Pages

04 Nisan 2023

Tağşiş

2007 tarihli “STK’lar Emperyalizmin Hizmetinde” başlıklı makalesinde, James Petras şunları söylüyor:

“Akademisyenler, gazeteciler ve profesyoneller, çok az parası olan solcu hareketleri terk edip, çok para getiren STK yönetme işine girdiler, onlarla birlikte, bu isimlerdeki örgütleme ve belâgat gibi yetenekler yanında, popülist dil de STK sahasına taşındı.”[1]

STK’ların “en çok da serbest piyasa kapitalizminin yol açtığı, sık sık cereyan eden ve giderek derinleşen ekonomik krizler esnasında çoğaldığını”[2] söyleyen Petras, bu kurumların tabanda kitleyi mikro projeler üzerinden neoliberalizme bağladığına ve politik muhalefeti etkisizleştirdiğine vurgu yapıyor.

“Emeğin partisi” lideri Aydın Çubukçu ise sendikaların STK’laşması gerektiğinden söz ediyor. STK’laşıp ülkedeki siyasi hiyerarşide pay sahibi olmasını istiyor. Küçük burjuva, sendikalarda eriyen varlığını veya sendikaların eriyen varlığını yeni dönemin renkleriyle bezenmiş örtüyle gizlemeye çalışıyor. Küçük burjuva, işçi sınıfının derdi ve öfkesiyle hiç ilgilenmiyor.

O serilen örtüye pek kanmamak gerekiyor. O gazeteciler, akademisyenler ve profesyoneller, çanak yalamak için STK’lara koştular, sahip oldukları örgütleri STK’ya dönüştürdüler, Amerika ve Avrupa’dan gelen paraları kapmak için suyun başına yerleştiler, örgütlerini birer dernek düzeyine çektiler. Bu tağşiş pratiği, kitleleri, emekçi halkı, yoksulları ve işçi sınıfını kandırma amacını güden işlerin yapılmasına neden oldu.

Tağşiş, altın gibi değerli madenlerin içine düşük değerli madenlerin karıştırılmasını veya bir gıda ürününe içinde olmaması gereken, zararlı bileşenlerin katılmasını ifade ediyor. STK’laşma ile birlikte sosyalist hareket tağşiş ediliyor.

“Ali Koç’u severiz” diyen TİP’li genel müdür de, Nevzat Aydın isimli patronla aynı değerleri savunduğunu söyleyen TİP’li editör de bu tağşiş sürecinin parçasıdır. Ahmet Kaya’ya çatal fırlatılan gecede onun karşısında olması muhtemel kişinin başkanlık ettiği örgütün, o gecede o çatallara karşı gelen ismi vekil adayı yapması da bu sürece aittir. Çünkü ortada işçi partisi değil, bir imaj partisi vardır. O, parlamentoya işaret edip, sonra o parlamentoda gerçekleşen NATO oylamasında hayır oyu vermekten aciz bir balondur.

Altılı Masa ve son seçim pratiği üzerinden esas olarak muhalefete “ayar” çekiliyor. Ona sermaye ve devletten yana bir kıvam veriliyor. İttihatçıların devleti ile itilafçıların burjuvazisi, kendisine muhalefet inşa ediyor. Amerika’nın HDP’sinin karşısına Avrupa’nın TKP’si çıkartılıyor. Buna “TİP” deniliyor. Bu TİP, HDP’den rol çalıyor. Bu rol çalma işleminde kitle terbiye ediliyor, disipline kavuşturuluyor, bireyde çözünüyor.[3] Sosyalist hareket, TİP gibi imaj çalışmaları eliyle tağşiş ediliyor. Şişirilen balon, seçim sonrası sönerse bunun hesabını nasıl olsa kimse sormayacak, kimse vermeyecek.

* * *

Soros’un beslediği Orta Avrupa Üniversitesi için yazdığı makalede Dorit Deva isimli bir yazar, Erdoğan’ın adını Trump ve Macar başbakanı Orbán’la birlikte anıyor. İddiasına göre Orbán, Bonapartizmin bir temsilcisi. Bonapartizm ise “hegemonya krizinde ortaya çıkan, güçlü devleti savunan, halkı temsil iddiasında bulunan liderlik anlayışını”[4] ifade ediyor. Yazar, Bonapart ile Orbán arasındaki temel farkın, gücü piyasalaştırma faaliyetleri üzerinden, hiç silâha başvurmadan elde etmesi olduğunu söylüyor. “Orbáncılık, ifrata vardırılmış neoliberalizmin somut hâli.”

Tüm bu analizler, esasen sermaye adına yapılıyor. Otoriterizm, devlet ve iktidar meseleleri, sermayenin çıkarları uyarınca tartışılıyor. Emperyalizm bağlamında açığa çıkan çapaklar, marazlar ve pürüzler üzerinde duruluyor. Mutlak, yekpare, homojen ve pürüzsüz gerçeklik olarak sermaye akışına, piyasalara ve emperyalist orduların ilerleyişine odaklanılıyor. Yoksul emekçi kitlelere, işçi sınıfına, “ezilen burjuvazi”yle gönüldaş ve yoldaş olursa kurtulacağı söyleniyor.

Söz konusu analizlerde Orbán’ın yeni bir orta sınıf yarattığından, işçi ve köylüden destek aldığından bahsediliyor. Kapitalist birikim üzerindeki devlet kontrolünü savunan Orbáncılık, neoliberal otoriterlikten farklı olarak, düzeni sağlıyor. Ulus-devlet savunusu, milliyetçi devlete doğru evriliyor.

Stephen Buranyi isimli yazarsa Orbán’ın karşısına çıkan altılı ittifakın “normal”e dönüşü savunduğunu söylüyor.[5] İttifakın kendisini ayrıksı bir yapı olarak öne çıkartmak yerine, normali savunduğundan bahsediyor. Muhalefet, özünde düzen adına ve düzen içre konuşuyor. Gevşemiş menteşelere vurgu yapıyor.

Parlamento, bu düzende pazara dair bir imge olarak iş görüyor. “Kürt” gibi meselelerin o imgede çözüneceğine bu nedenle iman ediliyor. Orbán gibilerin karşısına ancak bu imge ve özgürlükle ilgili imajlarla çıkılıyor.

Emekçi kitlelerse kriz, afet ve savaş dönemlerinde bütünlüğü, birliği, istikrarı ve düzeni tercih ediyorlar. Küçük burjuvaziyi ve onların efendilerini bu tercihler ve kararlar hiç ilgilendirmiyor. Çünkü emekçi kitleler, esasen burjuvazi ölçütüne vuruluyorlar ve insandan sayılmıyorlar. Onların yol açtığı riske ve tehdide karşı küçük burjuvazi, bu türden refleksler geliştiriyor. Popülizm, iktidar ve devlet tartışmaları, küçük burjuvazinin ekmeği ve kudreti ile ilgili tartışmalar.

Muhtemelen Macaristan’daki altılı ittifak, Soros masasında üretilmiş, küçük burjuvaziye roller veren bir oyun. Yazılmış bir piyes. Gerçek meselelere dokunmuyor, halkın gerçek dertleriyle ilgilenmiyor. Sağcı ve solcu partileri bir araya getiren projede, sağ partilerin tabanı, ittifaka Nisan seçiminde yeterince destek sunmuyor.[5] Daha İyi Bir Macaristan Partisi (Jobbik) kitlesi, liderlerinin sözünü hiç dinlemiyor.

Seçim sonrasında kimi yazarlar, tek başına Orbán nefretinin yeterli olmadığını söylüyorlar.[6] Siyasetin aritmetik işlemi olmadığı konusunda uyarılarda bulunuluyor. Rakiple aynı temelde duran muhalefet liderinin ilgi görmeyeceğine vurgu yapılıyor. “Tüm siyaseti Orbán nefreti üzerine kurduğunuzda, seçimin de onunla alakalı olmasını sağlarsınız” deniliyor. Muhalefet, muktedirle birlikte büyüyeceğini düşünüyor, büyüme iradesini muktedire tabi kılıyor. Kendisini onunla tanımlıyor. Giderek ona benziyor. Onun gibi düşünüp onun gibi hareket ediyor.

Orbán, herkesi bu sayede kendi minderine çekip orada tuş ediyor. Seçim zaferi sonrası “küreselcileri” yendiğini söylüyor, “o küreselcilerin topunun canı cehenneme!” diyor. Ülke içindeki sorunları yaratanları milliyetçi bir zeminde temize çıkartıyor. Bu aklayıcılık konusunda kimse onunla yarışamıyor. Bunlar, Erdoğan ve Erdoğan nefreti üzerine inşa edilen siyaset konusunda çok şey söylüyor olmalı.

* * *

Macaristan’daki “Soros projesi”, Fethullahçılar ve liberaller eliyle, birebir Türkiye’ye adapte edildi. Altılı Masa’nın özgün bir tarafı yok. Macaristan’daki masa da benzer çıkış noktalarından hareket ediyor. Kılıçdaroğlu’nun durduk yere Erdoğan’a Twitter’da “ne oldu, çakma Orban’lık mı yapacaksın?”[7] demesi, hiç tesadüfi değil.

Seçimde Orbán’la yarışan Péter Márki-Zay, “Orbán’ın karşısına Hz. İsa çıksa Orbán’a hizmet eden propaganda mekanizmasına yenilirdi” diyor. Kılıçdaroğlu, anlaşılan o ki, Macar deneyimi ile ilgili raporları okuyor, oradaki kavramların kötü tercümelerini diline doluyor. (Belki de CHP, Hüseyin Baş’ın masaya oturmasını bu adaptasyona sadık kalmak için istemedi. Oyunun ve büyünün bozulacağını düşündü!)

O örnek aldıkları Macaristan’da mevcut seçim sisteminin Orbán’a yaradığı düşünülerek, bir araya geliniyor. Macaristan’da vekil listelerinde ve başkan adayının belirlenmesinde kavgalar yaşanıyor. Sonra aday değişiyor, toplumda karşılığı pek olmayan bir aday üzerinde anlaşılıyor. Ardından Orbán, vekil sayısını artırarak, seçimden zaferle çıkıyor.

Macaristan’daki seçim sürecinde inşa edilen altılı ittifakın arkasında Amerikalı danışmanlar var. Başbakan adayı, Amerikalı kampanya uzmanlarının süreci yönettiğini söylüyor.[8] Türkiye versiyonu, bu türden akıldânelerle ancak futbol taraftarlarının sloganlaştırdığı bir şarkıyı seçim şarkısı yapabiliyor. İçerdiği anlam itibarıyla fazlasıyla Fethullahçı olan şarkının TÜSİAD’ın baharından söz ettiği çok açık.

Bu seçimde en çok da belediye seçimlerinde Ankara ve İstanbul’da kazanılan zafer üzerinde duruluyor. “Her şeyin çok güzel olacağı” söylenen o seçimin bu seçimle arasındaki farka kimse işaret etmiyor. Kitleler, belediyelerde farklı bir eğilim ortaya koyuyorlar. Ülke siyaseti konusunda ise başka türde bir yönelim içerisine girebiliyorlar. Dolayısıyla, 14 Mayıs’ın 1994 ve 2019 belediye seçimleri üzerinden okunması hatalı. Birileri, belki de kitleyi tüm heyecanı ve umuduyla en yükseğe çıkartıp oradan aşağı bırakmak derdinde. Bu tür politik süreçler, kitlelerin terbiye ve disipline edilmesine dair bir boyut içeriyorlar.

Altılı Masa, Fethullahçıların, liberallerin ve “küreselcilerin” son barutu. Linç kampanyalarını onlar örgütlüyor, sahayı, sahneyi onlar düzenliyor, isimleri onlar seçiyor. Kampanya danışmanları, anket firmaları, köşe yazarları, ünlüler, hep birlikte bir nefret objesine yatırıyorlar ellerindeki tüm parayı.

Macaristan’dan ithal edilmesi, ana fikrin Çiller’in “Türkiye son sosyalist ülke” lafının temel alındığına delalet. Seçim pratiğinin ölçü ve ölçeğini tayin edenlerin aklı da fikri de liberal. Sosyalist hareket, bu liberalizme kul köle olsun diye tağşiş ediliyor. Belirli bir kıvama getiriliyor.

Eğer bu oyunu yazanlar kazanamazlarsa, bu büyüklükteki bir deprem felâketine, onca enflasyona, krize, savaşa, açlığa, gerilime ve yirmi yıllık aşınmışlığa rağmen Erdoğan’ı alt edemezse, sosyalist örgütleri de alıp bir masa etrafında toplaşsınlar ve birbirlerinin yüzlerine tükürsünler! Sonra da taklit projelerle gerçekte neden yol alamadıklarını sorgulasınlar.

Eren Balkır
31 Mart 2023

Dipnotlar:
[1] James Petras, “NGOs: In the Service of Imperialism”, Journal of Contemporary Asia, Yıl 29, Sayı 4, s. 430. Tand. Türkçesi: İştiraki.

[2] A.g.e., s. 432.

[3] Eren Balkır, “HDP-TKP Notları”, 9 Mart 2019, İştiraki.

[4] Dorit Geva, “Orbán’s Ordonationalism as Post-Neoliberal Hegemony”, Theory, Culture & Society, 2021 Cilt 38(6) s. 72.

[5] Stephen Buranyi, “Why Orbán Keeps Winning”, 8 Haziran 2022, LRB. Türkçesi: İştiraki.

[6] Julien Warnand, “Election Triumph”, 5 Nisan 2022, Conversation.

[7] Kemal Kılıçdaroğlu, “Çakma Orban”, 22 Ekim 2022, Twitter.

[8] Adam Ramsay, “Fidesz Won Again”, 4 Nisan 2022, OD.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder