Pages

12 Ekim 2023

Anatole France’ın Asarının Eleştirisi

İstenildi ki Anatole France’ın cenaze töreninde tüm toplumsal katmanlar ve tüm politik sektörler temsil edilsin. Bu ünlü edebiyat insanının hatırasını sol da sağ da ortayolcular da selamladılar. O cenaze töreninde geçmişten kalanlar, bugünün zanaatkârları ve yarının habercileri bir araya geldiler. Paris caddeleri boyunca Anatole France’ın naaşına eski Fransız Komünist Partililer eşlik ettiler. Orada olmamayı seçenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Sovyet Rusya’nın resmi yayın organı Pravda, Anatole France’ın şahsında eski kültürü yeni insanlığa uzatmıştı.

Fakat savaşın en hararetli anında imzalanan ve Anatole France gibi bir simayı sınıf savaşının üzerine çıkartan bu sözde ateşkes, çok fazla sürmedi. Bu ateşkes, yanılsamadan başka bir şey değildi. Aşırı sağa ve aşırı sola mensup kimi aydınlar, yanlış anlamaları ortadan kaldırma ve zihinleri netleştirme ihtiyacı duydular. Fransız Komünist Partisi gençliği, toprağa karışacak olan ustanın şanına selam durmayacağını söyledi. Clarté dergisinin özel sayısında derginin dört yazarı, sert bir dille kaleme aldıkları yazıda, örgütlerinin France’a karşı olduklarını dile getirdi. Öte yandan, Charles Maurras çizgisinden kendilerini ayırmış olan gerici Katolik ve gelenekçi ideolojinin Ortodoks temsilcileri ise Anatole France’a bağlılıklarını bildirmeyeceklerini, onu uçlara varan ve sanatın manevi dokusunu teşkil eden Hristiyanlık karşıtlığını ve ruhban karşıtlığını hiçbir vakit affetmeyeceklerini söylediler.

Anatole France’ın asarına dair eleştiriler içerisinde sadece aşırı solun eleştirileri, tarihsel manada gerçek bir ilgiyi hak ediyor. Aristokrasi ve Ortaçağ’ın France’ı ondaki paganizm ve nihilizm sebebiyle aforoz etmiş olması, kimseyi şaşırtmamalı. Anatole France, Katolik ve muhafazakâr kutsiyet anlayışı üzerinden itibar kazanmış bir edebiyat insanı değildi. Kendisindeki sosyalizme yakınlık, genelde France’ı proletaryanın ve devrimin safına fırlatıp atıyordu.

France, genelde yeni dönemin atası kabul ediliyordu. Dolayısıyla, onun edebi kişiliğine yönelik tek yeni ve putkırıcı eleştiri, ancak bu unvana itiraz eden ve ortadan kaldıran bir eleştiri olarak somutluk kazanabiliyordu.

Bu eleştirinin en güçlü ve en özel hâli, Clarté broşürü idi. Herkesin bildiği gibi Anatole France, Clarté hareketine ismini veren ve ona bağlı olan bir isimdi. Düşünce Enternasyonali’nin ilk bildirilerini Henri Barbusse ile birlikte kaleme almıştı. Rus Devrimi’ni savunan isimler arasında o da vardı. Fransız komünizminden yana saf tuttu. İlerlemiş yaşı, bitkin hâli, elde ettiği şöhret ve damarlarındaki sertleşme, onun Clarté’nin açtığı ve hızla yürüdüğü yolu takip etmesine izin vermedi. Dergi, engebeli bir yoldan hızla ilerleyerek devrime vardı. Bu konuda ne Anatole France ne de Clarté suçlanabilirdi. France, kapanmakta olan bir çağa, Clarté ise başlayan bir çağa aitti. Kısacası, tarih, dergiyi Anatole France’tan ve asarından uzaklaştırdı.

France’ın asarı, onun himayesinde örgütlenmiş veya toplanmış aydınlar grubu içerisinde önemli bir karşılık buldu. Bu ortam sayesinde Clarté’nin eleştirisi özel bir değere kavuştu.

Marcel Fourrier, edebiyat insanı France ile politik insan olarak France arasında herhangi bir ayrım yapılamayacağına inananlardan. Clarté, meseleleri belirli bir toplumsal bakış açısından incelemeyen bir eseri okuruna duyurmayan bir dergi. Bu tür tespitleri ışığında Fourrier, France konusunda şunları söylüyor:

“Bu düzlemde, gerçeklerin eksiksiz bilgisine sahip kişiler olarak biz, France’ın asarını redde tabi tutuyoruz. Bizdeki dürüstlüğü takdir edecek olan kamuoyuna hitap ederken ve bu eleştiriyi dile getirirken asıl derdimiz, entelektüel namusumuzu korumaktır. France’ın asarı, Rus Devrimi’nin bağrından çıkan proleter ideolojiyi reddediyor. O aşırı şüphecilik ve kaypak dili ile France, esasen burjuva sosyalistler çizgisiyle bağlantılı bir isim.”

Ardından Fourrier, France’ın Fransız tarihinin iki somut kesitinde yapıp ettiklerinin ardındaki dürtüleri ve gerekçeleri inceliyor: Dreyfus meselesi ve Büyük Savaş. İki olayda da Anatole France, “kutsal birlik” politikasına destek sundu. Ondaki tüyden hafif barış yanlısı siyaset, demokrasi için savaş denilen efsanenin önünde diz çöktü. Bu barış yanlılığı ile France, ancak Romain Rolland, Henri Barbusse gibi isimlerin barışçı akımı meydana getirdikleri 1917 yılı sonrasında geri dönebildi.

Anatole France’ın budünyaya düşkün oportünizmini sert bir dille eleştiren bir isim de Jean Bernier. Alaycı ve sert bir dile başvuran Bernier, “ifadelerine kendince ayar çeken, sıfatları kendince seçip kullanan, boyutlarını kendi üslubu uyarınca belirleyen ustanın estetiğinin bir yanıyla güzelliğe önem veren bir yanıyla da gerçekçi olan bir estetik anlayışına sahip olduğunu” söylüyor.

“France’ın asarında tüm dürtüleri ve tutkularıyla, tüm sevdiği ve nefret ettiği şeylerle, tüm çileleri ve çabalarıyla insana yer yok.”

Bernier, Fourrier gibi Anatole France’ın edebiyatını devrimin ideolojisine bağlama çabalarına sert bir dille karşı çıkıyor.

Clarté dergisinde yazan ve George Sorel’in öğrencisi olan Edouard Berth ise Anatole France’ı sona ermekte olan bir kültürün temsilcilerinden biri olarak görüyor. Onun düşüncesine göre Fransız burjuvazisi, iki aileye ayrışmış durumda ve birinin son temsilcisi Barrés, diğerininki ise Anatole France. Berth’e göre:

“Burjuva kültürü, en güzel şarkılarını bu iki yazarın eserlerinde söylemiş. Yazarın tespit ettiği biçimiyle, ustayı kimi kadınlar, akıllı Yahudiler ve insandan bıkıp usanmış, her şeyden rahatsız olan büyük burjuvazi kadar kimse sevemez. Her yana güzel kokular yayan mistisizmle ve özel bir tür devrimcilikle ilişkili olan epikürcülük, bu burjuva dünyasında önemli bir yere sahip. Ayrıca Katolikliği kutsal kitaplar yerine Rönesans’tan ve Romalı şair Horace’tan öğrenmiş kimi rahipler, sağa sola yaltaklanıp duran piskoposlar, ince zevkleri olan hümanistler ve Roma saraylarından çıkma diplomatlar da onu çok sever.”

Anatole France, her zaman Fransız edebiyatının Yunan’ı olarak görüldü. Clarté dergisinin diğer bir yazarı, George Michael de bu yanlış görüşe karşı çıkıyor ve Fransız hümanistlerindeki sahte Yunanlılığın üzerindeki örtüyü kaldırıyor. Ona göre bu Elencilerin hayran ve vakıf oldukları Yunanistan, aslında çökmüş olan Yunanistan. Bu insanlar gibi Anatole France da Elenik medeniyetin çürümüş, retoriğe bayılan, her şeyden şüphe edenlerin ortaya çıktığı alacakaranlığını anımsatıp durmanın zevkine ve heyecanına bayılan bir isim.

Anatole France’ın sanatına dair bu türden izlenimler, yeni aydınların bilincinde bir süre daha demlenip olgunlaştı. Bugün bu izlenimler, yeni ifadelere ve net görüşlere muhtaç. Buna karşın savaş sonrası açığa çıkan krizin başladığı günden beri günümüz aydınının, bilhassa avangart kesimlerin zihninde ve ruhunda örtük olarak mevcut, dağınık hâlde orada bir yerde duruyorlar. Kriz derinleştikçe kendisini öyle yoğun ve kapsamlı bir biçimde ortaya koyuyor ki Anatole France, artık savaşın ortadan kaldırdığı bir zihinsel durum olarak görülüyor.

Clarté dergisine ve Rus Devrimi’ne bağlı bir isim olmasına karşın Anatole France, yeni insanlığa ait bir sanatçı veya düşünür olarak ele alınamaz. Belki Anatole France bu şekilde anılmak istemiş olabilir, ama o böyle biri değildi.

Anatole France’ın geride bıraktığı o ilk izlenim, başkaları gibi bende de zaman içerisinde silinip gitti. Üç ay önce onun ölümü vesilesiyle yazdığım makalede onu hiç tereddüt etmeden “yüz yılın sonuna ait bir edebiyatçı” olarak nitelemiştim. Orada da dile getirdiğim üzere, “Anatole France, burjuva çöküşünün olgunlaştığı kararsız, yorgun çağa aittir.”

Ama ben, gene de Clarté’nin dile getirdiği isteğin kimi noktalarda diğer tüm istekler gibi aşırı ve abartılı bir istek olduğunu düşünüyorum. Zira Anatole France’ın asarında yeni insanlığın ruhunu aramak, saçma ve beyhude bir çaba. Ama öte yandan aynı şey, onun dönemine ait tüm edebiyat eserleri için de söylenebilir. Devrimci sanat, devrimi öncelemez. Bolşevik günlerin şarkıcısı Aleksandr Blok, 1917 öncesinde çürüme dönemini temsil eden, nihilist mizaca sahip bir edebiyatçıydı. Mayakovski’nin sanatı da 1917’ye dek çürüme dönemini temsil etmişti. Günümüz edebiyatı, kendisini köklerinin beslediği hastalıklı mirastan kurtaramaz. O, çürüme sürecinin sancılarını çeken bir medeniyetin ürettiği edebiyattır. O sebeple Anatole France’ın asarı, şafakla değil, alacakaranlıkla temsil olunacak bir ürün idi.

José Carlos Mariátegui
1925
Kaynak

Kitap PDF

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder