Uritski Sarayı’nda düzenlenen İkinci Komintern Kongresi: Lenin’in
arkasında Gorki,
onun yanında Zinovyev, onun yanında ise M. N. Roy duruyor.
Hintli devrimciler genelde,
“İngiltere’nin yüzleştiği her türden güçlük, Hindistan için fırsattır” anlayışı
üzerinden hareket ettiler.[1] Bu anlayış uyarınca Hintli devrimciler,
İngiltere’nin düşmanlarını dostları kabul ettiler.
Bu anlamda Almanya, Birinci Dünya
Savaşı sürresince Hintli devrimcilerin hem dostu hem de hamisi idi. Dünyanın
farkı bölgelerinde yaşayan Hintli devrimcilerle Alman hükümeti arasındaki
irtibatı sağlamak amacıyla Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi kuruldu. Öte
yandan, Hindistan’da gerçekleşecek isyanı örgütlemek amacıyla Almanya, on
milyon mark harcadı. Ama bu çabaları sonuç almadı. Almanların yardımıyla hiçbir
şey yapılamayacağı görüldü. Doğal olarak bazı Hintli devrimciler, yardım için
başka kaynaklar aramaya başladılar.
Rusya’daki Şubat Devrimi
ardından, Kabil’deki Özgür Hindistan Geçici Hükümeti Başkanı Mahendra Pratap, olumlu
cevap alacağını umduğu mektubunu ilettiği bir elçiyi Türkistan’a gönderdi.
Fakat Rusya’dan, Kerenski Hükümeti’nin Çar’ın batılı müttefiklerle yürüttüğü
ittifak politikasını devam ettireceğine dair cevabını aldı. Fakat sonra Bolşevikler,
iktidara geldi ve durum tümden değişti.
Bolşevikler, Mahendra Pratap’ı
Rusya’ya davet ettiler. Mart 1918’de Berlin’e gitmek için yola çıkan başkan,
Moskova’ya uğradı. Burada Trotskiy ile görüştü. O dönemde Bolşevikler, hayatta
kalmak için yoğun bir mücadele içerisine girmişlerdi. Hintli devrimcilerden
gelecek her türden yardıma açıklardı. Mahendra Pratap, Moskova’da kısa bir süre
kaldıktan sonra Almanya’ya gitti.[2] Görünüşe göre, Bolşevikleri değer
yükleyebileceği dost bir güç olarak görmemişti.
Aslında Hintli devrimcilerle
Bolşevikler arasında nispeten daha verimli sonuçlara yol açacak temasların bu
dönemde, gayriresmi düzeyde İsveç’te kurulduğunu görüyoruz. 1917 yazında
Hollandalı ve İsveçli sosyalistlerin girişimiyle Stockholm’da uluslararası
konferans örgütlendi. Konferansın asıl amacı, düşmanlıklara son verecek yolları
ve araçları tespit etmekti.
Küçük bir Hintli heyetinin
başkanı olarak katılacağı konferans için yola koyulan Virendranat Çattopadyaya,
Stockholm’a Mayıs ayının sonunda geldi. Kısa bir süre sonra heyete o dönemde
Berlin’deki Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi’nin genel sekreteri Bupendranat
Datta da katıldı. Burada heyet üyeleri, Karl Radek ve Komintern’in ilk genel
sekreteri Anjelika Balabanova ile bir araya geldiler. Bu görüşmeler dâhilinde K.
M. Troyanovski özel bir dostluk ilişkisi geliştirdiler.
Troyanovski, konferans bittikten
sonra da Stockholm’da kaldı. Sonrasında, Bolşevik Devrimi ardından, Hintli
dostlarının değişen koşullarda kendileri için bir şeyler yapmasıyla ilgili
ricaları üzerine Rusya’ya döndü. Troyanovski sözünü tuttu ve 1918 yazında
Çattopadyaya’yı Moskova’da Rusya-Hindistan birliğinin kurulduğu konusunda
bilgilendirdi.[3]
Bu esnada, Troyanovski’nin
tavsiyesi üzerine Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi Berlin’deki Sovyet
elçiliği ile temasa geçti.[4] Fakat Alman hükümeti, Sovyet büyükelçisi Adolf
Joffe’den 6 Kasım 1918 günü Alman komünistleriyle kanun dışı temaslar
kurmamasını istedi. Elçi, o günlerde bazı Hintlilerle birlikte Rusya’ya gitmeye
hazırlanıyordu. O telâş içerisinde Hintliler, elçiye eşlik etme imkânı
bulamadılar.[5] Ayrıca Hintli devrimciler, eski bağlarını kopartma ve o hiç
tanımadıkları Bolşeviklerle temas kurma konusunda kimi endişelere sahiplerdi.
Bu koşullarda Bolşeviklerle Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi arasında kurulan
tüm temaslar son buldu. Aralık 1918’de söz konusu komite dağıldı.[6]
Fakat Berlin, kısa bir süre sonra
Moskova’da düzenlenecek İkinci Komintern Kongresi’ne gitmek üzere şehre gelen
devrimciler sayesinde yeniden önemli hâle geldi. Bu isimler arasında birkaç
Hintli de vardı. İlk gelenlerden biri de M. N. Roy’du. Roy, Aralık 1919’da
Berlin’e Meksika’dan geldi. Diğer bir isim de Dr. R. Sahir takma ismini
kullanan Abani Muherci’ydi. Rusya yoluna Mayıs 1920’de düşen Roy’un peşinden Abani
de yola çıkmıştı.[7]
Almanya’dan ayrılmadan önce M. N.
Roy, Hintli dostlarından kendisine Rusya yolculuğunda kendisine eşlik etmesini
istedi. Fakat ekibin lideri Çattopadyaya, o sıralarda Stockholm’daydı, Hintliler,
onun yokluğunda bu denli önemli bir kararı almak istemediler. Ayrıca ABD’deki
yoldaşları hapisten yeni çıkmıştı ve olayların seyrini bilmedikleri
ittifakların içine girerek değil, aşina oldukları ortamlarda kalarak izlemeyi
tercih etmişlerdi.[8]
Bu esnada Afganistan üzerinden
faaliyet yürüten bazı Hintli devrimciler, Sovyet yetkilileriyle temas kurdular.
Mahendra Pratap’ın gerçekleştirdiği, sonuçsuz kalan ziyaretin ardından, Ahmed
Baris ve Muhammed Hadi (ki muhtemelen Delhili Settar ve Cabbar ismindeki iki
adamın takma adıydı bunlar) isimli iki kolej öğretmeni, Kasım 1918’de
Moskova’ya geldi. Bu iki öğretmen, Sovyet yetkililerine 1917 yılının sonunda
Delhi’de bir toplantının yapıldığına dair bir mesaj ilettiler. 23 Kasım günü
Lenin’le bir araya gelen bu iki isim, Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi’nde
konuşma yaptı. 5 Aralık günü düzenlenen ve farklı ülkelerden gelen insanların
bir araya geldiği toplantıda Muhammed Hadi, Sovyet yetkililerinden özgürlüğüne
kavuşması konusunda Hindistan’a yardım etmesini istedi.[9] Orada ne tür bir
kararın alındığı bilinmiyor. Ancak şunu biliyoruz: Mart 1919’da Mevlânâ
Muhammed Bereketullah ve Abdurrab’ın başını çektiği
bir Hint heyeti, Kabil’den Taşkent’e geçti ve burada coşkulu bir biçimde
karşılandı. Bereketullah, tüm Müslümanlara İngiliz emperyalizmine karşı
ayaklanma çağrısı yaptı. Orta Asya şehirlerinde
İngiliz karşıtı bildiriler dağıtıldı.[10] İngilizler, Bolşevik propagandanın
panislamist bir bakış açısı kazanmış olması karşısında epey rahatsız
oldular.[11]
Fakat Sovyetler’in Hint
mücadelesine sunacağı yardımın niteliği, ancak 1919 yazında belli oldu. O
dönemde Türkistan bölgesinin önemli bir bölümü Sovyet kontrolüne girdi, Afgan
hükümeti, Moskova’yla diplomatik görüşmelere başladı. İçinde Bereketullah’ın da
bulunduğu bir Afgan heyeti, Mayıs ayının başında Moskova’ya geldi. Heyet, 7
Nisan’da kaleme alınmış olan, Emir Amanullah’ın mektubunu Lenin’e iletti.[12]
27 Mayıs’ta bu mektuba verdiği cevapta Lenin, “Afgan halkının ecnebi zalimlere
karşı kendisini kahramanca savunan bağımsız Afgan halkı”nı mücadelesinden ötürü
tebrik ediyor, başkalarının özgürlüğüne yönelik her türden yabancı gücün
gerçekleştireceği saldırıya karşı iki ülkenin birbirine yardım etmesi için
gerekli diplomatik ilişkilerin bir an önce kurulmasını öneriyordu.[13] Bu
mektup, sonrasında o dönemde Taşkent’te bulunan N. Z. Bravin’e gönderildi. Bravin,
mektupta dile getirilen diplomatik ilişkileri resmi bir zemine kavuşturmak ve
Sovyet yardımıyla ilgili düzenlemeleri yapmak amacıyla, 14 Haziran günü Kabil’e
yola çıktı. Kabil’e giden heyetin içerisinde, aynı zamanda Türkistan’daki
hapishanelerden çıkartılmış birkaç Alman ve Avusturyalı mahkûm da yer alıyordu.
Bunların görevi, askeri eğitim ve patlayıcı eğitimi vermekti. Heyet, 8 Ağustos
1919 günü imzalanan Revalpindi Anlaşması’ndan birkaç gün sonra Kabil’e vardı.
Bereketullah da şehre aynı heyetle döndü.[14]
Bravin’in başkanlık ettiği
heyetin Taşkent’ten ayrılmasından kısa bir süre önce Muhammed Vali Han’ın
başkanlık ettiği Afgan heyeti Taşkent’e geldi. 14 Haziran günü bu
isimler, Amanullah’ın ikinci mektubunu iletmek için Moskova’ya geçtiler. Ekim
1919 başında Moskova’ya ulaştılar. 27 Kasım günü Lenin, Afgan kralı Amanullah’a
yazdığı mektupta, İngiliz emperyalizmine karşı mücadelesinde askeri yardım
yapacağına dair güvence verdi.[16] Böylelikle, 28 Şubat 1921’de imzalanacak
Rus-Afgan Anlaşması ile zirvesine ulaşacak olan müzakere ve dostane mektuplaşma
süreci başlamış oldu. Bu iki ülke arasında kurulan ve giderek güçlenen dostluk,
bölge genelinde faaliyet yürüten ve başka ülkelerden yardım bekleyen Hintli
devrimciler açısından oldukça önemli bir gelişmeydi.
Bu heyetlerin ziyaretlerinin
gerçekleştiği dönemde savaşın seyri Bolşevikler lehine gelişti. Müttefik
Kuvvetler’e ve Beyaz Rus güçlerine ait askerler her yerden çekildiler. Artık
Sovyetler, sadece askeri değil, politik düzlemde de saldırıya geçme imkânı
bulduğu bir konuma geldi.
1919 yazında Yakov Suritz’in
başkanlığını yaptığı ikinci Sovyet heyeti, Moskova’dan ayrılıp aynı yılın Aralık
ayında Kabil’e vardı.[17] Bolşeviklerle Hintli devrimciler arasında işbirliği
kurulmasını sağlama ve kabilelerin saldırıları ile devrimci çalışma sürecini
örgütleme amacını güden heyette Mahendra Pratap, Tirumal Açari ve Abdur Rab da
yer alıyordu.[18] Bu isimlerin Afgan ve Rus dostlarıyla kurduğu işbirliği ile
ilgili bilgileri Sör Robert Horne’nin Londra’yla müzakere sürecini yürüten
Sovyet görevlisi Leonid Krassin’e ilettiği nottan alıyoruz. Bu notta, Bravin’in
yerine gelen ve silâhların Hint sınırından geçirilmesi ve İngiliz karşıtı
propaganda faaliyetlerinin yürütülmesi için Kabil’de bir matbaa kurulması
konusunda Afgan hükümetine baskı uygulayan Suritz suçlanıyor. Devamında, aynı
notta, Afganistan’daki Hintli devrimcilerin Çitral, Vakhan ve Pamir hattı
boyunca uzanan bölgede yaşayan kabileler içinde faal olduklarından söz
edildikten sonra, Çitral-Pamir cephesinde askeri üs kurulması isteniyor.
Suritz’e göre, “Taşkent, son çare olarak başvurulacak odak. Üs, koşullar izin
verir vermez derhal Kabil’e kaydırılmalı.”[19]
Bu türden suçlamaların doğru olup
olmadığını bilmiyoruz. Tümüyle yanlış olmama ihtimali mevcut. Başarılı olan
Bolşevikler, İngiltere’ye yoğun bir baskı uyguladılar, ticari anlaşmayı
imzalamaya ikna etmek için uğraştılar. Birkaç ay önce Pencap’ta yaşanan
karışıklıklarla ve ülke genelinde yürütülen ajitasyon çalışmalarıyla ilgili
haberler karşısında mutlu olan Hintli devrimciler de aynı dönemde ellerindeki
kabile güçleriyle baskınlar düzenlediler ve Hindistan sınırı boyunca yürüttükleri
silâh kaçakçılığı faaliyetlerini yoğunlaştırdılar.
Fakat gene de önemli bir ilerleme
sağlanamadı. Zira Afgan hükümeti, Bolşeviklere ve Hintli devrimcilere açıktan
destek sunmak suretiyle daha fazla risk almak istemiyordu. Bunun dışında,
Hindistan içerisinde temas kurulacak ve silâh gönderilecek herhangi bir
devrimci örgüt de yoktu ortada. Dolayısıyla evet, Hint sınırına belli miktarda
silâh gelmişti[20], ama ortaya önemli bir sonuç çıkmamıştı.
Gelgelelim, 19 Temmuz-7 Ağustos
1920 arası dönemde Moskova’da yapılan İkinci Komintern Kongresi sonrası
Hindistan’a yapılacak Sovyet yardımının çapı da belli oldu. Bu kongre, başka
ülkelerde süren antiemperyalist devrim mücadelelerini örgütlemeyi ve onlara
yardım etmeyi görevi olduğunu kabul etmekteydi.[21]
Ayrıca kongrenin gerçekleştiği
sırada Kızıl Ordu’nun Varşova kapısında aldığı yenilgi sebebiyle yüzler
Avrupa’dan Asya’ya döndü.[22] Ama aslında Hindistan ile ilgili kararın
değişmesinde asli rolü M. N. Roy üstlenmişti. Komintern’in yürütme kuruluna
kabul edilen Roy’un millet ve sömürge meseleleriyle ilgili tezi Lenin’in tezini
destekleyen içeriğiyle kabul edildi. Roy şunları söylüyordu:
“Sömürgelerin önemli bir bölümünde emekçi halk kitleleriyle
güçlü bağlar kurmak için uğraşan, hâlihazırda örgütlü devrimci partiler mevcut
(Komünist Enternasyonal, sömürgelerdeki devrimci hareketle bu parti ve örgütler
aracılığıyla ilişki kurmalı, çünkü bunlar, kendi ülkelerinde işçi sınıfının
öncüleridir). Bu partiler, bugün çok büyük değilse de kitlelerin isteklerini
dile getiriyorlar. Kitlelerin bu partilerin peşinden gideceğine hiç şüphe
yok.”[23]
Burada Roy, Hindistan’daki
devrimci örgütlerle temas kurulmasını ve onlara yardım edilmesini istiyor. Bu,
Lenin’in burjuva milliyetçilerle en azından bir süreliğine işbirliği kurma
fikrinden yana durduğu bir dönem.[24] Dolayısıyla, Hindistan’ın verdiği
özgürlük mücadelesine sunulacak Bolşevik yardımının örgütlenmesi için gerekli
zemin mevcut.
Asya’daki devrimlerin örgütlenme
sürecine katkıda bulunmak amacıyla Bakû’de Doğu Halkları Kurultayı’nın
toplanmasına, ayrıca Taşkent’te Komintern’e bağlı bir Merkezi Asya Bürosu’nun
kurulmasına karar verildi. M. N. Roy, Georgi Safarov ve Grigori Sokolnikov tarafından
kurulan bu büronun asli amacı, Hindistan’daki devrim sürecinin örgütlenmesiydi.
O dönemde Orta Asya’daki Kızıl Ordu’nun başkomutanı olan, aynı zamanda Merkezi
Sovyet Hükümeti Türkistan Komisyonu’na başkanlık eden Sokolnikov, büronun
başkanı seçildi.[25] Roy’un Afganistan’daki Sovyet elçisi olarak
görevlendirilmesi meselesi tartışıldı. Bu nedenle Roy bir süre Moskova’da
kaldı, arkadaşları Taşkent’e geçti. Roy’un elçi yapılmasının nedeni, kendisinin
Hindistan’da süren İngiliz karşıtı propaganda faaliyetlerini ve devrimci
operasyonları Kabil’den daha iyi yöneteceğinin düşünülmesiydi.[26] Fakat o
dönemde Bolşeviklere fazla yakınlaştığını düşünmeye başlamış olan Afgan
hükümeti, İngilizlerle gizli görüşmeler yürütmekteydi. Bu sebeple Roy’un Kabil
elçisi olması fikrine soğuk yaklaşıldı. Roy, bu tartışmaların ortasında,
Ağustos 1920 ortalarına doğru Taşkent’e gitti.[27]
1-8 Eylül 1920 tarihleri arasında
toplanacak olan Bakû Kurultayı’na katılmak için yola çıkan isimlerden biri de
Abani Muherci’ydi. Kurultaya on dört Hintli katıldı. Bunların önemli bir bölümü
asker kaçağıydı.[28] Türkistan’da faal olan Hindistan Devrimi Örgütü,
kurultaydan özgürlük mücadelesine destek vermesini istedi.[29] Fakat, yürütülen
propaganda faaliyetine rağmen Hintli devrimciler için yeterince yardım
toplanamadı.
1920 yazında birçok devrimcinin
Hindistan’ı terk etmesiyle birlikte yeni bir durum ortaya çıktı. Bu gelişme,
yaşanan bu hicret, bölgedeki devrimci çalışmayı büyük ölçüde etkiledi.
Afganistan’a geçilmesinin önemli bir sebebi de Müttefik Kuvvetler’in Türkiye’yi
bölmeyi düşündüğüyle ilgili, tümüyle yanlış olmayan haberlerdi. Hintli
devrimciler, Türkiye’nin bölünmesiyle halifenin konumunun iyice zayıflayacağını
düşünüyorlardı. Hilafet hareketinin ivme kazandığı koşullarda, bazı dini liderler,
kendi etraflarında toplaşmış insanlara, Darülislam’a, mümkünse Türkiye’ye
hicret edip İngiliz zulmünden kurtulmayı ve halife için dövüşmeyi tavsiye
ettiler. Yola çıkan ilk dört muhacirin içinde Refik Ahmed de vardı. Bu isimler,
Mayıs 1920’de Kabil’e vardılar. Şehre uzak bir yer olan Cebelüssiraz’da kalan
bu isimleri başkaları takip etti. İki yüz kadar insan, aynı yere
yerleştirildi.[30]
O dönemde Kabil’de kalan Hintli
devrimciler arasında Mahendra Pratap, Bereketullah, Tirumal Açari, Abdur Rab, Ubeydullah
ve Gazi Abdul Veli gibi isimler bulunuyordu. Fakat bu isimler, politikalar ve
hedefler konusunda pek uzlaşmıyorlardı. Örneğin Ubeydullah gibi isimler
kendilerini tutucu bir Panislamcı olarak tanımlarken, bazıları kendilerini
komünist bazıları da milliyetçi olarak tanımlıyordu. Hepsi de Kabil’de bulunan
muhacirlerin lideri olma arzusundaydı.
Abdur Rab, Mevlânâ Beşir ve Gazi
Abdul Veli, bu muhacirlere Türkistan’a gitme tavsiyesinde bulundu. Bir kısmı,
Afganistan’da yaşadıkları üzerinden yılgınlığa kapıldı ve ülkeden ayrıldı.
Afgan hükümeti, Temmuz 1920’de seksen kadar muhacirin Türkistan’a gitmesi
fikrine karşı çıksa da sonradan ona destek sundu. Bu muhacirlerin önemli bir
bölümü, esasen Türkmenabat üzerinden Türkiye’ye gitmek istiyordu. Taşkent’e sadece
on dokuz kişi geçti. Bu insanlar, hedeflerine ancak Eylül sonunda varabildiler.
Abdur Rab ve Tirumal Açari’nin liderlik ettiği grup farklı güzergâhı takip
etmişti.[31]
Bu muhacirlerin Rusya’ya geçtiği
1920 güzünde Bolşeviklerin doğu politikası da iyice şekillendi ve Hindistan’da
İngiltere’ye karşı saldırıya geçme hamlesini tartışmaya açtı. O dönemde
Bolşevikler, Hindistan’ı nüfuz altına alma konusunda ilk önemli bir fırsat
yakalamışlardı. Nihayetinde artık Bolşeviklerin yanında, kendilerinden yardım
isteyen, davalarına öncülük eden, önemli bir propaganda faaliyeti yürüten
birkaç yüz Hintli devrimci bulunmaktaydı. Bu gençlerin Hindistan’daki
devrimcilerle temas kurmada ve sınır boyunca düzenlenecek baskınların
örgütlemesinde kullanılması mümkündü.[32]
M. N. Roy ve Abani Muherci, aynı
dönemde Moskova’dan ayrılıp Taşkent’e geldi. Bu kenti bölgede Hintliler
tarafından yürütülen devrimci faaliyetlerin merkezi hâline getirmek için
çalışma yürüttüler. Bu ikili, çalışmalarında bir tür karargâh binası olarak
kullanmak amacıyla, Lavmentev Yolu üzerindeki bir köşkü kiraladı ve binaya “Hint
Meclisi” adını verdi.[33] O bağnaz muhacirleri gerçek birer devrimciye
dönüştürme çabası dâhilinde Roy, politik eğitim dersleri organize etti. Bu
insanların mevcut politik geçmişleriyle söyledikleri şeylerin büyük bir kısmını
bile gerçekleştirmesi imkânsızdı. Kısa bir süre içerisinde bu bağnaz insanlar,
yeni bir ülküye bağlandılar. Marx üzerine yemin etmeye, sosyalist devrim
sloganları atmaya başladılar.[34]
Bir süre sonra aynı şehirde
Hindistan Komünist Partisi’nin kurulmasına karar verildi. Bu kuruluştan otuz
yıl sonra yazdığı satırlarda Roy, partiyi aslında o aşamada kurmayı
düşünmediğini söylese de[35], eldeki toplantıyla alakalı tutanaklar ve
yazışmalar, kendisinin partinin örgütlenme sürecine öncülük ettiğini ortaya
koyuyor.
Hindistan Komünist Partisi, 17
Ekim 1920 günü Taşkent’te kuruldu. Muhammed Şefik Sıddıki ilk genel sekreteri
seçildi. İlk başta sadece yedi üyesi vardı. 15 Aralık günü partiye üç kişi daha
katıldı, böylece partinin Taşkent’teki üye sayısı ona çıktı, bu sayede parti,
yürütme kurulunun oluşturulması için gerekli zemine kavuştu. Kurula M. N. Roy
ve Muhammed Şefik seçildi.[36]
O dönemde Türkistan’a gelen
Hintlilerin tamamı Taşkent’e geçmedi. Buhara’ya gidenler, burada Hindistan
Devrimi Derneği’ni kurdular. Derneğin bir şubesi Semerkant’ta açıldı. Bu şubede
epey bir Hintli bulunmaktaydı. Bir şube de Bakû’de açıldı. Burası, Doğu
Halkları Kurultayı’ndan da önce bir araya gelmiş olan Hintli asker kaçaklarının
ve muhacirlerin bulunduğu, petrole sahip olmasıyla önem arz eden bir
şehirdi.[37] Bakû’deki bu ekip, Ağustos ayının sonunda Azad Hindistan Ahbar [“Özgür
Hindistan Haberleri”] adında iki haftalık bir gazete çıkartmaya başladı.
İngiliz karşıtı propaganda
faaliyetlerinin diğer bir önemli merkezi de Semerkant’tı.[38] Buna karşılık,
bölgedeki Hintli Bolşevik faaliyetlerinin merkezi Taşkent’ti. Bugün Orta
Asya’nın diğer şehirlerinde yaşanan gelişmeler konusunda elimizde pek fazla
bilgi yok.
Bu dönemde Hint ordusu içinden
bazı Müslüman askerler, Türkiye’ye mücahid olarak gitme arzusuyla ordudan kaçıp
Bolşeviklere sığındılar. Kentteki Hintli muhacirler, bu insanlara mevcut durumu
izah edince, önemli bir kısmı şehirde kalmaya ve İngilizlere karşı sürdürülen
silâhlı mücadeleye katılmaya ikna oldu. Daha önce halife için dövüşmek amacıyla
Bakû’ye gitmiş olan muhacirlerin büyük bir kısmı da yaşadıkları hayal kırıklığı
ile geri döndü ve Taşkent’teki hemşehrilerinin arasına katıldı.[39] Böylelikle
birkaç yüz kişilik bir sayıya ulaşan muhacirler, içlerindeki askerlerle
birlikte, kendilerine silâh ve askeri eğitim verilmesini talep ettiler. Bu
talep, Türkistan Devrimci Konseyi’nin gündemine geldi. Roy’a devrimcilere
destek vermesi ricası iletildi. Sovyet makamları, Hintli yoldaşlarına
planlarında yer almasa da gerekli tüm desteği verme kararı aldılar. Atış talimi
için Taşkent’in yakınındaki Çirçik otoyolu Hintlilere tahsis edildi.[40] Ayrıca
Ocak 1921’de Taşkent’te Hint Okulu isminde bir askeri okul açıldı. Bu okulun
tüm sorumluluğu General Blucher’e verildi. John isminde, Amerika’dan göç etmiş
bir adam, okulda askeri eğitim vermeye başladı.[41]
Roy’un aktardığına göre, okulda
eğitim alanların önemli bir kısmı, silâh konusunda zaten belirgin bir meziyete
sahipti. Bir kısmına uçuş eğitimi verilip pilot yapıldı.[42] Gelgelelim, bugün
elimizde bu okulda eğitim gören Hintlilerin sayısı ve verilen eğitimin niteliği
konusunda yeterli bir bilgi bulunmuyor.
Hint ve İran ordularından kaçan
askerler ile muhacirler arasından seçilen savaşçıların yer aldığı Enternasyonal
Tugay kuruldu. Bazı çalışmaların dediğine göre, bu alelacele kurulan ordu
konusunda Türkistan ve Transkafkasya’daki İngiliz Seferi Kuvvetleri olumlu
değerlendirmelerde bulundu.[43] O günlere tanıklık etmiş olan Şivnaz
Benerci’nin aktardığına göre, birkaç yıl içerisinde Kızıl Ordu içerisinde bazı
Hintli subaylar yüksek rütbeler elde ettiler.[44]
Ama zamanla Roy, Orta Asya’da
süren çalışmalara yönelik ilgisini yitirdi. O, Afganistan üzerinden başarılı
faaliyetler yürütmek suretiyle muhacirlerin kendi içlerinden bir kurtuluş ordusu
kurmasını ümit etmişti. Fakat Afganların meseleye yaklaşımı zamanla değişti.
Taşkent’teki temsilcileri Roy’a kibar bir dille, Hint sınırına gönderilecek
silâhların Afgan hükümetine verilmesini söyledi. Fakat Afganların niyetleri
konusunda şüpheleri bulunan Roy, onların Enver Paşa ile bir dolap çevirdiğini
düşünüyordu. Dolayısıyla, tuzak olarak gördüğü bu teklife itiraz etti. Bu
sebeple Afganistan yolu kapanmış oldu. Elde çalışma yürütecek Hintli sayısı da
çok azdı. Neticede Roy, Orta Asya’da bu insanların çalışmalarına devam
ettirmelerinin bir anlamı ve gerekçesinin kalmadığını düşündü.[45]
Orta Asya’da Hintli devrimcilerin
yürüttükleri faaliyetler, İngiliz hükümetini de rahatsız etti. 16 Mart 1921
günü İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması imzalandı. Kısa bir süre sonra İngiliz
temsilci Sör Robert Horne, Sovyet temsilcisi Leonid Krassian’a Sovyetler’in
Hindistan ve Afganistan’a yönelik olarak yürüttüğü faaliyetler konusunda bir
nota verdi. O dönemde Sovyet Rusya, çıkarları gereği İngilizlerle iyi ilişkiler
kurmak zorundaydı. Dolayısıyla, aradaki gerilimlerin ortadan kaldırılması
gerekmekteydi. Bu sebeple, Nisan ayı içerisinde “Hint Meclisi” denilen örgütün
de askeri okulun da kapılarına kilit vuruldu. Roy, Taşkent’ten ayrılıp
Moskova’ya gitti. Hint Meclisi üyesi on yedi kişi de Moskova’ya taşındı ve
burada faal olan Doğu Emekçileri Üniversitesi’ne kaydoldu.[46] Böylelikle
devrimci ordu kurmaya ve kuzeybatı sınırı üzerinden Hindistan’a müdahale edip
burada isyan ateşini körüklemeye dönük çalışmalar da son bulmuş oldu.
Bu esnada Hintli devrimcilerle
Bolşevikler arasında Stockholm üzerinden yeni ilişkiler kuruldu. Bu şehirde
bulunan Çattopadyaya, Kamenov’la görüştü.[47] Görüşme sonrası Kamenov,
Avrupa’daki Hintli devrimcilerin ortak bir amaç doğrultusunda örgütlenmesi ile
ilgili detaylı planını Ekim 1920’de Komintern’e sundu.[48] Ardından, yılın
sonuna doğru Kamenov, Moskova’ya gitti. O günlerde Roy, Abani Muherci ve
Tirumal Açari Türkistan’da olduğu için, hiçbir Hintliyle görüşemedi. Kendisiyle
yaptığı ve epey verimli geçen görüşmede Lenin, Kamenov’a önde gelen Hintli
devrimcilerden bir ekip kurmasını tavsiye etti. Bunun üzerine Kamenov, Berlin’e
döndü ve burada dostlarıyla eylem sürecini tartıştı. Ruslar, destek konusunda
epey hevesliydiler. Şubat 1921’de Kamenov’a gerekli parayı verdiler, ayrıca
kendisinden bir dahaki sefere Moskova’ya Hintli devrimcilerin temsil edildiği
bir ekiple birlikte gelmesini ve ileride uygulamaya konulacak eylem programını
hazırlamasını istediler.[49]
Aynı dönemde, 1920 yılının
sonlarına doğru Berlin’de Hindistan Devrimci Komitesi kuruldu. Bu çalışmanın
ardında, Komintern’in üçüncü kongresine katılacak delegelerin yolculuk
süreçlerini düzenlemek amacıyla o dönemde Berlin’de bulunan Michael Borodin’in
katkıları vardı.[50] Mart ayının başlarında Rusların parasal desteğini almış
olan, on üç kişilik komite Moskova’ya vardı. Komite, Çattopadyaya, Bupendranat
Datta, Birendninat Dasgupta, Herambalal Gupta, Pandurang Hankoje, Gulam Enbiya
Luhani ve Bayan Agnes Smedley gibi isimleri içeriyordu. Bu ekibe 1920 sonunda
Berlin’e gitmiş olan, ama komiteye girmeyen Nalini Gupta da katıldı.[51]
Büyük ümitlerle yola çıkan bu
insanlara ta ilk adımlarından itibaren bir yandan da hayal kırıklığı eşlik
etti. Esasen Hint milliyetçisi olan bu isimler, temelde Hindistan’ın çıkarları
doğrultusunda, savaş süresince Almanya’yla anlaştıkları gibi Sovyetler ve
Komintern’le de anlaşma yolu aradılar. İçlerinde önemli Hintli devrimciler de
vardı ve bu insanlar, milliyetçi Hindistan’ın sürgündeki temsilcileri olarak,
Hindistan Devrimci Komitesi adına müzakere yürütmek istiyorlardı. Bolşevik
liderlerse esas olarak ideolojileri yayıp nüfuz alanlarını genişletme
derdindeydiler. Bu süreçte ısrarla, Hintlilerin görüşlerini aktarmalarını,
kendileriyle bir grup değil de tek tek birey olarak işbirliği kurmalarını
istediler. Dolayısıyla, Hintli devrimcilerin Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’le
yaptıkları ilk toplantı hayal kırıklığı ile neticelendi.[52] Sonrasında
Çattopadyaya Datta ve Hankoje, Hintli devrimcilerin temsilcileri olarak Lenin’le
görüşme imkânı buldular. O görüşmede Lenin, kendilerine amaçlarını ve sorunlarını
Karl Radek’le tartışmaları tavsiyesinde bulundu. Radek’e ise Hintli
devrimcilere Komintern’in ikinci kongresinde benimsenen politikayı kabul edip
etmediklerini sorması söylendi. Eğer kabul etmiyorlarsa, kendi tezlerini üçüncü
kongrede dile getirme imkânı bulacak, ama o güne dek Komintern’in benimsediği
tez uyarınca hareket edeceklerdi. Ayrıca Hindistan’la alakalı olarak alınacak
tüm kararlar, Merkezi Asya Bürosu’na danışarak alınacaktı.[53]
Söz konusu bürodaki tek Hintli,
Roy’du. Hindistan’la alakalı kararlarda en önemli isim oydu. Fakat Berlin’den
gelen delegelerle Roy arasında güçlü bir sevgi bağı olduğundan söz edilemezdi. Dolayısıyla
işbirliğinin tesis edilmesi güçtü. Buna karşın, başkanlığını S. J. Rutgers’in
yapacağı geçici bir komisyonun kurulmasına karar verildi. August Thalheimer,
Michael Borodi ve Anthony Quelch de bu komisyon içerisinde yer alıyordu. Fakat Komintern,
Hintlileri bir örgüt olarak ele almadığından, bu isimler, Luhani’nin
görüşlerini aktarması ardından komisyonu boykot ettiler. Yaklaşık üç ay sonra
heyet Moskova’da kalsa da ne Komintern’le ne de Sovyet makamlarıyla resmi bir
temas kurdu.[54]
Ne var ki o dönemde politik durum
belli ölçüde değişti. Nisan 1921’de Doğu Emekçileri Üniversitesi’nin kurulması
ardından Moskova’da Hindistan Komünist Partisi kuruldu.[55] 16 Mart 1921
tarihli İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması’na rağmen Bolşevikler bile “kapitalist
güçlere sömürgeler üzerinden baskı uygulamayla ilgili çalışmalarını yeni bir
düzleme taşıdılar ve sömürgeleri ecnebilerin boyunduruğundan kurtarmak için hazırlıklara
başladılar.”[56] Bunun neticesinde doğal olarak Hintli devrimcilerle anlaşma
yolu aranmaya, buradan, ülke içerisindeki devrimci örgütlerle temas kurulmaya
çalışıldı. Bu koşullarda, Ağustos ayı içerisinde Mathias Rakossi inisiyatifi
ele aldı ve Hintlilerin görüşlerini dinlemek amacıyla başka bir komisyonun
kurulmasını sağladı. Komisyonun başına James Bell, genel sekreterlik makamına
ise Rakossi getirildi. Hintli delegelerin yanı sıra bu komisyonun üyeleri
arasında Borodin, Troyanovski ve Thalheimer de bulunuyordu. Komisyona Roy da
davet edildi.[57] Borodin’le pek anlaşamayan Çattopadyaya, onun komisyona
alındığını görünce komisyondan ayrıldı. Ardından, Hintliler adına konuşmaları
Datta ve Luhani yaptı. Roy, o günlerde kendisini ziyarete gelen Hintlileri yeni
kurulmuş olan HKP’ye katılmaya davet etti. Fakat bu Hintli delegeler, partinin
Roy’un şahsi meselesi olduğunu düşündüler ve gerçek bir partinin kendisini
komünist addeden Hintlilere, bilhassa devrimcilere danışarak ve onlarla
işbirliği içerisinde kurulması gerektiğini söylediler.[58] Esasen bu isimler,
HKP’nin Moskova’da kendilerine danışılmadan, o şehirde bulunmalarına rağmen
kendileriyle görüşülmeden kurulmuş olması karşısında bir miktar gücenmişlerdi.
Sonuçta işbirliği için gerekli o ortak zemin tesis edilemedi. Bolşeviklerin
aslında kendi çıkarları doğrultusunda kendilerinden istifade etmekle ilgili
olduklarına inanan Hintli delegeler, Eylül 1921’in sonuna doğru Moskova’dan
ayrılıp Almanya’ya gittiler. Bir tek geride Roy’un elçisi olarak görevlendirilen
Nalini Gupta kaldı.[59] Netice itibarıyla Avrupa’daki Hintli devrimcilerin
Bolşeviklerden Hindistan’ın özgürlük mücadelesi için yardım almakla ilgili tüm
çabaları suya düştü.
Aynı günlerde Moskova’da bulunan
bazı muhacirler, kendi ülkelerindeki devrimcilerle temas kurup orada bir
komünist hareket inşa etmeye karar verdiler. Şevket Osman ve Mesud Ali Şah, ilk
giden ekip içerisinde yer alan isimlerdi. Bu devrimciler, 21 Eylül 1921 günü
Bakû’ye geldiler ve İran üzerinden Hindistan’a geçtiler.[60] Onları Gevher
Rahman Han ve Miyan Muhammed Ekber Şah takip etti. Hepsi, ülkeye sağ salim ulaştı.
Fakat Azerbaycan üzerinden İran’a geçme imkânı bulamayan Mir Abdulmecid ile
Firuzuddin Mansur, Moskova’ya dönmek zorunda kaldı.[61]
Mart 1922’nin sonlarında Mir
Abdulmecid, Refik Ahmed, Firuzuddin Mansur, Habib Ahmed Nesim, Sultan Mahmud,
Fida Ali Zeyd, Abdulkadir Sehrai, Seyyid, Abdulhamid ve Nizameddin’den oluşan on
kişilik bir başka ekip, Pamir üzerinden Hindistan yoluna revan oldu. Horog
şehrinde ekip küçük gruplara ayrıldı. İki grubun haricinde diğer gruplar,
Çitral’a veya Hindistan’ın kuzeybatısında belirli kabilelere ait olan
topraklara ulaşmayı başardılar. Fakat neredeyse hepsi Hint polisinin eline
geçti ve Peşaver Komplo Davası dâhilinde yargılandı.
Hindistan’da komünistlerin ilk
kez hâkim karşısına çıktığı bu dava, önemli bir etkiye yol açtı. Fakat gene de
Moskova’daki Hintlilerin ve Komintern’deki destekçilerinin umut ettikleri şey
olmadı. O tutuklamalardan bir tek İran üzerinden Hindistan’a geçen dört kişi
kurtulabildi. Şevket Osmani’nin içinde bulunduğu ekip, kimi faydalı çalışmalar
yürüttü.[62]
Nalini Gupta, Kasım 1921’de deniz
üzerinden ulaştı ülkesine.[63] Burada Muzaffer Ahmed, Kutubeddin Ahmed ve Bupendra
Kumar Datta ile temas kurdu. Ayrıca Datta üzerinden Cibanlal Çatirci’nin
başında bulunduğu Yugantar örgütü ile bağlantıya geçme imkânı buldu. Gerekli düzenlemelerin
yapılması üzerinden Roy’un gönderdiği gizli mektupların Kalküta’da bulunan
dostlarına ulaştırılması sağlandı. Bu bağlantıyı Çatirci ve Muzaffer Ahmed kurdu.[64]
Bu yazışma sürecinin daha da kolaylaşması adına Roy, o dönemde Avrupa’da
Hintlilerin politik faaliyetlerinin dağınık bir biçimde yürütüldüğü merkez olan
Berlin’e geçti. Bu şehirde, Komintern’den gelen parayla Roy, Mayıs ayı
içerisinde iki ayda bir çıkacak olan The Vanguard of Indian Independence [“Hindistan’ın
Bağımsızlığının Öncüsü”] gazetesini çıkartmaya başladı. Komintern,
bu gazetenin nüshalarını Hintli denizciler ve başka türden kanallar üzerinden Hindistan’a
gönderdi. O dönemde Kalküta’da yayınlanan Amrita Bazar Patrika ve Atmasakti,
Allahabad’da çıkan Independent, ayrıca Guntur’da çıkan Nava Yaga gazeteleri,
Roy’un politik görüşlerinden etkilendiler.[68] Ama gene de birkaç önemli
şehirde komünist örgütlerin kurulmasına yol açsa da Roy’un çalışmaları,
Hindistan’da komünist ideolojinin halk kitlelerinde destek görmesi konusunda
önemli bir başarı elde edemedi. Ayrıca Roy, Hindistan’dan ayrılmazdan önce ait
olduğu küçük, ama “örgütlü devrimci partiler” üzerinden de mevcut durumdan
istifade etme imkânı bulamadı. Kendi memleketindeki devrimcileri sosyalist
devrimi bir hedef olarak benimsemeleri tavsiyesinde bulunan Roy, onlardan
Hintli kitleleri sınıf mücadelesi için hazırlamalarını istedi. Fakat
yoldaşları, Komintern’den gelen paraya ve silâha gösterdikleri ilginin onda
birini Roy’un bu tavsiyelerine göstermediler. Kendi içlerinde patlak veren
tartışma neticesinde Jadugopal Muherci’nin başkanlık ettiği Yugantar örgütünün 1922
yazının sonlarında gerçekleştirdiği bir toplantıda, acilen ulaşılması gereken
amacın İngiliz emperyalizmiyle mücadele eden tüm sınıflarla işbirliği kurmak
olduğuna karar verdiler. Bu karar Roy’a iletildi. Böylelikle Roy ile o güne dek
yoldaşı olan insanlar arasındaki bağ da kopmuş oldu.[67] Büyük bir hayal
kırıklığına uğrayan Roy Ağustos 1922’de Büyük Britanya Komünist Partisi’ne
yazdığı bir mektupta, komünist hareketi eylem alanına çekmek üzere ülkeye iki ajanını
göndermesini istedi.[68]
Bu dönemde uluslararası durum da
değişti. Bu değişiklik, Sovyetler’in Hintli devrimcilere sunduğu yardımı
imkânsız hâle getirdi. Rus-Afgan Anlaşması ile birlikte Rus silâhlarının Afgan
toprakları üzerinden Hindistan’a geçişi zorlaştı. Zaten bu anlaşma
imzalanmazdan önce Afganistan makamları, İngilizlerden destek almak için
uğraşmaya, dolayısıyla Rusya’ya karşı sert bir tutum içerisine girmeye
başlamışlardı.[69]
1921 yılının başlarında
Afganistan’da Bravin öldürüldü. Anlaşmanın 22 Kasım 1921 günü imzalanmasının
ardından, Rusların Kandahar, Gazne ve Celalabad şehirlerinde bulunan
konsoloslukları kapatıldı. Artık Afgan makamlarının Bolşevizmin nüfuzu ile
ilgili endişelerini dile getiriyor, bir yandan da İngilizlerin baskılarına
boyun eğmek zorunda kalıyorlardı.[71]
Bölgedeki Hintli devrimciler, son
darbeyi Ekim 1922’de Afgan kralı Amanullah o dönemde başında Ubeydullah’ın
bulunduğu Geçici Hindistan Hükümeti’nin ülkeden ayrılmasını istemesiyle
birlikte yediler.[72] O dönemde, Hindistan sınırına çok yakın olan Kabil şehri,
yurtdışındaki Hintli devrimcilerin örgütlü oldukları yegâne merkez, aynı
zamanda “Komintern’in Hindistan’la irtibat kurduğu tek kanaldı.”[73] Bu bağın
kopmasıyla Hintli devrimciler ile Sovyetler arasındaki temas da son buldu.
Bu dönemde Sovyet politikası da belirli
ölçüde değişti. Afganistan’dan kovulan Hintliler Türkistan’a geçtiler, fakat
burada yetkililer, kendilerini epey soğuk karşıladılar ve başlarının çaresine
bakmalarını istediler. Bu isimlerin Doğu Emekçileri Üniversitesi’ne girmelerine
izin verilse de[74] bu dönemde Hintli devrimciler Bolşeviklerden hiç yardım
alamadılar.
Rus Komünist Partisi Politik
Bürosu’nun gizli dağıttığı 647/5 sayılı 25 Kasım 1922 tarihli, altında Stalin’in
ve polit büronun genel sekreter yardımcısı Ter Avanesoff’un imzasının bulunduğu
bir bildiride Komintern’in Hindistan’da devrim yolunu açmak için ortaya koyduğu
o ilk adımlar dâhilinde yaptığı yanlışlar bir biçimde itiraf ediliyor, “sınırdaki
kabilelerin Bolşevikleştirilmesine dönük çabaların beklenenden daha uzun
sürecek, daha fazla belirsizlikle malul ve daha fazla paraya mal olacak bir iş
olduğu” kabul ediliyordu.[75]
Arun Coomer Bose
1970
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Genel kanaate göre bu cümleyi ilk kez Mevlânâ Bereketullah 1904 yılı gibi
erken bir tarihte dile getirmişti. Circular No. 5, H. s. 1908 6 Kasım.
[2] Mahendra Pratap, My Life
Story of Fifty Five Years, Delhi, 1947, s. 57-58.
[3] Bhupendranath Datta, Aprokasita
Rafnaitik ltihas (Bengalce), Kalküta, 1953, s. 240-245. Ayrıca Stockholm’daki
İngiliz bakanın notuna da bakılabilir: 24 Mayıs 1917, Hindistan Hükümeti (Politik)
Oturumları, Temmuz 1917. Virendranat Çattopadyaya, Hindistan’nın ünlü şairi ve
milliyetçi lideri Bayan Sarojini Naidu’nun ağabeyidir. Birinci Dünya Savaşı
öncesi yurtdışındaki Hintli devrimcilerin lideri olan Çattopadyaya, savaş döneminde
Berlin’de kurulan Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi’ne de başkanlık etmiştir.
Onun Aralık 1942’de Rusya’da öldüğüne inanılmaktadır.
[4] Bhupendranath Datta, s.
245-246.
[5] Ibid., p. 247. Also E. H.
Carr, German-Soviet Relations between the two World Wars, 1919-1989, London,
1952; p. 8.
[6] Bhupendranath Datta, p. 248.
[7] A.g.e., s. 248-250. Ayrıca
bkz.: M. N. Roy, Memoirs, Bombay, 19164, s. 296-298, 304-305. M. N. Roy,
yani Manabendra Nath Roy, Birinci Dünya Savaşı öncesi Bengal’de faal olan Yugantar
devrimci örgütünün liderlerinden biri olan Harendranat Bataçarya’nın kullandığı
müstear addır. Almanya’dan para ve silâh almak için Ağustos 1915’te ülkesinden
ayrılan Roy, Doğu Asya ülkelerini bir yıl süreyle dolaştıktan sonra ABD’ye
geldi ve burada tutuklandı. 1917’de Meksika’ya kaçmayı başaran Roy, iki yıl
sonra SSCB dışında kurulan ilk komünist partisini (Meksika Komünist Partisi’ni)
kurdu. Ardından, Borodin’in tavsiyesi üzerine Moskova’ya gelen Roy, burada 1929
yılında kovulana dek Komintern içerisinde önemli bir rol üstlendi. Sonra Hindistan’a
döndü ve 25 Ocak 1954’te öldü.
Abani Muherci, Bengalli
devrimcilerin elçisi olarak, Nisan 1915’te Japonya’ya gönderildi. Birkaç ay
sonra dönüş yolunda, Singapur’da tutuklandı. Genel kabule göre buradaki
sorgusunda dile getirdiği itiraflarla harekete ciddi zararlar verdi. Ancak 1917
güzünde kaçıp Cava’ya gitti. Oradan da Rusya’ya geçti. Komintern içerisinde
görev aldı. Komintern’den sonraki süreçte kovulan Muherci’nin İkinci Dünya
Savaşı’nın başlamasından hemen önce Rusya’da öldüğüne inanılıyor.
[8] M. N. Roy, s. 487. Ayrıca
Birendranat Dasgupta ile Pandurang Hankoje’nin makalenin yazarına sözlü olarak
ilettiği değerlendirme.
[9] Yayına Hz.: Anand Gupta, India
and Lenin, New Delhi, 1960, s. 43-45. Ayrıca bkz.:Ocak 1919’da Moskova’dan
Taşkent’e gönderilen telgraf, F.P. 1920 Şubat 77-171.
[10] F.M. Bailey, Mission to
Tashkent, Londra, 1946, s. 1943-146. Ayrıca bkz.: D. Kausihlik, “Indian
Revolutionaries in Soviet Russia”, Link, 20-1-1966, s. 72. Aslen Bopalli
olan Mevlânâ Bereketullah, Birinci Dünya Savaşı öncesinde uzun süre ABD ve
Japonya’da yaşadı, buralarda Hintliler içinde devrimci faaliyet yürüttü. 1915
yılının başlarında Almanya’ya gelen Bereketullah, Raja Manedra Pratap’ın da
içinde olduğu Türk-Alman heyetine eşlik etti. Burada Özgür Hindistan Geçici Hükümeti’nin
başbakanı oldu. 1926 yılında ABD’de vefat etti.
[11] P. T. Etherton, In the
Heart of Asia, Londra, 1925, s. 160. Ayrıca Montague’den Chelmsford’a gönderilen
9 Eylül 1920 tarihli telgrafa bakılabilir: Montague Papers, Cilt. IV.
[12] Papers Regarding Hostilities
with Afghanistan, Londra, 1919 s. 18. Izvestia gazetesine 6 Mayıs
1919 günü verdiği mülâkatta Bereketullah şunları söylüyor: “Komünist de
sosyalist de değilim, savunduğum politik program gereğince ben, İngilizlerin
Asya’dan kovulmasını istiyorum. Avrupa kapitalizminin Asya’daki varlığına
tümüyle karşıyım ve ona düşman olanların sadık bir yoldaşıyım. Dolayısıyla
komünistlerle aramda bu hedefler noktasında tam bir uyuşma söz konusu. Bizler,
bahsi geçen sahada birer müttefikiz.” Foreign and Political Proceedings· of the
Government of India, 1920 Şubat F. 17-171. Ayrıca bkz.: X. J. Eudin & R. C.
North, Soviet Russia and the East, A Documentary Survey, Stanford, 1957,
s. 83.
[13] Louis Fischer, The Soviet
in World Affairs, Cilt. I, Londra. 1930, s. 285-286. Ayrıca, The Times,
13 Haziran 1919, s. 12.
[14] C. S.
Samna, India and the Anglo-Soviet Relations (1917-1947), Bombay, 1959, s.
41. Ayrıca bkz.: F. M. Bailey, s. 174-175. O dönemde farklı fabrikalarda 150
kadar Alman ve Avusturyalı eski savaş esiri çalışmaktaydı. Chelmsford’un
Montague’ye gönderdiği telgraf, 20 Ağustos 1919, Chelmsford Papers, Cilt. V, Kısım
2.
[15] C. S. Samna, a.g.e., s.
41-42. Ayrıca bkz.: F. M. Bailey, s. 169. Bu Afgan heyeti, Moskova’daki Sovyet makamlarıyla
10 Ekim 1919 günü görüştü. Eudin & North, a.g.e., s. 183.
[16] A.g.e., s. 42-43.
[17] Malleson’ın 28 Kasım 1919
günü Delhi’deki genelkurmay başkanın Meşhed’den gönderdiği telgraf, Home
(Political) Proceedings of the Government of India, 1920 Şubat 398-412 k.w.a.
[18] Anand Gupta, s. 32. Mahendra
Pratap, Afganistan’ın İngilizlerle savaşa girdiğini işitince Almanya’dan Moskova’ya
geçti. Burada Bereketullah, Abdur Rab, Tirumal Açari, Dalip Singh Gill ve
yardımcısı İbrahim ile birlikte Lenin’le görüştü. A.g.e., s. 32-33. Ayrıca
bkz.: The .Times, 17 Mart 1920, s. 11.
[19] Aktaran: C. S. Sanma, s.
58-59.
[20] Jadugopa.J. Mukherjee, Viplabi
]ibaner Smriti (Bengalce), Kalküta, 1956, s. 480-481. Ayrıca bkz.: Bhupendra
Kumar Datta, Viplaber Padachinha (Bengalce) Kalküta, 1953, s. 245-248.
[21] The Second Congress of
the Communist International Proceedings, Moskova, 1920, s. 167-172.
[22] M. N. Roy, s. 390.
[23] The Second Congress of
the Communist International Proceedings, s. 578. Georgi Safarov, 16 Temmuz
1920 tarihinde Pravda gazetesine yazdığı yazıda Hintli devrimciler derken
muhtemelen Roy’dan bahsediyor: “Hintli devrimciler Komintern’le temas kurdular.
[…] Bu devrimcilerin örgütleri esas olarak devrimci milliyetçilik çizgisinde
olsa da belli ölçüde sol radikal bir hareketin de içlerinde kök saldığını
söylemek mümkün.” Aktaran: X. J. Eudin & R.C. North, s. 82-88.
[24] The Second Congress of
the Communist International Proceedings, s. 478. Lenin “geniş kitlelerin ulusal
bağımsızlıkla ilgili talepler temelinde örgütlenmesinin mümkün olduğunu”
söylüyor. Alfred Hosmer, “In Moscow in Lenin's Days, 1920-1921”, The New
International, XXI (Yaz 1955, s. 109.)
[25] M. N. Roy, s. 392-395.
[26] A.g.e., s. 395 ve
420. Ayrıca bkz.: George Lenczowski, Russia and the West in India, 1918-1948,
New York, 1948, s. 6. Abani Muherci de Afganistan’ın propaganda faaliyetleri,
mümkün olduğu ölçüde de Hindistan’da İngilizlere karşı yürütülecek askeri
operasyonlar için gerekli üs olarak kullanılabileceğini söylüyor. Leo
Pasvolsky, Russia in the Far East, New York, 1922, s. 75.
[27] M. N. Roy, s. 371, 414-415.
[28] Robert Payne, Red Storm
over Asia. New York, 1951, s. 8. Ayrıca bkz.: A. Lobanov-Rostovsky, Russia
and Asia, Michigan, 1951, s. 282.
[29] E. H. Carr, The Bolshevik
Revolution, 1911-1923, Cilt. III, Londra, 1966, s. 265, dipnot.
[30] Muzaffar Ahmed, The Communist
Party in India and its Formation Abroad, Kalküta, 1962, s. 14-17. Ayrıca
bkz.: Shaukat Usmani, Peshawar to Moscow, Benares, 1927, s. 4. 11
Ağustos 1920 günü Chehnsford, Montague’ye yazdığı mektupta, 20.000 kadar
muhacirin Afganistan’a geçtiğini söylüyor. Chelmsford Papers, Cilt. VI, Bölüm
2. 15 Ağustos 1920 günü ise A. H. Grant, Chehnsford’a yazdığı mektupta
Afganistan’a 30.000’in üzerinde insanın geçtiğini iddia ediyor. A.g.e., Cilt.
XXV, Bölüm I.
[31] Muzaffar Ahmed, s. 15-28. Ayrıca
bkz.: Shaukat·Usmani, Peshawar to Moscow, s. 6-14, 60-90, 98-99. Fazlüllahi
Kurban’a göre bu insanların otuzu Taşkent’e geçti, kendisinin de içinde bulunduğu
altı kişilik grup ise Bakû üzerinden Türkiye’ye gitti. Rahul Sankrityayana, Naye
Bharat Ke Naye Neta, (Hintçe), 2. Baskı, Patna, 1949, s. 317.
[32] The Times, 13 Ekim 1922,
s. 13. Ayrıca bkz.: D. Kaushik, Link, a.g.e., s. 72.
[33] Muzaffar Ahmed, a.g.e.,
s. 28. Ayrıca bkz.: Shaukat Usmani, “From Tirmiz to Tashkent”, Mainstream,
8 Temmuz 1967, s. 19. Ayrıca bkz.: D. Kaushik, Link, s. 76.
[34] M. N. Roy, a.g.e., s.
461-462.
[35] A.g.e., s. 465.
[36] I. S. Sologubov, Inostrannie
Kommunisty V Turkestanne, Taşkent, 1961, s. 56-57, 70.
[37] D. Kaushik, Link, a.g.e.,
s. 73.
[38] A.g.e. Ayrıca bkz.:
D. Kaushik, “An Obscure Journal of Indian Revolutionaries at Baku”, Foreign
Affairs Reports, Kasım 1964, Cilt. XIII, Sayı. 11, s. 177.
[39] Fazlüllahi Kurban’dan aktaran:
Rahul Sankrityayana, s. 318. Ayrıca bkz.: I. Andronov, “Awakening East” New Times,
5 Nisan 1967, s. 12.
[40] I. Andronov, a.g.e. Ayrıca
bkz.: M. N. Roy, s. 436-437.
[41] M. N. Roy, s. 466-467.
Shaukat Usmani, “From Tinmiz to Tashkent”, Mainstream, 8 Temmuz 1967, s.
19.
[42] M. N. Roy, s. 470-471.
[43] Yayına Hz.: M. Vistinetsky, In
Common They Fought, Moskova, 1967, s. 73, 75.
[44] Jayantanuja Bandopadhyaya, Indian
Nationalism versus International Communism,Kalküta, 1966, s. 181-182.
[45] M. N. Roy, s. 484-485, 442,
457, 469-471, 476.
[46] A.g.e., s. 468, 528.
Ayrıca bkz.: Shaukat Usmani, Peshawar to Moscow, s. 112. Ayrıca bkz.:
Muzaffar Ahmed, s. 32.
[47] Bhupendranath Datta, s. 247.
[48] Sir Cecil Kaye, Communism
in India, Delhi, 1926, s. 1-2.
[49] A.g.e. Ayrıca bkz.:
Bhupendranath Datta, s. 263, 267-268, 280. Ayrıca bkz.: The Times, 21
Eylül 1921. s. 12.
[50] Bhupendranath Datta, s. 270.
[51] A.g.e., s. 278. Ayrıca
bkz.: M. N. Roy, s. 479. Londra’daki İtalyan Büyükelçiliği, İngiliz dışişleri
bakanlığını 5 Mart 1920 günü Berlin’deki Hintli devrimcilerin Moskova’ya gittiği
konusunda bilgilendirdi. Berlin’den Neue Zurcher Zeitung gazetesine
geçilen telgraf da bu bilgiyi doğruluyor. Home (Political) Proceedings of the
Government of India, 1920 Nisan 312 B.
[52] Bhupendranath Datta, s. 283.
Ayrıca bkz.: M. N. Roy, s. 478. Ayrıca Pandurang Hankoje ile Boirendranat
Dasgupta’nın sözlü ifadeleri.
[53] M. N. Roy, s. 481-483.
[54] A.g.e., s. 483-484. Ayrıca
bkz.: Bhupendranath Datta, s. 285, 287.
[55] Muzaffar Ahmed, s. 32-33.
[56] Eliawa’nın da 5 Mayıs 1921
günü şunu söylediği iddia ediliyor: “1921’de Hindistan’da kapitalizmin temellerine
saldırmaya başlamıştık.” A Selection of Papers dealing with· the Relations
between His Maiesty's Government and the Soviet Union, 1921-1927, Londra,
1927, s. 5-7.
[57] Bhupendranath Datta, s.
287-289, 291.
[58] A.g.e., s. 289, 298.
Ayrıca bkz.: M. N. Roy, s. 479, 485.
[59] Bhupendranath Datta, s. 294,
297-298. Aynı dönemde Komintern, ilgili ülkelerdeki milliyetçi teşkilâtlardan
çok o ülkelerdeki komünist partilere daha fazla önem vermeye karar verdi. Theses
and Resolutions Adopted at the Third World Congress of the Communist
International, 22 Haziran-12 Temmuz 1921. New York, 1921, s. 21.
[60] Shaukat Usmani, Peshawar
to Moscow, s. 166-168.
[61] Muzaffar Ahmed, s. 84-85. Ayrıca
bkz.: Alexander Bannine, One who survived: the life story of a Russian under
the Soviets, New York, 1945, s. 100-101.
[62] Muzaffar Ahmeq, s. 35-45,
84-85. Ayrıca bkz.: Sampurnanand, Memories and Reflections, Bombay, 1962
s. 39-40.
[63] Sir Cecil Kaye, s. 7-8. Ayrıca
bkz.: M. N, Roy, s. 547 . Bhupendranath Datta, s. 303.
[64] Bhupendra Kumar Datta’nın bu
makalenin yazarına 15 Mayıs 1965 günü gönderdiği mektup. Ayrıca bkz.: Muzaffar Ahmed;
s. 114-115. Jadugopal Mukherjee, s. 483-484. Muzaffer Ahmed, Hindistan Komünist
Partisi’nin kurucularından biridir. Bugünlerde epey yaşlı olmasına rağmen sol
komünistlerin (HKP Marksist) en fazla hürmet gören liderlerinden biridir. Bhupendra
Kumar Datta, daha önce adı geçen Dr. Bupendranat Datta’dan farklı bir kişidir.
Doktor, yüzyıl başlarında genç Hintlilerin yeni bir ruhu kuşanmalarını sağlayan
ünlü dini ve milliyetçi lider Svami Vibekananda’nın kardeşidir.
[65]·C. S. Samna, s. 66.
[66] Sir Cecil Kaye, s. 36.
[67] Jadugopal Mukherjee, s. 466,
484, 499-500. Hindistan hükümetinin Roy ile gizlice yazıştıklarını ortaya
çıkartması üzerine 25 Eylül 1923 günü Yugantar partisinin birçok üyesi
tutuklanmıştır. A.g.e., s. 475, 499-500.
[68] Sir Cecil Kaye, s. 21.
[69] Chelmsford, 12 Ocak 1921
günü Montague’ye şunu yazıyordu: “Afganlar Ruslara karşı düşmanca bir tutum içine
girmeyi düşünüyorlar, bu konuda bizden yardım istiyorlar.” Montague Papers,
Cilt. V. 1920 yazının başlarında bir Afgan heyeti Delhi’ye geldi ve Sör Henry
Dobbs ile dostane bir görüşme gerçekleştirdi. Yayına Hz.: L. F. Rushbrook-WilliJams,
India in 1920. Kalküta, 1921, s. 5-6.
[70] I. Andronov, “Awakening East”,
New Times, 1 Mart 1967, s. 13.
[71] Yayına Hz.: L. F. Rushbrook-Williams,
India in the Years 1922-1923, Kalküta, 1923, s. 29-30.
[72] M. N. Roy, s. 491-492. Ayrıca
bkz.: Şivnaz Benerci’den aktaran: Jayantanuja Bandopadhyaya, s. 131-132.
[73] A Selection of Papers
dealing with the relations between His Majesty's Government and the Soviet
Union, 1921-1927, s. 6-7.
[74] Şivnaz Benerci’den akt.:
Jayantanuja Bandopadhyaya, s. 131-182.
[75] The Times, 1 Temmuz 1923, s. 9. Ayrıca bkz.: C. S. Samna, s. 68-70.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder