Dağıstan’ın
ruhani mürşidi Hotsalı Şeyhi Hacı Necmeddin Efendi’ye,
Merhametli
ve saygıdeğer Hacı Necmeddin Efendi!
Rusya
devriminden önce Haydarov’larda kalır iken size “Türkiye ile Dağıstan arasında
bir alaka var mıdır?” diye sormuş, siz de “Biz, Türklerin yolunu sabırsızlıkla
gözlüyoruz. Çar’a karşı hepimiz bir nefer gibi isyan ediyoruz” demiştiniz,
hatırlıyor musunuz?
O
zamanlar ben sizi sıradan ve bilgisiz Dağıstan Müslümanlarına ruhani mürşidlik
yapan biri olarak görüyordum. Siz, o zamanlar Panislamizm mefkûresine bağlı
idiniz, bunun üzerinden hareket ediyordunuz, ayrıca Çar’a karşı isyan edip
Türkiye’ye katılma arzusunda idiniz.
Ama
başka bir şey oldu ve Çar’a siz değil Rus işçiler başkaldırdılar, sizi onlar
Çar zulmünden kurtardılar.
Türklerse
hiçbir engelle karşılaşmadan, on ay sonra geldiler. Çünkü yol Bakû’ye dek açık
idi. Türkler, sadece Bakû’nün yakınlarında rast geldikleri az sayıda Bolşevik
bölüğünün mukavemetine maruz kaldılar. İki tarafın kuvveti bir değildi. Siz bu
çatışmada hemşehrilerinizle birlikte Türklerin yürüyüşünü kolay kılmak
arzusuyla, Bolşeviklerin karşısına dikildiniz.
Sonuçta
Bolşevikler gittiler. Bakû’yü Türklerle birlikte ele geçirdiniz. Güya
Türkiye’nin himayesi altında olan iki Müslüman devlet, Azerbaycan ve Dağıstan
kuruldu. Size daha ne lazım idi? Demek ki İstanbul’dan Dağıstan’a uzanan tüm
topraklar, hiçbir isyana girişme gereği duymadan, Panislamizm bayrağı altında
hareket eden Müslümanların eline geçmişti. Sanki kendi güttüğünüz amaçla
çelişki içerisindeydiniz. Müslümanları birleştirip tüm canlılığınızla bir hayat
inşasına başlamak gerekiyordu. Ama görüldü ki siz, Türklere o kadar da kıymet
vermiyormuşsunuz. Türkler geldiler ama siz onlarla rahatlıkla vedalaşmayı
bildiniz. Onlara çıkıp gitmeyi Almanlar emretmişti, onlar da gittiler. Sonra
Almanlar gitti ve yerlerine Müslümanların tarihî düşmanı, İngilizler geldi.
Onlar başladılar Müslümanlar arasında dayılık etmeye, genç Müslüman
“cumhuriyetler”i birbirine düşürmeye. Siz ise olan bitene ses etmediniz, hatta
Kafkasya’da İngilizlerin hâkimiyet kurma mücadelesine yardım ettiniz. Şimdi de
İngiliz gidiyor, onların yerine İngilizlerin ricası ve rızası ile Çar’ın
generali Denikin geliyor. Denikin, Kafkasya’yı Rusya’nın ayrılmaz parçası ilân
etmiştir. Siz yine meseleleri anlamıyor, Rus Çarı’nın boyunduruğunu takmak
istiyorsunuz.
Ben
yaptıklarınızdan, başka bir sonuç çıkartamıyorum.
Elbette
başka türden bir siyaset anlayışına sahip olan bir ruhani mürşid olarak sizden
olayları benim gibi anlamanızı bekleyemem. Lâkin size neden tutarlı
olmadığınızı sormak da benim hakkım.
Siz,
Türklerin gelmesini Rus Çarı’nın zulmünden kurtulmak için istiyordunuz. Ama bu
zulümden kolayca kurtulduktan sonra boynunuza hemen Denikin’in boyunduruğunu
geçiriyorsunuz. Denikin’in Çar hâkimiyetini yeniden tesis ettiğine hiç şüphe
yoktur. Yoksa siz, Denikin’in karşısına çıkacak kuvvetiniz olmadığına dair o
bahanenin arkasına mı sığınıyorsunuz? Peki ama siz, az sayıda Alman ve İngiliz
bölükleri tarafından esaret altına alınmaya karşı çıktınız mı? Hepinizin uzun
zamandır gözlediği ve arzuladığı Türklerin kovulması, size zerre tesir etti mi?
Peki
sizin o Panislamizm mefkûreniz de nerede kaldı?
Çok
iyi hatırlıyorum: Size “Çar zulmünden kurtulduktan sonra ne tür bir faaliyet
içerisine girmeyi düşünüyorsunuz?” diye sorduğumda, siz şu cevabı vermiştiniz:
“Bizim Kur’an’ımız ve hançerimiz vardır.”
İyi
de nerede şimdi o Kur’an’ınız ve hançeriniz?
Ben,
tüm bu sorulara sizin kendinizi saf gibi gösterecek bir cevap vermeyeceğinize
tabii ki eminim. Ama belki de aslında tek bir cevap veriyorsunuz bu sorulara:
esasen siz, her şeyi sırf Bolşeviklerin etkisi altına girmemek için
yapıyorsunuz.
Eğer
namuslu bir ruhani mürşid iseniz ve rehberiniz Panislamizm mefkûresi ise o
vakit Bolşeviklerden niçin korkuyorsunuz? Bugün Bolşevikler, “kim hangi dine
bağlı ise ona inanmakta serbesttir. Devlet din işlerine karışmamalıdır”
diyorlar. Bolşevikler diyorlar ki “tüm halklar özgürdür, kendi kaderlerini bu
surette tayin edebilirler.” Peki size daha ne gerek?
Hacı
Necmeddin Efendi, beni dinleyin: Böylesine somut ve sorumluluk gerektiren bir
zamanda açık açık konuşalım. Siz, Bolşeviklerden Panislamizm mefkûresini yayıp
genişletmenize mani olacak diye korkuyor değilsiniz. Hayır, sizin korkunuz,
onların emekçilerin iktidarından yana, mülk sahiplerinin, hanların ve beylerin
iktidarına karşı olmaları. Asıl mesele de budur. Burada çok konuşmaya gerek
yok. Daha konuşursam sizi incitirim. Siz ruhani mürşidsiniz, aynı zamanda büyük
mülk sahibisiniz. Lâkin şimdi bu saatte kendi ellerinizle yaptığınız işleri
anlamalısınız. Kendi menfaatiniz hatırına, gidip sizin gibi mülk sahiplerinin
çıkarlarını savunan Çar Generali Denikin’e bırakıyorsunuz her şeyi, o da
Çar iktidarını yeniden tesis ediyor. Hâlbuki Çar, Müslümanların dinî
hissiyatını defalarca tahkir etmiş, kahraman Şamil’in vatanı Dağıstan’ın cesur
ve namuslu evlatlarını dilsiz ve aciz birer kul hâline getirmiştir.
İşte
Rus işçiler, bu kulları azad ettiler. Sovyet Rusya’nın işçi-köylü hükümeti,
kendi kaderlerini tayin etmeleri için onlara hürriyet verdi. Şamil’in naibi
olan sizse o insanları Çarlığın boyunduruğu altına sokuyorsunuz.
Beni
dinleyin, Hacı Necmeddin Efendi!
Denikin
artık geri çekiliyor, Sovyet Rusya’nın Kızıl Ordusu tarafından darmaduman
ediliyor. Kızıl Ordu bugün, sizin tarafınızdan bir hareket olmaz ise, bu
hâliyle hiç şüphe yok ki yakın zamanda Dağıstan’da halk iktidarı kuracak ve
siz, burada gördüğünüz işler için hesap vermek zorunda kalacaksınız. Lâkin az
sayıdaki kuvvetinizle Denikin’i kovar, kul olmak istemediğinizi ortaya koyar
iseniz, o vakit siz, kendi halkınızın kendi kaderini tayinine katkı sunmuş
olursunuz. Siz de biliyorsunuz ki, Sovyet Rusya iktidarını, istemiyorsa, hiçbir
halka dayatmamakta, onları hâkimiyetini kabule zorlamamaktadır. Sovyet Rusya,
Dağıstan’ın özerkliğini kabul eder ve onunla iyi komşuluk ilişkileri kurmak
ister. Tüm bu gerçekleri Azerbaycan’a da haber edin. Hakkın huzurunda hesaba
çekileceğimiz saat uzak değil, Denikin’i kovsanız bile İngilizler ilişki kurmak
isteyecekler. Bunların hepsi de birdir. İngilizleri kovma kararı verilmiştir.
Böylelikle haydut çetelerinin tüm o lânet ve murdar işlerine bir son
verilecektir. O haydutlar nerede olurlarsa olsunlar, mahvedilmelidirler. Bugün
şeriat da bunu emretmektedir! Doğru değil mi bu sözüm? Fakat siz şeriatın
hükmüne göre amel etmek istemiyorsunuz. Sizin yerinize Bolşevikler amel
ediyorlar.
Neriman Nerimanov
11 Eylül 1919
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder