07 Kasım 2018

,

Bolşevik Darbesi

Ekim Devrimi’ne yönelik olarak dillendirilen en yaygın eleştirilerden biri şudur: “Bu devrim, bir Bolşevik darbesinden başka bir şey değildir.” Örneğin Rus Devrimi isimli çalışmasında eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi ve Harvard’lı tarihçi Richard Pipes, Ekim Devrimi’nin “modern darbeler için gerekli modeli teşkil ettiğini” söylüyor[1] ve Bolşevikleri iktidarı gayrimeşru yollardan, askerî araçlara başvurmak suretiyle alan, acımasız, şiddet yanlısı, kötü niyetli ve fesatçı bir azınlık olarak resmediyor. Bu eleştiriyi genelde sağcı revizyonist tarihçiler dillendirse de bazı anarşistler ve sosyal demokratlar da benzer laflar sarfediyorlar.

Kanaatimce bu eleştiri, Ekim Devrimi’yle alakalı olarak dillendirilen eleştirilerin en cılızı ve genelde ideolojik kazanımlar elde etme adına tarihsel gerçekleri çöpe atıyor. Bu noktada eleştirmenler altı ayrı konuda hatalılar:

Söz konusu eleştiriyi dile getirenlerin yaptıkları ilk hata, Lenin ve Trotsky gibi Bolşevik liderlerin sovyetlerde çoğunluğun desteği alınmadıkça ayaklanmaya açıktan karşı oldukları gerçeğini gözardı etmeleri. Misal Lenin, 27 Eylül günü Merkezî Komite’ye gönderdiği mektupta şunları söylüyor:

Her iki başkentin İşçi ve Asker Vekilleri Sovyetleri’nde çoğunluğu elde etmiş bulunan Bolşevikler iktidarı ellerine alabilirler, almalıdırlar. […] Halkın çoğunluğu bizim safımızdadır. Bunun kanıtı, 6 Mayıs’tan 31 Ağustos’a oradan da 12 Eylül’e dek uzanan uzun ve acılı olaylarla dolu süreçtir. Büyük şehirlerdeki sovyetlerde çoğunluğun kazanılması, halkın bizim safımıza geçmesinin bir sonucudur.[2]

Başka bir ifadeyle, Bolşeviklerin halktan gördüğü ve giderek artan desteğin kaynağı, Bolşeviklerin “Ekmek, Barış, Toprak” vaadine bağlılık göstermesi, onların Kornilof’un karşı devrimci darbe girişimine karşı verilen mücadeleye öncülük etmesi ve tüm iktidarın sovyetlere devrini savunmalarıdır. Bu destek sayesinde Bolşevikler, iktidarın el değiştirilmesi konusunda gerekli demokratik yetkiyi ele geçirdiler. Oysa bu gerçeğe karşın devrime yönelik eleştiriler, geçici hükümetin bu anlamlı yetkiden mahrum olduğunu tümüyle gözardı ediyorlar. Geçici hükümet, Rusya’nın hızla uçuruma sürüklenmesine neden olacak, Birinci Dünya Savaşı’na girişi türünden tüm önemli meselelerde lafı dolandırmaktan başka bir şey yapmıyor.

İkinci hata şu: eğer Bolşeviklerin ana meselesi iktidarı olmak olsaydı, onlar Haziran’daki ayaklanma esnasında, en azından büyük şehirlerde bu işi hâlledebilirlerdi. Onlarsa ülke genelinde işçilerin, köylülerin ve askerlerin çoğunluğunun desteğini alana dek geçici hükümeti ayaklanma yoluyla devirme fikrine bağlı kalıyorlar ve hareketi bu noktada geriye çekiyorlar.

Üçüncü hata, Petrograd Sovyeti’ne bağlı Askerî Devrimci Komite’nin koordinasyonuna ve liderliğine tabi olduğu gerçeğinin görülmemesiyle alakalı. Bu komitenin seksen üyesi var ve bunların yaklaşık ellisi Bolşevik. Komitede sol Sosyalist Devrimciler de var, dolayısıyla komitenin tümüyle Bolşevik bir yapı olarak değerlendirilmesi mümkün değil. Dahası Petrograd Sovyeti’ne bağlı Kızıl Muhafızlar, darbe yapmak isteyen bir subaylar kliğine bağlı, orduya ait küçük bir bölük değil, militan işçilerden oluşan bir milis örgütü.

Dördüncü hata da şu gerçeğin görülmemesiyle alakalı: Zinovyef ve Kamenef, ayaklanmanın eli kulağında olduğunu açıktan ilân ediyor, oysa Kerenski güvenle, “Bolşeviklerin ayaklanmasını bastırmaya yetecek askerî güce sahip olduğunu, onları tek seferde ezeceğini söylediği günlerde ayaklanma arkasında güçlü bir destek, karşısında zayıf bir düşman buldu” diyor.[3] Esasında Bolşevikler, Petrograd’da askerlerin büyük bir çoğunluğunun desteğini alıyorlar: Liebman’ın gözlemiyle, ayaklanma hazırlıklarının en yoğun olduğu dönemde toplanan Petrograd Garnizonu konferansında,

Kürsüye gelen her Bolşevik konuşmacı ayakta alkışlanırken Menşevik ve Sosyal Devrimci delegelerin sesleri bile işitilmiyor. Eğer Petrograd garnizonu tümüyle Bolşeviklerin eline geçmemiş olsaydı, Bolşevikler muhtemelen müşfik bir tavırla tarafsız kalacaklardı. Her hâlükârda çoğunluk Bolşeviklerin eline geçince, tüm askerî alaylarda geçici hükümete destek verilmesi yönünde tek bir el kalkmadı.[4]

Bu gelişme, tüm yönleriyle şu hususu anımsatmalı bize: “Ayaklanma karanlık, Makyavellici komplolar demetinden değil, bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla tekrar tekrar yürütülen, binlerce ikna ve propaganda faaliyetinden oluşur.”[5] “Darbe” kitleleri kucaklayan demokratik sovyetlerin kongre ve konferanslarda açıktan tartışılan bir politik olgu değildir ama devrimci ayaklanma öyledir.

Beşinci hata olarak, ayaklanmanın amacının Bolşeviklerce dillendirilen, herkesin bildiği o popüler slogan üzerinden (“tüm iktidar sovyetlere!”) aktarıldığı gerçeğini görmeme meselesi üzerinde durmak gerekiyor. İkinci Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi, Bolşevik, Menşevik, Menşevik Enternasyonalist, Sol Sosyal Devrimci, Sağ Sosyal Devrimci delegelerden ve diğer sosyalist ve kimi anarşist isimlerden oluşuyor. Yaklaşık 670 delegenin seçtiği yürütme komitesinde 14 Bolşevik, 7 Sosyal Devrimci, 3 Menşevik, ayrıca Maxim Gorki’yle rabıtalı sosyalist gruptan bir isim bulunuyor.[6] Dolayısıyla bir partinin kitlelere sırtını dönüp komplocu bir teşebbüsle darbe yaptığını ve hükümeti devirdiğini ama öte yandan da iktidarı diğer iki büyük partiyle paylaştığını söylemek gerçekten tuhaf.

Altıncı hata ise ayaklanmanın sonrasında büyük çoğunluğun desteğini almış olduğunu görmemekle alakalı: İkinci Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi’ndeki 670 delegenin 505’i “tüm iktidar sovyetlere!” kararına destek veriyorlar.[7] Sol Menşevik lider Martof’un gözlemiyle, “Şunu artık anlayın lütfen: karşımızda proletaryanın zaferle taçlandırdığı bir ayaklanma var. Tüm proletarya Lenin’i destekliyor ve ayaklanmanın kendilerini toplumsal düzlemde kurtarmasını bekliyor.”[8]. 1917 devriminin tarihini kaleme almış olan, en iyi Menşevik tarihçi Suhanof’sa şunları söylüyor:

Partinin halkın büyük çoğunluğunu peşine sürüklediği, o partinin tüm iktidarı ve yetkiyi fiilî olarak ele geçirdiği koşullarda, tüm ülke genelinde yaşanmış bir ayaklanma yerine askerî komplodan bahsetmek tam manasıyla saçmalık. Bu saçmalığı Bolşevizmin düşmanları dillendiriyorsa, o tümüyle kasıtlı ve kötü niyetli bir saçmalık.[9]

Brian S. Roper

[Kaynak: The History of Democracy, Pluto Press, 2013, s. 265-267.]

Dipnotlar:
[1] Richard Pipes, The Russian Revolution, (New York: Knopf), 1990, s. 491.

[2] Lenin, ‘The Bolsheviks must assume power’, çev. Y. Sdobnikov ve G. Hana, s. 19–21, Yayına Hz.: G. Hana, V. I. Lenin: Collected Works içinde, Cilt. 26, (Moskova: Progress), 1977, s. 19. Türkçesi: İştirakî.

[3] Marcel Liebman, The Russian Revolution, (Londra: Jonathan Cape) 1970, s. 251.

[4] Liebman, A.g.e., s. 249–51.

[5] Liebman, A.g.e., s. 259–60.

[6] Liebman, A.g.e., s. 272.

[7] Mike Haynes, Russia: Class and power, 1917–2000, (Londra: Bookmarks), s. 32.

[8] Aktaran: Haynes, A.g.e., s. 33.

[9] Akt.: John Rees, “In defence of October”, International Socialism,1991, Sayı: 52, s. 17.

0 Yorum: