Žižek, “başka dünya mümkün” diyen Porto Alegrecilerin
Davos çizgisine geldiklerini söylüyor.[1] Peki onların daha önce de o çizgide
olduklarını söyleyebilir miyiz? “Başka dünya mümkün” cümlesindeki dünya,
kapitalizmin geleceğine dair bir tasavvur olarak görülebilir mi? Porto Alegre,
dünya solunu kapitalizme bağlama operasyonu değil midir? O, kitleleri
kapitalizmin sorunlarına ortak etme girişimi olarak değerlendirilebilir mi?
“Dünyadaki ve Türkiye’deki bazı sol örgütler, Žižek’in yazısında bahsi edilen ‘liberal
komünistler’in yereldeki muadilleridirler” diyebilir miyiz?
“Immanuel
Wallerstein, Porto Alegre’de toplanan, ‘keyifli liman’a demir atan, ‘Dünya
Sosyal Forumu’nu siyaset teorisinin merkezine yerleştirir. Ona göre, ‘sadece
devlet iktidarını elde etmeye kilitlenmiş sosyalist bir hareket, sosyalist bir
dünya kurma hayâlini gerçekleştiremez.’ […]”[2]
Demek ki mesele, tam da devlet iktidarını ele
geçirmektedir. Davos Limanı’na demir atmak ve oradaki hizmetlerden
yararlanabilmek için devlet iktidarını talep etmemek, bu talebi gerici olarak
göstermek, şarttır. Mesele, sınıfsız ve sınırsız zannedilen, ama aslında
kapitalistlerin olan “dünya”dan bakmaktadır. O dünyadan bakanlar, birilerine
“vallaha iktidarı almayacağız, almak için uğraşmayacağız” diye yeminler
etmişlerdir.
Bu yemini edenler, belirli bir bağlama denk düşerler.
Yetmişlerde totalitarizm eleştirileri, ellilerdeki CIA güdümlü liberal
eleştirilerle harmanlanarak, belirli bir sol tipoloji üretilmiştir. Bu solun
tek derdi, kapitalizmin önündeki engelleri kaldırmak, onu “sürtünmesiz”
kılmaktır. Tek dert, ezilenleri, işçileri bu uğraşa ortak etmektir. Davos solu,
tuzaktır.
* * *
“Sürtünmesiz kapitalizm” fikrini savunan Bill Gates,
kendi sınıfı için sorun çıkmasın diye, tarımdan sağlığa birçok alanda faaliyet
yürüten bir güçtür.[3] Basit bir kişilik değildir. Sömürü ve zulüm, yardım
çalışmalarıyla, göz boyamayla birlikte ilerlemektedir. Acil konu başlıkları
olarak tarım ve sağlık, tekellerin önem verdikleri alanlardır. “Yeşil Yeni Mutabakat”
dedikleri, yeşil enerji temelli üretim modeli de bu alanlarla alakalıdır.
Kapitalizm, kendi sorunlarını herkesin sorunlarıymış gibi yutturmaya, herkesi
sorunun parçası kılmaya mecburdur.
Yeşil Yeni Mutabakat, Demokrat Partili (Yeni CHP’li?)
siyasetçilerin ve zenginlerin emrine tabi olan Amerikalı Demokratik
Sosyalistler (HDP?) örgütünün desteklediği bir mevzudur. Esasen emperyalist bir
projedir. Lityum için darbe yapılması, ana program maddelerindendir. Atıfta
bulunduğu ilk Yeni Mutabakat (New Deal), işçi sınıfını devletin ve
sermayenin meselelerine ortak etme ve onu sindirme amaçlıdır. Devletler, büyük
şirketlerin kar ve kâr makineleri olarak iş göreceklerdir. Devlet iktidarını
istemeyen solcuların devlete yönelik eleştirisi, en fazla, böylesi bir makine
olup olmamakla ilgili olabilir. Devlet, karı temizlemediği, kâr getirmediği
için eleştirilir. Yeşil Yeni Mutabakat’ın taşeronu olarak devletler, elektrikli
araba üretirler, Keynesçi manada geçici iş alanları açarlar, Davosçu solsa bunu
sessizce alkışlar. Davos solu, yanılsamadır.
Porte Alegre solculuğunun Davosçu olması, işçileri,
ezilenleri kapitalizme ikna etme gayretiyle bağlantılıdır. Polis, istihbarat ve
ordu eliyle sol örgütler, bir bir Davosçu çizgiye çekilmişlerdir. Bugün
tekellerin ülkeleri dümdüz eden ideolojik ve politik saldırılarında akıncı
birliklerini sol örgütler teşkil etmektedirler. Onlar, birbirlerini ancak ne
kadar “milliyetçi” olduklarına göre eleştirebilirler.[4] “Ulusal kapitalizm”in
karşısına “uluslararası kapitalizm” savunusunu çıkartabilirler. Ceplerinde bol
para olduğu için Küba’ya tatile giderler ve orada sadece “Bolivarcı sosyal
milliyetçilik” (Veli Saçılık) görürler. Bu eşhasa şu söylenmelidir: Dar
meşrepli kemalizmle geniş meşrepli kemalizm arasındaki yarışın ezilenlere bir
hayrı olmayacaktır.
* * *
Bill Gates, halkın üzerinde deneyler yapacaksa,
yediğine içtiğine karışacaksa, onlara gerekli ilâçları satacaksa, ona itiraz
etmeyecek bir halk imal edilmeli, her türden itiraz etkisizleştirilmelidir.
Milliyetçilik eleştirileri ve uluslararası kapitalizm savunusu, burayla
alakalıdır. Bu açıdan, Žižek haklıdır: Bu örgütler, “ırkçılıkla,
cinsiyetçilikle ve dini gericilikle mücadele ediyormuş gibi görünseler de
esasen her türden gerçek ilerici mücadelenin düşmanıdırlar.”
Liberal komünizm, pürüzleri kaldırmak, çapakları
temizlemek, kapitalizmin cerahati her yana yayılsın diye engelleri ortadan
kaldırmak için vardır. Bugün jakoben ideolojiye de Lenin’in “jakoben” tanımına
da karşı olanlar, ABD’de (devlet desteğiyle) “Jakoben” isminde dergi
çıkartmaktadırlar. Lenin, jakobenliğin toprak ağalarına ve kapitalistlere karşı
olmak olduğunu, onun “ezilenlerin sömürücüler sınıfına karşı yürüttüğü hakiki
devrimci mücadele” olarak görülmesi gerektiğini söylemektedir.[5] Toprak ağalarından
ve kapitalistlerden yana olan liberaller, komünist hareketi gasp etmekte,
ipotek altına almakta, hareketin dizginlerini ele geçirmekte, liberalizmi
komünizmmiş gibi pazarlama imkânı bulabilmektedirler. Kuzu postlu kurt
sürüleri, her yana yayılmıştır. Davos solu, o kurttur.
* * *
“Pakistan’ın
kuzeybatısındaki Hayber Pahtunhva eyaletinin Bara Khyber kasabasında yeni
dikilen fidanlar, siyah bayrak taşıyanlar tarafından söküldü.”
Bu cümle, Etha’nın Twitter hesabından
alınmıştır. Cümlede düşman olarak işaret edilen şey, ne kapitalizm, ne de
emperyalizmdir, “siyah bayrak”tır. Fidansa sınıf ve politika dışı, yüce bir
değerdir, öyle olduğunu zanneden bireyleri temsil eder. Daha doğrusu, haberin
dili, bireyleri o fidanlarla özdeşleşmeye çağırmaktadır. Bu bireyler için
mesele, kapitalizmin belirlediği somut sorunlara çözüm bulmaktır. Etha,
bir açıklama gereği duymaksızın, “gerici yobaz Pakistanlılar”ı aslanların önüne
atar. Çünkü Etha, gladyatör sahipleri gibi düşünür. O, Spartaküs
hareketinden nefret eder. Yarın illaki bir HES karşıtı eylemde bir iş makinesi
yakıldığında, bu olayı “barbarlık, gericilik” diye eleştirecek, dövülen bir
mühendisi “mühendisime dokunma!” diye sahiplenecektir.
Arenalar, işçileri, ezilenleri, suça günaha ortak etme
derdindedirler. Liberal komünistler, işçileri, ezilenleri, kapitalistlerin
dertlerine ortak etmek için uğraşmaktadırlar. Amerikan Jacobin dergisinde
çıkan “Yeşil Yeni Mutabakat” yazısı, bunu anlatır.[6] “İşçi mülkiyeti” talep
edilerek, işçilerin çevre mücadelesine dâhil olmalarını isteyerek daire
kapatılmaya çalışılır. İşçilerin ağzına bir parmak çalınmakta, onlar
“patronlarla aynı seviyedesiniz” diye kandırılmakta, çevreyle ilgili meseleler
sınıf bağlamından çıkartılmakta, ezilenlerin ve işçilerin çevre meseleleri
konusunda düşmanı hedef almalarına mani olmak için uğraşılmaktadır. LGBT,
feminist ve vegan, hep birlikte, gerici işçiyi ve sınıf siyasetini sahneden bu
yüzden kovmaktadır.
Dert, LGBT, kadın veya inek de değildir. Tekeller,
belirli bir insan tipi “format”lamakta, halka kendi “algoritma”sını
dayatmaktadırlar. Bu formatı ve algoritmayı, ardındaki öjeniyi “üretici
güçlerin gelişimi” diye kutsayacak solculara, “liberal komünistler”e elbette ki
ihtiyaç vardır. Gün, onların günüdür.
* * *
Etha ve aynı
haberi yapan Artı Gerçek’in görmediği şudur: Pakistan başbakanı İmran
Han, geçmişte Müşerref darbesini desteklemiş bir liberaldir. İlk döneminde bu
solcuların sırda destek oldukları Erdoğan’a benzeyen bu siyasetçi, uluslararası
tekellerin önerdikleri ağaçlandırma kararını yürürlüğe koyar. Bu karar, masum
ve sınıfsız değildir. Başbakan, salgın yüzünden işsiz kalan insanları üç kuruşa
ağaç dikim işinde görevlendirir.[7] Paylaşılan video ile ilgili haberlerde ağaç
dikimi meselesi, çevrenin korunması, iklim değişikliği üzerinden pazarlanır,
perde gerisi gizlenir, kurulan sahnede İmran Han, yere göğe sığdırılamaz. Onun
ne kadar “ilerici ve çağdaş” olduğundan bahsedilir. Ardındaki yolsuzluğa
bakılmaz, ekrandaki siyah bayrağa kilitlenilir. “Göz kimindir, kim için
görmektedir?” Asıl soru budur.
Oysa aynı proje, Latin Amerika ve Afrika’da da
yürürlüktedir. Hepsinde de amaç, yoksul köylülerin elindeki toprakların
gaspedilmesi ve tekellerin tarım siyasetinin uygulanmasıdır. Ağaçlandırma, işin
kılıfıdır. Videodaki olay ise toprakları kullanılan köylülerden ağaçlandırma
için gerekli izin alınmaması ile ilgilidir. Köylüler, gasp edilen topraklarını
emperyalizme karşı savunmaktadırlar. Etha gibilere göre o köylüleri asıl “gerici”
yapan, budur.
Demek ki sol, ormanlaştırma boyasına aldanmanın,
ardındaki gaspı ve zulmü gizlemenin adıdır. Artık sol, toprağını gasp edenlere
direnen köylünün boynuna “milliyetçi” yaftası asıp dövmeyi iş bellemiştir. O,
köylünün toprağını savunurken eline kızıl bayrak veren olmadığı için siyah
bayrağa sarıldığını görmek istememektedir. Davos solu, körlüktür.
Bu sol, benzer ormanlaştırma ve toprak gaspı temelli
projelerin Afrika’da da uygulamada olduğu üzerinde durmaz. Efendileri adına bu
gerçeği doğal olarak gizler:
“Yoksul
köylülerin arazilerine daha çok ABD, Britanya ve Batı Avrupa ülkeleri
çöreklenmektedir. Ortadoğu ve Asya’nın yeni gelişen ekonomileriyle birlikte bu
ülkeler, Güney’in ve Doğu Avrupa’nın su kaynaklarına ve tarım arazilerine el
koymaktadırlar.”[8]
Ama tüm bunlar, ne Etha’yı ne de Artı Gerçek’i
ilgilendirir. Onlar, kendilerine verilen görev gereği “gerici doğu”yla mücadele
ettikleri için, efendilerden alkış almak, övülmek isterler. Tek varlık
sebeplerinin bu mücadele olduğunu iyi bilmektedirler. İşsizler, yoksul
köylüler, hayvanını otlatamayan çobanlar, genelde sömürü ve zulüm, bu
solcuların umurunda değildir. Tek dertleri, “sürtünmesiz kapitalizm”e hizmet
etmektir. “Emperyalist yayılmaya, piyasaların genişlemesine nasıl karşı
çıkarsınız, hiç anlamıyoruz!” diye şikâyetlenen Etha ve Artı Gerçek,
emperyalizmin adımlarına uygun bir yayın çizgisine sahiptir. Bu, 11 Eylül
sonrası oluşan ideolojik ortama adapte olanların çizgisidir. Davos solu,
teslimiyettir.
İdeolojik ortamsa Aydınlanma sürecinden beri
sömürgecilik pratiği için gidilen kıtalardaki halklara yönelik ırkçılığı temel
alır. Buna göre beyaz Avrupalı, “üstün ırk”tır, geri kalan halklar, toprağı
yönetmeyi bilmeyen, yönetilmesi gereken “cahiller”dir. Bu çizgi, eskiden
Amerika’ya gelen yerleşimcilerin diktikleri ağaçları söken Kızılderililere
tabii ki düşman olacaktır. Çünkü bu liberallerin atası John Locke, yerlilerin
mülksüzleştirilmesinin hem gerekli hem de meşru olduğunu, onların toprağı
bilmediklerini, dolayısıyla, toprakların Beyaz Avrupalıya ait olması
gerektiğini söylemektedir.[9] Bunların en önemli mahareti, liberalizmi komünizm
diye yutturabilmeleridir.
* * *
Bugün petrol kuyularını “modernleştirenler”, bizi
karbondan arındırılmış, biyolojik yakıt tüketen çevrecilikle ve organik
domateslerle kandırabileceklerini düşünüyorlar. Oysa bunların biyolojik yakıt
kullanan çevre dostu fabrikalarında biyoyakıt niyetine hektar hektar ağaç
yakılıyor. Amazon’un kökü kurutuluyor. Ama solcular için kolay olan, yoksul
Pakistan köylülerine vurmak, hakaret etmek. Bu sebeple, Etha’nın
“haber”ine gelen yorumlardan birinde, o köylülere “yamyam” denilmesi, asla
tesadüf değil. Bugün solun bilinç düzeyi budur. Sömürgecilik iliklerine
işlemiştir. Kürd’e verilen destek bile bu sömürgecilikle malul ve tanımlıdır.
Doğu halkları, bu sömürgeciliğe ve yağmaya direnmeyi
illaki bilirler. Davosçu solun kara bayraklarına[10] karşı sallanan siyah
bayraklar, varlıklarıyla bu sola şimdiden korku salmaktadırlar. Solcuların o
korku karşısında tek güvendikleri, teknoloji ve sermaye akışıdır, tek
sığındıkları limansa Davos’tur.
Eren Balkır
15 Ağustos 2020
Dipnotlar:
[1] Slavoj Žižek, “The Liberal Communists of Porto Davos”, 11 Nisan 2006, Thesetimes. Türkçesi: "Davos’un
Liberal Komünistleri", 11 Ağustos 2020, İştiraki.
[2] Eren Balkır, “Hulk’ın Devrimci Yolu Eleştirisi”,
10 Ocak 2009, İştiraki.
[3] Jacob Levich, “Gates Vakfı, Ebola ve Küresel Sağlık Emperyalizmi”, Eylül
2015, İştiraki.
[4] Deniz Yılmaz, “Sol Parti Çok Bozdu!”, 11 Ağustos
2020, Etha. Yazar, kendi örgütünün eleştirdiği
örgütle aynı çizgide olduğunu örtbas etmek için altı boş, kendisinde karşılığı
bulunmayan “devrim” gibi kelimelerin ardına saklanıyor. Oysa kendi örgütü,
uluslararası sulara açılmış, şirket gibi yönetilen devletin kemalizmini temsil
ediyor. Aynı “laiklik ve burjuva parlamenter demokrasisi” savunusu, kendi
örgütünde de var ki bu tweet de bu siyasi çizginin bir sonucu. Söz konusu
savunu ise gerçek Kürd’le alakası olmayan, özel odalarda imal edilmiş bir
“Kürt”ün arkasına gizleniyor.
[5] V. I. Lenin, “The Enemies of the People”, MIA. Türkçesi: İştiraki.
[6] Sam Zacher, “We Need a Green New Deal”, 10 Ağustos
2020, Jacobin.
[7] Chris Lang, “Pakistan’s Tree Planting Programmes”,
2 Haziran 2020, Redd.
[8] Nafeez Ahmed, “Carbon Colonialism”, 1 Aralık 2014,
Vice.
[9] Alexander Anievas ve Kerem Nişancıoğlu, How the
West Came to Rule: The Geopolitical Origins of Capitalism, Pluto Press,
2015, s. 128.
[10] Eren Balkır, “Kara Bayrak”, 1 Ağustos 2020, İştiraki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder