1
Temmuz 2024 tarihinde yayılan yalan bir haber sebebiyle Türkiye’de yaşayan
Suriyeli mültecilere yönelik geniş kapsamlı saldırılar gerçekleştirildi. Bu
saldırılar sonucunda Antalya’nın Serik ilçesinde yaşayan Ahmet Handan Naif
isimli 17 yaşındaki Suriyeli bir genç, gündüz vakti sokak ortasında
bıçaklanarak acımasızca katledildi.
Türkiye’de
uzun süredir Suriyeli mültecilere yönelik bir nefret dalgası inşa edilmektedir.
İki halk birbirine düşman kılınmak istenmektedir. Oysa asıl çelişki, esas çıkar
çatışması halklar arasında değildir. Ortak düşmanımız küresel kapitalist
hegemonyadır. Doğrudan ya da dolaylı yollarla varımızı yoğumuzu çalıp
kapitalist merkez ülkelerde istifleyen sömürgeciliktir. İtiraz ettiğimizde
boğazımıza sarılan küresel emperyalist dünya düzenidir. İsrail’e karşı
yürüttüğümüz mücadele, bizatihi bu hegemonyadan ve bu kontrol mekanizmasından
özgürleşme mücadelemizdir.
Suriyeli
mülteciler, bugün Türkiye’de kendilerine uygulanan baskıyla, kimliklerinden
utandırılmaya, itilip kakılmaya ve sindirilmeye çalışılmaktadır. “Gönüllü”
olarak geri dönmeye “ikna” edilmek için en ufak vesilelerle geri gönderme
merkezlerine alınmakta, her türlü işkence ve kötü muameleyle yüzleşmekte,
kendilerine karşı işlenen suçlar cezasız bırakılmaktadır. Toplumsal hayattan
dışlanmakta, düşük ücretlerle ağır koşullarda çalıştırılmakta, sürekli
ayrımcılık ve ötekileştirmeyle muhatap kılınmaktadır. Kimi mültecilerce işlenen
suçlar, suçun şahsiliği ilkesine bakılmaksızın genel bir nefret söylemine
kolaylıkla çekilmektedir. Bugün Türkçede “Suriyeli” kelimesi bir hakaret ve
aşağılama sözcüğüne dönüştürülmektedir. Suriyeli mülteciler, evlerinin
basıldığı, dükkânlarının yakıldığı, arabalarının ters çevrildiği yetmezmiş gibi
sokak ortasında yaralanmakta ve hatta acımasızca katledilmektedir.
İsrail’e
karşı direnmemizi gerektiren tam da aynı ilke ve amaçlar bizleri Suriyeli
mültecilerle dayanışmaya mecbur kılıyor. Bir halkın ezilmesine karşı mücadele
edenler, başka bir halkın ezilmesine nasıl göz yumabilir? Filistinlilere
yönelik sömürgeciliğe karşı direnenler, başka bir halka yönelmiş sömürgeciliği
nasıl onaylayabilir? Filistin’de İsrail rejiminin istikbar ve istiğnasına karşı
savaşanlar, Türkiye’de tekebbüre, büyüklenmeye ve bir halkın topyekûn
aşağılanmasına nasıl göz yumabilir?
Bizler,
Filistin Direnişi’nin ilkelerinden ve mücadelemizin temel değerlerinden
hareketle, bütün halkımızı mülteci düşmanlığına ve ırkçı nefrete karşı
dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz. Tüm dostlarımızı Suriyeli komşularıyla,
çalışma arkadaşlarıyla, mahallesindeki Suriyeli esnafla, camideki Suriyeli
cemaatiyle konuşarak kendilerine dayanışma mesajlarını iletmeye davet ediyoruz.
Irkçılığın çoğaltacağı toplumsal cinnetin yakın tarihimizde nasıl büyük acılara
yol açtığı hepimizin hafızasında yer almaktadır. İnsani ve İslami bir
sorumluluk gereği ırkçılığın her türlüsüne karşı mazlumdan yana tavır almak
ertelenemez vicdani bir ödevdir.
Kararlılıkla
vurguluyoruz ki Filistin gibi bu coğrafyanın da kurtuluşunun yegâne yolu,
hedefe masum bir halkı koymaya çalışanlara inat, mücadelesini küresel
kapitalist dünya düzeni ve yerli işbirlikçilerine yöneltmekten geçmektedir.
Direniş Çadırı
4
Temmuz 2024
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder