Elizabeth
Windsor’un ölümü, bizim kuşağımıza ve Britanya’nın emekçi halkına krallığın
ilgasının ivedilikle ele alınması gereken önemli bir mesele olduğunu ortaya
koyuyor.
Bugün
her zamankinden daha net bir biçimde görülmüştür ki Britanya, modern bir
cumhuriyet olmak zorundadır. İçten içe çürüyen aristokrasiye mensup, farklı
milletlerin karışımından oluşan ufak bir cemaat, Britanya’nın emekçi halkının
çıkarlarını savunamaz, asla savunmayacaktır.
Devletin
başında kimseyi temsil etmeyen, seçimle işbaşına gelmeyen, aşırı zengin birinin
bulunması, tüm emekçi halka yönelik bir saldırıdır. Bu saldırı, sadece önem arz
eden demokrasi ve eşitlik ilkeleriyle alakalı bir mesele değildir.
Bu
krallık düzeni, Britanya devletine ve onun kontrolü sağlamak için kullandığı
aygıta ait önemli bir simge ve araçtır.
Aksi
yönde iddialar bulunsa da krallık, hükümetleri seçmek gibi Britanya’nın
parçalanmış yapısı dâhilinde önemli yetkileri elinde bulundurmaya devam
etmektedir, dolayısıyla, krallık, varlığını sürdürdüğü sürece demokratik ve
toplumsal ilerleme için her daim tehlike arz edecektir.
Kraliyet
ailesinin elindeki servet ve saraya ait araziler, Britanya genelinde sahip
olduğu uçsuz bucaksız topraklar ve kaynaklar, esasen bu ülkenin emekçi
halkından, ayrıca Britanya sömürgelerindeki ezilen ve sömürülen halklardan yüzlerce
yıl çalınmış zenginliklerdir.
Kraliçenin
sadece Britanya’da değil, eski sömürgelerde de devletin başı ve İngiliz
Milletler Topluluğu’nun lideri olarak sahip olduğu konum, dünya genelinde
Britanya emperyalizminin muhafaza edilmesinde önemli bir simgesel ve ideolojik
rol oynamaktadır.
Britanya
devleti ve tekelci medya, bugün olduğu gibi yarın da Elizabeth Windsor’u “yorulmak
nedir bilmeyen bir kamu çalışanı” olarak yüceltecektir. Kimse, kamu hizmetini
yeryüzünde 96 yıl boyunca tek bir gün bile çalışmamak ve herkes yoksulluk
içerisinde yaşarken, aşırı zenginlik içinde yaşamak ve bu durumu değiştirmek
için hiçbir şey yapmamak olarak tarif edemez.
Elizabeth
Windsor, Britanya’nın ırkçı sömürgeci imparatorluğunu hiçbir zaman eleştirmedi.
O, adı kötüye çıkmış ırkçı kocasına hiç eleştiri yöneltmedi, onun adına tek bir
özür bile dilemedi. O, Britanya devletinin çıkarları adına diktatörlerle oturup
kalkmaktan hiçbir zaman geri durmadı. Elizabeth Windsor, devletin parasını
pedofil oğlunun mahkeme önünde savunulması için kullandı.
Elizabeth
Windsor, aynı zamanda eskide kalmış, yozlaşmış, ırkçı bir kurumun simgesidir. O,
ayrıca kendisine miras kalmış, kontrol dahi edilemeyen iktidar ve servetin yol
açtığı kibirle maluldür.
Britanya’da
egemen sınıf, devlet ve medya aracılığıyla, kraliçenin ölümünü dikkatleri, hayat
pahalılığı kaynaklı olduğu söylenen krizden, sanayide işçilerin militanlık
düzeyindeki artıştan başka yöne çekmek ve grevlere mani olmak için kullanmaya
çalışacaktır. Gerçekte iki sınıfın işbirliği içerisinde olmasını talep eden “birlik
ve saygı” çağrılarının başarılı olmasına, karşılık bulmasına izin veremeyiz.
Charles
asla “kral” olmamalı. Elizabeth’in ölümüyle birlikte krallık da ölmeli.
Britanyalı
komünistler:
1.
Krallığın derhal ilga edilmesini, yerine devlet başkanının seçimle işbaşına
geldiği bir rejimin kurulmasını;
2.
Krallığa ait tüm mülklerin millileştirilmesini, kraliyet ailesine ait şahsi
servetin kamu yararı adına kamulaştırılmasını;
3.
Kraliyet ailesinin Britanya’nın eski sömürgelerinden çaldığı tüm servetin bu
ülkelere tazminat olarak dağıtılmasını talep etmektedir.
Kahrolsun
krallık!
Yaşasın
cumhuriyet!
Yaşasın
gerçek demokrasi ve sosyalizm!
Yoldaşça
kalın.
Genç Komünistler Birliği Merkez Komitesi
9
Eylül 2022
Londra, Britanya
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder