03 Kasım 2021

,

Yurttaş Resulzade’ye Cevap

Stepan Gevorgiyeviç Şaumyan [1 Ekim 1878-20 Eylül 1918] ve Mehmed Emin Resulzade [31 Ocak 1884-6 Mart 1955]

Yurttaş Resulzade, İcra Kurulu'nda yaptığı konuşmayla ilgili yazımıza İzvestia gazetesinin yazı işleri müdürlüğüne yazdığı bir mektupla cevap veriyor. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki Resulzade, vicdanı olmayan bir hasımdır, zira bize söylemediklerimizi atfediyor ve aynı zamanda kendi söylediklerini de gizliyor.

Yürütme komitesinin bir toplantısında Resulzade şunları söyledi: “Evet, elbette Müslüman alayları, tabii ki Takiyef ve Naciyef [Azeri zenginler –çn] de dâhil olmak üzere, Müslüman burjuvazinin eliyle, ulusal konsey tarafından örgütleniyor.” Şimdi ise şöyle yazıyor: “Takiyef ve Naciyef’in ulusal konseyle hiçbir alakası yok.”

Peki öyle olsun. Neticede bu, şahsi bir mesele değil. Ama Resulzade, ulusal alayların burjuvazi eliyle örgütlendiğini inkâr edemez. Bu nedenle, bu alaylar, burjuvazi tarafından örgütlendiğine ve bizzat Resulzade'nin dediği gibi, düzeni sağlamak için yaratıldığına göre, biz, bu düzenin burjuva Romanof düzenini ifade edeceğini söylüyoruz. Burjuvazi, başka bir düzen kuramaz.

Fakat Resulzade, bize şu şekilde cevap veriyor:

“Başka bir ifadeyle, Lenkeran'daki olaylar anarşi değil, bir iç savaş ve bu, Azeri çetelerini ezmek, devrimi ezmek ve Romanov düzenini yeniden kurmak demek.”

Sonra şunu ekliyor:

“Görün ki demagoji, ne türden saçmalıklara varıyor!”

Bu heyecan dolu ifadenin samimi olup olmadığını bilmiyoruz. Ama kişisel olarak Resulzade, “düzeni yeniden kurmak” derken Azeri çetelerine karşı mücadeleyi kastetse de devrimci işçilere karşı o Azeri çeteleriyle birlikte dövüştüğü gerçeği üzerinde durmuyor, demek ki demagoji yapan biz değiliz ama yurttaş Resulzade, saf manada bir idealisttir.

Resulzade'nin “düzen” ile ne kastettiği bizim için önemli değil, bizim için önemli olan, sınıf olarak burjuvazinin düzeninin neyi ifade ettiğidir. Resulzade'nin bizzat kendisinin devrimci düzenin restorasyonu için ulusal alayların örgütlenmesine katıldığını varsayalım, diyelim ki öznel niyetleri billur kadar saf olsun, ancak nesnel planda ortaya koyduğu eylem, olumsuz bir etkiye yol açmış olsun. Bu noktada önemli olan, sınıf politikasıdır. O da şu veya bu kişinin iyi niyetine değil, sınıf çıkarlarına dayanır.

Bu yüzden Müsavat partisinin programına çok fazla önem vermiyoruz. Program bizim için, partinin temsil ettiği sınıfın sosyo-politik çabalarını yansıttığı ölçüde önemlidir. Bununla birlikte, partinin teorisi her zaman pratikte karşılık bulmaz. Menşevikler, buna bir örnektir. Teorileri Marksizmdir. Pratikleri ise saf manada Kadetçidir (liberal Anayasal Demokrat Partisi). Gelgelelim Müsavat'ın programında dahi, bu partinin Kadetçilerden daha solcu bir parti olduğunu gösteren bir madde yer almamaktadır. Öte yandan Kadetçilerin karşı devrimci olduklarına hiç şüphe yoktur.

Şimdi de şu, “ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı” denilen, başa belâ konuya geçelim: Resulzade, bu konuda şunu söylüyor:

“Yani biz Müslümanlara özerklik verilmeyecek, çünkü özerklik, hem Rus işçi sınıfı hem de aristokrat-burjuva sınıfı için uygun bir adımdır, bu konuda inat etmekse bize yıkımdan başka bir şey kazandırmayacaktır.”

Önce şu “yıkım “ifadesini ele alalım. Daha önce de ifade ettiğimiz biçimiyle, Kafkas ulusları siyaseten Bolşeviklerle ilişki kurmaz ise bu durum, Kafkasya’nın yıkımıyla sonuçlanacaktır. Müslüman, Ermeni veya Gürcü, Kafkasya’daki tüm milliyetçilerin siyaseti, kaçınılmaz olarak milletler arasında çatışmalara yol açacaktır. Balkanlar ve Ermenistan'da felâkete yol açan durumun bir benzeri burada oluşur. Biz bunları açık bir dille ortaya koymuş olmamıza rağmen yurttaş Resulzade, sözlerimizi çarpıtıyor ve onlara Müslüman milliyetçiler özerklik konusunda inat ettikleri takdirde, bizim onları “yıkım”la tehdit ettiğimizi söylüyor. Hayır yurttaş Resulzade, Kafkasya'yı yıkıma sürükleyecek olan biz değil, sizsiniz. Hâlihazırda zaten onu harabeye çevirmiş durumdasınız.

Biz, Müslümanlara kendi kaderini tayin hakkı verilmemesi gerektiğini ide söylemiş değiliz. Biz, “Müslüman milliyetçilerin bu hakkı çarpıtarak anladığını” söylemişiz. Şunu siz söylüyorsunuz:

“Türkiye Ermenistanı’nın kendi kaderini tayin hakkına dair bir karar alınıyor, Ermeniler hedeflerine yaklaşıyor, Taşnaktsutyun partisi tarafından desteklenen hedefe doğru adım atılıyor ve Kafkas Azerbaycanı’nın federal bir yapı olmasını isteyenleri Bakûlü Bolşevikler ‘yıkım’la tehdit ediyorlar.”

Yurttaş Resulzade, siz zannediyorsunuz ki Bolşevikler, Ermenistan ve Azerbaycan konusunda iki farklı tutum içerisinde. Oysa bu, tümüyle ve alabildiğine yanlış bir yaklaşımdır. Bakû dâhil tüm Kafkasya'da olduğu gibi Ermenistan'da da Bolşevikler, Ermeni milliyetçilerinin politikasına karşı acımasızca savaşıyorlar (bu arada, Ermeni ulusal alaylarının örgütlenmesine de karşı çıkıyorlar). Ermenistan'daki Bolşevikler, Rusya’nın her yerinde olduğu gibi burada da Sovyet iktidarı için savaşacaklar. Bolşevikler, Müslüman halkın kendi kaderini tayin hakkını inkâr etmiyorlar, ama siz Müslüman milliyetçiler, Bolşeviklerin işçi sınıfının hürriyeti uğrunda verdikleri mücadeleyi sürdürme hakkını inkâr ediyorsunuz.

Siz, “madem bize kendi kaderimizi tayin hakkı verilmiş, gayrı bu Bolşevikler bizim işlerimize karışmasınlar” diye düşünüyorsunuz. Oysa bu akıl yürütme tarzı gayet kabadır, hatta çocukçadır. Yurttaş Resulzade şunu bilin ki Bolşevikler, Kafkas topraklarının yabancısı değildir, onlar işçi sınıfının partisinin mensuplarıdır. Bolşevikler, sadece Rus proletaryasının değil, Müslüman proletarya da dâhil Kafkas topraklarındaki tüm proletaryanın temsilcisidirler.

Sizse, Müslüman burjuvazisinin temsilcileri olarak, kendi istediğiniz düzeni kurma hakkına sahip olduğunuza inanıyorsunuz. Ki bu, gayet doğal bir durum. Ama biz de bu noktada size şunu soruyoruz: “Aynı hakkı işçi sınıfının temsilcilerine neden çok görüyorsunuz? Bakû işçi sınıfı, neden kendi çıkarlarına uygun bir hükümet kurma (sovyet iktidarı tesis etme) hakkına sahip olmasın? Kendi kaderini tayin hakkı, işçi hakkını boğma hakkı mıdır? Merkezden uzak diyarlardaki işçi sınıfı, kendi hakları için mücadeleden feragat etmeye sonsuza dek mahkûm edildi de bizim mi haberimiz yok? Yurttaş Resulzade, bu saçma bir yaklaşım değil mi?

Siz, kendi makalenizi şu cümlelerle sonlandırıyorsunuz:

“Belki de bizim kaderimizde ‘yıkımlar’ pahasına özerkliğimizi elde etmek veya belki de Bolşeviklerin dediği gibi, özerkliğe kavuşmadan yıkıma sürüklenmek vardır. Her hâlükârda kimse tarihin akışını durduramayacak. Biz Kafkas Müslümanları, ideallerimizden vazgeçmeyeceğiz.”

İşte bu konuda haklısınız yurttaş Resulzade, bu çocuksu değil, gayet bilimsel olan açık bir görüş. İdeallerinizden vazgeçmeyeceksiniz çünkü sınıflar yok olmak istemezler. Siz, “yıkımlar” pahasına kendi düzeninizi yeniden tesis etmek için çabalayacaksınız. Bu konuda kesinlikle haklısınız.

Ama bu çabayı ortaya koyarak siz ancak kendinizi yalanlamış olursunuz. Dilinizin altındaki baklayı nihayet çıkarttınız. Yurttaş Resulzade, bugün şu husus, sizin için de gayet açık olmalı: Siz “düzen” derken burjuvaların, toprak ağalarının “özerkliğini”, burjuva Romanofların düzenini kastediyorsunuz. Siz o alayları, Bakû Sovyeti’ne karşı kazan kaldırmış Azeri birliklerine karşı mücadele etmek için örgütlemiyorsunuz, çünkü siz “yıkım” pahasına kendi düzeninizi kurmak için uğraşıyorsunuz, o alayları o yıkıma katkıda bulunsun da sizin düzeniniz kurulsun diye örgütlüyorsunuz.

Stepan Şaumyan

17 Şubat 1918

Kaynak

0 Yorum: