18 Nisan 2009

,

Hakikî Sosyalizm

Birinci ciltte tespit ettiğimiz üzere (Alman İdeolojisi, “Aziz Max”, “politik liberalizm” alt başlığı), Fransa ve İngiltere’deki proleter hareketle Alman sosyalizmi arasındaki ilişki, bugüne dek var olageldiği biçimiyle, Alman liberalizmi ile Fransız ve İngiliz burjuva hareketi arasındaki ilişkinin bir benzeridir. Süreç içinde, Alman komünistleri yanında, Fransız ve İngiliz komünist fikirlerini özümseyip onları kendilerine âit Alman felsefî öncülleri ile kaynaştıran bir dizi yazar ortaya çıktı. Bu “sosyalistler” ya da kendilerine verdikleri adla, “hakikî sosyalistler” yabancı komünist yazını gerçek bir hareketin ürünü ve ifadesi olarak değil, Alman felsefî sistemlerinin de geliştiğini düşündükleri aynı yoldan, yani “saf düşünce” süreci yoluyla geliştirilmiş saf teorik yazılar olarak kabul ettiler.

Bu yazılar bir sistem vazettiğinde bile, onların pratik ihtiyaçlardan, belirli bir ülkenin belirli bir sınıfına âit bütünlük içindeki hayat koşullarından türediği hiçbirisinin aklına gelmedi. Masumane biçimde bunlar sözkonusu yazınsal parti temsilcilerinin bazıları tarafından beslenmiş olan ve belirli bir sınıfın, belirli bir zamandaki ihtiyaçları değil, “en aklî” toplumsal düzen sorunu üzerinde duran yanılsamaya dönük güveni üstlendiler. Bu “hakikî sosyalistler”in idrakinde muhafaza edilen Alman ideolojisi onları gerçek durumları incelemekten alıkoydu. “Bilimsel olmayan” Fransız ve İngiliz faaliyetleri karşısında bunların faaliyeti esas olarak bu yabancıların “kaba” ampirizmlerini ve yüzeyselliklerini Alman kamuoyunun horgörüsüne yaslamaktan, “Alman bilimi”ni överek, bu bilimin görevinin ilk kez komünizmin ve sosyalizmin hakikatini, mutlak, hakikî sosyalizmi ifşa etmek olduğunu ifade etmekten ibaretti.

Birçok durumda Fransız ve İngiliz kaynaklara âit özgün yazılara nazaran “Alman bilimi”ne âit yazılara güçbelâ aşina olup sadece Stein ve Oelckers’in derlemelerinden (Lorenz von Stein, Der Socialismus und Communismus des heutigen Frankreichs -Günümüz Fransa Sosyalizmi ve Komünizmi; Theodor Oelckers, Die Bewegung des Socialismus und Communismus -Sosyalizm ve Komünizm Hareketi) vb.’den haberdar olmalarına rağmen bu insanlar hızla, sözkonusu görevi “Alman bilimi”nin birer temsilcisi olarak ifa etmeye koyuldular. Sosyalizme ve komünizme atfettikleri bu “hakikat” neydi?

Sosyalist ve komünist yazındaki fikirleri -kısmen yazınsal geçmişlerine karşın sahip oldukları cehalet, kısmen de ilgili yazına dönük, yukarıda bahsi edilen yanlış anlama sebebiyle- “muğlâk” bulduklarından, bu insanlar, bilhassa Hegel ve Feuerbach’ı, genelde Alman ideolojisini yardıma çağırarak sözkonusu fikirleri arındırmaya gayret ettiler. Gerçek hareketten kaynaklanan komünist sistemlerle, onların ifadelerinden başka bir şey olmayan eleştirel ve polemiğe dayalı yazıları birbirlerinden ayırdılar ve bunları Alman felsefesi ile zoraki bir ilişkiye soktular. Tarihsel planda koşullanmış belirli yaşamsal yüzeylerin bilincini bu yüzeylerden ayırdılar ve bu bilinci hakikî, mutlak, yani Alman felsefî bilincine âit terimlerle değerlendirdiler. Mükemmel bir tutarlılıkla bu tekil bireyler arası ilişkileri “İnsan”a âit ilişkilere dönüştürdüler; tekil bireylerin kendi ilişkileri ile ilgili düşünceleri “İnsan” ile ilgili düşünceler olarak yorumladılar; bunu yaparak sözkonusu kişiler gerçek tarihsel temeli terk ettiler ve ideolojinin temeline geri döndüler; gerçek bağlantı konusunda cahil olduklarından, zorluk yaşamaksızın, “mutlak” ya da kimi diğer ideolojik yöntemlerin yardımı ile bazı fantastik ilişkiler inşa ettiler. Sonuç olarak Fransız fikirlerinin Alman ideologlarının diline yapılan bu çevirisi ve zorlama biçimde komünizm ile Alman ideolojisi arasına kurulan bu ilişki, “hakikî sosyalizm” denilen şeyi meydana getirdi ve bu tür sosyalizmin, İngiliz versiyonu için Tory’ler tarafından kullanılan ifadeyle, “milletin gururu ve tüm komşu milletlerin gıpta ettiği bir şey” olduğu yüksek sesle ilân edildi.

Dolayısıyla, ileride göreceğimiz üzere, “hakikî sosyalizm”, proleter komünizmin ve ona az çok yakın olan Fransa ve İngiltere’deki parti ve grupların Alman aklı ile hissiyatının cennetindeki başkalaşmış biçimidir. Bilime dayandığını iddia eden hakikî sosyalizm, esas olarak farklı bir ezoterik (batınî) bilimdir; teorik yazını sadece “düşünen akıl”a âit gizemlere ön ayak olanları hedefler. Ancak aynı zamanda hakikî sosyalizmin egzoterik (zahirî) bir tür yazını daha vardır; bu da sırf kimi propaganda biçimlerini uygulamak zorunda olması sebebiyle, bazı toplumsal, ezoterik araçlarla ilgilenir. Bu ezoterik yazında o, artık Alman “düşünen akıl”ı yerine, “Alman hissiyatı”na başvurur. Bu, görece daha kolaydır, zira artık gerçek insanlardan ziyade “İnsan” ile ilgilenen hakikî sosyalizm tüm devrimci coşkusunu yitirmiş ve bunun yerine insanlığın evrensel aşkını ilân etmiştir. Elde ettiği sonuçlar proleterlere değil, Almanya’da sayıca çok olan, iki insan sınıfına, insancıl yanılsamaları ile küçük burjuvaziye ve küçük burjuvazinin ideologlarına, yani felsefecilere ve onların müritlerine hizmet eder; bu ise genelde günümüzde Almanya’da hüküm süren “ortak” ya da ortak olmayan bilince dönüşür.

Almanya’da faal olan koşullar bu kırma hizbin oluşumuna zorunlu olarak yol açar ve sözkonusu hizip doğası gereği, kendi zamanı içinde hüküm süren fikirlerle komünizmi uzlaştırma gayreti içine girer. Belli bir sayıdaki Alman komünistinin felsefî bir çıkış noktasından hareketle komünizme böylesi bir geçiş aracılığıyla ulaşmış olması ihtimal dâhilindedir ve aynı şekilde bu ilişkilenme hâlihazırda devam da ediyor olabilir. Ancak sözkonusu ideolojiden kendilerini kurtaramayanların ölene dek sadece hakikî sosyalizm vazedecekleri kesin gibidir. Dolayısıyla belirsiz bir zamanda çalışmalarını kaleme almış olan ve burada eleştirilen “hakikî sosyalistler”in konumlarını bir süre daha muhafaza edip etmeyecekleri ya da bu konumun ötesine geçip geçmeyecekleri hususunda gerekli malumatın temini için henüz gerekli hiçbir araca sahip değiliz. Burada tekil bireylerle değil, sadece Almanya gibi durağan bir ülkede ortaya çıkan bir eğilimin somut ifadesi olan basılı belgeler üzerinden muhakemede bulunuyoruz.

Ayrıca tüm bunlara ek olarak, hakikî sosyalizm gerçekte, Genç Alman yazın insanlarının[*] toplumsal hareketi istismar eden şarlatanlara ve diğer aydınlara ev sahipliği yapmalarını sağlamıştır. Toplumsal hareket başlangıçta sadece yazınsal bir nitelik arz etse de, hakikî sosyalizmin faal olduğu Almanya gerçek, ateşli ve pratik parti mücadelelerinden de mahrumdur. Hakikî sosyalizm, oluşumu dâhilinde her türlü gerçek parti çıkarından mahrum olan toplumsal yazın hareketlerinin mükemmel bir örneğidir ve komünist partinin oluşumu ardından bu hareketin niyeti, komünist partiye rağmen varlığını sürdürmede ısrarcı olmaktır. Şurası aşikâr ki Almanya’da gerçek bir komünist partinin ortaya çıkışı ile birlikte hakikî sosyalistlerin sahip olduğu kamuoyu giderek daha fazla küçük burjuvazi ile kendisini temsil eden kısır ve bitkin aydınlarla sınırlı kalacaktır.

Friedrich Engels

[Kaynak: Karl Marx ve Friedrick Engels, “True Socialism”, Collected Works içinde, Cilt 5, s. 455-457.]

[*] Junges Deutschland [“Genç Almanya”] yazarlarına atıfta bulunuluyor; 1830’larda ortaya çıkmış olan bu yazın grubu, Heinrich Heine ve Ludwig Börne’den etkilenir. Genç Almanya yazarları (Karl Gutzkow, Ludolf Wienbarg, Theodor Mundt vd.) bilincin ve basının özgürlüğünü savunurlar. Yazıları, küçük burjuvazinin ve aydınların muhalif hislerine tercüman olur. Genç Almanların görüşleri politik açıdan belirsiz ve tutarsızdır; kısa süre içinde grubun büyük bölümü liberal olur.

0 Yorum: