Küba Sağlık Sistemini Alkışlamalı ve Ondan Öğrenmeliyiz
Yoksul ve kuşatma altındaki Küba, sadece ABD’den
daha iyi sağlık göstergelerine sahip değil, aynı zamanda uluslararası tıbbi
çabaları her yıl binlerce hayat kurtarıyor. Küba sağlık sistemini alkışlamalı
ve ondan öğrenmeliyiz.
Havana’daki Latin Amerika Tıp
Okulu’nda (4 Aralık 2006).
[Demokrat Partinin başkan adaylarından] Bernie
Sanders, Küba’nın okuma-yazma programı hakkında olumlu şeyler söylediği için siyasal
bir bedel öderken yaşadığımız salgın bütün dünyaya Küba’nın sağlık sisteminin
kahramanca yanını gösterdi.
Kübalı doktorlarla Afrika’daki yoksul ve ücra
köylerde çalıştığım sırada bu kahramanlığı birinci elden görmüştüm. 1970’lerde
idi ve ben, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından
diyetisyen olarak işe alınmış genç bir kadındım. Meslektaşlarım aç çocukları
beslenmesine yardım eden iyi insanlardı. İyi de maaş aldılar ve [Afrika’da]
kendi evlerinde asla güç yetiremeyecekleri müreffeh bir hayat sürdüler.
Kübalılar farklıydı. Basit yaşıyor, zorlu koşullarda çalışıyorlar ve
hizmetlerine karşılık nerdeyse hiçbir şey kazanmıyorlardı. Tek motivasyonları,
muhtaç insanlara yardım etmekti.
Onlar bunu enternasyonalizm olarak adlandırıyor ve
topluma olan borçlarını ödemek için devrimci görevleri olduğunu söylüyorlardı. Che
Guevara’dan bir alıntı yapmışlardı: “Tek bir insanın hayatı, dünyadaki en
zengin adamın bütün mallarından bir milyon kat daha değerlidir.”
Bundan esinlendim ve Küba’ya taşındım. Bir
evlilik, ardından bir bebeğin geldiği dört yılın sonunda Küba hükümeti
tarafından devrimi eleştiren yazılar yazmakla suçlanıp sınır dışı edildim.
Kesinlikle, Küba sisteminin hoşlanmadığım yönlerini gördüm ve deneyimledim.
Ancak ülkenin kamu sağlık sistemine uluslararası dayanışmaya bağlılığına olan
hayranlığımı asla kaybetmedim.
Bu küçük ve yoksul adanın dünyanın en zengin
ülkelerinin göstergelerine eşit ya da onlardan daha iyi temel sağlık göstergelerine
sahip olması gerçekten ilham vericidir. Altmış yıldır vahşi bir Amerikan ablukası
ve ambargosuna maruz kaldıktan sonra bu durum daha dikkat çekicidir. Küba’nın
1000 canlı doğumdaki %4’lük bebek ölüm oranı –üstelik bu CIA’ya göre!-
ABD’ninkinden daha düşüktür. Mağaza raflarında çok az gıda ve eczanelerde ilâç
sıkıntısı olsa da Kübalılar, “bizler yoksullar gibi yaşar, zenginler gibi
ölürüz” diyorlar. Küba sağlık hizmetlerine kişi başına yılda 800 dolardan daha
az harcama yaptığı hâlde ortalama 79 yıl yaşam beklentisinin -11.000 dolar
harcayan- ABD ile aynı olması bu yüzdendir.
Dünyanın çoğu ülkesi gibi, Küba da şimdi
Koronavirüs ile boğuşuyor. 20 Nisan itibarıyla, kayıtlı vaka sayısı 1.137 ve 38
ölüm var. Ancak güçlü sağlık çalışanları kadrosu dâhil olmak üzere Küba’nın
ücretsiz ve evrensel sağlık sistemi bu krizle baş etmede adayı diğer çoğu
ülkeden daha iyi bir pozisyonda tutmaktadır. Küba, yoğun biçimde sağlık
çalışanlarının eğitimine odaklanmış olmakla dünyadaki en yüksek doktor
yoğunluğuna sahiptir. Sağlık çalışanlarının hastalara oranı ABD’dekinden kabaca
üç kat daha yüksektir.
Küba sadece kendi doktorlarını eğitmiyor; dünyanın
her yerinden doktorları da eğitiyor. Sadece 11 milyon nüfuslu bu ada, dünyanın
en büyük uluslararası tıp okuluna (Latin Amerika Tıp Okulu- ELAM) sahiptir.
Kurulduğu 1999 yılından bu yana okul, ABD dâhil 138 ülkeden 35.000’in üzerinde
genci eğitti. Ve asıl can alıcı nokta şu: Bu eğitimler ücretsiz.
“En yoksul ve en muhtaç” topluluklardan gelen
ABD’li öğrencileri seçen, Barış için Rahipler grubu, bursun kayıt ücretini,
yurt ücretini, üç öğün yemeği, ders kitaplarını, okul üniformasını ve küçük bir
aylık cep harçlığını kapsadığını söylemektedir. ABD tıp okullarında eğitim
görenler altı haneli bir borç yüküyle mezun olurken, ELAM öğrencilerinin tek
borcu, düşük gelirli ve tıbbi açıdan mahrum topluluklara hizmet etmektir. Dr.
Melissa Barbar gibi ELAM mezunlarını bugünlerde Koronavirüs ile mücadele eden
Bronx’taki cephe hattında bulmanızın nedeni budur.
Bunlar gözlerinizi yaşartmadıysa uluslararası
görev için İtalya’nın en enfekte olmuş bölgesi Lombardiya’ya inen doktorlar
tugayına bakın. Yoğun bakım uzmanı Leonardo Fernandez, Havana’dan ilk tugay
havalandığında Reuters’e, “bizler
süper kahramanlar değiliz” demiş ve eklemişti: “Bizler devrimci doktorlarız.” 1
Nisan itibarıyla, Küba, Covid-19 ile mücadele kapsamında Angola’dan Andorra’ya
kadar 800 sağlık çalışanı gönderdi; daha fazlası da yolda.
Küba için tıbbi yardım devrimin bir işareti
olageldi: 1963’teki Şili depreminin kurbanlarına; 1998’deki Mitch Kasırgası’ndan
zarar gören Nikaragua ve Honduras halkına; 2004’teki Endonezya tsunami
mağdurlarına; 2010’daki yıkıcı depremin ve ardından gelen kolera salgınının
vurduğu Haiti halkına yardım etti. 2014’teki Ebola virüsü ile mücadele için de
Liberya, Gine ve Sierra Leone’ye ekipler gönderildi.
Fidel Castro’nun adlandırmasıyla bu “beyaz
yakalılar ordusu” sadece denizaşırı acil durumlara yanıt vermekle kalmadı, tedricen
dünya üzerindeki yoksul topluluklarda aile hekimi olarak hizmet vermeye de
başladı. En yoksul ülkeler, sadece bu medikal ekiplerin giderlerini
karşılamakta ya da Küba’yı tazmin etmek için uluslararası destek istemekte;
daha zengin ülkeler daha fazla ödemektedir.
Trump yönetimi ise Küba’nın toplumsal
programlarına karşı ciddi bir meydan okuyucu tavır içerisindedir. Trump
iktidara geldiğinde, yönetim Küba ekonomisine yönelik topyekûn bir saldırı
başlattı: ABD’den adaya seyahatler için yeni kısıtlamalar getirilmesi, ABD’de
yaşayan Kübalıların ülkelerine gönderebileceği döviz miktarının kısıtlanması,
Venezuela petrolünün adaya sevkiyatının engellenmesi ve Küba’nın tıbbi
işbirliklerinin sabote edilmeye çalışılması.
Trump yönetimindeki Küba karşıtı bağnazlar,
gazetecilere olumsuz hikâyeler yazmaları için para vererek, programdan sorumlu
Kübalılara yaptırım uygulayarak ve ülkeleri Kübalı doktorları sınır dışı
etmeleri yönünde zorlayarak denizaşırı ülkelerde çalışan Kübalı doktorları
vazgeçirmeye çalışıyorlar.
Saldırıların özünü, -bu doktorlar bulundukları
ülkelerde doktorlara ödenen paranın yaklaşık yarısı kadar ücret aldıkları için-
programın bir modern kölelik formu olarak tanıtılması oluşturuyor. Ancak Kübalı
sağlık çalışanları bu görevler için gönüllü olarak çalışıyorlar –deneyim
edinmek istiyorlar, eve döndüklerinde kazanacaklarından daha fazla kazanıyorlar
ve geri kalan paranın Küba’nın ulusal sağlık sisteminin desteklenmesine
gittiğini biliyorlar.
Trump yönetimi, Bolivya, Brezilya ve Ekvador’da
iktidara gelen sağcı hükümetleri 2018’den bu yana yaklaşık 9.000 Kübalıyı sınır
dışı etmeleri için ikna etmede başarılı oldu. Trajik biçimde, şimdi bu ülkeler
Koronavirüs tarafından esir alınmış durumdalar ve deneyimli sağlık
çalışanlarını kaybetmenin yasını tutuyorlar.
Bu krizden geçerken, bir tarafta özelleştirilmiş,
halka hizmet anlamında işlevi bozulmuş bir sağlık sistemine sahip zengin bir
süper gücün trajedisini; diğer tarafta -bu süper gücün sürekli saldırısı
altındaki- yoksullaştırılmış komşunun dünyaya yardım ulaştırmasını görüyoruz. Küba’nın
beyaz yakalılar ordusu küresel dayanışmanın simgesi haline gelirken Trump’ın,
-saygın bir tıp editörünün “küresel dayanışmaya korkunç bir ihanet olarak
adlandırdığı- Dünya Sağlık Örgütü’ne ödemelerin durdurulması dâhil olmak üzere
bu salgınla ilgili felâketli beceriksizliğini tersine çevirme konusunda çaresiz
olduğunu görüyoruz.
Yine de eğer siyasi
hırsları olan bir Amerikalı iseniz Küba’nın sağlık sistemi konusunda iyi bir
şey söylemeden önce iki kere düşünmelisiniz.
Medea Benjamin
Çeviri: Muhsin Altun
[Medea
Benjamin, Global Exchange (insan hakları) ve CODEPINK (Barış için Kadınlar)
gruplarının eş kurucusudur.]
0 Yorum:
Yorum Gönder