Pages

09 Eylül 2022

Transhümanizm Dini

Cinsel Kimliği Silmeye Çalışan Teknoloji Tanrı Rolü Kesiyor


Kurtuluşa, selamete ermenin bir aracı olarak teknolojiye dair mistik ve gizli bilgiye inancı öne çıkartan bir çağa girdik.

Seçilmiş teknoloji tanrıları, semadan bize sesleniyorlar. Tıpkı dinî bir tarikat gibi, toplumlar içerisinde faaliyet yürüten bu teknoloji tanrıları, bedensizleşme veya cinsiyet kimliği üzerinden zihnin kurtulabileceğini, kurtuluş için fizikî beden denilen kötülükten kurtulmak gerektiğini söylüyorlar.

Mary Harrington, “gnostiklerin saf bilinçten ibaret yaratıklar hâline geleceğimiz günlere dair özlemlerinin gerçek olduğunu” söylüyor.

Octavia Butler’ın eserlerinde bahsini ettiği Toprağın Tohumu dinini esas alan Toprağın Tohumu Hareketi Vakfı, kendisini insan ömrünü uzatma işine adamış bir STK. Bu konuda yer bilimlerinin pratiğiyle, genelde fiziksel dünyayla insan arasındaki etkileşimi ele alan jeoetik yaklaşımını benimsiyorlar. Ömrü uzatmak için nanoteknoloji pratiklerinden ve kişisel siber bilinç anlayışından yararlandıklarını iddia ediyorlar. Biyoztaz üzerinden ölüleri diriltme çalışmaları yapıyorlar. “Hareket, insan bilincini koruma, uyandırma, diriltme ve indirme” meselelerine odaklanıyor. Bu, insan ömrünün teknoloji yoluyla uzatılmasını öngören transhümanizm dinine işaret ediyor.

Toprağın Tohumu Hareketi Vakfı’nın kurucusu olan Martine Rothblatt, erkekle kadın cinsiyetleri arasındaki sınırın kalkmasına, genetik mühendisliğine, yapay zekâya düşkün olan, tanrı olmak gibi bir takıntısı bulunan bir transseksüel transhümanist. Toplumsal cinsiyet endüstrisinin meydana getirdiği küresel iş dünyası ağının, 700’ün üzerindeki CEO’yu içeren ağın adı olan Out Leadership çalışmasının sözcülerinden.

Rothblatt, aynı zamanda ileride Uluslararası Cinsiyet Hakları Kanunu’na dönüşecek olan, temel hak olarak insanın bedensizleşmesini hukukî statüye kavuşturacak belgeyi hazırlayan kişi. O, teknolojinin tanrı yarattığına inanıyor. Aynı zamanda Rothblatt, United Therapeutics isimli biyoteknoloji şirketinin kurucusu. Şirkette onun yanı sıra Google’dan Ray Kurzweil gibi isimlerin de hisseleri var. Rothblatt’in akıl hocası, ayrıca onun gibi transhümanist olan Kurzweil, şirketin direktörü.

Rothblatt, bir fetişist. Bedensizleşme ve kadın bedeninin nesneleştirilmesi, onun için birer fetiş ve o, bu iki fetişin normalleşmesi gerektiğine inanıyor. Bir zamanlar NASA’da çalışan Rothblatt, SiriusXM Uydu Radyosu’nun mucidi. Transseksüelliğin ve son ürünü olan transcenderizmin transhümanizme giriş kapısı olduğunu düşünüyor.

Rothblatt, bir aralar teknolojik transcenderler ve teknolojik transhümanistler arasındaki ilişkiye dair dersler veriyordu. Dünya Profesyonel Transcender Sağlığı Uzmanları Derneği’nin (WPATH) başkanına ödül verilen törende Rothblatt, transhümanistlerin bir sonraki aşamada tıpkı teknolojik transcenderlerin WPATH’i gibi kendi örgütlerini kurmaları önerisinde bulundu.

Erkeklerin egemen olduğu transhümanizm hareketini tanımlayan ve kuran asıl isim, Max More’du. 1990 yılında More, bu hareketin “yaşama destek sunan ilke ve değerlerin yön verdiği, bilim ve teknoloji aracılığıyla insanın mevcuttaki biçimini ve sınırlarını aşacak şekilde zekanın evrim sürecini devam ettirip hızlandırmayı amaç edinmiş yaşam felsefecileri”nin hareketi olduğunu söylüyordu.

Büyük kısmı erkeklerden oluşan transhümanistler, görünüşe göre, hayatı yenileyen süreci meydana getiren ölümden azadeler. Kendi amaçları doğrultusunda kadınların üreme kapasitelerine el koyma işine odaklanıyorlar, insanlığın yarısını teşkil eden kadınları “regl olanlar, âdet görenler, emzirenler, vajinalı bedenler ve erkek olmayan varlıklar” olarak kodluyorlar. Burada amaç, kadını ele geçirme, sömürge toprağı gibi görülen kadın bedenini fethetme sürecine uygun olarak, onu insanlıktan çıkartmak.

Erkekçi ve transhümanist bir isim olan Hugo de Garis, kadının insanlıktan çıkartılması konusunda oldukça tehlikeli işler ortaya koyuyor. “İstem dışı bekâr” bir isim olarak Garis, durmadan kadın ve feminizm konusunda konuşuyor. Ona neoliberal feministler, erkek hakları aktivistleri, siyasetçiler ve kurumlar eşlik ediyor. Hepsi birlikte pornoyu, fuhşu, taşıyıcı anneliği ve kendi kârı için kadın biyolojisini sömüren toplumsal cinsiyet endüstrisini eleştiren kadınlara zorbalık etmeye çalışıyorlar, onları değersizleştirmek için uğraşıyorlar, her fırsatta o kadınları hedef alıyorlar.

Batı kültürünün önemli bir kısmında dinin yerini alan toplumsal cinsiyet endüstrisi, iki iş birden görüyor.

1. Bugün “toplumsal cinsiyet kimliği” denilen ideoloji kapsamında ilkokuldan tıp fakültelerine kadar birçok yerde öğretilmekte olan “cinsiyet spektrumu” anlayışı, “iki ayrı cinsiyet yoktur, cinsiyet bir tayftır ve çok farklı renklerden oluşur” diyen anlayış, cinsel kimlik alanını piyasaya açıyor. Vurgunculuklarını, kâra düşkünlüklerini gizlemek için LGBT örgütleri kuran şirketlerin aynı cinsiyetten insanlar arasındaki ilişkiyi ticarileştirmesiyle birlikte, bu “yeni cinsiyetler”, dünyada birçok büyük şirketin ve finans kuruluşunun desteğini arkasına aldı.

2. Toplumsal cinsiyet endüstrisi, bizi kabul edilmez olanı, kadın ve erkek arasındaki sınırın ihlal edilmesi meselesini kabule hazırlamak için uğraşıyor. Köprü başlarını tutmuş olan bu elit transhümanistler, yapay zekâyla, nanoteknolojilerle, femtoteknolojilerle haşır neşir oluşumuzu, iç içe geçişimizi kendi çıkarları için kullanacaklar. İki cinsiyeti aşan, sınırı ihlal eden bu yaklaşım, bir kimlik gibi benimsenecek olursa, kadının üremeyle işi olmasın, sadece taşıyıcı ve araç olsun anlayışına, ayrıca cinsiyet spektrumu anlayışına alışacak olursak, kan ve genetik yoluyla kurulan aile birliği dağılacak, böylece teknolojinin üreme sahasını ele geçireceği süreç, tamamlanacak.

Ebeveynlerimiz de tanrılarımız da şirketlerin yönettikleri devlet olacak, şirketler tek başlarına, bir tür olarak gelişimimizi yönetme gücüne sahip olacaklar.

Jennifer Bilek
8 Ekim 2021
Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder