Seçim sonucu açısından Altılı Masa’nın ve ona biat etmiş sosyalistlerin elde ettiği başarısızlık, devrimci sosyalist mücadele için hayırlı olmuştur. Sosyalistlerin, cülus bahşişinin iğvasına kapılma imkânı bulamaması önemlidir.[1] Gerçekle, halkla, dertle ve öfkeyle zerre bağ kurmadan, sadece küçük burjuva masa başı hesaplarla ilerlemek isteyenlerin başarısızlığı, önemli bir nimettir.
Liberalleşmiş CHP,
sonuç vermemiş, halkta bir karşılık görmemiştir. Köşe başlarına yerleştirilen
dinamitler bir bir patlatılmış, CHP, halkla kurduğu cılız bağlardan olmuştur. Cihangir
Partisi, onu teslim almıştır. Liberal akıl, AKP döküntüleri ve CHP tepesine
çöreklenmiş teknokratlarla birlikte gerçeği görmeyen, başarıcı bir siyaset
yürütmüş ve yenilgiye uğramıştır. Aysun Kayacı’yı önder bellemiş bu güruhun,
halkı küçümseyenlerin başarısızlığı hayırlıdır.[2] “Biz halkın dostu, faşizmin
düşmanıyız” diyen bir geleneğin çıkarttığı gazetede halka küfredilmesi, önemlidir, yenilgi ve teslimiyetin tezahürüdür.
Halka
düşman bir solculuğun imal edildiği ülkede komünist partisinin, o ülkenin sağ
burjuva partisinin sandıklarına bekçilik, mitinglerine muhafızlık etmek dışında
bir siyaseti olmadığı görülmüştür.
Bugün yüzde bir hesabı yapan TKP, kendi yanılsamalarıyla ve kandırma pratikleriyle hesaplaşmak yerine,
Altılı Masa’ya ve CHP’ye umut aşılama çabası içine gireceğini söylemektedir.[3]
CHP ve genel olarak siyasetin dönüştüğü her dönemeçte TKP de deri
değiştirmekte, kendisini bu dönemeçlerde devrimci bir özne olarak var etmek
yerine, düzenin solu olarak kurmayı tercih etmektedir. O, CHP’nin yol açtığı
ümitsizliğin devrimcileşme imkânlarını ortadan kaldırmak için vardır.
TKP, bugün AKP-MHP kitlesinin yanılsamadan kurtulacağından, kendisinin bu yönde müdahaleler gerçekleştirdiğinden, destek verdiği Millet İttifakı’nın bu müdahalelere mani olduğundan dem vurmakta, açıktan yalan söylemektedir. “Laiklik savunusu, anti-emperyalizm ve piyasa ekonomisinin yol açtığı derin eşitsizliğin sorgulanması Cumhur İttifakı’nın toplumsal tabanında hareketlenme yaratırdı” diyen TKP, “herkes TKP’li olsaydı, çok başarılı olurduk” gibi bomboş, anlamsız, sadece kendi kadrolarının içini rahatlatan laflara sarılmaktadır.
Onda AKP-MHP kitlesini yanılsamadan
kurtaracak ne feraset, ne irade ne de ufuk vardır. O, “bir MHP’li TKP’li oldu”
diyen kurgu haberlere sarılmaktan başka bir şey yapamaz. TKP, tarikatlara kanuni
güvence vereceğini söyleyen Babacan’a, NATO’cu Kemal’e ve Davutoğlu’na, IMF’çi,
özelleştirmeci Altılı Masa’ya verdiği desteğin özeleştirisini bile yapamayacak
durumdadır. Onun önderi, borsadaki olağan yükselişi kendisine yoran
Kılıçdaroğlu’dur.
Seçim
gecesi deprem bölgesiyle ilgili edilen küfürler, o Kılıçdaroğlu’nu önder
bellemiş solun halkla kurduğu ilişkinin delili, göstergesidir. Sadece CHP
oylarının sayılacağı bir seçim sistemini arzulayan CHP kitlesi, bu ülkeye
demokrasi getireceği iddiasındadır. “Size yaptığımız yardımlar haram olsun”
diyen kitlenin gözü dönmüş, kendi hayal âlemine kul olmuştur. Yoksullaşma,
zamlar, enflasyon, deprem gibi gelişmeleri ellerini ovuşturarak karşılayan CHP’liler
ve sosyalistler, avuçlarını yalamış olmanın burukluğu ile evlerine ve özel
mekânlarına geri dönmüşlerdir. Onlar, “bu büyüklükteki bir deprem felâketine,
onca enflasyona, krize, savaşa, açlığa, gerilime ve yirmi yıllık aşınmışlığa
rağmen”[4] Erdoğan’ı alt edememişlerdir. Bir masa etrafında toplaşıp birbirlerinin
yüzlerine tükürecek, birbirlerini eleştirecek erdemden de yoksundurlar.
1
Mayıs günü “seneye Taksim’de görüşürüz” türünden heyecanlı laflar edenler, sonra
içkili mekânlarına çekilip kadeh tokuşturanlar, o mitingde saldırıya uğrayan
örgütü, CHP eliyle işten atılan işçiyi, düzene teslim olmuş sendikaları
görmemişlerdir. 2010’da “alana makbul işçiler girsin” diyen Abdullah Gül’ün
yanına oturan sosyalistler, bugün “makbul patronların yanına ilişmişlerdir.” Bu
teslimiyetin sonuçsuz kalması, hayırlıdır.
CHP,
geçmişte HDP’ye ve MHP’ye verdiği stratejik oyları nedense TİP’ten esirgemiştir.
CHP’lilerin vatsap gruplarında ve sosyal medyalarında sürekli “TİP’e oy
vermeyin” propagandası yapılmıştır. Sosyalizme kazanılmaya çalışılan CHP
kitlesinin mayası budur. Bu arada, geçmişte aldığı stratejik oyları yitirdiği
için HDP’nin üzülmesine gerek yoktur. Mesele, batıyla ilişkisinin kesilmiş
olmasıdır. TİP, bu amaç doğrultusunda atılmış bir kesiktir.
TKP
ve diğer sol örgütler, teslim oldukları hayal âleminin kitlelerde bir karşılığı
olduğu vehmine kul olmuşlardır. “Gerçekçilik” ve “gelişkin insani değerler”
derken bile kibir üzredirler. Bunu söyleyenler, “sadece kendi varlıklarını
gerçek, kendi dışındakileri yanılsama saymakta, iki kitap okudu, iki diploma
aldı diye geliştiğini zanneden bu küçük burjuvalar, sadece kendilerini insan
mertebesinde görmektedirler. Geniş halk kesimleri, bu kibri hemen tanımakta,
ilk fırsatta tepkisini ortaya koymaktadırlar. Çünkü o “gerçek” de o “gelişkin
insani değerler” de kendilerini kucaklamamakta, kapıdan içeri almamakta, onlara
“zenci” muamelesi yapmaktadır.
Görünen
o ki TKP gibi yapılar, “insan”, “yurttaş” gibi sınıfsız-sınırsız kavramlarla düşünmeye
alışmış, sınıftan, sınıfsaldan, proleter kavgadan kopmuşlardır. Bu, hayırlı bir
gelişmedir. Seçimde burjuva partilerine “cesur, harbi ve samimi” olmayı öneren,
kendisiyle arasındaki sınırları silikleştirip burjuva partilerine akıl veren,
onlara yön tayin eden küçük burjuva siyasetin yüzleştiği iflas, hayırlıdır. Bu
balonların sönmüş, patlamış olması, işçi emekçi halk kitleleri açısından
hayırlı bir gelişmedir. Emekçi kadınların seçim sabahı işe gittiği koşullarda, Sera
Kadıgil’in partileyememiş olması ve meclise kırmızı kombiniyle girmesi,
önemlidir. TİP, onun gibiler sayesinde daha fazla yalan söyleme imkânı bulamayacaktır.
Seçim
öncesinde, piyasaya çıkartılan solcu kahinlerin kehanetlerinin boş çıkması da
hayırlıdır. “Bu ülkeyi en iyi ben bilir, ben analiz ederim” diyenlerin hiçbir
şey bilmedikleri görülmüştür.
Seçim gecesi ODTÜ’nün bir mühendislik bölümünden mezun olan arkadaş “Ah şu S.Oğan olmasaydı…” diye yazabilmiştir. Bu akla göre Sinan Oğan olmasaydı, ona giden oylar Kılıçdaroğlu’na gidecekti. Burada gerçekle bağı olmayan, basit teknisist, aritmetikçi bir akıl işlemektedir.
Solun ülkeye dair bildiği, sadece kendi
küçük burjuva mesleki kariyeri ölçüsündedir. Ülke, o ölçüye uymayınca, ona teslim
olmayınca öfkelenmektedir. O öfkenin ticari, sınıfsal ve tecimsel olduğu görülmelidir.
Öfke, esasen o mesleki kariyeri korumakla, onun değerini muhafaza etmekle
alakalıdır. Küçük burjuvaların mesleki kariyerine ait ölçü ve ölçütlere uymadığını
göstermiş olmakla Millet, geleceğe dair ümitvar olmamızı sağlayacak önemli bir
işaret vermiştir. Önemli olan, bu işaretleri, alametleri, ayetleri okumaktır.
Mesleki
kariyerlerin ölçü ve ölçütü dışında, halkın, milletin kavgasıyla düşünmesi ve
eylemesi gereken sosyalistler, eski bir metinde, İhvan-ı Safa risalesinde
dendiği gibi, “halka çaydaki şeker gibi karışmayı bilmelidir.” Onunla nefes
almalı, onunla yürümeli, onunla yanılmalı, onunla düşünmelidir. “Devrimin halka
muhtaç olmadığı yerde, halk da devrimciye ihtiyaç duymamaktadır.”[5]
Sosyalist
hareket, Afrika’da bir halkın özgürlük mücadelesine önderlik etmiş bir ismin şu
sözünü kendisine pusula bellemelidir:
“Halktan hiçbir şeyi
saklamayın. Ona yalan söylemeyin. Ne vakit söylense yalanları ifşa edin.
Güçlüklerin, yanlışların ve hataların üzerini örtmeyin. Zafere kolayca
ulaşılacağı iddiasında bulunmayın.”[6]
Tüm
küçük burjuva hesaplarını ve pazarlıklarını halktan saklayanların, halka sürekli
yalan söyleyenlerin, yalanı iş belleyenlerin, sadece Erdoğan nefretine
kilitlenip onun yalanlarına kenar süsü olanların, mücadelenin yüzleştiği
güçlüklerin, yapılan yanlışların ve hataların üzerini örtenlerin, zafere kolay
yoldan, burjuvazinin eteği, devletin koltuğu altında yürüyeceğini sananların
yenilmiş olması hayırlıdır.
Eren Balkır
15
Mayıs 2023
Dipnotlar:
[1] Eren Balkır, “Cülus Bahşişi”, 13 Mayıs 2023, İştiraki.
[2]
Uğur Kutay, “Metroköydeki Koyunlar?”, 15 Mayıs 2023, Birgün.
[3]
Türkiye Komünist Partisi, “14 Mayıs Seçimleri: Büyük Kandırma”, 15 Mayıs 2023, TKP.
[4]
Eren Balkır, “Tağşiş”, 31 Mart 2023, İştiraki.
[5]
Eren Balkır, “Çaydaki Şeker”, 28 Ağustos 2018, İştiraki.
[6]
Amilcar Cabral, “Halka Yalan Söylemeyin”, 1965, İştiraki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder