Öjeni
(soy ıslahı) uygulamaları, çocukların eşcinselleştirildiği müdahaleler ile
birlikte Avustralya’ya yeniden giriş yaptı.
Aile
Mahkemesi’nin işbirliği ile artık on yaşındaki çocuklara “cinsel kimlik
rahatsızlığı” veya “cinsiyetinden hoşnutsuzluk” teşhisi konulduktan sonra
ergenliği geciktiren ilâçlar veriliyor.
Burada
çocuğun 16 yaşına geldiğinde çapraz cinsellik hormonlarına sahip olması ve
cinsel organlarını 18’inde ameliyatla aldırması murat ediliyor.
Geçmişten
Miras Uygulamalar
Bugün
çocukların eşcinselleştirilmesine dönük uygulamalarla geçmişte soy ıslahı
gerekçesiyle yapılan cinsiyet ameliyatları ve ilâç tedavileri arasında kimi
benzerlikler mevcut.
Her
iki tedavinin arkasındaki fikirler, esasen biyolog, endokrinolog (iç salgı
bilimi uzmanı) ve psikiyatrist gibi cinsellikle alakalı bilim insanlarına ait.
Bu iki uygulama türü de belirli sorunlu davranışların biyolojik temeli
bulunduğuna ve bu sorunun cinsellikle alakalı özellikleri değiştirecek
tedavilerle giderilmesinin mümkün olduğuna dair fikre dayanıyor.
Tarihsel
açıdan öjeni uygulamalarında amaç, ekonomik açıdan alt sınıflara mensup
insanların, “geri zekâlılar”ın, fahişelerin, suçluların, çingenelerin, ahlaken
kusurlu kabul edilenlerin, lezbiyenlerin ve geylerin kontrol altına alınması.
Geçmişte
lezbiyenler ve geyler, hadım etme, rahim alma, kısırlaştırma ve lobotomi gibi
cerrahi müdahalelerle öjenik tedavilere maruz kalıyorlardı.
Eşcinsel
olma çabası içinde olan erkekler, kadınlara veya başka erkeklere çekici geliyor
ama genel kabule göre kadınlar, “transgender” (eşcinsel) olarak teşhis
edilmezden önce de lezbiyen olabiliyorlar. Çocuklarda cinsel kimlik
rahatsızlıklarını tedavi eden uzmanların da bildiği üzere, ebeveynleri
tarafından teşhis için doktora götürülen erkek çocukların dörtte üçü, ileri
yaşlarda eşcinsel veya biseksüel oluyor.
Bugün
eşcinselleştirilmiş yurttaş ve doğru cinsellik fikrini çocukları
eşcinselleştiren düzen ve yetişkinler destekliyor.
İlk
Müdahale
Çocukların
eşcinselleştirilmesine dönük uygulamalar, esasen eşcinsel yetişkinlerin ortaya
koydukları pratiklerin giderek normalleşmesinin bir sonucu.
Erkek
eşcinsel aktivistlerin dediğine göre çocukların ergenliğe girdiklerinde
yaşayacakları şeylere tanık olmalarına mani olma noktasında ilk müdahale çok
önemli. Bu insanlar, ergenlikteki fiziksel değişikliklerin kişiyi istenilen
cinsiyete ikna etme hususunda ileride güçlüklere yol açtığını ifade ediyorlar.
Eşcinsel
örgütleri ve internet siteleri, ebeveynlere ve uzmanlara eşcinsellik
tedavisinin ilerlemek için uygun yegâne yol olduğunu söylüyorlar. Onlara göre
çocukların kendilerine zarar vermesine ve intihar etmesine ancak bu şekilde
mani olunabilir.
Çocuk,
doğuştan gelen biyolojik cinsiyetine uygun davranışlar sergilemediğinde ona
“cinsel kimlik” rahatsızlığı teşhisi konuluyor. Elde bu konuda gerekli tek bir
fiziksel test bile yok, bu sebeple klinisyenler, çocukların ve ebeveynlerin
değerlendirmeleri üzerinden hareket ediyorlar. Çocuklara “cinsiyetinden
hoşnutsuzluk” teşhisi koyarken geçerli olan kriterler ise diğer cinsiyete sahip
olma konusunda güçlü bir istek duyma, kendisinin öteki cinsiyetten olduğunu
ısrarla dile getirme ve diğer cinsiyetle bağlantılı kültürel davranışlar
sergileme gibi başlıkları içeriyor.
Avustralya
Örneği
Avustralya’da
çocukların eşcinselleştirilmesi, genelde çocukların ebeveynlerinin veya
vasilerinin istediği bir durum. Sonrasında bu talep, Aile Mahkemesi’ne
taşınıyor. Örneğin 2004’te Alex isimli 13 yaşındaki bir kız, mahkeme emri ile
eşcinselleştirildi.
Nisan
2011’de ise yedi yaşında iken cinsel kimlik rahatsızlığı teşhisi konulan Jamie
ismindeki bir erkek çocuk, on yaşına geldiğinde eşcinselleştirildi.
Mahkemede
Jamie’nin “uzun sarı saçlarıyla oldukça çekici bir kız” olduğu, “kendisinin bir
kızın nasıl olması gerektiği ile ilgili kültürel klişelere tam anlamıyla
uyduğu” söylendi.
Jamie’nin
anne ve babası, çocuklarında rahatsızlık bulunduğunu ispatlamak için birçok
delil öne sürdü: Çocuk, iki yaşında iken kendisinin kız olduğunu söylüyordu,
kızların oynadığı oyuncakları seçiyordu ve arkadaş olarak hep kızlarla
oynuyordu. Annenin dediğine göre asıl “dönüm noktası” ise Jamie’nin Opera’daki
Hayalet’i izlemek için ailecek dışarı çıkarlarken “balo elbisesi” giymek
istemesiydi.
Kalıcı
Etkiler
Çocukların
eşcinselleştirilmesinde başvurulan ilâç tedavileri ve cinsiyet ameliyatları,
üreme haklarına ve bedensel bütünlüklerine zarar verebiliyor, ayrıca ileride
sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
16’sında
ergenliği geciktirici ilâçların verilmesi ardından da çapraz cinsellik
hormonlarına müdahale edilmesi kısırlaşmaya sebep oluyor. Sonuçta da sperm ve
yumurtalıklar olgunlaşmıyor. Uzun vadede bu tür tedavilerin nasıl sonuçlar
doğurduğunu kimse bilmiyor.
Toplum
nezdinde uygun ve elverişli kabul edilmeyen insanların kısırlaştırılmasını
öngören uygulamalara onlarca yıldır başvurulmuyordu. Ama görülüyor ki doğuştan
“eşcinsel” kabul edilen çocuklar benzer türden uygulamalara maruz kalıyor,
çünkü bunlar kültürel düzlemde kabul gören cinsiyet rollerine uymuyorlar.
Geçmişin
öjeni uygulamalarında olduğu gibi bugün de feministleri içeren ilerici kesim,
çocukların eşcinselleştirilmesinin “makul bir uygulama” olduğunu düşünüyor,
dolayısıyla onu eleştirme gereği duymuyor.
Sheila Jeffreys
7
Kasım 2011
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder