24 Ekim 2012

,

Mısır’da Liberal Sahte Sol ve Mursi



Geçen Cuma günü Mısır’daki liberal ve sahte sol gruplar, Tahrir Meydanı’nda yaptıkları gösteride iktidardaki Müslüman Kardeşler’i ve Mısır’ın İslamcı cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi protesto ettiler. “Mısır derebeylik değildir, Mısır Mısırlılarındır” sloganı altında tertiplenen protestonun çağrısını yaklaşık 30 liberal, sahte sol politik parti ve hareketten oluşan bir koalisyon yaptı.

Gösteriyi tertipleyenler, ayrıca küçük burjuva bir nitelik arz eden Devrimci Sosyalistler’in internet adresinde ortak bir bildiri yayınladılar.

Bildiri, Mısır’daki tüm politik grupların eşit anayasal temsiliyet hakkı kazanması yönünde bir çağrı yapıyor ve Cuma gününden önce liberal ve sahte sol grupların tertiplediği protesto eylemlerine dönük Müslüman Kardeşler üyesi kesimlerce yapılan saldırıyı kınıyor. Bilindiği üzere, 12 Ekim’de İslamcı çeteler Tahrir Meydanı’nda toplanan seküler gruplarca oluşturulmuş sahneye saldırmış ve seküler politik muhaliflerine gözdağı vermeye çalışarak Mursi karşıtı göstericileri dövmüşlerdi.

Bu bildirinin ortak imzacıları arasında, Devrimci Sosyalistler ve diğer sahte sol partiler yanında, Muhammed Baradey’in Ulusal Değişim Birliği ve Anayasa Partisi, Nasırcı lider Hemdin Sabahi liderliğindeki Halkın Mısır Akımı, Kifaye Hareketi, 6 Nisan Gençlik Hareketi, milyarder bir işadamı olan Necib Saviris’in liberal Özgür Mısırlılar Partisi ve Arap Birliği ile eski diktatör Hüsnü Mübarek’in bakanı olan Amr Musa liderliğinde kısa süre önce kurulan Kongre Partisi bulunuyor.

Gösteriler, eski Mübarek rejiminin resmî memurları ve Mısırlı milyarderler yanında, ayrıca batı destekli Bağımsız Sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarınca da beslendi. Yürüyüş kollarından birinin başında Mısır Bağımsız Sendikalar Federasyonu başkanı Kemal Ebu Ayta bulunuyor, yanında da Mübarek’in devrilmesi sonrası Devrimci Sosyalistler’ce teşkil edilen İşçi ve Köylü Partisi (eski İşçilerin Demokratik Partisi) lideri Kemal Halil duruyordu.

Gösterilere iştirak eden gruplar köklü bir hataya savrulup eylemlerinin geçen yılın Şubat’ında verilen kitlesel devrimci mücadeleler sayesinde ABD’nin maşası ve kadim diktatör Hüsnü Mübarek’in devrilmesi ile sonuçlanan Mısır Devrimi’nin bir devamı olduğu vehmine kapıldılar. Göstericiler “Dayan ülkem. Doğuyor hürriyet”, “Mursi Mübarek’tir”, “Devireceğiz seni Mursi-Mübarek” ve “Mısırlıları dövenler Mısır’ı yönetemezler” gibi sloganlar attılar.

Sahte sol ve liberal grupların Mısır Devrimi’ni temsil ettiklerini iddia etmeleri, tam bir sahtekârlık oysa. Müslüman Kardeşler gibi sahte sol ve liberal gruplar da geçen yılın Şubat ayında kitlesel devrimci mücadelelerle Hüsnü Mübarek’i deviren Mısırlı işçilerin demokratik ve toplumsal arzularını temsil ediyor olamazlar. Bu kesim, servet ve iktidarın dağılımı konusunda İslamcılarla mücadele içinde olan orta sınıfın zengin kesimleri ve burjuvazi adına konuşuyorlar sadece.

Hattizatında Müslüman Kardeşler’e karşı gösteri tertipleyen grupların önemli bir bölümü, yakın zamana kadar İslamcıları destekliyordu. Sahte sol Devrimci Sosyalistler ve 6 Nisan Gençlik Hareketi, cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında Mursi lehine kampanya yürüttü ve Müslüman Kardeşler’i devrimci bir güç olarak takdim etti. Kemal Ebu Ayta, geçen Kasım ayındaki meclis seçimlerinde Müslüman Kardeşler’in teşkil ettiği Demokratik İttifak içinde kampanya yürüten Sabahi’nin Haysiyet Partisi’nin bir üyesi. Ayta, kısa süre önce dağıtılan meclise Müslüman Kardeşler’in listesinden girmişti.

Mısır burjuvazisi içindeki İslamcılarla seküler kesimler arasındaki gerilim, Mursi’nin 30 Haziran’da cumhurbaşkanı seçilip Yüksek Silâhlı Kuvvetler Konseyi cuntasına karşı ABD destekli bir karşı darbe gerçekleştirmesi sonrası iyice arttı. O günden beri Mursi ve Müslüman Kardeşler, sistematik olarak devlet aygıtındaki gücünü artırmanın ve diğer politik güçleri kenara iterken İslamcı bir diktatörlüğün genel yapısını teşkil etmenin yollarını arıyor.

Mursi, hâlihazırda tüm yasama ve yürütme gücünü elinde bulunduruyor ve Mısır’ı fiilen bir diktatör gibi yönetiyor. Kurucu Meclis, bir yandan şeriata atıflar içeren, bir yandan da 1971 anayasasının otoriter niteliğini muhafaza eden bir anayasa taslağı hazırlamış bulunan İslamcıların, Müslüman Kardeşler ve Selefî Nur Partisi ile Asalet Partisi’nin hâkimiyeti altında.

Seküler burjuva partileri ise anayasa taslağı hazırlama aşamasında ve Kurucu Meclis’in yeniden biçimlendirilmesi hususunda daha fazla rol sahibi olmak istiyorlar. Bugün Yüksek İdare Mahkemesi meclisin ve anayasa taslağının geçerliliği ile açılmış olan bir dizi davanın yürütülmesi hususunda baskın olacak şekilde yeniden biçimlendiriliyor.

Sahte sol ile Müslüman Kardeşler arasındaki diğer bir çatışma alanı da bağımsız sendikalar ile Mısır Sendika Federasyonu üzerinden dönen tartışma. Yüksek Silâhlı Kuvvetler Konseyi gibi Müslüman Kardeşler ilk başta, işçi sınıfının mücadelelerini kontrol altına alacak yeni bir mekanizma olarak, Mısır’da bağımsız sendikaları kabul edeceğine ilişkin bir işaret vermişti. Ancak son birkaç ay içinde hareket, sahte sol gruplar ve bağımsız sendikalarla herhangi bir uzlaşma içine girmeyeceğini ortaya koydu.

Mısır Sendika Federasyonu yürütme kurulunun başında bulunan İşgücü Bakanı Halid Ezheri eski sendika aygıtını savunuyor ve sahte solun inşa etmek istediği yeni “bağımsız” sendika bürokrasisine karşı çıkıyor. Geçen Çarşamba günü bakan, bağımsız sendikaların önerdiği yeni sendika yasasının yürürlüğe girmesini engelledi ve sadece Nasır döneminde sendikal hareketi kısıtlayan 1976 tarihli 35. Madde’yi tadil etmekle yetindi.

Son birkaç ay içerisinde İslamcılar, işçi grevlerini ve eylemlerini mütemadiyen ezip durdular. Bağımsız sendikaların üyeleri de Mursi’nin güvenlik güçlerinin saldırılarına ve soruşturmalarına maruz kaldılar.

Ancak bağımsız sendikalar ve sahte sol, Mısır’da yeni tesis edilen otoriter rejime karşı mücadele etme konusunda herhangi bir perspektife sahip bulunmuyor. Bu kesimin genel perspektifi, Mursi rejimine karşı ikinci bir devrim için işçi sınıfını seferber etmek ve sosyalizm için dövüşen bir işçi hükümeti kurmak değil. Bunların esas korkusu, İslamcı bir diktatörlük değil, aksine kitlesel işçi sınıfı mücadelelerinin yeniden zuhur etmesi. Bunların perspektifi, İslamcıları Mısır’da yeniden cilâlanmış kapitalist bir rejimin tesisi konusunda İslamcıları ikna etmekten ibaret.

Ezheri’nin kararı ardından Sendikalar ve İşçi Hizmetleri Merkezi, kendi rollerini kabul etmesi için Mursi’ye yalvaran ve onu muhtemel sonuçları konusunda uyaran bir bildiri kaleme aldı.

Bildiride şu cümlelere yer veriliyordu:

“Devrimin öğrettiği o zor dersi, her zaman asla devrilmeyeceğine inanmış kibirli memurlar da öğrenmeli. Devrim, Mısır toplumundaki dengesiz koşulların mantıkî bir sonucuydu ki bu koşullar, milyonlarca Mısırlıyı hiçbir şeyin değişmeyeceğine dönük inanca tepki göstermeye itmişti. Maalesef aynı milyonlar, hâlâ öfkeli ve dökülen onca kandan sonra hâlâ kendi haklarını istiyorlar.”

Sendikalar ve İşçi Hizmetleri Merkezi, Amerikan Emek Federasyonu ve Sınaî Örgütler Kongresi’nin (AFL-CIO) desteklediği bir kuruluş ve aynı zamanda Devrimci Sosyalistler, 6 Nisan Hareketi ve diğer sahte sol gruplar gibi Washington ile sıkı ilişkilere sahip. Ancak bugün itibarıyla Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ı devirmek için bir vekâlet savaşı veren ve İran’a saldırmaya hazırlanan ABD emperyalizmi, kendi bölgesel çıkarlarını korumak için, esas olarak Sünni İslamcılara sırtını yaslamaya karar vermiş gibi görünüyor.

Dün New York Times’ta çıkan makalesinde Roger Cohen, “Başkan Obama liderliğindeki ABD dış politikasında yaşanan oldukça radikal değişim”e övgüler düzüyor. Cohen’e göre, ABD’nin “Ortadoğu’daki politik İslam’ın aşırı uç kesimleriyle ilişki içinde olmaya dayalı siyaseti oldukça faydalı ve üstelik bu model daha da genişletilmeli.”

Johannes Stern
23 Ekim 2012
Kaynak

0 Yorum: