Femen grubundan iki kadın Fas’ın başkenti Rabat’ta
halkın içinde üstsüz bir şekilde öpüştüler. LGBTİ hakları için mücadele eden
isimler bu eylemi provokatif buldular. Bu tip bir eylem Arap dünyasında ilk kez
gerçekleştirildi.
Ama bazı ilerici feministler ve LGBTİ aktivistleri bu
eylemi pek hoş karşılamadılar ve bu eylemi bu türden meselelerle ilgili olarak
Arap dünyasındaki arkaik ve geri kalmış toplumları “aydınlatma” amacını güden
bir teşebbüs olarak değerlendirdiler.
Eylem gerçekte şu sonucu doğurdu: Fas toplumunun
merkezinde yıllardır mücadele eden kadınlara yönelik horgörüyü daha da
yaygınlaştırdı.
Bu türden aktivist gruplarının feminist davayı temsil
etmediğini söylemek gerek.
Bu eylem feminizmin yanlış yönlendirilmiş, çoğunlukla
saldırgan bir temsili. Birçok feminist Femen’in İslamofobik ve emperyalist
niteliğini mahkûm ediyor ve bu grubu esas olarak iki nokta üzerinden eleştiriye
tabi tutuyor:
İlki şu: bu grup itaatkâr bir üslupla ve bütünüyle
Avrupamerkezci güzellik ideallerine uyum gösteren güzel simaları sergilemek
suretiyle kadın bedenini sömürüyor.
İkinci olarak da Fas’taki durumu dikkate almaksızın
kendi politik gündemlerini dayatıyorlar. Bu kadınlar yereldeki gerçeklerden
bihaber olan bir tartışma yürütüyorlar, bu tartışmayı tekellerine alıp ona
belirli bir biçim veriyorlar.
Faslıların Fas’taki meselelere odaklanması zorunlu:
Faslılar açıktan birer aktivist olarak faal olan kadınlarla ilgili konuşmalı,
ama kendilerini feminist olarak tanımlamayan, gizli çalışma yürütenlere kulak
kesilmeli, Fas toplumunda günbegün kadınların durumunu iyileştirmek için
mücadele edenlere bakmalıdır.
Femen’e bir eleştiri yöneltiliyorsa bu eleştirinin
sebebi, birçok feministin grubun genel manada kadınların davasına dayattığı
yönelime itiraz ediliyor olmasıdır.
Bu eleştiriler arkaik yaklaşımların birer ifadesi
değildir; bunlar dünya genelinde oluşturulan ve uygulamaya sokulan feminizm
formlarının yaşamsallığının birer kanıtıdır. Özetle, feminizm sınırları net bir
biçimde tanımlı olan, tümüyle Avrupa kültüründen ve değerlerinden beslenen bir
kavram değildir. Feminizm bundan çok daha fazlasıdır.
Femen’in eylemi temelleri Arap toplumundaki patriyarka
eliyle oyulan Müslüman toplumuna dair bir imaj üretmekte, mevcut güçler
dengesini bir tür kültürel patolojiye indirgemektedir.
Burada önemle not etmek gerekir ki Arap toplumunda
kendi yollarını açmaya çalışan sömürge sonrası toplumlarından neşet eden birçok
ses mevcuttur.
Bu sesler mevcut hareketler karşısında bize cesaret
veriyorlar. Söz konusu hareketler Avrupamerkezci feminizme uyum göstermiyorlar,
onun kadınların davasına yönelik bir hakaret olduğunu düşünüyorlar ve
patriyarkayı savunduğuna inanıyorlar.
Bu eleştirilere belirli bir cüretle “hayır” demek
gerekiyor.
Cesaretle şunu söylememiz gerek: “Faslı kadınlar artık
Arap erkeklerini birer aile reisine indirgemenin bahanesi olan bir tür
feminizme yedeklenmiş, yardımcı bir unsur olarak hareket etmek istemiyor.”
Bu türden seküler, indirgemeci feminizm sadece
sınıfsal önyargıları ifade etmekle kalmıyor, ayrıca her şeyin ötesinde
kültürümüzü belirli bir olguya indirgeyerek, Fas’ta gündelik hayat dâhilinde
sürekli pratiğe dökülen kadınların direnişinin karmaşık ve muhtelif ifade
biçimlerini inkâr ediyor.
Artık ayağa kalkıp kontrolü ele geçirmenin vaktidir.
Feminist davanın emperyalist ve sömürgeci ideolojilerce dış müdahaleyi ve
İslamofobik politikaları meşrulaştırmak amacıyla kullanılan bir kılıf olarak
edinilmesine karşı çıkmak bizim sorumluluğumuzdur.
Avrupalı feministler bizim özgürleşmemizi mesele
etmesinler. Biz bu sorunla ilgileniyoruz.
Süreyya Kahlauyi
18 Haziran 2015
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder