28 Ocak 2011

,

Firavun Düzenine Karşı Kıyam


On binlerce Mısırlı caddelerde toplaşıyor ve ABD müttefiki Başkan Hüsnü Mübarek’in ülkeyi terk etmesi talebini haykırıyor. Bu yaşananlar, 85 milyonluk ülkenin otuz yıldır hüküm süren Mübarek rejimine karşı en büyük protesto eylemi. Her ne kadar Beyaz Saray, Mübarek rejimini “istikrarlı” bulsa da, ülke genelinde 28 Ocak Cuma günü protesto eylemlerinin daha da yoğunlaşması bekleniyor.

Mısırlı muhalif güçlere gerekli ilhamı, 14 Ocak’ta kendi diktatörleri Zeynel Abidin Bin Ali’yi ülkeden kaçıp Suudi Arabistan’a sığınmaya mecbur eden Tunus veriyor. Tunus’taki ayaklanma, sadece ülkedeki yöneticileri değil, ayrıca onların Paris ve Washington’daki emperyalist efendilerini de epey şaşkına çevirmiş görünüyor.

Kuzey Afrika’nın en küçük ülkesi Tunus’un dünya genelinde oynadığı rol aslında çok sınırlıydı. Oysa Mısır rejimi, ABD’nin Arap dünyasında sürdürdüğü dış siyasetin ana unsuru. Bölgedeki ABD diplomasisi ve İsrail destekçileri de Mısır’ın gösterdiği rızaya ve işbirlikçi siyasetine güveniyorlar. Dolayısıyla Mübarek rejiminin kitlesel bir ayaklanma ile yıkılması, emperyalizmin ve İsrail’in tüm bölgedeki siyaseti üzerinde muazzam bir etki yaratacak güçte.

Mısır’da Kerima, 6 Nisan Hareketi, Millî Değişim Birliği, Değişim için Halkın Demokratik Hareketi, Adalet ve Hürriyet için Gençlik Hareketi ve Devrimci Sosyalistler’den müteşekkil muhalif gruplar koalisyonu, 25 Ocak’ta ülke genelinde Mübarek rejimi karşıtı eylem çağrısı yaptı. Rejim, aynı günü “Hukuk Günü” olarak kutlarken, muhalefet bu güne “Öfke Günü” adını verdi.

Mısır’da genelde birkaç yüz kişinin bu sayının iki katı olan polis gücünün uyguladığı şiddete cesurca direndiği hükümet karşıtı protestolara tanık oluyordu bugüne kadar. Ancak bu sefer 25 Ocak’ta Kahire’de on binler, İskenderiye ve Süveyş gibi kentler de ise binlerce kişi biraraya geldi.

Bir sonraki gün kitle, mücadelesini sürdürdü. Talepleri Mübarek’in ülkeyi terk etmesi, halefi gözüyle bakılan oğlu Cemal Mübarek’in siyasetten elini çekmesi ve ülkede hürriyete, adalete ve demokrasiye dayanan bir rejimin tesis edilmesi yönünde.

Mısır’da beş on bin arası sayıda politik tutsak var. Bağımsız avukatların bildirdiklerine göre, rejim 26 Ocak’a kadar bin iki yüz kişiyi daha tutukladı.

Eylemlere tanıklık edenlerin aktarımlarına göre, eylemciler tazyikli su araçları, göz yaşartıcı bombalar ve polis copları ile durdurulmak isteniyorlar. İngiliz Guardian gazetesinin Kahire muhabiri Jack Shenker’ın tespiti ile insanlar dayak yiyor, kötü muamele görüyor, kimileri öldü diye çöle götürülüp atılıyor.

Ocak 27’de polis göstericilere gerçek mermilerle ateş açmaya başladı. Sina Yarımadası’ndaki Şeyh Süveyced kasabasında bir Bedevi öldürüldü. Cani bir sistemin sırtını yasladığı korkunun perdesini yırtan halk ise mevzilere daha da güçlenerek dönüyor.

Süveyş şehrinde aynı günün sabahında göstericiler karakolu ateşe verdiler. Yükselen politik taleplere ek olarak her yerden gelen aileler üç gündür mahpus olan yakınlarının serbest bırakılması talebinde bulundular.

Resmî kaynaklara göre gösterilerde altı kişi öldü, bunların ikisi polis. Yüzlercesi ise yaralı.

Washington her yıl Mısır’a 2 milyar dolar yardım yapıyor, bunların önemli bir bölümü orduya gidiyor. ABD’nin Irak’a yönelik ilk 1991 saldırısında ve işgal sürecinde Mısır’ın desteğini gördüğü herkesin malumu. İsrail dört yıldır abluka altında tuttuğu Gazze’nin güney sınırını Mısır polisine teslim etmiş durumda.

Washington onlarca yıldır Mübarek rejimini destekliyor. Bugün ABD, ya rejimin sonuna dek arkasında duracak ya da emperyalist desteğe bağımlı, temelde aynı politikaları sürdüreceği kesin, yeni bir hükümete geçiş için gerekli düzenlemeleri yapacak. Bu ise Mısır’da emperyalizme ve ABD dış siyasetine taraftar, neoliberal ekonomi politikalarının müdafisi “yeni” bir rejim demek.

Yaşananlar, 1986’da Filipinler’de ve Haiti’de, ayrıca doksanlarda Zaire ve Endonezya’da olanları hatırlatıyor: ABD emperyalizminin her iki seçeneğe de yönelmesi mümkün. Bahsi geçen ülkelerde ABD, hem savunulması imkân verdiği yere kadar diktatörleri destekledi hem de geçiş sürecinin düzenlenmesi için muhalefete yol açtı. Eğer Muhammed Baradey’in muhalefeti Mübarek’in yerini alacak olursa muhtemelen bu, Washington’un benimseyeceği bir değişim olacak.

Barack Obama ve Hillary Rodham Clinton, Mısır’da politik reformların yapılmasını istiyor, ancak bir yandan da hem hükümetten hem de göstericilerden şiddetten uzak durmalarını talep ediyor. Oysa şiddet tekeli bugün itibarıyla hükümetin elinde. Tüm cephaneliği de ABD’den geliyor. Ama günlük iki doların altında bir gelirle geçinmeye çalışan milyonlarca Mısırlı politik muhalefetle birleşecek olursa, rejimin kurtulması noktasında, söz konusu silâhların kâfi gelmeyeceği de ortada.

John Catalinotto
27 Ocak 2011
Kaynak

0 Yorum: