ABD
Dışişleri Bakanı Kerry, 22 Haziran’da, Mısır darbesinin lideri olan ve bugün
cumhurbaşkanlığı yapan General Abdulfettah Sisi ile buluştuğu vakit, Mısır’da
her şeyin “normal” seyirde olduğunu, bu sebeple, ülkenin ABD hükümetinin resmî
planda sunacağı nimetlerden istifade edebileceğini ifade etti. Bu, ABD’nin
Mısır ordusuna ilk elden 575 milyon dolar yardım yapacağı anlamına geliyor.
Bilindiği üzere, bu yardım bir süre buzdolabına kaldırılmıştı. Söz konusu
yardımın dillendirilmiş olması, daha fazla paranın Mısır’a akıtılacağı anlamına
geliyor. Anlaşılan o ki önemli bir bölümü Müslüman Kardeşler üyesi olan 183
kişiye daha rejim tarafından ölüm cezası verilmiş olması, Kerry ve onun ABD
yönetici sınıf içindeki efendilerinin hiç umurunda değil.
Pentagon’a
göre bu yardımın yapılması, ABD’de şirketlerin avcundaki yönetici sınıf için,
Ortadoğu’yu ve oradaki petrol zenginliğini kontrol altında tutmaya katkı
sunacak en ucuz yol. Oysa Suriye, Libya ve öncesinde Afganistan ve Irak gibi,
ulusal egemenliğini muhafaza etmek için mücadele eden bir ülkeyi fethetmek
amacıyla kendi birliklerini göndermek zorunda kaldıklarında, söz konusu yol
daha fazlasına mal oluyor.
ABD,
aynı şekilde İsrail’e de para veriyor. Kongre Araştırma Servisi’nce yapılan bir
araştırmanın gösterdiği üzere İsrail, enflasyona göre ayarlanmamış dolar
cinsinden 121 milyarlık bir tutarla, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD’den en çok
yardım alan ülke konumunda. Bu yardımın büyük bölümü askerî harcamalar için
yapılmış. (“ABD’nin İsrail’e Yaptığı Dış Yardımlar”, Jeremy M. Sharp, 11 Nisan)
Hayır,
burada bir “Yahudi komplosu”ndan değil, kapitalist komplosundan söz ediliyor.
Kapitalistler, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’deki oligarklar için en faydalı
müttefikler. Üstelik bunların önemli bir bölümü, ABD hükümetini ellerinde tutan
Beyaz Anglosakson Protestan (WASP) kesimden insanlar.
Bugün
söz konusu oligarklar ve kontrollerinde hareket eden, dış politika alanında
uzman “düşünce kuruluşları”, iki yıldır, Suudilerin ve ABD’nin parasal açıdan
destekledikleri askerî saldırılara başarıyla direnen Suriye devletine yönelik
saldırıyı nasıl yeniden ihya edebileceklerini anlamaya çalışıyorlar.
Bu
sebeple İsrail, ABD’nin görevini üstlendi ve herhangi bir gerekçe öne
sürmeksizin, ABD’li yöneticileri mutlu etmek maksadıyla, 22 Haziran’da
Suriye’yi bombaladı. İsrail, bu saldırının üç İsrailli gencin ortadan
kaybolmasına dair bir misilleme olarak gerçekleştiğini iddia etti. Ama bu üç
gencin başına ne geldiğini bilen yok. Hiçbir örgüt, gençlerin elinde olduğuna
dair bir açıklamada bulunmadı. Üstelik eğer üç gencin yakalanması için belirli
bir gerekçe mevcutsa, Suriye herhalde listenin en sonunda yer alır, hatta
listeye bile giremez.
Ama
bu gerçek, ABD’deki şirket medyasına mensup kuklaları Suriye’deki saldırının
kayıp üç gençle ilişkilendirmeye çalışmaktan alıkoymadı. 11 Eylül saldırısı ile
Saddam Hüseyin’in bağlantısı olduğunu gösteren, gene bu kuklalar değil miydi?
Oysa Saddam ve El-Kaide can düşmanlarıydı. Ama bu gerçek, Pentagon’un Irak’taki
enerji santrallerini, hükümet binalarını imha etmesine, Bağdat’ın en güzel
yerlerini ani ve acımasız bir hava bombardımanıyla dümdüz etmesine mani olmadı.
ABD’nin
Ortadoğu’ya müdahalesi, tam anlamıyla bir felâkettir: bu felâketin bedelini
öncelikle tüm bölge halkları kanlarıyla ödemiş, bu halkların ödedikleri
vergilere petrol-Pentagon-endüstri kompleksinin milyarder sahiplerinin
çıkarlarına hizmet etmek için el konulmuştur.
ABD
Ortadoğu’dan defol! ABD’nin Irak’a yeni bir savaş açmasına hayır! Para, işler
ve insanî ihtiyaçlar için harcansın, Pentagon için değil!
Workers World
25 Haziran 2014
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder