14 Mayıs 2020

Öjeni ve Çocuklarda Eşcinselleştirme Uygulamaları


Öjeni (soy ıslahı) uygulamaları, çocukların eşcinselleştirildiği müdahaleler ile birlikte Avustralya’ya yeniden giriş yaptı.

Aile Mahkemesi’nin işbirliği ile artık on yaşındaki çocuklara “cinsel kimlik rahatsızlığı” veya “cinsiyetinden hoşnutsuzluk” teşhisi konulduktan sonra ergenliği geciktiren ilâçlar veriliyor.

Burada çocuğun 16 yaşına geldiğinde çapraz cinsellik hormonlarına sahip olması ve cinsel organlarını 18’inde ameliyatla aldırması murat ediliyor.

Geçmişten Miras Uygulamalar

Bugün çocukların eşcinselleştirilmesine dönük uygulamalarla geçmişte soy ıslahı gerekçesiyle yapılan cinsiyet ameliyatları ve ilâç tedavileri arasında kimi benzerlikler mevcut.

Her iki tedavinin arkasındaki fikirler, esasen biyolog, endokrinolog (iç salgı bilimi uzmanı) ve psikiyatrist gibi cinsellikle alakalı bilim insanlarına ait. Bu iki uygulama türü de belirli sorunlu davranışların biyolojik temeli bulunduğuna ve bu sorunun cinsellikle alakalı özellikleri değiştirecek tedavilerle giderilmesinin mümkün olduğuna dair fikre dayanıyor.

Tarihsel açıdan öjeni uygulamalarında amaç, ekonomik açıdan alt sınıflara mensup insanların, “geri zekâlılar”ın, fahişelerin, suçluların, çingenelerin, ahlaken kusurlu kabul edilenlerin, lezbiyenlerin ve geylerin kontrol altına alınması.

Geçmişte lezbiyenler ve geyler, hadım etme, rahim alma, kısırlaştırma ve lobotomi gibi cerrahi müdahalelerle öjenik tedavilere maruz kalıyorlardı.

Eşcinsel olma çabası içinde olan erkekler, kadınlara veya başka erkeklere çekici geliyor ama genel kabule göre kadınlar, “transgender” (eşcinsel) olarak teşhis edilmezden önce de lezbiyen olabiliyorlar. Çocuklarda cinsel kimlik rahatsızlıklarını tedavi eden uzmanların da bildiği üzere, ebeveynleri tarafından teşhis için doktora götürülen erkek çocukların dörtte üçü, ileri yaşlarda eşcinsel veya biseksüel oluyor.

Bugün eşcinselleştirilmiş yurttaş ve doğru cinsellik fikrini çocukları eşcinselleştiren düzen ve yetişkinler destekliyor.

İlk Müdahale

Çocukların eşcinselleştirilmesine dönük uygulamalar, esasen eşcinsel yetişkinlerin ortaya koydukları pratiklerin giderek normalleşmesinin bir sonucu.

Erkek eşcinsel aktivistlerin dediğine göre çocukların ergenliğe girdiklerinde yaşayacakları şeylere tanık olmalarına mani olma noktasında ilk müdahale çok önemli. Bu insanlar, ergenlikteki fiziksel değişikliklerin kişiyi istenilen cinsiyete ikna etme hususunda ileride güçlüklere yol açtığını ifade ediyorlar.

Eşcinsel örgütleri ve internet siteleri, ebeveynlere ve uzmanlara eşcinsellik tedavisinin ilerlemek için uygun yegâne yol olduğunu söylüyorlar. Onlara göre çocukların kendilerine zarar vermesine ve intihar etmesine ancak bu şekilde mani olunabilir.

Çocuk, doğuştan gelen biyolojik cinsiyetine uygun davranışlar sergilemediğinde ona “cinsel kimlik” rahatsızlığı teşhisi konuluyor. Elde bu konuda gerekli tek bir fiziksel test bile yok, bu sebeple klinisyenler, çocukların ve ebeveynlerin değerlendirmeleri üzerinden hareket ediyorlar. Çocuklara “cinsiyetinden hoşnutsuzluk” teşhisi koyarken geçerli olan kriterler ise diğer cinsiyete sahip olma konusunda güçlü bir istek duyma, kendisinin öteki cinsiyetten olduğunu ısrarla dile getirme ve diğer cinsiyetle bağlantılı kültürel davranışlar sergileme gibi başlıkları içeriyor.

Avustralya Örneği

Avustralya’da çocukların eşcinselleştirilmesi, genelde çocukların ebeveynlerinin veya vasilerinin istediği bir durum. Sonrasında bu talep, Aile Mahkemesi’ne taşınıyor. Örneğin 2004’te Alex isimli 13 yaşındaki bir kız, mahkeme emri ile eşcinselleştirildi.

Nisan 2011’de ise yedi yaşında iken cinsel kimlik rahatsızlığı teşhisi konulan Jamie ismindeki bir erkek çocuk, on yaşına geldiğinde eşcinselleştirildi.

Mahkemede Jamie’nin “uzun sarı saçlarıyla oldukça çekici bir kız” olduğu, “kendisinin bir kızın nasıl olması gerektiği ile ilgili kültürel klişelere tam anlamıyla uyduğu” söylendi.

Jamie’nin anne ve babası, çocuklarında rahatsızlık bulunduğunu ispatlamak için birçok delil öne sürdü: Çocuk, iki yaşında iken kendisinin kız olduğunu söylüyordu, kızların oynadığı oyuncakları seçiyordu ve arkadaş olarak hep kızlarla oynuyordu. Annenin dediğine göre asıl “dönüm noktası” ise Jamie’nin Opera’daki Hayalet’i izlemek için ailecek dışarı çıkarlarken “balo elbisesi” giymek istemesiydi.

Kalıcı Etkiler

Çocukların eşcinselleştirilmesinde başvurulan ilâç tedavileri ve cinsiyet ameliyatları, üreme haklarına ve bedensel bütünlüklerine zarar verebiliyor, ayrıca ileride sağlık sorunlarına yol açabiliyor.

16’sında ergenliği geciktirici ilâçların verilmesi ardından da çapraz cinsellik hormonlarına müdahale edilmesi kısırlaşmaya sebep oluyor. Sonuçta da sperm ve yumurtalıklar olgunlaşmıyor. Uzun vadede bu tür tedavilerin nasıl sonuçlar doğurduğunu kimse bilmiyor.

Toplum nezdinde uygun ve elverişli kabul edilmeyen insanların kısırlaştırılmasını öngören uygulamalara onlarca yıldır başvurulmuyordu. Ama görülüyor ki doğuştan “eşcinsel” kabul edilen çocuklar benzer türden uygulamalara maruz kalıyor, çünkü bunlar kültürel düzlemde kabul gören cinsiyet rollerine uymuyorlar.

Geçmişin öjeni uygulamalarında olduğu gibi bugün de feministleri içeren ilerici kesim, çocukların eşcinselleştirilmesinin “makul bir uygulama” olduğunu düşünüyor, dolayısıyla onu eleştirme gereği duymuyor.

Sheila Jeffreys
7 Kasım 2011
Kaynak

0 Yorum: