulzade'nin bizzat kendisinin devrimci düzenin restorasyonu
için ulusal alayların örgütlenmesine katıldığını varsayalım, diyelim ki öznel
niyetleri billur kadar saf olsun, ancak nesnel planda ortaya koyduğu eylem,
olumsuz bir etkiye yol açmış olsun. Bu noktada önemli olan, sınıf
politikasıdır. O da şu veya bu kişinin iyi niyetine değil, sınıf çıkarlarına
dayanır.
Bu yüzden Müsavat partisinin programına çok fazla önem
vermiyoruz. Program bizim için, partinin temsil ettiği sınıfın sosyo-politik
çabalarını yansıttığı ölçüde önemlidir. Bununla birlikte, partinin teorisi her
zaman pratikte karşılık bulmaz. Menşevikler, buna bir örnektir. Teorileri Marksizmdir.
Pratikleri ise saf manada Kadetçidir (liberal Anayasal Demokrat Partisi). Gelgelelim
Müsavat'ın programında dahi, bu partinin Kadetçilerden daha solcu bir parti
olduğunu gösteren bir madde yer almamaktadır. Öte yandan Kadetçilerin karşı
devrimci olduklarına hiç şüphe yoktur.
Şimdi de şu, “ulusların kendi kaderlerini tayin etme
hakkı” denilen, başa belâ konuya geçelim: Resulzade, bu konuda şunu söylüyor:
“Yani
biz Müslümanlara özerklik verilmeyecek, çünkü özerklik, hem Rus işçi sınıfı hem
de aristokrat-burjuva sınıfı için uygun bir adımdır, bu konuda inat etmekse
bize yıkımdan başka bir şey kazandırmayacaktır.”
Önce şu “yıkım “ifadesini ele alalım. Daha önce de
ifade ettiğimiz biçimiyle, Kafkas ulusları siyaseten Bolşeviklerle ilişki
kurmaz ise bu durum, Kafkasya’nın yıkımıyla sonuçlanacaktır. Müslüman, Ermeni
veya Gürcü, Kafkasya’daki tüm milliyetçilerin siyaseti, kaçınılmaz olarak
milletler arasında çatışmalara yol açacaktır. Balkanlar ve Ermenistan'da
felâkete yol açan durumun bir benzeri burada oluşur. Biz bunları açık bir dille
ortaya koymuş olmamıza rağmen yurttaş Resulzade, sözlerimizi çarpıtıyor ve onlara
Müslüman milliyetçiler özerklik konusunda inat ettikleri takdirde, bizim onları
“yıkım”la tehdit ettiğimizi söylüyor. Hayır yurttaş Resulzade, Kafkasya'yı yıkıma
sürükleyecek olan biz değil, sizsiniz. Hâlihazırda zaten onu harabeye çevirmiş
durumdasınız.
Biz, Müslümanlara kendi kaderini tayin hakkı
verilmemesi gerektiğini ide söylemiş değiliz. Biz, “Müslüman milliyetçilerin bu
hakkı çarpıtarak anladığını” söylemişiz. Şunu siz söylüyorsunuz:
“Türkiye
Ermenistanı’nın kendi kaderini tayin hakkına dair bir karar alınıyor, Ermeniler
hedeflerine yaklaşıyor, Taşnaktsutyun partisi tarafından desteklenen hedefe
doğru adım atılıyor ve Kafkas Azerbaycanı’nın federal bir yapı olmasını
isteyenleri Bakûlü Bolşevikler ‘yıkım’la tehdit ediyorlar.”
Yurttaş Resulzade, siz zannediyorsunuz ki Bolşevikler,
Ermenistan ve Azerbaycan konusunda iki farklı tutum içerisinde. Oysa bu,
tümüyle ve alabildiğine yanlış bir yaklaşımdır. Bakû dâhil tüm Kafkasya'da
olduğu gibi Ermenistan'da da Bolşevikler, Ermeni milliyetçilerinin politikasına
karşı acımasızca savaşıyorlar (bu arada, Ermeni ulusal alaylarının
örgütlenmesine de karşı çıkıyorlar). Ermenistan'daki Bolşevikler, Rusya’nın her
yerinde olduğu gibi burada da Sovyet iktidarı için savaşacaklar. Bolşevikler,
Müslüman halkın kendi kaderini tayin hakkını inkâr etmiyorlar, ama siz Müslüman
milliyetçiler, Bolşeviklerin işçi sınıfının hürriyeti uğrunda verdikleri mücadeleyi
sürdürme hakkını inkâr ediyorsunuz.
Siz, “madem bize kendi kaderimizi tayin hakkı
verilmiş, gayrı bu Bolşevikler bizim işlerimize karışmasınlar” diye
düşünüyorsunuz. Oysa bu akıl yürütme tarzı gayet kabadır, hatta çocukçadır.
Yurttaş Resulzade şunu bilin ki Bolşevikler, Kafkas topraklarının yabancısı
değildir, onlar işçi sınıfının partisinin mensuplarıdır. Bolşevikler, sadece
Rus proletaryasının değil, Müslüman proletarya da dâhil Kafkas topraklarındaki
tüm proletaryanın temsilcisidirler.
Sizse, Müslüman burjuvazisinin temsilcileri
olarak, kendi istediğiniz düzeni kurma hakkına sahip olduğunuza inanıyorsunuz. Ki
bu, gayet doğal bir durum. Ama biz de bu noktada size şunu soruyoruz: “Aynı
hakkı işçi sınıfının temsilcilerine neden çok görüyorsunuz? Bakû işçi sınıfı, neden
kendi çıkarlarına uygun bir hükümet kurma (sovyet iktidarı tesis etme) hakkına
sahip olmasın? Kendi kaderini tayin hakkı, işçi hakkını boğma hakkı mıdır? Merkezden
uzak diyarlardaki işçi sınıfı, kendi hakları için mücadeleden feragat etmeye
sonsuza dek mahkûm edildi de bizim mi haberimiz yok? Yurttaş Resulzade, bu
saçma bir yaklaşım değil mi?
Siz, kendi makalenizi şu cümlelerle
sonlandırıyorsunuz:
“Belki
de bizim kaderimizde ‘yıkımlar’ pahasına özerkliğimizi elde etmek veya belki de
Bolşeviklerin dediği gibi, özerkliğe kavuşmadan yıkıma sürüklenmek vardır. Her
hâlükârda kimse tarihin akışını durduramayacak. Biz Kafkas Müslümanları, ideallerimizden
vazgeçmeyeceğiz.”
İşte bu konuda haklısınız yurttaş Resulzade, bu
çocuksu değil, gayet bilimsel olan açık bir görüş. İdeallerinizden
vazgeçmeyeceksiniz çünkü sınıflar yok olmak istemezler. Siz, “yıkımlar”
pahasına kendi düzeninizi yeniden tesis etmek için çabalayacaksınız. Bu konuda kesinlikle
haklısınız.
Ama bu çabayı ortaya koyarak siz ancak kendinizi
yalanlamış olursunuz. Dilinizin altındaki baklayı nihayet çıkarttınız. Yurttaş
Resulzade, bugün şu husus, sizin için de gayet açık olmalı: Siz “düzen” derken
burjuvaların, toprak ağalarının “özerkliğini”, burjuva Romanofların düzenini
kastediyorsunuz. Siz o alayları, Bakû Sovyeti’ne karşı kazan kaldırmış Azeri
birliklerine karşı mücadele etmek için örgütlemiyorsunuz, çünkü siz “yıkım”
pahasına kendi düzeninizi kurmak için uğraşıyorsunuz, o alayları o yıkıma
katkıda bulunsun da sizin düzeniniz kurulsun diye örgütlüyorsunuz.
Stepan
Şaumyan
17 Şubat 1918
0 Yorum:
Yorum Gönder