Aksi
belirtilmediği müddetçe yazıda referans gerektiren tüm önermeler Sezgin Boynik
ve Tevfik Rada’nın yayına hazırladığı Devrimci Şiirler adlı kitaptan
ve yaptıkları sunumdan öğrenilerek aktarılmıştır. Açıkçası yazıyı dipnota
boğmak istemedim.
● ● ●
Hacı Ömer Lütfü Paçariz (Haxhi Ymer Lutfi Paçarizi) ve
şiirleriyle İstos Yayınları’nın düzenlediği bir etkinlik vesilesiyle tanışmış
olduk. Balkanlar’da yaşamış önemli bir Melami şeyhinin komünizme çağıran
şiirleri üzerine konuşmaların yapılacağı etkinliği duyunca Yavuz (Soysal) ile
İstos Yayınları’nın mekânına gittik.
Başlangıçta zamanında çıkıntılık yapmış bir figürün
anlamlı bir metni üzerine konuşulacağını zannetmiştim. İstisnai bir figür ve
olay için bile olsa sosyal medyada dolaşıma sokulan şiirler nedeniyle böyle bir
dinleti için gidilirdi. Müslümanlıkla barışık ve Müslümanlıkla kavga etmeyen
ama sosyalizm ve komünizm gibi sağcıların alerji beslediği siyasal tercihlere
burun kıvıran bir dindarlığın teveccüh gördüğü modern bir zamanda, bir erken
örnek olarak Paçariz ve şiirleri dikkate değer duruyordu.
Paçariz’in Kısa Hikayesi
Hacı Ömer Lütfü Paçariz, Prizren’in kendi zamanında en
önemli dinî figürlerinden biriymiş. Şehrin Melami şeyhi olarak ayrıca
entelektüel formasyonu güçlü bir isim Paçariz. İstanbul’da ve Kahire’de eğitim
görmüş. Türkçe, Arapça ve Farsçaya hâkim ve bu dillerde şiir yazabilecek kadar
donanımlı bir entelektüel ve dinî otorite.
Gençlik yıllarında İttihat ve Terakki çevresiyle
siyasallaşmış, daha sonra memleketi Prizren’e dönerek yerleşmiş. 2023’te Devrimci
Şiirler başlığıyla neşredilen kitabın esas şiiri olan Mev’iza: Çiftçi ve
İşçi Kardaşlarıma başlıklı şiir, 1920 yılında Sosyalist Fecri adlı
Yugoslavya Komünist Partisi’nin Üsküp’te yayınlanan gazetesinde neşrediyor. Bu
gazete, YKP’nin Sırpça yayınlanan Socijalisticka Zora adlı gazetesine
paralel olarak yayınlanıyordu.
Paçariz’in şiiri çok büyük etkiye neden oluyor.
Krallık Yugoslavya’sının (tam adıyla Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı) ilk
seçimlerinde Makedonya’da Yugoslavya Komünist Partisi rekor düzeyde oy alıyor.
Seçimlerden sonra da YKP, obznana adı verilen ve komünist faaliyetleri
yasaklayan bazı kararlar ile kapatılıyor. Prizren Sosyalist Kulübü ve
Paçariz’in tekkesi de… Bu tekke, özellikle politik tartışmaların ve eğitim
faaliyetlerinin bir odağı hâline geldiğinden kapatılıyor. Sadece Ömer Lütfü
değil, Ömer Lütfü ile ilişkili birçok dinî figür de tekke üzerinden bu
faaliyetlere katılıyor.
Ömer Lütfü, sonraki zamanlarında vebalı muamelesi
görüyor. Siyasi metinler yazmayı bırakıyor, çocuk şiirleri yazıyor. 1928
yılında ise hayata gözlerini yumuyor. (Abdülbaki Gölpınarlı, Melamilik ve
Melamiler kitabında, Prizren maddesinde Ömer Lütfü’nün 1927’de
öldüğünü yazar. (s. 302))
Neden Sıra Dışı?
Bu bilgiyi önemli kılan toplumsal duruma bakmak
gerekir. O tarihlerde Osmanlı’dan kopmuş olan Makedonya ve Kosova,
Balkanlardaki savaşlar nedeniyle boğulmuş durumdaydı. Kıtlık ve salgın
hastalıklar bölge halkını zor durumda bırakmıştı. Mev’iza: Çiftçi ve İşçi
Kardaşlarıma şiiri içinde yaşanılan bu gibi durumları ve siyasi
çıkışsızlığı betimleyerek başlar. O dönemde ise Makedonya’da iki siyaset öne
çıkmaktaydı. Krallık siyasetini sürdürülebilir kılmak adına öne sürülen ve
Sırpların demokrasi vadiyle somutlaşan Sırp sömürgeciliği ve buna mukabil
yükselen ulusal aidiyet fikriyle şekillenen hareketler. Paçariz, “demokrasi” ve
“radikallik” derken bu ikisini eleştiriyor şiirinde. Bütün bu ayıklamaların
neticesinde komünist partiye oy verilmesi için açık çağrı yapıyor. Zira
komünistler, o dönemde hem barışı savunan hem de ezilenlerin hakkını gerçekten
mesele eden tek siyaseti sunuyorlar.
Paçariz’in ortaya koyduğu aleni Bolşevikliği ve siyasi
tercihi karikatür bir sığlıkla kurulmuş bir hadise de değil, hakkında
yazılanlar bunun aksini gösterir veriler sunuyor. Sığ bilgilerle ve geçici
heveslerle yapılmadığı gibi esasa dair bir arayışın bütün görüntülerini
taşıyor. Paçariz üzerine tez yazan Türkolog Tacida Hafız, onun Şeyh Bedrettin
metinlerini okuduğunu ve sosyalizme dair tercihini tarihsel ve dinî bir
hafızayla ilişkilendirmeye çalıştığını belirtiyor. Yani karşımızda, dönemsel
bir Bolşeviklik tercihinden fazlası var. Dinî literatüre ve kültür dünyasına
hâkim, halk tarafından otorite kabul edilen, dönemin önemli bir entelektüeli,
dünyayla ve geçmişiyle konuşarak bir siyasal terkibi işliyor. Bu terkibi bir
siyasal tutuma ve çağrıya dönüştürerek propagandasını yapıyor. Doğal olarak da
etkisi büyük bir neticeyle karşılaşıyoruz. Arnavut milliyetçiliği gibi güçlü
bir tutumun hızla yayıldığı, işçisi az olan çiftçi bir toplumda komünistler,
siyaseten en büyük kitlesel desteği alabilir oluyor. Sadece bu durum bile
örülen hikâyenin pek de basit olmadığını ispata yeterlidir.
Başka Kesişmeler
İstos’taki etkinlikte kitabı yayına hazırlayan Sezgin
Boynik ve Tevfik Rada sunum yaptılar. Kitabın yayına hazırlık sürecinden de
bahsettiler. Aslında Prizren’de bir karşı sanat faaliyeti sürdürmek için bir
girişimin içinde olduklarını söylediler. Pykë-Presje[1] adında bir sanat
merkezi olarak faaliyetlerine başlamışlar. Sosyolog olmalarına rağmen kendi
ülkelerinde maruz kaldıkları liberal saldırıya, NATO’cu siyasetlere,
Rusyacılığa, yükselen ırkçılığa ve çözüm olarak takdim edilen Avrupacılığa
tepki olarak çalışmalara başlamışlar. Ayrıca sosyalist ve komünist tutumlardan
taviz vermemeye çalışarak bu işlere girişmişler. Girişimlerine isim verirken de
pykë kelimesini (“takoz, kama” anlamlarına gelen Arnavutça bir kelime)
bu nedenle tercih etmişler.
Paçariz’i tanımak için gittiğim etkinlikte beni en çok
heyecanlandıran detay bu idi. Zira dünyanın hiç beklemediğim ve kumarhanelerin
saldırısı altında kalan bir ülkede yıllar önce arkadaşlarımla birlikte örmeye
çalıştığımız siyasetin bir benzerini, benzer hissiyatla teşekkül ettirmeye
çalışan kişileri dinlerken buldum kendimi. Paçariz’in metnini de bu maksatla
neşrederek ülkelerinde yükselen Müslümancılığa bir cevap üretmeye çalışmışlar.
Ömer Lütfü, Kosova ve Makedonya’da hâlâ el üstünde
tutulan ve Müslümancılığa dayanak olarak takdim edilen bir figürmüş.
Pykë-Presje’nin ezber bozan bu yayını, hâliyle güncel bir noktaya değiyor.
Entelektüel ve politik anlamda devasa bir sığlığın hâkim olduğu çağımızda bir
çıkışla ve ezberleri bozma maksadıyla yola çıkan çok fazla kişi de yoktur.
Sezgin’i ve Tevfik’i hayli heyecanlanarak dinlediğimi belirtmeliyim.
Obznana’dan sonra bölgedeki sosyalizan temayüllere
dair hafızanın imha ve tasfiye süreci başlıyor. Pykë-Presje ise bu olmuş bitmiş
ve unutturulmak istenen tarihsel anı ve hafızayı tekrardan gün yüzüne çıkarmak
için tabir yerindeyse arkeolojik bir kazıya soyunuyor. Benzerini maalesef
Türkiye’deki Müslümanlıkla bağını koparmayan siyasetler de yaşıyor. Samanlıkta
iğne arayarak süregiden saldırılara kalkan bulmaya çalışıyoruz.
Sonuç Yerine
Türkiye’deki baskın ve gürültü çıkaran siyasetler,
Müslümanlıkla, Türklükle ilgili ve coğrafyanın kültürel ve siyasal atmosferinde
belirleyici olan kurumlarla konuşurken sakil bir tutumla iş tutuyorlar. Ya
liberal bir saldırının aparatı olarak sermaye tahakkümünü normalleştiren bir
pozisyondalar ya da hafızayla ve akan kültürle hiçbir konuşma yapmıyorlar ve
terbiye edici bir siyaseti anlamlıymışçasına sunuyorlar. Bu siyasal alan
içerisinde konuşan, yüzleşen ve maruz kaldığımız saldırıyı tersine dönüştürme
vaadini inatla savunan bir siyaseti, tarih yazımını ve düşünsel çabayı
güçlendirmek zorundayız.
Tarihe baktığımızda, bu topraklarda ve başka yerlerde
Paçariz gibi figürlerin miraslarının hiç edilerek etkisizleştirildiklerini
biliyoruz. Bu durum, liberal saldırının ve tahakkümün de bir neticesi aslında.
Paçariz’in mirası, sönmüş bir yanardağın potansiyelini gün yüzüne çıkarıyor.
Sönmüş yanardağların alevlenmesi gerekiyor. Balkanlar’da da Türkiye’de de…
Ek: Paçariz’in Şiirinden Kesitler
Devrimci Şiirler
kitabı 700 adet basıldı ve muhtemelen Türkiye’de yayımlanması ve dolaşıma giren
bir yayınevi tarafından okuyucuya ulaştırılması zaman alacak. Yazıya ek olarak
Ömer Lütfü Paçariz’in Mev’iza: Çiftçi ve İşçi Kardaşlarıma adlı
şiirinden dikkate değer gördüğüm ve mutlaka görülmesi gerektiğini düşündüğüm
dizeleri de ekliyorum.
“Sosyalist Fecri tulû etti bugün
Yapsın esnaf, amele, çiftçi düğün
Taze can verdi bu cism-i vatana
Nûr-i Hak doğdu bakın şûlesine
Milletin düşmanıdır istîlâ
Kurtaran oldu bu fikr-i vâlâ” (s. 18)
“Fransa’da sulh masası kondu fakat
Yaptığı işleri hep çıktı sakat
Milletin yok saracak yâresini
Konferanslar bulamaz çâresini” (s. 22)
“Sosyalist fikri cihanda câri
Olacak âleme bir bir sârî
Sosyalistlik nedir? İnsâniyyet
Anda yok hîle-i şeytâniyyet
Milleti nev’-i beşer dinle bunu
Küre-i rûy-i zemindir vatanı
Bütün insanları kardaş biliyor
Cinsini kendine yoldaş biliyor
Rehber Allah ile vicdanı yeter
Hayr işe kalb-i Hüdâdanı yeter
Fukarâ işçiyi kardeş biliyor
Defter-i zulmi demek ki siliyor
Mül-ü servetleri taksim ediyor
Meslek-i adle bu yoldan gidiyor.
Oldu pîşdarı demek şimdi Lenin
Fukarâ eylemesin ah u enin” (s. 24-26)
“Var mıydı debdebesi Mûsâ’nın
Nesi vardı acaba Îsâ’nın
Fakriyle fahrediyor peygamber
Ona peyrev idi Siddik u Ömer
Oldular menhec-i adle rehber
Neye mâlik idi Osman, Hayder
Bir dinar tutmadı Ehl-i Suffe
Halefin yaptığı uymaz selefe
Şimdi Kârun gibidir bak ahlâf
Ezilen ortada işçi, esnaf
Bunları fikrediniz bir kerre
Olmayın âlet o zulm-ü şerre
Huleâ Hazret-i Hak’tan korkar
Bu müsavâta adaletle bakar
Geldiler âleme bak sonra mülûk
Ettiler ol reh-i tuğyâna sülük
Sevmiyor Hak mütekebbir olanı
Seviyor fakriyle devlet bulanı” (s. 28)
“Zâlimin bakma bu gün işlerine
Bir kıyamet kopacak başlarına
Ettiler zulm ile çok istibdad
N’oldu Firaun ile Âd u Şeddâd
...
Yuttururlar sana yaldızlı hapı
Yer o armudu kalır sende sapı” (s. 30)
“Fakirin peyniri yok, ayranı yok
Kuru az ekmeği var, işleri çok
Zengin atlaslı döşekte yatıyor
Fakir açlık ile yorgan satıyor” (s. 34)
“Uyanın işçiler artık uyanın
Birleşüp sıdk ile Hakk’a dayanın
Bu sözüm ayni kitab-ı Hakkdır
İttibâ eylemiyen ahmaktır” (s. 34-36)
“İttihat âleme Rahman yoludur
Tefrika âdeme şeytan yoludur
İttihat işçilere verdi hayat
Ayrılık çiftçilere oldu memat” (s. 36-38)
“Gizlice zehri atarlar içine
Zalimin it gibi koşma peşine
Artık aldatmasın iblis oyunu
Gaflet ey işçi, yeter, anla bunu
Fukarâ boynuna bir bâr-i sikâl
Radikaldir, radikaldir radikal
Demokratla Radikal oynaktır
Yağmada her ikisi ortaktır” (s. 38)
“Sosyalist olmayalım da n’olalım
Gözgöre layık olur mu ölelim
Cebhesinde taşıyorken lekeyi
Görmeyiz biz de sanır tehlikeyi
Bizi ahmak biliyor a o deli
Elimizde duruyorken modeli” (s. 44)
“Zengine re’yin ile olma köle
Komünist yurduna git güle güle
Sosyalist sandığıa re’yini at
Evine sonra gidüp de yan yat
Sosyalist fecri verir bize ziyâ
İşçilerle duruyor bak dünya
Yaşasın Bir Mayıs’ın bayramı
Kıldı şen Hristiyan ile İslamı
Ne revâ yırtıcı kaplan olalım
Yeter artık yeter insan olalım” (s. 48)
“Sosyalist fikrini terviç edelim
Meslek-i Hakk’a bu yoldan gidelim
Kırmız bayrak odur âyetimiz
Hakk, diye dalgalanır râyetimiz
Bolşevikler yaşasın dünyade
Onların gayreti fevkalâde
Yaşasınlar Kamenevle Kalinin
Yaşasın Troçki ile şanlı Lenin
Komunizma yaşasın âlemde
Fikr-i hürriyet açar âdemde
Yaşasın işçiler istiklâli
Görünür parlak o istikbâli
Yugoslavya Komünist Partisi hem
Yaşasın gayriler etsin matem” (s. 50)
Bedri Soylu
5 Mayıs 2023
Kaynak
Dipnot:
[1] Web siteleri: Pyke.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder