Evet, “bir yeri yurt edinebilmek için orada
mezarlarınızın olması gerekir.”[1] Dolayısıyla, işgalcinin çizmeleri o
mezarlıkları çiğnemelidir. Yukarıdaki fotoğraf, burjuvaziye ve devlete uşaklık
eden solun Ahmet Kaya’nın mezarını işgal etmeye ve çiğnemeye mecbur olduğunun
delilidir. Onlar, bu yağma, işgal ve zulüm pratiği uyarınca oradadırlar.
Mezarın başındaki üç isim de ömrü boyunca Ahmet Kaya
ve onun gibi kişilerden nefret etmiştir. Üç isim de Ahmet Kaya’ya hakaret
ederek geçirmişlerdir ömürlerini. Biri tiyatroya, biri şiire, biri de müziğe
edilmiş küfürdür. Yüzlerindeki ekşilik, duruşlarındaki rahatsızlık, Ahmet
Kaya’nın mezar taşında yazan şu dizelerden kaynaklıdır: “Yemin ediyorum/
Üçkâğıtçının pezevengin/ Teslimiyetin ve mihnetin/ Yolu uğramayacak bana…” Bu
sözden rahatsız oldukları açıktır ve rahatsız olmakta haklıdırlar.
Bugün Ahmet Kaya’nın mezarı işgal edilip çiğneniyorsa,
bu, muhtemeldir ki yeni anayasa sürecine girmiş devletle ve burjuvaziyle,
onların Kürd’ü ikna etmeye dönük kulis çalışmalarıyla alakalıdır. Aynı
isimlerin Nâzım’ın mezarı başına, tam da ülkenin Rusya ile ticari ilişkiler
kurduğu vakit doluşması da asla tesadüf değildir.[2]
Bugün de burjuvazinin demokrasi nöbetine bir kez daha
Kürt Memet çağrılmaktadır. Çünkü o, ancak marabalığa, köleliğe, uşaklığa
layıktır. Onun demokrasi ve cumhuriyet iradesi ise ezilmelidir. Kürt, sadece ölüyse
kıymetlidir.
Bu ülkede solculuk, devletle ve burjuvaziyle kurulmuş maddi ve fikri ilişkinin bir semeresidir. Bundan gayrı bir anlamı yoktur. O nedenle, bu ülkede bugün “TKP ve Devyol’un artığıyım, ardılıyım, uzantısıyım, devamcısıyım” diyen her kişi ve örgüt, CHP’lidir. CHP’ye çalışır. Maddi çıkar ilişkileri gereği çalışmaya mecburdur.
Ahmet Kaya’nın mezarı başındaki şahıslardan birinin CHP ile ilişkisi
dâhilinde Meral Akşener’e övgüler düzmesi, ama geçmişte TKP için şiirler
dizmesi, asla tesadüf değildir. Diğer ismin partisi, “utanmadan sıkılmadan”
CHP’ye oy vermiş, bugünse Akşener’in eleştirileri üzerine “utanarak söylüyorum ama
eleştiriler haklı” diyerek, “en öz CHP benim” yarışına girmektedir.[3] Bu
partinin utanmadığı ve utandığı güç, sınıfsal analize tabi tutulmayı
beklemektedir.
Yaygın ve kanıksanmış bir yanılgı söz konusudur: Solculukla batı ölçüsünde ve ölçeğinde ilişki kurulduğu için buradaki CHP’nin
bağımsız bir işçi hareketinin, cumhuriyet kavgasının ya da burjuva
devrimleriyle elde edilmiş bir mevziinin ürünü olduğu sanılmaktadır. Bu yalana
göre CHP, Batı’nın liberal partilerinin ya da sosyal demokrat partilerinin
yerli versiyonu olarak pazarlanmaktadır. Belirli bireyleri bu yalanlara
örgütleme işini ise sosyalistler üstlenmiştir. Sosyalistler, CHP’ye, Kemalist
devrimlere, burjuvazinin mevzilerine, devletin adımlarına gerekli teorik kılıfı
örmek, gerekli kitle tabanını oluşturmak için kullanılan basit birer aparattan
ibarettir. Bu yolda kullanılır, sonra sümüklü mendil gibi kaldırılıp atılır.
CHP’nin saltanata ve Osmanlı’ya karşı gerçekleştirilmiş bir “devrim”in öncüsü
olduğuna önce sosyalistler ikna edilmiş, buradan sosyalistler, eşiğe bir bir
bağlanmışlardır.
Oysa CHP, kurulduğu günden beri ülkedeki sınıflar mücadelesinin ağalar ve paşalar lehine seyretmesini güvence altına almak için teşkil edilmiş bir “kontrgerilla” örgütüdür. Özellikle İngilizlerin, sonrasında Amerikalıların geliştirdiği kontrgerilla talimnamelerinin içeriğini, özünü ve manasını anlamak isteyenler, CHP’ye ve CHP tarihine bakmalıdırlar.
CHP,
bağımsız, müstakil ve öz kitle gücü olan bir yapı değildir. Halk, işçi ve
ezilen düşmanı olarak CHP, devletin ve burjuvazinin basit bir aparatıdır. Onu
dönüştürme, onu ele geçirme, onu sosyalist kılma, onunla yol yürüyerek mevziler
elde etme çabası içerisinde olan herkes, devletin ve burjuvazinin ajanıdır.
İşçiden, yoksuldan, ezilenden tiksinenin ilk sığınacağı yer, CHP’dir. Çünkü CHP, bunların iradesine yönelik küfrün adıdır. “Ben Cumhuriyet sayesinde ekmeğe kavuştum” diyen kişileri kendisine ajanlaştıran fikriyat, benzer cümleleri, CHP’yle kurulan ilişkiler sayesinde belirli bir maddi güce kavuşmuş örgütlerin mensupları şahsında da kurmaktadır. “Benim gibi bir köylüyü adam etti bu TKP” cümlesi ile CHP’li memurların diline doladığı cümle, öz itibarıyla aynıdır. Bugün TKP’nin onlarca yıldır Kemalistlerle kurmak için uğraştığı ittifakın zemini, bu aynılıktır. Burada işçiye, yoksula, ezilene yer yoktur.
CHP, kişileri ve örgütleri salladığı, ucuna ekmek
bağlı sopayla terbiye eden bir devlet aracıdır. “Halk denizinde köpürme
ihtimali bulunan dalgalar”ı kıran odur. O dalgaları kırmak için uğraşanların
ağzındaki sosyalizm, CHP kapısına bağlı, kâğıt toplayıcısı çocuğa hırlayan
köpektir. CHP’nin ardındaki ağalar ve paşalar sayesinde ekmek bulmuş, iş,
konfor ve mevki sahibi olmuş kişiler, sosyalizm ve devrim mücadelesinin en
önemli düşmanlarıdır. Onların ağzından dökülen devrime de sosyalizme de inanılmamalıdır.
İsmail Kılıçarslan, bugün Filistin konusunda
belediyelere ricada bulunuyorsa ve bunu kendi ikbali ve kesesi için yapıyorsa,
yukarıdaki resimde görülen kişiler de aynı ilişkiyi CHP belediyeleriyle
kurmaktadır. Bunlardan biri, devlet eliyle inşa edilmiş olan Prestij isimli cast ajansının ve Mahzun Kırmızıgül’ün elemanıdır. Ve tabii ki bu ülkede Şeyh
Bedreddin filmi çekilmeli, onun tarihsel özü tasfiye edilmeli ve bu
rol tabii ki o şahsa verilmelidir. Zira Nâzım şiirini rakı sofralarında tüketene
“tiyatrocu” payesi, ancak bu tür bir ülkede verilebilmektedir.
CHP, kitlelerin, işçi sınıfının, ezilenlerin öfkesini
kontrol altına alıp ağalar-paşalar adına ezmek için vardır. İlk baştan beri
kendisine biçilen rol budur. Ahmet Kaya’nın ezilenle kurduğu ideolojik bağ,
tasfiye edilmelidir. O, CHP denilen araca ve silâha hizmet eden solcular eliyle
ortadan kaldırılmalıdır. Devyol eliyle faşizme karşı oluşturulan halk
komitelerini devlete; TKP eliyle, sendikaları burjuvaziye peşkeş çeken akıl,
Ahmet Kaya’ya ne yapmaz!
Ailesi, kuşatma altındadır. Ticari ilişkilere mecbur
edilmiştir. Ahmet Kaya, ezilen-sömürülen halkındır. Aile üzerinden onun liberal
gevezeliklere alet edilmesine karşı çıkılmalıdır. Ömrü boyunca Ahmet Kaya’ya
küfretmiş üç kişinin mezarı başında poz vermesine izin verilmemelidir.
O, Bağdat işgal edildiği vakit, büyük bir cüretle,
Hasan Hüseyin’in şiirini bir Arap ezgisiyle, çığlık gibi haykırandır. İntifada’nın sapandan
kırmızı üçgene evrildiği bugünde Ahmet Kaya, Filistin’in yiğitlerine gene aynı
sözü haykırmaktadır: “Tuttuğun zafer olsun hep böyle!”
Eren Balkır
17 Kasım 2023
Dipnotlar:
[1] S. Adalı, “Ölüler Günü”, 10 Kasım 2023, İştiraki.
[2] Eren Balkır,” Kızıl Elma”, 3 Haziran 2016, İştiraki.
[3] “Kemal Okuyan: Utanarak Söylüyorum ki Akşener CHP Konusunda Haklı”, 8 Kasım 2023, Sol. Aynı yalan üzerinden Kemal Okuyan, CHP’nin emperyalizme ait bir proje olduğunu söylemiş, ama işçi sınıfını ve halkı o projenin peşine takmış, tabii ki hiçbir şekilde hesap vermemiştir. TKP, CHP’den kaçan kişileri kendi ağılında toplamakla, CHP merasına gerisin geri salmakla görevlidir. Başka bir işlevi ve anlamı yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder