“Dünya sizin olduğu kadar bizimdir
ama aslında son tahlilde dünya sizindir.
Tüm zindeliği ve canlılığı ile siz gençler,
sabahın sekizinde dokuzunda yüzümüze vuran güneş gibisiniz.
Umut sizde. Dünya size ait.”
[Mao Zedung –Moskova’daki Çinli
Öğrencilere ve Kursiyerlere Yaptığı Konuşma (7 Kasım 1957)
Her devrimci hareket açısından gençlerin oynayacağı
rol, üzerinde durulması gereken, önemli bir meseledir. Gericiler ve tuzu kuru
liberaller, gençlerin devrimci bakış açısıyla kuşanmalarını alaya alırlar ama
komünistler bilirler ki devrimci gençlerin harekete katılımı, liderliği
üstlenmesi ve verdiği destek, devrim yapma noktasında bir zarurettir. Devrimci
çaba, bilgi ve adanmışlık, tüm yaş gruplarını kuşatan meselelerdir ve bu konuda
gençlik asla müstesna değildir.
Ortada bir gencin kapitalizmin iç işleyişine dair
bilgiyi edinemeyeceğini söyleyen bir kanun mevcut değildir, aynı şekilde
gençlerin devrimci teori ve pratiği herkesten daha güçlü bir şekilde
kavrayacağını söyleyen bir kanun da yoktur.
Bazı yaşlı yoldaşlar, bilgi ve deneyimin ağırlıklı bir
yere sahip olduğunu söylerler ve asıl önemli olanın hareket içerisinde
varolarak geçirilen zaman olmadığını, anlamak ve değiştirmek için harcanan
zaman olduğunu unuturlar.
Kendisini önemli görmeye dönük abartılı bir hissiyata
bağlı olarak devrimci olduklarını söyleyip gençleri küçümsemek, hiçbir amaca
hizmet etmez. Bu, bilhassa kapitalizmin ve emperyalizmin işleyişine dair derin
bir kavrayışa sahip olan gençlerin sayısının yaşlılara nispetle daha yüksek
olduğu dönemlerde geçerli olan bir husustur.
Gençler ileri yaşlara geldiklerinde gerçek dünyaya
adım atınca onların devrim savunusunu terk edeceklerine dair çok laf
işitmişizdir. Doğrudur, bir kişideki kâmil olma düzeyi, mevcut düzene uyum
sağlamayı esas alan uzlaşmacı tavır değil, varolan hâliyle toplumu, ondaki
çelişkileri anlama ve onu yeniden biçimlendirme arzusu tarafından belirlenir.
Pratikte gençlerin olgunlaştıkça devrim fikrini terk
edeceklerini söyleyen görüş, tuzu kuru kişilerin görüşüdür. Bu tür kişiler,
yoğun düşünsel tartışmalara girme cüretine asla sahip değildirler. Söz konusu
tespit, bir argümanın karşısına dikilmek yerine, “yaşla elde edilen deneyim”
denilen kaleye çekilmek dışında bir çaresi olmayan aptalın sığınağıdır.
Gençlerin devrimci olma konusunda daha fazla
potansiyele sahip olması, onların toplumda sabit ve istikrarlı bir konuma sahip
olmaması ile ilgili bir mesele değildir. Gençlerin çoğu iş arar, eğitim görür,
kendi yeteneklerini keşfetmeye çalışır. Uzun süre sabit bir işte çalışamazlar.
Kapitalizmin yeterli istihdam imkânı sunamadığı ve gençleri borç dağlarıyla baş
başa bıraktığı koşullarda gençler eğitim alma ümidinden bile yoksundurlar.
Bu koşullar sebebiyle gençler devrime yüzlerini
çevirmektedir. Son dönemde gençlerdeki kapitalizme yönelik memnuniyetsizlik
giderek artmaktadır. Bernie Sanders’ın “ihanet ederek” destekçilerini Hillary
Clinton’a teslim etmesiyle burjuva siyaset sistemine yönelik kırıntı hâlindeki
güven de tümüyle uçup gitmiştir.
Bugün birçok genç yol ayrımındadır. Borç dağları ve
politik-ekonomik sistem arasında sıkışıp kalmış olan gençler için tercih
bellidir ama çözüm muğlâktır. Komünistlerin görevi, gençlerin akıllarını ve
kalplerini kazanmak ve kapitalist-emperyalizmin yol açtığı yıkıma ve
adaletsizliklere yönelik haklı öfkeyi devrimci kararlılığa dönüştürmektir.
Ortadaki sis, ancak mücadele ve dönüşüm süreci ile
dağıtılabilir, bu deliliğin çizdiği yoldan çıkışı gösterecek çözüm ancak bu
sayede belirginleşebilir. Kapitalizmin ve emperyalizmin üzerindeki örtü, ancak
gençliğin dolaylı ve kendiliğinden hareketi koordineli ve disiplinli bir
harekete evriltilerek kaldırılabilir ki bu da ancak Marksizm-Leninizm-Maoizm
ile mümkündür.
Tüm devrimlerde kendisini ilk feda eden gençliktir,
ilk öne geçen, yıkılanı ilk kuran, yolu ilk açan ve eskimiş duvarları
parçalayan gençlerdir. Her şeyin ötesini gören gençler geniş bir kapsam
dâhilinde düşünmeyi bilirler. Merakları derin, öğrenme arzuları köklüdür.
Bunlar, bir komünistin sahip olması gereken
vasıflardır. Bu sebeple bizim gençliği devrimci kaynağı olarak görmeye devam
etmeliyiz. O devrimciler mevcut potansiyeli sınıf mücadelesine girip, devrime
yönelik kolektif çalışma yürüterek gerçekten devrimci yola sokmalıdırlar.
Dünyanın en büyük devrimcilerinin belirli bir kısmı,
dünyadaki proleter mücadeleye henüz gençken damgalarını vurmuş isimlerdir.
Bhagat Singh, İbrahim Kaypakkaya, Ekrem Yari ve Bobby Hutton bu tür
isimlerdendir. Proleter gençler, hatta harekete beğeniyle yaklaşan küçük
burjuva gençler arasında kökleşip onları yorulmak nedir bilmeden eğittiğimiz
takdirde daha çok Singh’e, Hutton’a ve Kaypakkaya’ya sahip oluruz. Tarihin de
bize gösterdiği biçimiyle, yönetici sınıf, en çok da devrimci gençliğin
geleceği dönüştürmek adına bugünü ele geçirmesinden korkar.
Red Zeal
11 Eylül 2016
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder