İnsanın kendi davasını yok edip, bunu yaparken
kendisinin haklı olduğunu düşünmesi, esasen zor bir iştir. Amerikan solu, bu
zor işi layıkıyla yapmış görünüyor.
En geniş manada Amerikan solu, iki yüz yıldır özgürlük
mücadelesine öncülük ettikten sonra, cephesini değiştirdi. Bugün aynı sol,
sadece teknik bir işlem olarak takdim edilen ve “halk sağlığı tedbirleri”
ambalajına sarılan işçi sınıfı karşıtı politikaları benimsedi.
Son iki yıldır sol, gözetim ve dışlama üzerine kurulu
politikaların savunuculuğunu yaptı. Bu savunduğu politikalar, cezayı gerektiren
aşı zorunlulukları, yaygın aşı pasaportları, toplumu yıkıma sürükleyen kapanma
tedbirleri, medya ve teknoloji şirketlerinin hiç hesap vermeden kimi insanları
sansürlemesi gibi biçimler altında yürütüldü. Tüm pandemi süresince solcular ve
liberaller ki bunlara “kapanmacı sol” diyebiliriz, esas olarak işçi sınıfını,
evdeki rahat koltuğunda uzaktan çalışma imkânı bulunmayan, özel okula verecek
parası olmayan insanları hedef alan baskının eşi benzeri görülmemiş biçimlerine
hep bir ağızdan destek sundular.
Neredeyse tüm sol aydınlar, fiziken Mart 2020’de
kilitlenip kaldılar. Bu aydınlar, biyogüvenlik temelli yeni baskı düzenine
alkış tuttular ve tüm bu olup bitene karşı çıkanları “yalancı, dolandırıcı ve
faşist” olmakla suçladılar. Bunu yaparken de tek bir kanıt ortaya koyma gereği
duymadılar ve halkın gözü önünde yürütülecek her türden tartışmadan kaçtılar.
Bu konuda en fazla öne çıkan isim, kendisini
“anarko-sendikalist”” olarak tarif eden Noam Chomsky’ydi. Chomsky, aşısızların
toplumdan dışlanması gerektiğini söyledi ve boyun eğmedikleri takdirde, aç
bırakılmalarını önerdi.[1]
İşçi sınıfının her türden mücadelesine destek
sunduğunu iddia eden Jacobin dergisinde çıkan yazısında Branko Marcetic,
aşısızların toplu ulaşım araçlarına alınmamasını istedi: “Biden’ın önünde tek
bir yol var, o da aşıyı toplu ulaşım araçlarını kullanma konusunda bir şart
hâline getirmek.”[2] Gazeteci Doug Henwood ise aşısızları “Kendinizin önemli
olduğuna dair o abartılı fikirden artık kurtulun” diyerek, azarlama ihtiyacı
duyuyordu.[3] Hatta Henwood, bu süreçte güvenlik adına tüm toplumun kapanması
fikrini savundu, öte yandan, kendisini önemli gördüğüne dair eleştirilere tek kelime
cevap vermedi.
Verso’nun yayımladığı, pandemi ile ilgili Return of
the Real [“Gerçeğe Dönüş”] isimli kitapta yer alan Benjamin Bratton
türünden solcu aydınlar, kaleme aldıkları akademik saçmalıkların ardına
saklanmayı tercih ettiler. Bratton, ilgili kitabın “pozitif biyopolitika”dan
yana olduğunu, dünya insanlığının makul bir biçimde örgütlenmesi için gerekli
zemini böylesi bir biyopolitikanın teşkil edebileceğini söylüyor, tüm dünyanın
bir toplum meydana getirebilmesi için metafizik manada “politik olan” adına
daha az, yönetişimselliktense daha çok konuşulması gerektiğini iddia
ediyordu.[4] Bu kitapta da karşımıza, tam da müteveffa Alex Cockburn’ün dediği
gibi, “kendisini zeki zanneden aptallar” çıkıyordu.
Nesnel düşüncenin ve temel hakların vazgeçilmez olduğu
fikrinin yılmaz savunucusu olan Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği bile,
yaptırımları, kapanmaları ve sansürü destekledi. Örgütün hukuk direktörü David
Cole, New York Times gazetesinde çıkan yazısıyla kendisini rezil etmeyi
seçti. Okuması tam bir işkence olan bu makalede Cole, üyesi olduğu birliğin yüz
yılı aşkın bir zamandır savunduğu görüşlerin herkesin zıvanadan çıktığı ve
kafayı yediği dönemde uygulanamayacağını söyledi.[5]
Bu süreçte solcu sosyal medya şaklabanları, yoldan
çıktıkları için doğal olarak “herkese ücretsiz çocuk bakım hizmeti” sunulmasını
talep ederken, “okullar kapatılsın” çizgisine nasıl geldikleri konusunda pek
kelâm etme gereği duymadılar. Bu ücretsiz çocuk bakım hizmeti talebinin
arkasında pek fazla durmadıkları için “bu yeni sosyalist çocuk bakım
merkezlerine ‘devlet okulu’ diyelim” gibi alaycı ifadelere başvurdular.
Kapanmacı sol, bu tür tutumları ve laflarıyla,
kendisindeki Demokrat Parti haritasına bağlı olduğunu cümle âleme ilân etmiş
oldu. Bu solcular, kaliteli kahvelerini yudumladılar, bisiklet yollarında pedal
çevirdiler, bir yandan da kendilerinin de o çok eleştirdikleri dar kafalı,
aşiretçi, kötü niyetli ve inancına körü körüne bağlı küçük kasabalı ezikler,
özetle, Trampçılar gibi olduklarını göstermiş oldular. Zira eğer Cambridge,
Brooklyn, Bethesda veya Berkeley’de oluşmuş olan mutabakata onay vermiyorsanız,
buralarda geliştirilmiş fikirleri benimsemiyorsanız, siz deli olmalısınız.
Bunun tartışılır bir tarafı yok.
Bu kurgu dâhilinde kimi insanlar, Kovid aşılarını
fetişleştirdiler, bulaşıcı hastalık karşısında kendilerini koruyacağını düşünüp
bu aşıyı muska niyetine boyunlarına astılar. Öte yandan, sansür ve kapanma
tedbirleri alabildiğine teknik ve politika dışı bir müdahale olarak ele alındı.
Önde gelen solcu aydınlar, “dayanışma” denilen şeyi silâh hâline getirdiler ve
takıntı hâline gelen maske, başkalarını azarlama ve saklanma üzerine kurulu
pratikleri üzerinden bu silâhı bir yaşam tarzına dönüştürdüler. Bu solcular,
bugün bir yandan sanki toplumu dert ediniyormuş gibi yapıyorlar, bir yandan da
okulların belirsiz bir tarihe kadar kapalı kalması gibi toplum karşıtı ve
bilimsel açıdan temelsiz politikalara alkış tutuyorlar.
Tüm bu politik tutumlar, yiyeceklerini getiren, Amazon
paketlerini kapının eşiğine bırakan “ön saf işçileri”ne bağımlı, evinde rahat
koltuğunda çalışabilen, nispeten imtiyazlı laptop emekçileri olarak kapanmacı
solcuların mevcut statüsünün birer sonucu. Pandemi döneminde başvurulan
karantina önemlerinden önce birçok aydın, zaten kapanma tedbirlerine uygun
olarak yaşıyor, evden çıkmıyordu. Bunu gayet iyi biliyorum, çünkü ben de o
sınıfın bir mensubuyum.
Artık kırk yıldır iş imkânının az olduğu en dar işgücü
piyasasında yaşıyor olmamızın, işçileri iyi koşullar için birleşip patronlarla
mücadele etme konusunda cesaretlendirmemizin bir önemi kalmadı. Bunun yerine,
birçok solcu, hatta kimi sendikalar, işçi sınıfını bölen, aklını başka bir yere
vermesine neden olan, onu sindiren tedbirlere destek sundular. Bunun acı verici
ve rahatsız edici bir durum olduğuna hiç şüphe yok.
Devlet iktidarını sermayeyi disipline etmek için
kullanmak isteyen sosyalist sol, onu işçileri ezmek, onları canlarından
bezdirmek ve disipline etmek için kullanmayı seçti. Sol, Kovid histerisine
örgütlendi. Böylece eskiden benimsediği planlama, sanayi politikası, gelirin
yeniden dağıtılması, işçilerin yetki ve güç edinmesi ve sürdürülebilir çevre
politikaları gibi bizzat kendisinin dillendirdiği önerilerle alay etme imkânı
buldu. Solun bu kendisine zarar veren hâlinin önümüzdeki yıllarda ciddi ağır
sonuçları olacak.
Burada mesele, basit bir politik beceriksizlik değil.
Sol, bugün kendi düşmanlarına yardım ediyor. Yaptırımlara, pasaportlara,
kapanma tedbirlerine ve sansüre koşulsuz destek sunan örgütlü sol, her yerde
teknokrat elitlerden, yüzde birden ve devletin baskı aygıtından yana saf tuttu.
Siyasetçilerin bile iki yılın sonunda kimi
fikirlerinden vazgeçtiği koşullarda sol, bugün daha fazla baskı talep etmeyi
sürdürüyor. Binlerce işçinin işten atılmasına neden olan aşı dayatmasına karşı
çıkacak hiçbir şey yapmıyor. Sadece New York’ta üç bin kamu işçisi aşı yüzünden
işinden oldu. Örneğin benim de üyesi olduğum, New York Şehir Üniversitesi’ndeki
öğretim kadrosunu ve personelini temsil eden, solcu olduğunu söyleyen kişilerce
yönetilen Öğretim Elemanları Sendikası (PSC), idare, uzun zaman önce “ya aşı ya
test” sistemine geçmiş olmasına rağmen, bugün hâlâ tüm üniversite emekçilerinin
aşı olmasını talep ediyor.
Daha da kötüsü sendika, bu tavrının, akademideki görev
süresi boyunca emekçilere kadrolu olma konusunda güçlü bir koruma sağlayan
zırhın delinmesine neden olacak davaları gündeme getireceğinin farkında bile
değil. Eğer sendika, kendisini mahkemeye veren muhalif üyeleri dava sürecinde
alt edecek olursa, sendikanın bu zaferi pratikte kadrolu çalışanların
sözleşmelerinin feshedilmesine imkân tanıyacak. Ülkede tüm üniversite
idarecileri de akademisyen emeğini değersizleştirmenin, akademisyenleri ve
personeli geçici ve kısa süreli sözleşmelere tabi kılmanın yollarını arıyorlar.
Dolayısıyla bu idareciler, ileride açılacak mahkemelerin sonuçlarını
bekliyorlar.
Benim şu an çalıştığım John Jay Koleji’nde Öğretim
Elemanları Sendikası, aşı talep etti. Aşı olmayanların kovulmasını istedi.
Üstelik bu talebini, öğretim kadrosu dışındaki personelin yüzde 44’ünün Şubat
2022 itibarıyla aşı olmadığı koşullarda dillendirdi.[6] Hatta sendika,
Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) aşının Kovid yayılımını ne
durdurduğunu ne de azalttığını tespit etmesine rağmen, hâlâ ısrarla, aptalca
bir takıntıyla “aşı da aşı” diye tutturuyor. CDC’nin başındaki isim olan
Rochelle Walensky, 5 Ağustos 2021 günü Wolf Blitzer’a verdiği röportajda, bu
gerçeği dile getirdi.[7] Bugün kapanmacı sol, hâlen daha aşı efsanesine
bağlılığını sürdürüyor.
Kovid döneminde uygulanan baskılar, siyaset dışı ve
salt “bilimsel” olgularmış gibi takdim ediliyorlar. Üzücü olansa birçok
solcunun bu yalana inanıyor olması. Oysa yukarıdakiler, yürüttükleri sınıf
mücadelesini hep “basit bir teknik mesele” olarak gösterip, asıl dertlerini
gizleme yoluna gidiyorlar. Örneğin uyuşturucuyla mücadeleyi savunan isimler,
işçilere ve yoksullara karşı yürüttükleri mücadelede içeriyi ezme ve halkı
gözetleme üzerine kurulu olan, ucu açık kampanyanın iç yüzünden hiç söz
etmiyorlar. Aynı şekilde, terörle mücadeleyi yürütenler de bitmek bilmeyen
savaşlar üzerinden işleyen kampanyalarının güneyin yoksul ülkelerine sürekli
saldırmayı ve Amerikan hegemonyasını daimî kılmayı amaçladığını söylemiyorlar.
Solsa gerçeğe egemenlerin söyledikleriyle bakıyor. Oysa biz, yolları kafası bir
dünya olmuş kamyon şoförleriyle paylaşmak istediğimiz için değil, patronların
uyguladığı baskıdan kurtulmuş olan işçilerde politik bir yarar ve doğal bir
değer bulduğumuz için uyuşturucu testlerine karşı çıkıyoruz. Artık ne yazık ki
Kovid’le mücadele ile birlikte solun analiz etme becerileri de silinip gitti.
Solun büyük bir kısmının aklı da fikri de Mart 2020’de çakılıp kaldı.
Kovid histerisinin sebebini tartışmak, bir miktar
magnezyumu yakmak için su kullanmaya benziyor. Ben, gene de o ateşi yakmaya
çalışacağım.
Suçun Tanımı
Benim suç tanımım şudur: Büyük parsayı toplamak
isteyen ve bize ait halk sağlığı kurumlarının yardımını arkasına alan dev ilâç
tekellerini kontrol eden dizginler kopartıldı, ortalıkta rahatça gezinmelerine
izin verildi. Bunun nedeni, 2020’deki başkanlık seçimleri sonrası herkesin
Trump yüzünden akıl hastalığına tutulması, buna bağlı olarak, gazetecilerin ve
Demokrat Partililerin eleştiri becerilerini yitirmeleriydi. Bu akıl hastalığına
STK’lar, sendikalar, baskı grupları ve alternatif medyanın önde gelen isimleri
gibi sol da tutuldu.
1976’daki domuz gribi fiyaskosunda da görüldüğü üzere,
sanayi ve devletin düzenleyici kurumları, pandeminin yol açtığı panik ortamını
daha da alevlendirdiler.[8] Trump öncesinde olsa, bu paniğin düzeyi bu kadar
yüksek olmazdı, çünkü gazeteciler ve siyasetçiler, o günlerde ilâç tekelleriyle
halk sağlığı kurumlarının meydana getirdiği “pandemi-sanayi kompleksi”nin had
bilmezliklerine karşı koyacak durumdaydı.[9] Ne var ki Trump’ın başa geçmesiyle
açığa çıkan korku, hataları düzeltme, yanlışları gösterme becerisini ortadan
kaldırdı.
Kovid histerisine ana akım medya ve Demokrat Parti yol
verdi. Biyogüvenlik temelli olağanüstü hâli, bu kesim inşa etti. Sol ise
baskılara karşı çıkmayarak, hatta onlara alkış tutarak, bu kesimlere ortak
oldu. Öte yandan, kapanmalara karşı çıkan Cumhuriyetçiler etkisiz kaldılar,
çünkü Trump, kendisinin kurduğu Kovid Görev Gücü’nü bir türlü kontrol altına
alamadı, böylelikle Anthony Fauci ve Deborah Birx gibi teknokratların Beyaz
Saray siyasetini tayin etmesine imkân sağladı.[10]
Aşağıda ben, kurumların ele geçirilmesi meselesini,
hastalığın şiddetini, aşıların verimliliğini, güneyde ve kuzeyde kapanmaların
yol açtığı hasarı, politik bir hedef olarak özgürlük meselesini, son olarak da
Trump kaynaklı akıl hastalığının pandemi sanayi kompleksinin kontrolden
çıkmasına nasıl zemin hazırladığını ele alıyorum.
Kurumlar Ele Geçirildiler
Solun büyük bir kısmı, politik amneziyle malul.
Unuttukları en önemli gerçek de dev ilâç tekellerinin tüm halk sağlığı
kurumlarını ele geçirmiş olmaları.
Bugün ABD hükümetinin halk sağlığı kurumlarına
ayırdığı tüm bütçe, “kullanıcıdan alınan ücretler”in karşılığında doğrudan ilâç
endüstrisinin yürüttüğü araştırma çalışmalarına bağımlı. 2006 yapımı kara mizah
filmi Idiocracy’de susuzluğu yok eden Brawndo içeceği Gıda ve İlâç
Dairesi’ni satın alıyordu. Bu tespiti boşa düşürmemek adına kurum, kendi
internet sitesinden “bütçesinin yaklaşık yüzde 54’ünün, 3,3 milyar dolarlık
kısmının devlet bütçesinden karşılandığını, geri kalan yüzde 46’nın, 2,8 milyar
dolarlık kısmınsa, sanayinin kullanıcıdan kestiği ücretlerden meydana geldiğini
söylüyor.”[11] Öte yandan, kurumun ilâç kabul deneyi programı için ayrılan
bütçenin yüzde 75’inin ise ilâç şirketlerince karşılanıyor.[12]
Ayrıca hükümete bağlı bilim insanlarının, özel
şirketler adına yürüttükleri araştırmalar üzerinden kendi patentlerine sahip
olmalarına izin veriliyor. Bu bilim insanları, patent başına ücretlerine
150.000 dolara kadar para alabiliyorlar. [13] Örneğin Ulusal Alerji ve Bulaşıcı
Hastalıklar Enstitüsü direktörü (NIAID) ve başkanın tıp konusunda danıştığı
başdanışmanı Anthony Fauci, piyasada HIV ile ilişkili altı patentin
sahiplerinden biridir.[14] Bu türden doğrudan mali destek alınan ilişkiler
içine girilmesi oldukça tehlikeli olan çıkar çatışmalarına yol açmaktadır.
Kovid’den önce sol, tekellerin eline geçmiş olan
kurumların eleştirisini yapardı, ama şimdi Chomsky gibi isimler, görünene
aldanıp, resmi ağızlardan çıkan cümleleri yinelemekle yetiniyorlar. Üstelik bu
resmî açıklamalar, kendi içinde bile çelişebiliyor: misal, bazen devlet çıkıp,
“maske takmayın” diyor, ertesi gün “maske takın” diyor. Bazen aşıların
hastalığı durduğunu söylüyor, bazen de aşıların hastalığı ortadan
kaldırmadığını.
Democracy Now sitesinden
Amy Goodman’ın “insanlar Moderne ve Pfizer gibi büyük ilâç şirketlerine neden
güvensinler?” sorusuna Chomsky, soruyu savuşturmak adına, “Pfizer ve
Moderna’dan gelen bilgilere güvenmek için hiçbir neden yok” cevabını veriyor.
[15] Ardından da sağlık kurumlarının, hekimlerin, tıp uzmanlarının aşılara onay
verdiğine vurgu yapıyor. O aşılarla ilgili bilgilerin önemli bir bölümünün
doğrudan söz konusu şirketlerden geldiği gerçeğine gözlerini kapatıyor.
Hastalığın Şiddeti
Ana akım medyadaki temel hata, “vaka ölüm oranı” ile
ölüm oranını birbirine karıştırması ile ilgili. Bilinen Kovid “vakaları”nın
sayısı, test sonucu elde ediliyor. Daha fazla test yapıldıkça, daha fazla vaka
ortaya çıkmış oluyor. Bu anlamda, vaka ölüm oranında belirleyici olan, politik,
bilimsel ve ekonomik tercihler. Kovid vakalarının yaklaşık yüzde kırkı, tümüyle
asemptomatik[16], yüzde otuzunda ise sıradan grip ile karıştırılabilecek hafif
semptomlar görülüyor.[17] Bu asemptomatik ve hafif vakaların önemli bir kısmı,
Kovid olarak kabul edilmiyor.
Demek ki öldürücülük ölçüsünü veren şey, vaka ölüm
oranı değil, “bulaş ölüm oranı”. Bu oran ise büyük bir ölçek dâhilinde,
istatistiksel açıdan kontrollü ve rastgele testler üzerinden hesaplanmak
zorunda. Bugün Kovid için bulaş ölüm oranının temelde düşük olduğunu, bu oranın
70 yaş altındakiler için düşük, üstündekiler için yüksek olduğunu biliyoruz.
Kovid ölümlerinin yüzde 75’i 65 yaş üstü kişilerden oluşuyor. 75 yaş üstü olup,
ölen insanların oranı, ölümlerin yüzde 51’i.[18]
2021’de Dünya Sağlık Örgütü Bülteni, antikorlar için
rastgele alınan seroloji numunelerini inceleyen 64 çalışmayı gözden geçiren
Stanford’lı bir epidemiyolog’un incelemesini yayımladı. İncelemeye göre, bulaş
ölüm oranı yüzde 0,00 ilâ 1,54 arasında seyrediyor. Bu çalışmada, “70 yaşın
altındaki insanlarda bulaş ölüm oranları yüzde 0,00 ilâ 0,31 arasında çıkıyor.”
85 yaş üstü insanlarda (ki ABD’de ortalama yaşam
süresi 78 civarında) bulaş ölüm oranı çok yüksek.[19] Yazarın ele aldığı bir
çalışma, 85 yaş üstünde bulaş ölüm oranını yüzde 15 bulurken, birçok çalışma
daha düşük oranlara ulaşıyor. Bu da ortalama oranın daha düşük olduğunu ortaya
koyuyor.[20] Bunun anlamı şu: gençlerin bu hastalıktan korkmaları için hiçbir
neden yok, ama yaşlılar yüksek risk altında. Uygulanacak politika da bu
gerçekleri dikkate almalı. Ama ortada böyle bir politika yok.
Söz konusu çalışmanın yazarı Dr. John Ioannidis,
Stanford Üniversitesi Tıp ve Epidemiyoloji bölümünde hekim ve profesör olarak
çalışan bir isim. Ioannidis, gazetelerde denilenden daha düşük bulaş ölüm oranı
bulan antikor araştırması yürüttüğü için saldırıya uğradı ve sansürlendi. Politico
sitesinin ifadesiyle:
“YouTube,
bilhassa korona önlem tedbirlerini sorgulayan her türden konuşmaya karşı sert
bir tutum sergiliyor. Örneğin şirket, John Ioannidis ile Mart 2020’de yapılmış
olan söyleşiyi yayından kaldırdı. Standford’lı hekim, uzun zamandır kötü anılan
bir isim. Kovid ile ilgili verilerin niteliğini sorguluyor ve pandemiye belirli
kesimlere yoğunlaşan politikalarla cevap geliştirilmesi çağrısında
bulunuyor.”[21]
Ioannidis’in ortaya koyduğu gerçek bulaş ölüm
oranları, Great Barrington Bildirgesi’nde ortaya
konulmuş olan “odaklanmış koruma” yaklaşımına vurgu yapıyor. Bilindiği üzere
bildirge, önceden sağlık sorunları bulunan yaşlılar gibi bu virüsün zarar
verebileceği kesimleri korumayı öngören, bir yandan da kapsamlı kapanma
tedbirlerinin toplumsal zararını asgari düzeye çekmeyi amaç edinen alternatif
stratejiyi en etkili halk sağlığı stratejisi olarak savunan bir dizi önemli
epidemiyologun hazırladığı bir çalışma. Sol, liberaller gibi bu odaklanmış
koruma yaklaşımına hemen saldırdı ve bildirgeyi hazırlayan isimlerin liberter
bir düşünce kuruluşuyla bağlantılı oluşları üzerinde durdu.[22]
Gerçek bulaş ölüm oranına Mart 2020’de ulaşılıyor,
böylece politik güzergâhı değiştirme fırsatı doğuyor.[23] Fakat pandemi süreci
tümüyle, alabildiğine tuhaf bir seçim mücadelesini esas alan parti politikasına
teslim ediliyor.
Ölüm Sayıları Şişirildi mi?
Batı solu, yaptırımları, kapanmaları ve sansürü neden
sahiplendiği konusunda bahane olarak ölen insanlara işaret ediyor. ABD’nin
gelişmiş ülkeler içerisinde yüz bin kişi başına en yüksek ölüm oranına ulaşan
ülke olduğu söyleniyor.[24] Benim bir arkadaşım, söylediklerime itiraz edip,
“iyi de ölümler gerçek!” diye bağırınca, ona verdiğim cevabı burada da
yineleyeyim: “Peki ama bu ölümlerin kaçı Kovid yüzünden?”
CDC raporuna göre, Kovid ölümleri içerisinde ölüm
belgesine tek sebep olarak Kovid yazılanların oranı, yüzde altıdan az. Diğer
yüzde 94, Kovidle bağlantılı koşullar veya sebepler yüzünden meydana gelen
ölümlerin oranı. Bu anlamda, ölüm başına düşen ek koşul veya sebep ortalaması,
4,0.[25] Misal, birden fazla omurilik tümörü ve Parkinson’u bulunan Colin
Powell, 84 yaşında ölünce raporuna “Kovid’den öldü” yazıldı.
Bu arada, ABD’deki Kovid ölüm sayısının gelişmiş
ülkelerdeki en yüksek sayı olduğunu not edelim. New York Times’ın
dediğine göre, “Amerika, ölü sayısı ile öne çıktı. Diğer ülkelerden uzak ara
önde.” Oysa ABD’deki Korona kaynaklı ölü sayısı, diğer büyük ve zengin ülkelere
kıyasla en fazla yüzde 63 fazla.[26]
Başka bir ifadeyle, ABD’de gerçekleşen ölümlerin büyük
bir kısmı Kovid’den değil, Kovid ile öldü. Kovid’in şiddeti abartıldıkça halk
daha fazla korktu. Yanlış tasnif edilen Kovid ölümünün oranını net bilmiyoruz.
Fakat Rochelle Walensky ve Antony Fauci bile 2022’deki Omicron dalgası
sırasında hastaneye Kovid pozitif olarak gelen birçok insanın Kovid’li
geldiğini, ama Kovid sebebiyle hasta olmadığını kabul etti.[27]
İnsan ya ölür ya da ölmez, bu anlamda ölüm kesinse de
sebepleri o ölçüde her zaman bilinmez. Hasta olan kişi, birden fazla yoldan
ilerleyerek ölür. Bu yollar, üst üste çakışır, belirsizdir ve yoruma açıktır.
Bir adli tabibin bana dediği gibi, “Birden fazla ek hastalığın eşlik ettiği
hastalık kaynaklı birçok ölümde on farklı adli tabip veya hekim, ilk elden
ölümün sebepleri konusunda size on farklı sebep sıralar.”[28]
Elde, ölümün sebebini belirlemenin güçlükleri ve ölüm
belgesinin doğruluğu sorununu ele alan yığınla akademik çalışma bulunmaktadır.
Yüz yılı aşkın bir zamandır hekimler aynı sorunla yüzleşmekte, ölümün sebebi
konusunda her daim uzlaşamamaktadırlar. Bu konuyu ele alan makaleler, ölüm
belgelerinin doğruluğunu kontrol etmeye çalışırlar. Otopsi bulguları incelenir,
bazen de ölen hastaların tıbbi tablolarına bakılır, buralardan ölümün sebebi
anlaşılır. Bu işi üstlenen hekim kurulunun ulaştığı bulgular, sonrasında elde
mevcut olan ölüm belgeleriyle kıyaslanır. İki yorumun örtüşme oranı, ölümün
sebebini belirlemeye dönük ilk adımın doğruluğunu veya yanlışlığını tespit için
gerekli ölçüt olarak ele alınır. En çok görülen örtüşme oranı, yüzde 50 gibi
düşük bir seviyededir.[29]
Journal of Epidemiology’de [“Epidemiyoloji Dergisi”] yayınlanan 2016 tarihli
bir makalenin tespitine göre, uyuşma oranı “kanser için yüksekken (yüzde 81),
kalp hastalığı (yüzde 55) ve akciğer iltihabı (yüzde 9) için düşüktür. Toplam
uyuşma oranı, yüzde 48’dir.”[30] Başka bir ifadeyle, ölümün sebebini
belirlemek, hâlen daha yorumlama sanatı ve aynı zamanda sıradan bir empirik
bilimden ibarettir.[31]
Bu süreçte Beyaz Saray, devlet kurumları, Kongre ve
eyalet valileri birbiriyle uyuşmayan, koordineli olmayan mesajlar iletip
politikalar önerdiler. Bunun sonucunda da neredeyse tüm ölümler Kovid kaynaklı
olarak gösterildi. Halk sağlığı kurumlarının talimatları neticesinde valiler,
belirli kesimleri öne alan tıbbi prosedürlerin uygulanmasına mani oldular, bu
da hastaneleri mali krize sürükledi.[32] Ardından krize kendince cevap üreten
Kongre, sağlık hizmeti sunan kişi ve kurumlara ekonomik bir can simidi uzatmak
için teşvikler açıkladı, Kovid’li her türden vakayla ilgilenen sağlık
personeline ve hekimlere ikramiye verileceğini duyurdu.
Süreç şu şekilde işledi:
1 Mart 2020: Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezleri
(CDC) “yatılı tedavi hizmeti veren hastanelerin aciliyeti olmayan ameliyatları
yeniden takvime bağlamalarının gerekli olduğunu söyleyen, ayakta tedavi veren
ortamlarda ameliyatların ve teşhis faaliyetlerin yapılmasını öneren, ‘Sağlık
Hizmeti Tesisleri İçin Geçici Kılavuz: ABD’de Kovid’in Bulaşması Karşısında
Toplumun Hazırlanması’ isimli bir çalışma yayımladı.”[33] Bu kılavuzu eline
alan her vali, olağanüstü hâl yetkilerine başvurup, aciliyeti olmayan işlemlerin,
tedavilerin ve ameliyatların askıya alınması talimatını verdi.
18 Mart günü bu sefer de Tıbbi Bakım ve Yoksullara
Sağlık Hizmeti Merkezi (CMS) “tüm aciliyeti olmayan ameliyatların, gerek arz
etmeyen tıbbi, cerrahi ve dişçilikle alakalı işlemlerin 2019 yeni tip Korona
virüsü salgını sürecince ertelendiğini” duyurdu. Ardından aynı CMS, “sağlık
hizmeti sunan kurum ve kişilerin acil bir durum yaşanmadıkça, hastaları evde
kalmaları konusunda teşvik etmeleri” önerisinde bulundu.[34] Mart ayının
başlarında tüm valiler acil durum ilân ettiler. Bunun neticesinde okullar, çocuk
bakım merkezleri, parklar ve sahiller kapatıldı, maske zorunlu kılındı, eyalet
içi seyahatlere, özel toplantılara kısıtlama getirildi, on dört gün zorunlu
karantina uygulandı, restoranlar, barlar ve eğlence merkezleri tümüyle ya da
kısmen kapatıldı, evde kal uygulamasına geçildi, aciliyeti olmayan tüm tıbbi
işlemler askıya alındı.[35] Böylelikle meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı
kanserlerinin görüntülenmesi ile ilgili işlemlerin sayısı, Mart-Nisan 2020’de
2019’un aynı dönemine göre yüzde 80 ilâ 90 oranında azaldı.[36] Sektörü analiz
eden bir ismin aktardığına göre, hastaneler bu süreçte olağan işletme
gelirlerinin yüzde 40 ilâ 45’ini kaybettiler.[37]
Bu uygulanan politikaların neticesinde Nisan 2020’nin
sonunda zaten iş durumu sıkıntılı olan 1,4 milyon Amerikan sağlık emekçisi
işlerini kaybetti.[38]
Sağlık sistemini kasıp kavuran ekonomik krizin
şiddeti, 27 Mart 2020 tarihli Koronavirüs Yardım, Destek ve Ekonomik Güvenlik
Kanunu ile birlikte bir miktar azaltıldı. Başka hususların yanında, bu kanun,
hizmet sağlayanlara destek sunmak adına 100 milyar dolarlık bir fon oluşturdu.
Bu programın amacı, durumları kötü olan sağlık hizmeti sağlayıcılarını
desteklemekti.[39] Diğer kanunlar üzerinden aktarılan para ile birlikte bu
fonun elindeki para 178 milyar dolara çıktı.[40]
Daha da önemlisi, tıbbi bakım ve yoksullara sağlık
hizmeti kapsamında yürütülen çalışmaların ve sigortasız Kovidli hastalara
sunulan hizmetlerin maliyetin yüzde 120’si program üzerinden karşılandı.[41]
Kovid yüzünden daha çok yaşlıların risk altında olduğu koşullarda bu teşvik,
tedavi gören hastaların büyük bir kısmını kapsıyordu.[42]
İlk başta devletin Kovid üzerinden akıttığı bu para,
sadece laboratuvarda analiz edilmiş testlerle doğrulanmış vakalar için
ayrılmıştı. Fakat 1 Nisan 2020 tarihli CDC yönetmeliği, “hastalığın teyidinin
herhangi bir teste ihtiyaç duymadığını, hizmet sağlayıcının kişinin Kovid
olduğuna dair yazılı beyanının yeterli olacağını” söyledi.[43]
Hizmet Sağlayıcılara Destek Fonu’nun internet
sitesinde yer alan sık sorulan sorular bölümünde “paranın Kovid’li olan veya
olması muhtemel kişilere verildiğinden” bahsediliyor ve Sağlık Bakanlığı’nın
her hastayı potansiyel Kovid vakası olarak gördüğünü söylüyor. 35 sayfa sonra
ise aynı belge şu tespiti yapıyor: “Muhtemel Kovid vakası, bir hastanın
hastalık geçmişiyle alakalı belgelerinin Kovid teşhisine destek sunduğu
durumları ifade ediyor. Bu noktada hastalık geçmişinde pozitif test sonucunun
bulunup bulunmamasının bir önemi yok.”[44] O dönem sağlık bakanı olan Alex
Azar, hedeflerinin “fondan mümkün olduğunca daha çok para almak olduğunu, bu
sebeple mevzuata ve ödemelere dair her tür açığı kullandıklarını, böylece
hayatiyet arz eden işlerini yapmaya devam etsinler diye sağlık hizmeti
sağlayıcılara yardım ettiklerini” söylüyor.[45]
13 Nisan 2020 günü CDC, internet sitesini güncelledi
ve “testle teyit edilmemiş bulaşların da artık sayılabileceğini” duyurdu.[46]
14 Nisan 2020’den sonra CDC’nin internet sayfasında verilen ölüm sayılarının
“hem teyitli hem de tahminen pozitif vakalar” olduğu söylendi.[47] Washington
Post’un haberine göre, “New York’ta yetkililer, Kovidli olduğundan
şüphelenilen, ama hiç test yapılmamış olan insanların ölümlerini de ölüm
sayılarına eklemeye başladı.” Böylelikle şehirde ölüm sayısı, birden 10.000’den
13,700’e çıktı.[48]
Böylelikle, Nisan’da çıkan CDC kılavuzu ve Hizmet
Sağlayıcılara Destek Fonu’nun belirlediği kurallar teste tabi tutulmamış, fakat
sadece Kovid teşhisi konmuş, hatta sadece “Kovid olduğu varsayılan” vakaları da
mali yardım kapsamına aldı.
Federal Acil Durum Yönetim Kurumu (FEMA) bu süreçte
Kovid kaynaklı ölümlerin cenazelerine yardım sunulmasını önerdi. Bu konuda
“ölüm belgesinde ölümün doğrudan veya dolaylı olarak Kovid kaynaklı olduğuna
dair bir ibarenin bulunması veya ölüm sebebi ya da katkı sunan sebep olarak
Kovid’e işaret eden, adli tabip veya yereldeki tıbbi muayeneci tarafından
hazırlanmış belgeye sahip olunması” şartı üzerinde duruldu. 17 Mayıs 2020
gününden sonra yaşanan ölümler konusunda “ölüm belgesinde ölümün doğrudan veya
dolaylı olarak Kovid kaynaklı olduğuna dair bir ifadenin yer alması gerektiği”
söylendi. Aynı internet sayfasının sık sorulan sorular bölümünde ayrıca şu
söylenmekteydi: “Hasta başına azami 9,000 dolar para alabilirsiniz.”[49]
Başka bir ifadeyle, hükümet, bir yandan sağlık
sistemini ekonomik krize sürükledi, bir yandan da Kovid’e özel ödemeler
kapsamında sisteme can yeleği sundu.[50]
Ben, ortada bu konuda yığınla suçlama olmasına karşın,
bu yapılanların ardında komplo veya dolandırıcılık olduğunu söylemiyorum.[51]
Ben, yukarıda aktardığım, acil durum süresince kafası karışık olan kurumların,
hükümete bağlı bakanlıkların koordinasyondan uzak, tümüyle yalapşap devreye
soktukları politikaların, tıbbi muayenecilere ve adli tabiplere muazzam
ekonomik ve bürokratik teşvikler sunduğunu, bunun da Kovid kaynaklı olsun
olmasın, birçok ölüm vakasının pandemiyle ilişkilendirilmesine sebep olduğunu söylüyorum.
Kapanma Tedbirleri de Öldürüyor
Herhangi bir sebebe bağlı olarak yaşanan ölüm
vakalarının sayısı pandemi döneminde arttı, ama bu artışın sebebi, Kovid
değildi. Bu, sıklıkla görmezden gelinen bir gerçek.
Ocak 2022’de İngiltere’de yayımlanan bir çalışmanın
tespitine göre, Kovid dışı sebeplerden kaynaklanan ve tıbbi bakımın gecikmesi
sonucu yaşanan ölümlerin sayısı, pandemi döneminde dört katına çıkmış.[52]
Pandeminin ilk yılında kapanma tedbirlerine bağlı olarak bu türden bir
tehlikeli sonucun ortaya çıkacağı, zaten öngörülmüştü. 2020’nin sonunda
yayınlanan bir çalışmanın tahminine göre, yoğun Kovid kısıtlamaları,
İngiltere’de aynı yıl içerisinde fazladan 18.000 kanser kaynaklı ölüme yol
açacak.[53]
Demokrat Partililerinin dümen suyuna giren birçok
solcu, kapanma tedbirlerinin de insanların ölümüne sebep olduğu gerçeğini
kabule yanaşmamayı tercih etti. Bu solcuların söz konusu gerçeğe karşı
gelmelerinin tek bir sebebi vardı: İlk hamleyi Trump yapmıştı ve ekonominin
çarklarının yeniden dönmesini istemişti.
3 Nisan 2020’de Beyaz Saray’da düzenlenen
bilgilendirme toplantısında Trump, “Kapanma tedbirlerinin kalıcılaşması, makul
bir yol değil. Nihayetinde bu tedbirler, mani olacağı sorunlardan daha
fazlasına yol açıp daha fazla zarara sebep olacaklar. Kapanma tedbirleri,
ileride virüsün yayılmasına mani olmayacak. Bugün de olmuyor. Virüs, gene
birçok kez karşımıza çıktı. Gene çıkıyor” dedi.[54]
Trump’ın kapanma tedbirlerinin riskleri ile ilgili
endişeleri, basında hemen eleştiriye tabi tutuldu, alaycı ifadelerle
karşılandı. Fakat bugün onun haklı olduğunu biliyoruz, çünkü kapanma tedbirleri
de insanları öldürüyor.
Pandemi süresince ölüme yol açan aşırı doz uyuşturucu
kullanımlarında ve cinayet sayılarında büyük bir artışa tanık olundu. CDC’nin
tespitine göre, Nisan 2020-Nisan 2021 arası dönemde aşırı dozdan ölümlerin
sayısı yüzde 28 oranında arttı.[55] Öte yandan, cinayet sayılarındaki artış,
yüzde 30 olarak gerçekleşti.[56] İşin tuhafı, bu dönemde trafik kazalarında
ölüm oranı 2020’de yüzde 7 artarken, toplam kat edilen kilometre miktarı, yüzde
13 azaldı.[57]
Daha sürecin başlarında New York Times gazetesi,
kapanmaların sağlık konusunda yol açtığı riskleri kabul eden bir tutum
sergilemişti. Gazetede çıkan yazılarında iki hekim, sağlık bakanlığı
yetkililerine seslenerek, “kapanmaların etkileri sebebiyle ölenlerin sayısı,
virüsten ölenler kadar çok olabilir” dedi. Yazarlara göre, “Mekânların
kapatılmasına yönelik kararnameler ve sağlık bakanlığı yetkililerinin gerekli
olmayan bakım hizmetlerini erteleme kararı, virüsün yayılmasına mani olma
konusunda başarılı oldu. Fakat işverenin karşıladığı sağlık sigortasından
mahrum kalan insanların işlerini kaybetmesine neden olan bu politikalar, en
ağır durumda olan hastalarımıza verilen bakım hizmetlerinin de ertelenmesine
yol açtı.”[58] Bu iki hekimin aktardığına göre, “yeni kanser teşhislerinde
yüzde 45 oranında, kalp krizi vakalarında yüzde 38 oranında, felç vakalarında
yüzde 30 oranında bir azalmaya tanık olundu. Acil servislere gelen hasta sayısı
yüzde 40 oranında düştü, ama öte yandan Mayo Kliniği’nin çalışmasına göre,
acilde yatan hasta sayısı yüzde 20 oranında arttı. Bu rakamlar, sağlık
hizmetinin geciktirilmesinin ne kadar zararlı olabileceğini ortaya koyuyor.”
Diğer yandan, “hastanelerde Kovid dışı sebeplerden
kaynaklı olarak yaşanan ölüm vakalarında artış gözlemlendi, ama ayrıca
hastanelerdeki ölüm vakalarında düşüş yaşandı. Sadece kanser sahasına ilişkin
bir hesaplama yaptığımızda, olağan bakım hizmetleri verilebilseydi, 250.000
ölümün önlenebileceğini öngörebiliyoruz. Kalp krizi ve felç için de benzer bir
durum söz konusu.”[59] Maalesef bu argümanı dile getirenlere ne siyasetçiler ne
de örgütlü sol kulak astı. Her iki kesim de kapanma tedbirlerinin süreçten en
fazla zarar gören insanları büyük ölçüde harap ettiği gerçeğini hâlen daha
görmezden geliyor.[60]
Aşının Faydası ve Olumsuz Etkileri
Örgütlü sol, bugün hâlâ, aşıyı merkeze koyan
politikaya put gibi sarılıyor ve bu politikaya hâlen daha onay veriyor. Bazı
solcular, aşıların virüsün bulaşmasına mani olduğunu, böylelikle pandemiyi
sonlandırabileceğini söylüyorlar. Dolayısıyla bu kişiler, ilk aylarda “aşı
olanlara virüs bulaşma riski çok düşük. Bu insanların hasta olma riski de başka
insanlara virüs bulaştırma riski de aynı ölçüde düşüyor, nokta!” diyen Anthony
Fauci’nin kimsenin itibar etmediği açıklamalarına körü körüne iman ediyorlar.[61]
İlericilere bugünlerde üzerinde Fauci’nin suretinin bulunduğu dilek mumları
satın alıp yakmak düşüyor.
Gerçekte ise elimizde güvenilirliği oldukça düşük
olan, virüsü öldürmekten aciz, bulaşa mani olamayan aşılar var.[62] 6 Ağustos
2021’de CDC direktörü Rochelle Walensky’nin Wolf Blitzer ile yaptığı röportajda
dile getirdiği biçimiyle, aşılar, virüsün bulaşmasını ne durduruyor ne de bulaş
sayısını düşürüyorlar.[63] Dolayısıyla, bu krizden aşı olarak kurtulmamız
mümkün değil.
Aşılar, sadece hastaneye yatma ihtimalini ve Kovid
kaynaklı ölümlerin sayısını azaltıyor, ama fazla kullanıldıklarında, bunu da
yapamıyorlar. Ayrıca şunu da söylemek gerek: CDC’nin hâlen daha yayınlamayı
reddettiği yayınında da dile getirildiği, New York Times’ın 20 Şubat
2022 tarihli nüshasında manşetten verilen haberde de aktarıldığı üzere, aşı
olmasına rağmen hastaneye yatan insanlarla ilgili veriler yanlış yorumlanıyor.
Hadi bunu da bir kenara koyalım. Aşının kusurlu olması ve risklere yol açması
sebebiyle, kullanımının da demografiye göre farklılık arz etmesi gerekiyor.
Örneğin annem seksenlerinin ortasında, aşı olduğunda ben rahatladım. Ama
akrabalarım olan genç kadınların, aşının regl döngüsüne etkileri henüz
incelenmediği için aşı olmak istememelerini de anlayışla karşılıyorum.[64] Sol,
beni paniğe kapılmış sürünün parçası olarak görse de bu tutumum beni aşı
karşıtı yapmaz. Pandemi sürecinde solun ayrıntıları görmeyle ilgili akli
melekesini yitirdiğine, hatta bu ayrıntıları sorgulayanlara açıktan düşman
kesildiğine, eline sopa alıp devlet adına bekçilik yaptığına hep birlikte şahit
olduk.
Bu sürecin popüler kıldığı âlimler, cümle uzman, Kasım
2020’den itibaren televizyonlara çıkıp mRNA aşısının Kovid’i durduracak yegâne
silâh olduğuna dair konuşmalar yaptıktan sonra, bu sefer de hatırlatıcı
aşıların reklâmını yapmaya başladı.[65] Oysa altı ay içerisinde aşının ürettiği
antikor düzeyinin yarı yarıya azaldığını söyleyen birçok çalışma, aşının
Kovid’e karşı etkisiz olduğunu ortaya koyuyor.
Lancet dergisinin
tespitine göre, “delta varyantına karşı aşının etkisi, dört ayın ardından yüzde
53 oranında azalıyor.”[66] İsrail’de Temmuz 2021 sonrası dönemi inceleyen bir
çalışma, Pfizer aşısının etkisinin altı ay içerisinde yüzde 39 azaldığını
ortaya koyuyor.[67] Bugün İsrail, hatırlatıcı dozların üç ay içerisinde
vurulmasını istiyor;[68] hatta dördüncü hatırlatıcı dozun vurulması öneriliyor,
oysa bazı hükümete bağlı bilim danışmanları, bu kadar aşının bağışıklık
sistemini yoracağı, böylelikle bedenin koronavirüsle mücadele etme kapasitesini
düşüreceği öngörüsü üzerinden, planın olumsuz etkilere yol açacağı konusunda
uyarılarda bulunuyor.[69] Avrupa Birliği’ne bağlı düzenleyici kurumlar da “bu
kadar sık Kovid hatırlatıcı dozu vurulmasının bağışıklık sisteminde olumsuz bir
tepkiye yol açacağı konusunda uyarıyor.”[70]
Buna karşın sol, aşının güvenli oluşuyla ilgili
şüphelere sırtını dönüyor, böylelikle bu konuda makul endişeleri olan veya
Kovid aşısından zarar gören insanlara yabancılaşıyor. Aşılar, zarara veya
olumsuz herhangi bir etkiye sebep olmasa bile aspirin gibi her türden ilâç gibi
bu aşılar da kimi risklere yol açabiliyor.[71] Örneğin dört İskandinav ülkesi,
aşının hastalıktan daha fazla miyokardite ve perikardite yol açma riski
barındırıyor olması sebebiyle, Moderna aşısının 25 yaşın altındaki insanlara
vurulmasını yasakladı.[72] Kan pıhtısı, regl düzenindeki bozulmalar, kalp
sorunları gibi konularda giderek daha fazla uyarılarda bulunuluyor ve aşının
yardımcı olduğu konuların yanında, içerdiği risklere de işaret ediliyor.[73]
Öte yandan, yürütülen aşı kampanyalarının önemli bir
bölümünde aşılar, piyasaya girmezden önce bir gözden geçirme sürecine tabi
tutulmadılar. Hatta devlet yetkilileri, aşılara 2005 tarihli Kamuoyunu
Hazırlama ve Acil Durumlara Hazırlık Kanunu uyarınca “acil durum kullanım izni”
verdiler. Bu kanun, aşı üreticilerine aşıdan kaynaklanabilecek her türden
zararın sorumluluğunu üstlenmeme imkânı sunuyor ve onları tazminat davalarına
karşı koruma altına alıyor.[74]
Medya da bu şirketleri kolluyor. Örneğin güneyin
yoksul ülkelerine aşı ulaştırılmasının önündeki en önemli engelin, ilâç
şirketlerinin aşıyla bağlantılı davalara karşı tam koruma istemeleri olduğu
gerçeğini hiçbir gazete yazmadı. Financial Times sadece şunu
söyleyebildi:
“Anlaşmalar
imzalanmazdan önce Pfizer, ülkelerden aşı üreticilerini hukukî süreçlere karşı
koruyan kanunları çıkartmasını istedi. Batı ülkeleri, bu adımı çok önceden
atmıştı. Lübnan’dan Filipinler’e dek birçok ülke, aşı tedarik edebilmek için
kanunlarını değiştirmek zorunda kaldı. Güney Afrika’da Pfizer, halkın tazminat
talepleri karşısında koruma sağlanmasını, ayrıca tazminat fonunun devlet
tarafından karşılanmasını istedi.”[75]
Peki bu gerçeği, o solcu uzmanlar neden
dillendirmediler? Çünkü onlar, aşıyı maliyet-fayda analizine tabi tuttular.
Buna göre, aşı fayda sağladığı gibi zarar da veriyor olabilirdi. Ayrıntıları
görmek, Pfizer’e put gibi tapan ilericilerin boyunu aşan bir işti.
2022 yılına dek Pfizer’in “hukuken ayrıksı bir yere
sahip olan ve nadiren temin edilen” Comirnaty aşısı Acil Kullanım İzni
kapsamında ele alınmadı. Şubat ayında Moderna’nın ürettiği Spikevax de onay
aldı, o da acil kullanım izni alarak hukukî güvenceyle ödüllendirildi.
Comirnaty’nin test çalışması, oldukça gizli ve epey
hızlı bir süreç dâhilinde yürütüldü. 22.000 kişiye aşı, 22.000 kişiye ise
plasebo vuruldu. Pfizer, çalışmanın verilerini paylaşmayı reddetti. Bunun
yerine doksan sayfalık bir rapor yayımladı. Gıda ve İlâç İdaresi, bir iki tablo
ve yorum yayınlamakla yetindi.
Aşıya onay veren sürece ait verilere erişme imkânı
bulamayan, aralarında Yale, Harvard, Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles
Kampüsü, ve Brown gibi üniversitelerin bulunduğu okullardan otuzdan fazla
profesör ve bilim insanı, devleti mahkemeye vererek, Pfizer’in Kovid aşısına
verilen lisansa temel teşkil eden verileri paylaşmasını istedi. Bunun üzerine
Gıda ve İlâç İdaresi (FDA) bu verilerin 55 yıl sonra paylaşılmasını istedi.[76]
Davacılar, paylaşılacak belgelerin işlemden geçirilmesi için 108 günün yeterli
olacağını söylediler. Bu süre, esasında FDA’in Pfizer’in Kovid aşısına vereceği
lisans öncesi aynı belgeleri gözden geçirmesi için ihtiyaç duyduğu süreydi.[77]
Bir hâkim, FDA’e belgeleri acilen paylaşmasını emredince, Pfizer davaya müdahil
oldu ve FDA’e yardım etmek istediğini, kendisinden, imalat süreçleri gibi
şirkete ait gizli bilgileri ve ticari belgeleri paylaşmamasını talep ettiğini
söyledi.[78]
British Medical Journal’ın [“Britanya Tıp Dergisi”] editörlerinden olan ve
Maryland Üniversitesi’nde farmasötik sağlık hizmetleri araştırmaları alanında
çalışan Profesör Peter Doshi, Pfizer’in aşısına onay veren çalışmaya ait tüm
verileri analiz etti. Doshi, bu analizin ardından şu sonuca ulaştı: “Aşının
Kovid’e mani olduğu sonucuna ulaşabilmemiz için elde çok az veri var. Plasebo
vurulan iki Kovid’li ve aşı vurulan bir Kovid’li ölmüş. Kola vurulan aşı
sonrası 15, plasebo vurulan 14 kişi, toplam 29 kişi ölmüş.”[79] Deneme
grubundaki toplam ölüm oranının, plasebo grubundaki ölüm oranından az biraz
daha yüksek olduğunu not edelim.
Doshi’nin dediğine göre, “FDA’in Pfizer aşısı
değerlendirmesinde yer alan tabloda izah edilmiş bir detayın olduğunu
öğrendiğimizde, bu oldukça ufak sayılar daha da endişe verici bir niteliğe
bürünüyor: Aşının etkililik analizinde ikinci dozun vurulmasını takip eden
yedinci günde veya öncesinde önemli sapmalar gösterdikleri için 371 kişi
değerlendirmenin dışında tutulmuş. Asıl endişe verici olansa rastgele seçilmiş
gruplar arasında, bu dışarıda tutulan kişilerin sayıları konusunda belirli bir
dengesizliğin bulunuyor olması. Aşı grubundan 311, plasebo grubundan 60 kişi
dışarıda tutulmuş.”[80]
En kötüsü de Doshi’nin iki aylık sürecin ardından
Pfizer’in olağan protokolleri ihlal etmiş olduğuna dair tespiti. Bu dönemde
“Pfizer, deneme sürecine katılanları ne vuruldukları konusunda
bilgilendirmemiş, plasebo vurulanlar aşı vurulduklarını zannetmişler.”[81] 27
Temmuz 2020’de başlayan süreç 13 Kasım 2020 günü sona ermiş. Plasebo grubunun
önemli bir kısmına deney aşamasındaki aşı vurulmuş.[82] Bu anlamda, kimsenin ne
vurulduğunu bilmediği deneme süreci, ancak iki ay sürmüş.
Pfizer, ham verileri hâlen daha yayınlamış değil. ABD
hükümetine bağlı Aşının Olumsuz Etkilerini Raporlama Sistemi denilen, çocuklara
vurulan aşıların olumsuz etkileri konusunda ilâç şirketlerine güvence sunan
1986’da çıkartılmış Ulusal Çocuk Aşısının Zararları Kanunu uyarınca kurulmuş
olan küresel gözetleme sistemi, aşı kaynaklı çok az olayın yaşandığını
bildiriyor, ama aynı dönemde Kovid aşıları kaynaklı 20.000 üzerinde insanın
öldüğü söyleniyor.[83] Bu noktada dünya genelinde beş milyar civarında aşı
vurulduğunu söyleyelim.
Dürüst olmak gerekirse, bunlar, sadece birer rapor,
çok küçük bir kısmı incelenebilmiş, nüfus içerisinde en çok da yaşlılara aşı
vurulmuş. Bu anlamda raporlama sisteminin verileri bir fikir vermiyor. 2010’da
devletin bu raporlama sisteminin etki düzeyi konusunda yaptığı bir çalışma,
sistemin olumsuz durumları belirlemesi konusunda şu değerlendirmeyi yapmış:
“İlâç
ve aşı kaynaklı olumsuz etkiler yaygın görülen ama yeterince rapor edilmeyen
hususlar. Ayakta tedavi gören hastaların dörtte biri ilâç kaynaklı olumsuz
etkiler tecrübe etse de tüm olumsuz ilâç etkilerinin yüzde 0,3’ü ve ciddi
durumların ancak yüzde 1 ilâ 13’ü Gıda ve İlâç İdaresi’ne bildirilmiş. Aynı
şekilde, aşıların yol açtığı olumsuz etkilerin yüzde 1’inden azı rapor
edilmiş.”[84]
Sahip olduğu sınırlara rağmen bu raporlama sistemi,
gene de ilk elden, küçük görerek kenara itemeyeceğimiz, ileride incelenmeyi hak
eden emareler sunuyor.
İlâç şirketleri ve onların ele geçirdikleri devlet
kurumlarının virüsün bulaşıcılığını abarttığına, bu konuyla ilgili rakamları
şişirdiğine inanmıyorsanız, o zaman gidin, 1976 yılında görülen domuz gribi
vakasını inceleyin. O dönemde halkın aşılanan kesiminin oranı, domuz gribinin o
kadar da tehlikeli olmadığı anlaşılana dek yüzde 20’ye ulaşmıştı. Aşı
vurulanlar arasında Başkan Ford da bulunuyordu.
Mike Wallace, domuz gribi virüsünün (H1NI) esasında
hiç kimseyi öldürmemiş olabileceğini söylüyor.[85] Aşı kampanyasının orta
yerinde aşının Guillain Barre Sendromu denilen bağışıklık sisteminin felç
olmasına sebep olan hastalığa yol açtığı anlaşıldı. Bu hastalık yüzünden
yaklaşık 300 kişi öldü, 450 kişide daha bu hastalığın olduğu söylendi. Domuz
gribi aşısının yol açtığı hasar konusunda 4,000 civarında insan hükümeti dava
etti. Aşı kampanyası durduruldu ve aşı, piyasadan çekildi.[86] Aynı şekilde,
2015 yılında ilk dang humması aşısı Filipinler’de kullanıldı, sonra aşının
tehlikeli ve etkisiz olduğu anlaşılınca, iki yılın ardından piyasadan çekildi.[87]
Solcularda görülen Kovid’in uzun vadeli etkilerine
dair endişenin de boş olduğu görüldü. İlk Kovid olduğumda bendeki kırgınlık ve
bilinç bulanıklığı aylarca geçmedi. Yani hastalık uzun vadeli etkilere yol
açıyorsa, aynı durum aşı için de geçerli olabilir. Neticede ne hastalığın ne de
aşının uzun vadeli etkileri konusunda pek bir şey biliyoruz.
Özgürlük Meselesi
Sol, bu süreçte sırtını özgürlüklere döndü. Daha da
kötüsü sol, bugün hâlâ özgürlük karşıtı kampanyasını sürdürüyor. Amerikan Sivil
Özgürlükler Birliği’nin aydın isimleri, aşının zorla yapılmasını, aşı
pasaportunun uygulamaya sokulmasını talep ediyorlar.[88] Bunların toplumsal,
politik ve ekonomik açıdan yıkıcı etkileri olacağını görmüyorlar. Sol, pandemi
süreci sonrası yıllarca bu sonuçların yol açtığı etkilerle boğuşacağımızı
kabule yanaşmıyor, bu gerçeği bir türlü idrak etmiyor.
Sol, aşı zorunluluğunu aşı pasaportunu, kapanma
tedbirlerini ve sansürü “herkesin hayrına” olan bir şey olarak görüyor ve
bunlara verdiği desteği buradan meşrulaştırıyor. Bunu yaparak sol, hesap
vermeyen bürokratların demokratik olmayan idaresine destek sunmuş oluyor.
Kovid krizi süresince kapanma ve yasaklar konusunda
laf edilmesine izin verilmedi, bu adımların çevresel etkilerini inceleyen
raporlar hazırlanmadı, dolayısıyla, hastalığın şiddeti, aşının faydası,
yasakların ve kapanma tedbirlerinin istenmeyen sonuçları konusunda herhangi bir
bilimsel tartışmaya tanık olunmadı.
En geniş manada sol, ülke tarihi boyunca kişisel
özgürlükler için mücadele ederken, elitler bu türden özgürlüklere karşı
çıkmışlardı. Temel insan hakları kanunu, halka verilmiş bir tavizden ibaretti.
Kanunun çerçevesini çizenler, eyaletleri yeni ABD anayasasını onaylamaya mecbur
etmiş, kişisel özgürlükleri ve serbestiyeti koruyan on değişikliğin kanunda yer
almasını kabul etmelerini istemiştir.[89]
Geçmişte verilmiş tüm mücadeleleri, köleliğin
kaldırılmasını isteyenlerin köleliğe karşı verdiği mücadeleyi, konuşma
hürriyetini savunmak için ülke genelinde sivil itaatsizlik eylemleri yapan
Dünya Sanayi İşçileri sendikasının mücadelesini, bugün iyice alçalan ve
yasaklardan, kapanmalardan yana saf tutan, ama geçmişte 1917 tarihli Casusluk
Kanunu’na ve 1918 tarihli Ayaklanma Kanunu’na karşı direniş ortaya koymuş olan
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nin mücadelesini anımsayalım.
Sol, temel hak ve özgürlükler için verilen
mücadelelerin hep öncüsü olmuştur. Anayasadaki Birinci Değişiklik’le gündeme
gelen haklar, Benjamin Gitlow’un 1925’te New York halkına karşı açtığı davanın
sonucunun tüm eyaletlerde tatbik edilmesiyle onaylanmıştı. Gitlow, o dönemde
solcu manifestosunu dağıttığı için anarşi çıkartmakla suçlanmıştı. 1931’e
yüksek mahkeme konuşma hürriyetinin kapsamını genişletti ve bayrak türünden
semboller de bu kapsamda ele alınmaya başlandı. Bu karar da Kaliforniya
eyaletinde yürürlükte olan, ABD hükümetine karşı olmanın simgesi olarak görülen
kızıl bayrağı yasaklayan kanunu ihlal eden Yetta Stromberg isimli on dokuz
yaşındaki komünistin mücadelesi neticesinde alınmıştı.[90]
Kürtaj yasağı ile ilgili Roe-Wade Davası da bu tarihin
bir parçasıdır. Bu davanın orta yerinde duran kadın muhafazakâr olsa da
bedensel özerkliği ve gizliliği ile ilgili hakkı savunmak gene sola düşmüştü.
Bugün sol, bu hakların aşı yasaklarına, aşı pasaportlarına, kapanmalara ve
sansüre karşı çıkan insanların elinden alınmasını istiyor.
Örneğin Joe Rogan’a yönelik koordineli saldırı boyunca
Spotify, pandeminin başından beri Kovid’le ilişkili 20.000 podcast yayınını
kaldırdığını duyurdu.[91] Bu türden gelişmelere sol, çoğunlukla alkış tuttu ya
da sessiz kalmayı yeğledi. Düşünce ve tartışma süreçlerinin yukarıdan verilen
talimatlarla kontrol altına alınmasını döneklere has pespaye dille
meşrulaştırmaya çalıştı. New York Times bünyesinde yıllardır liberal bir
üslupla kültür cengâverliği yapan Roxane Gay, Spotify’ın Kovid içeriklerine
yönelik sansürünü “arınma” olarak nitelendirdi.[92]
Çevremdeki birçok radikal dostum, konuşma hürriyetini
dert edişimi fazla bulduklarını söylediler ve benim gözümdeki perdeyi
kaldırmaya çalıştıklarını iddia ettiler. Bu noktada bu dostlarım, Joe Rogan’ın
yüzleştiği sansürün gerçek bir sansür olmadığını söylediler. Onlara göre, bu
“ilginç bir vaka”ydı, çünkü gerçeği gizlemek anlamında sansürü bu sefer devlet
uygulamıyordu.
Halkın bilgiye erişimini baskı yoluyla sınırlayan
büyük bir şirketi tarif etmek için ne tür bir kelime veya ifade kullandığınızın
bir önemi yok. Onu eleştiren her türden söz, ona karşı geliştirilen her türden
eylem, yanlış kabul ediliyor. Bu saçmalığı protesto etmek gerekiyor.
Dilerseniz siz, Spotify’ın sansürünü “içeriği cilâlama
çabası”, “bilgileri durulama gayreti”, “mesajları yumuşatma girişimi”,
“ideolojik açıdan doğru ölçüye getirme” veya “toplumsal uyum için herkesi mutlu
edecek bir adım” olarak tarif edin, fakat şu hususu unutmayın: bu reklâmcı
dilinin gerçeği değiştirmeye gücü asla yetmez.
Şirketin bilgileri gizleme girişimi baskıcıdır,
yukarıdan aşağıya dayatılmıştır, ideolojik kontrol amaçlıdır. Şirketler, içerik
paylaşımına mani olan ve içerikleri silen sosyal medya şirketlerinde görüldüğü
gibi, insanların politik meseleler konusunda birbirleriyle iletişim kurma
becerisini sınırladıklarında[93], esasında sermaye emeği baskılamakta,
demokratik olmayan idare tarzıyla sermaye, fikirler savaşının sürdüğü sahaya
hâkim olmakta, yurttaş ve işçi olarak sizin beliniz bükülmektedir.
Massachusetts, ABD’de zorunlu aşı kanunun bulunduğu 11
eyaletten biri. 1905 yılında Cambridge’te papaz olarak görev yapan Henning
Jacobson, çiçek aşısının kötü sonuçlar doğurduğunu düşünerek, çocuğuna bu
aşının vurulmasını istemiyor. Bu mesele, mahkemeye taşınıyor. Mahkeme, bireyin
güvenliğinin bireyin özgürlüğünden önce geldiğine hükmediyor ve aşıyı zorunlu
kılıyor. Bugün sol, işte bu kanuna (Jacobson-Massachusetts Davası ardından
çıkartılan kanuna) atıfta bulunuyor, ama verilen kararın, sonrasında çıkartılan
berbat birçok kanuna emsal teşkil ettiğini görmüyor. Bu kanunlardan biri de
Buck ve Bell davası ardından çıkartılıyor. Zihin engelli bir kadının öjeni
fikriyatı uyarınca kısırlaştırılması, bu sayede yasallaşıyor. Kararı veren
hâkimlerden biri olan Oliver Wendell Holmes, “zorunlu aşının kısırlaştırma
işlemi dâhilinde dölyatağı borusunun kesilmesi işlemini de kapsadığını,
Jacobson-Massachusetts davasının bu konuda gerekli gerekçeyi sunduğunu, üç
kuşaktır embesil olan bu ailenin daha fazla çocuk sahibi olmaması gerektiğini”
söylüyor.
1905 tarihli kanunda aşı konusunda getirilen cezalar,
bugünkü Kovid yasakları ile kıyaslandığında hafif kalıyorlar. O günlerde aşı
olmayanlara beş dolar ceza kesiliyor, bu da bugünün parasıyla 150 dolara
tekabül ediyor. Ama bu insanlar işten atılmıyorlar, okula gitmeleri konusunda
bir yasakla yüzleşmiyorlar, müzeler ve beyzbol sahası gibi kamusal alanlara
girişlerine yasak getirilmiyor.[94]
Soldaki Kovid histerisinin başka bir boyutu daha var:
2018 ve 2019 yıllarında işçi eylemleri zirveye ulaşmıştı. Dünya genelinde
işçiler, öğrenciler ve yoksullar, sokaklara dökülüp, kemer sıkma politikalarına
ve üretim sürecini etkileyen baskı koşullarına karşı eylemler yapmışlardı. Tam
da bu sebeple 2019 yılı, “protesto yılı” ilân edilmişti.[95]
ABD’de bile, onlarca yıldır düşüşte olan sınıf
mücadelesinde bir sıçramaya tanık olundu. 2018’de sendikanın onayı alınmadan
yapılan öğretmen grevleri, tabanda örgütlenen işçi radikalizminin geri
döndüğünü muştuladı. “2019 yılında 425,500 işçinin katıldığı 25 büyük iş
durdurma eylemi gerçekleştirildi ki bu, 2001’den beri ulaşılan en yüksek sayı
idi.”[96]
Gelgelelim, Kovid döneminde uygulanan kapanma
tedbirleri, bu süreci sekteye uğrattı. Az sayıda da olsa bazı sendikalar, bugün
patronlarla kol kola girip, işçilere “ya aşı olun ya da defolun” diyorlar.[97]
OECD ülkelerinde de durum aynı.[98] 2021 sonbaharında
ve 2022 kış döneminin başlarında Avusturya, aşısızlara ev hapsi cezası getirdi.
Ceza alan insanlar, sadece iş ve alışveriş için evden çıkabiliyorlar. 2021
sonunda Avustralya’da yaklaşık 3.000 kişi ki bunların önemli bir kısmının testi
negatif, pozitif olanlarla temas etmiş olma ihtimalleri üzerinden, iki hafta
süreyle karantina kamplarına kapatıldı.
Bu gözaltı merkezlerinin en büyüğü, 2.000 kişilik
Howard Springs. Darwin şehrinin dışındaki bu kampta testleri negatif çıkmış
olan üç aborjin, Kasım 2021’de duvarı aşıp kaçınca, polis her yere kontrol
noktası kurdu, trafik durduruldu, araçlar arandı, hatta devreye helikopterler
girdi.[99]
Howard Springs Kampı’nda kalmış eski bir mahkûmla
yapılan, insanı okuyunca epey rahatsız eden bir röportajı okumak isteyenler,
dipnottaki linke bakabilirler.[100]
Küresel Güney’de Kovid Baskısı
“Küresel Güney” olarak ifade edilen yoksul ülkelerde,
biyogüvenlik kılıfına sokulmuş kapanma tedbirleri, Avrupa ve ABD’de dayatılan
tedbirlere nazaran toplumları daha fazla yıkıma uğrattılar. Uluslararası Af
Örgütü’nün 2020/21 tarihli raporunda izah edildiği biçimiyle, “birçok hükümet,
gösterileri tümüyle yasakladı veya Afrika ve Amerika kıtasında görüldüğü üzere,
yasadışı zor aygıtlarını devreye soktu.”[101]
Bu süreçte en yoksullar, en fazla zarar gördüler.
“Kapanma tedbirleri ve sokağa çıkma yasakları, enformel sektörde çalışan çok
sayıda insanın gelirlerini yitirmesine sebep oldu. Bu insanlar, toplumsal
koruma imkânlarından da yeterince yararlanamadılar.” Söz konusu sektörde epey
bir nüfusa sahip olan kadınlar ve genç kızlar, bu süreçten herkesten daha fazla
etkilendiler.”[102]
Af Örgütü’nün Afrika bölgesine ilişkin
değerlendirmesinde ise şunlar söyleniyor:
“Hükümetler,
Kovid kurallarını ve yasaklarını uygulamak ve gösterileri dağıtmak için aşırı
güç kullandı. […] pandemiden istifade eden hükümetler, ifade hürriyeti,
barışçıl gösteri ve yürüyüş ve örgütlenme gibi haklara yönelik kısıtlamaları
daha da artırdılar. Ele alınan neredeyse tüm ülkelerde Kovid’in yayılmasını
durdurmak için acil durum ilân edildi. Fakat bu tedbirler, sık sık insan
haklarını ihlal etme noktasında kullanıldı, örneğin güvenlik güçleri,
göstericilere aşırı güç kullandılar.”[103]
Latin Amerika kıtasında en ağır kapanma tedbirleri,
Dominik Cumhuriyeti’nde uygulandı. Bu ülkede polisin 20 Mart-30 Haziran 2020
tarihleri arasında “akşam sokağa çıkma yasağına uymadığı gerekçesiyle” yaklaşık
85.000 kişiyi gözaltına aldığı tahmin ediliyor. Benzer bir durum, Guatemala
için de söz konusu. Bu ülkede de enformel sektörde çalışanlar dâhil, 40.000’den
fazla insan, kapanma ve karantina tedbirlerine uymadığı gerekçesiyle hapse
gönderilmiş.[104]
Af Örgütü’nün raporunda aktarıldığı kadarıyla, Latin
Amerika genelinde yetkililer devlete bağlı olan, sosyal mesafe kuralının asla
işlemediği, hijyen kurallarına hiçbir şekilde uyulmadığı karantina merkezlerine
on binlerce insanı kapatmış. El Salvador’da karantina kamplarına 2.000’den
fazla insan gönderilmiş, bunların bazıları, yaklaşık kırk gün bu kamplarda
kalmış. Paraguay’da ise zorunlu karantina alanlarında Haziran 2021 itibarıyla
8.000 civarında insan bulunuyormuş.[105]
Af Örgütü’nün Asya raporunda da benzer ifadelere
rastlanıyor.
“Kovid’in
yayılmasına mani olmak adına farklı düzeylerde kapanma tedbirleri ve hareket
kısıtlamaları tatbik edildi. Toplantılara bu süreçte izin verilmedi, politik
reform talep eden gösterilere yoğun kısıtlamalar getirildi. […] Birçok hükümet,
ayrıca pandemiye baskıcı ulusal güvenlik veya terörizmle mücadele kanunlarını
çıkartmak veya bu silâhları kullanmak suretiyle cevap geliştirdi.”[106]
Ortadoğu için de durum aynı:
“Cezayir,
Irak ve Lübnan’daki gösteriler yılın ilk aylarında örgütlenmeye devam etti, ta
ki Kovid’in yayılmasıyla bu eylemler askıya alınana kadar. Barışçıl gösterilere
katılanlar tutuklandılar, dövüldüler, kimi zaman da eylemlere katıldıkları için
kovuşturmalara uğradılar. Irak’ta güvenlik kuvvetleri, yılın ilk iki üç ayı
boyunca binlerce göstericiyi gözaltına aldı.”[107]
Ürdün’de örgütlü işçi sınıfı, Kovid bahanesiyle
gerçekleştirilen en ağır saldırıyla yüzleşti: “Hükümet ve öğretmen sendikası
arasında uzun süredir çözüme kavuşturulamamış olan ihtilaf, hükümetin Kovid
sebebiyle memur maaşlarını 2020 sonuna dek ödememe kararı üzerine, daha da
derinleşti.” Bu karar, yeni gösterilerle protesto edilince, “Ürdün polisi
sendikanın 13 şubesine baskın düzenledi, onlarca sendikacıyı ve yönetim kurulu
üyelerini gözaltına aldı, ayrıca mahkeme, sendikanın kapatılmasına karar verdi.”[108]
Aşısızları taşlamakla meşgul olduğu için kapanmacı sol, Güney’in yoksul
ülkelerinde Kovid üzerinden gösterilen aşırı tepkiyle pek ilgilenmedi.
Küresel Güney’de Yaşanan Ekonomik Travma
Güney’in yoksul ülkelerine en fazla zararı, Kuzey’in
bu yoksul ülkelere kapıları kapatması verdi. Batı solu, işlenmiş olan bu suçu
da görmezden geldi.
Küresel kapitalizm ve emperyalizm, tarih boyunca dünya
ekonomisini merkez-çevre diye böldü. Çevre ülkeler, hammadde kaynaklarını ucuza
zengin ülkelere ihraç etmek zorundaydı. Bu ülkeler, aynı zamanda düşük katma
değerli ürünler imal etmeye mahkûmdu. Merkezin zengin ülkeleri, kapanma ve
karantina tedbirlerini uyguladığında, uluslararası ticaret küçüldü, gelişmekte
olan ülke ekonomileri, bu yaşanan ekonomik travmanın çilesini çektiler,
neticede ihracat ve turizm kaynaklı gelirleri hızla düştü.
On yıl boyunca gelişmekte olan ekonomiler, kredi
kuruluşlarına ödediklerinden daha fazla yardım ve kredi aldıktan sonra süreç
2020’de hızla terse döndü. Gelişmekte olan ülkeler, Kuzey’in zengin
ülkelerindeki kredi kuruluşlarına 2020 yılında 194 milyar dolar nakletti.[109]
2020 yılı süresince en az 62 ülkede sağlığa yönelik kamu harcamalarının
oranından çok daha büyük bir para, dışarıdan alınan borçların ödenmesine
harcandı. “Ayrıca 2020 yılında en az 36 ülkede kamunun dışarıya ödediği borç,
eğitim harcamalarından yüksekti.”[110]
2020’de Lancet dergisinde çıkan bir incelemenin
yaptığı hesaba göre, kapanma tedbirleri yüzünden ekonomi alanında yaşanan
daralma, 140 milyon insanı aşırı yoksulluğa mahkûm etti (yani bu kadar insan,
günde 1,90 dolardan az para kazanır hâle geldi). Dahası, “derinleşen gıda
güvensizliği sorunuyla yüzleşenlerin sayısı 2020 yılı sonunda iki katına
çıkarak, 265 milyona ulaştı.” Lancet’ta çıkan bu çalışmanın hesabına
göre, yaşanan bu ekonomik sıkıntı yüzünden 2020 yılı içerisinde beş yaşın
altında 128.605 çocuk, açlık sebebiyle hayatını kaybetti.[111]
Peki tüm bunlar olurken, içimizdeki en zayıfları
savunduğunu iddia eden Kuzey ülkelerinin solcuları ne yapıyorlardı? Bu
insanlar, genelde bilim dışı ve baskıcı kapanma tedbirlerini, yasakları, aşı
pasaportlarını ve sansürü, her türden el yıkama ve maske takma müsameresi gibi
hiçbir yaraya merhem olmayan işlere alkış tutmakla meşgullerdi.
Grayzone sitesi,
Kuzey’in zengin ülkelerinin Kovid konusunda gösterdiği aşırı tepkinin Güney’in
yoksul ülkelerinde ekonomik krize yol açtığını cesaretle söyleyince, birçok
solcu, internet denilen boşboğazlık mekânında öfkeden deliye döndü.
Trump Takıntısı Hastalığı ve Kovid
1976’daki domuz gribi fiyaskosundan beri ilâç
endüstrisi ve onun CDC, Ulusal Sağlık Enstitüsü, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı
Hastalıklar Enstitüsü gibi kurumlardaki dostları, potansiyel her türden
pandemiyi abartmak, bu balonu kendilerince şişirmek için uğraştılar. 2020’deki
başkanlık seçimleri denilen o sıra dışı gelişme ile birlikte her şey kontrolden
çıktı. Bu süreçte tüm Amerikan solu, aklını yitirdi.
Demokratlar, Kovid meselesini Trump’ı dize getirmeye
yönelik politik strateji olarak benimsediler. Söz konusu strateji işe yaradı.
Ama Demokratlar, işe yarayan bu stratejiden vazgeçmek niyetinde değillerdi.
Demokratların bu aşırı tepkilerine yedeklenen kapanmacı sol, aşı karşıtlarına
ve devletin resmi ağızlarından yayılan “yanlış bilgiler”e öfkeyle ve militan
bir ruhla saldırmaya başladı.
2020 yılının baharında elde edilen kanıtlar, Kovid’in
ilk başta varsayıldığı kadar ağır ve şiddetli olmadığını ortaya koyunca,
burjuva basını da sürece dâhil oldu ve Trump’ı yeni olguları yeniden düşünmeye
zorlamak için uğraştı. New York’ta beş sahra hastanesi inşa edildi, eyalet
genelinde solunum cihazlarına ve Kovid’le bağlantılı teçhizata 1,1 milyar dolar
harcandı[112], hükümete durmadan sataşıp duran Vali Cuomo, Trump yönetimini bin
yataklı askerî hastane gemisi Comfort’ı New York limanına göndermeye mecbur
etti.[113] Esasında burada yeni kanıtlar üzerinden siyasete yeni bir ayar
çekiliyor değildi. Amaç, Trump’ı köşeye sıkıştırmaktı, öyle de oldu.
Süreci anımsamakta fayda var:
31 Ocak 2020: Dünya Sağlık Örgütü’nün salgının
uluslararası toplumu ilgilendiren bir halk sağlığı acil durumunu ifade ettiğini
açıklamasından bir gün sonra, New York şehrinde ilk vakanın görülmesinden bir
ay, ABD’nin ilk virüs kaynaklı ölüme tanık olmasından bir hafta önce Başkan
Donald Trump, Çin-ABD arası uçuşlara kısıtlama getirildiğini duyurdu. Bir süre
sonra bu listeye başka ülkeler de eklendi.
Ana akım basın kuruluşları ve liberal gazeteler, ilk
başta bu açıklamaya ateş püskürdüler. New York Times, seyahat
yasaklarının “ırkçı” olduğunu söyledi.[114] Esasında seyahat kısıtlamalarına
onay veren ifadelerle yüklü olan makalesinde Guardian, kapanma
tedbirleri konusunda endişelerini dile getiriyor, “bu konuda gösterilecek aşırı
tepkilerin dünya genelinde gereksiz bir korkuya yol açacağını, verilecek
tepkiyi bir biçimde zayıflatacağını”, etkisiz taktiklerin eldeki sınırlı
kaynakları heba edeceğini, hatta hayırdan çok zarara sebep olacağını”
söylüyordu.[115]
1 Mart 2020 günü New York şehrinde ilk Kovid vakası
görüldü. Dokuz gün sonra belediye başkanı Bill DeBlasio, riskin o kadar da
yüksek olmadığına dair laflar etti. MSNBC’ye yaptığı açıklamada başkan şunları
söylüyordu: “Elli yaşın altındaysanız ve sağlıklıysanız ki New Yorkluların
büyük bir kısmı bu durumda, burada virüsün yol açtığı tehdit çok sınırlı. Bu
virüse yakalansanız bile, Kovid grip veya nezleye benzer bir seyir izliyor.
Ayrıca virüsün bulaşması da o kadar kolay değil.”[116]
Ama beş gün sonra, Kovid vakalarının artması ve vali
Cuomo’nun korkuyu körükleyen açıklamalarda bulunması üzerine belediye başkanı
DeBlasio, validen geri kalmamak için şehirdeki tüm devlet okullarını kapattı.
Kısa bir süre sonra virüs kontrolden çıktı. Dolayısıyla ülkedeki en büyük
devlet okulu sistemi, kapanma tedbirlerinin bir sonucu olarak, kapısına kilit
vurdu.
2020 yılının Mart ayının sonlarında ABD’de günlük vaka
sayısı 20.000’in üzerine çıktı. Nüfus yoğunluğu, Avrupa’yla bağlantısı ve
hastaları gerisin geri bakımevlerine gönderen Cuomo’nun kötü yönetimi sonucu
New York, virüsün merkez üssü hâline geldi. Gazeteler, tıbbi izolasyon
tedbirleri uyarınca yapayalnız ölüp giden hastaların yürek burkan hikâyeleriyle
dolup taştı.
İlk dalga dâhilinde bulaş sayılarının zirveye
ulaştığı, kapanma tedbirleriyle ekonominin önemli bir bölümünde kepenklerin
indirildiği 24 Mart günü, “Çin’e seyahat yasağı”nı gündeme getirip kapanma
tedbirlerini yürürlüğe koyan Trump, Paskalya itibarıyla ekonomik faaliyetleri
yeniden başlatmak istediğini duyurdu.[117]
“Tedavi
sürecinin sorunun kendisinden daha ağır sonuçlara yol açmasını istemiyorum.
Bugün asıl mevzumuz budur. Bir ülkeyi kapısına kilit vurmak suretiyle yok etmek
mümkündür. […] Üstelik işe gitmesinler diye insanlara para ödemek zorundayız.
Böyle bir duruma hiç düşmemiştik.”[118]
Medya, bu açıklamaya büyük bir öfkeyle karşı çıktı.
Başında Anthony Fauci ve Büyükelçi Debora Birx’ün
bulunduğu Beyaz Saray Kovid-19 Görev Gücü, korkuyu körüklemek suretiyle resmi
dili tayin etti. Bahar ayları boyunca bu görev gücü içerisinde yer almış olan
Dr. Scott Atlas’a göre, Trump’ın etrafındaki ekip, bilhassa Jared Kushner,
basında çıkan yazı ve haberler karşısında korkuya kapıldı, dolayısıyla bu görev
gücünü lağv etme veya yeniden yapılandırma yoluna gidemedi. Sadece Trump çıkıp,
kapanma tedbirlerinin sonlandırılmasına dönük mesajlarını iletebilmekteydi.[119]
Öte yandan bu kapanma tedbirlerini eyalet valileri uyguluyor ve bu isimler,
esas olarak Fauci’ye, Brix’e ve medyaya kulak asıyorlardı.
Trump’ın ekonomik faaliyetlerin yeniden başlatılmasına
dönük çağrısından iki hafta sonra, bu mesajı dillendiren eylemler başladı. İlk
eylemler, 9 Nisan Perşembe günü Wyoming eyaletinin Casper şehrinde ve Ohio
eyaletinin Columbus şehrinde yapıldı. 14 Nisan günü kapanma tedbirlerini
protesto eden eylemciler, Kuzey Carolina’nın Raleigh şehrinde bir araya
geldiler. 15 Nisan günü Devos ailesinin finanse ettiği Michigan Özgürlük Fonu
ve Michigan Muhafazakâr Koalisyon tarafından organize edilen daha büyük ve silâhların
da taşındığı bir gösteri düzenlendi. Kitle, Michigan eyalet meclisi binasına
girdi ve Vali Gretchen Whitmer’a küfürler edip, polisi alarma geçirecek
saldırılar gerçekleştirdi. İki gün sonra Trump, Twitter hesabından
takipçilerine aralarında Michigan’ın da bulunduğu, Demokrat Partili valilerce
yönetilen üç eyaleti “özgürleştirme” çağrısı yaptı. Öğleden sonra Washington
Valisi Jay Inslee, attığı tvitte Trump’ı “ülke içerisinde yaşanacak ayaklanma
için zemin oluşturmakla ve yalanları sağa sola yaymakla” suçladı.[120]
Tam bu sırada New York eyaleti, beş sahra hastanesini
hiç kullanılmaması sebebiyle kapattı. Bu önemli gelişmeyi medya, hiçbir şekilde
haber yapmadı, çünkü yıldızı yeni parlayan Demokrat Partili valinin yanlış
hesap üzerine kurulu politikasını eleştirmekten korktu, üstelik muhtemel başkan
adayı olan bu valiyi eleştirmenin Trump’ın eline koz vereceğini düşündü.[121]
30 Nisan günü Michigan Özgürlük Birliği’nin
örgütlediği, küçük ama daha fazla ağır silâhın taşındığı gösteriye katılanlar,
Michigan eyalet meclisi binasının kapısına yeniden dayandılar. Bu sefer
birçoğunun elinde otomatik tüfeklerin bulunduğu kalabalık, Vali Whitmer’ı Adolf
Hitler’le kıyaslayan sloganlar attı, dövizler taşıdı. Bu olay karşısında
Temsilciler Meclisi üyesi Raşide Talib, attığı tvitte şoke olduğunu, yaşanan
olay karşısında tiksinti duyduğunu dile getirdi. Bir gün sonra ise Trump şu
tviti attı. “Michigan valisi birazcık ödün versin de şu yangın sönsün. Bunlar
çok iyi insanlar, sadece öfkeliler. Onlar, hayatlarını yeniden güvenli bir
biçimde yaşamak istiyorlar! Onları görün, onlarla konuşun, onlarla anlaşın.”[122]
Bir değerlendirmeye göre, 2020 baharında en az 32
eyalette kapanma karşıtı yürüyüş ve eylem gerçekleştirildi.[123]
Nisan sonu itibarıyla Cumhuriyetçiler ve sağcı kitle
tabanı, yeniden açılma fikrine büyük bir şevkle sahip çıkarken, Demokrat
Partililer ve sol, ilgili politikayı zerre inceleme gereği duymadan, hatta
başkalarının açtığı yoldan inatla yürümek suretiyle, kapanma tedbirlerine sahip
çıkmayı seçti. Böylelikle virüs denilen hikâye, tümüyle ve ümitsiz bir biçimde
politize edildi, ayrıca kimse, bu dönemde birçok Cumhuriyetçi valinin sert
kapanma tedbirleri alıp uyguladığı gerçeğini görmedi.
Kaliforniya, Virjinya ve Politik Yolun Düzeltilmesi
Esasında Kovid krizi de politik tıp gibi iş gördü:
Trump’ın pandemi sürecini yanlış yönetmesi, onu koltuğundan etti. Fakat sonra
Demokratlar ve liberal gazeteciler, Kovid’e yönelik, artık histeri hâlini
almış, aşırı tepkilerinden bir türlü kurtulamadılar. O bataklığa daha fazla
saplandılar. Anlaşılan o ki oradan çıkmaları artık mümkün değil.
Kaliforniya’da yoğun kapanma tedbirlerinin seçimin
yenilenmesine neden olduğu, Vali Gavin Newsom’ın zafer kazandığı durumda bile
siyasetçiler, uzmanlar ve danışmanlar, Kovid histerisine yönelik bağlılıklarını
daha da artırdılar. Kendisine seçimi kazanmasının ülke genelinde Demokratlar
için ne anlama geldiği sorusu sorulduğunda Newsom şunu söyledi: “Bu süreçte dik
durmak ve insanların güvenli, sağlıklı koşullarda yaşaması için çalışmak
zorundayız. İnsanların hayatlarını koruma, bu hastalığın hızını düşürüp etkilerini
azaltma konusunda ürkek davranmamalıyız. Bunlar, yapılacak doğru şeyler, ayrıca
bu seçimde başarıyı getiren ana faktör.”[124]
Ama sonra Kasım 2021’de Virjinya’daki valilik
seçiminde büyük bir yenilgiyle yüzleşildi. Şirketlerin tonla para akıttığı,
genelde Demokrat Parti’nin kazandığı bir eyalette Demokrat Parti adayı seçimi
Cumhuriyetçilerin adayına kaybetti. Benzer bir durum, neredeyse, hep Demokrat
Parti’ye oy vermiş olan New Jersey’de de yaşanıyordu. Basın, Virjinya’da
Cumhuriyetçilerin oylarını yüzde 20 oranında artırmış olmasını ırkçı beyazların
okullarda eleştirel ırk teorisinin müfredata girmesi karşısında duyduğu korkunun
bir sonucu olarak izah etti. Eğitim tabii ki en önemli meseleydi[125] fakat bu
eyalette Cumhuriyetçilerin adayı Glenn Youngkin’in en fazla üzerinde durduğu
konu başkaydı. Youngkin, Fox News için yazdığı bir makalede derdini şu
şekilde özetlemekteydi: “Virjinya’da ifrata varmış, kapsamı alabildiğine geniş
tutulmuş olan okul kapatma tedbirleri, öğrencilerin gelişimine ve ruhsal
durumuna büyük zararlar vermiştir.”[126]
2021’in sonbahar ayları boyunca ülke genelinde
sağcıların desteğini arkasına alan ve okul yönetimlerini hedefe koyan halk
hareketi iyice güçlendi. Ülke genelinde 215 okulda, bir yıl içerisinde olağan
koşullarda seçim yapılan okul sayısından dört kat daha fazla sayıda okulda,
yönetim kurulu üyeleri seçimle yeniden belirlendi. Bu seçimlerin önemli bir
kısmında ana mesele, Kovid kısıtlamalarıydı.[127]
2022 yılına girildiği günlerde Biden yönetimi, sol
liberallerdeki bu Kovid takıntısının yol açtığı politik tehlikenin farkına
vardı. CDC’nin başındaki isim olan Rochelle Walensky, karantina sürelerini yarı
yarıya düşürmeyi önerdi ve yaptığı açıklamada vaka sayılarındaki artışa
nispetle hastane yatış sayılarının ve ölüm sayılarının düşük olduğunu söyledi.
Biden da yaptığı açıklamada, tüm dünyaya Kovid krizine devlet katında
bulunabilecek bir çözüm olmadığını duyurdu. Fakat kimi önemli öğretmen
sendikası şubeleri, okulların kapatılması ile ilgili isteklerini inatla dile
getirmeye devam ettiler.[128]
Ulusa Sesleniş konuşmasında Biden, maskeleri
çıkartmanın vaktinin geldiğini söyledi. Ama New York şehrinde yaklaşık 3.000
kamu işçisinin işten atılmasına, on binlerce insanın işinden olmasına sebep
olan tüm o baskıcı yasaklar ve yaptırımlar olduğu yerde kaldı. Üstelik solun bu
konulara verdiği destekte de bir azalma olmadı.
Kovid hiç bitmeyecek, hastalık pandemiden salgın
aşamasına gerileyecek, gerektiğinde salgına karşı verilen baskıcı tepkilere
yeniden başvurulacak. Oysa bugün solun Kovid adı altında uygulanan baskı
politikalarına arka çıkmaktan vazgeçmesi gerekiyor.
Kovid’e yönelik tepkiler ve solun bu tepkileri
eleştirememesi, çok ağır sonuçlara yol açtı. Halkın yaptırımlara, aşı
pasaportlarına, kapanma tedbirlerine ve sansüre yönelik eleştirilerinin meşru
olduğunu göremeyen sol, giderek işçi sınıfına yabancılaştı. Bugün Kovid ile
ilgili yasaklara ve yaptırımlara onay verenlerin sayısı ile aşı vurulanların
sayısı bir değil. Birçok insan, işini kaybetmemek için, fizikî varlığı tehditle
yüzleşmesin diye aşı vuruldu.
Önemli bir kısmı meslek sahibi yönetici sınıfa mensup
olan kapanmacı solun bu tür konulara dair hiçbir fikri yok. Bu solun üyeleri,
kapanma tedbirlerinin keyfini çıkarttılar, ikinci evlerinde uzaktan çalıştılar,
çocuklarıyla daha fazla vakit geçirdiler, evde oturup yemekler pişirdiler.
Hatta bir dostum, kapanma tedbirlerini “yaşam-iş arasında yeni bir denge
kurulmasını sağladığı” için övmüş, Berkeley’de güneşin vurduğu yol kenarlarında
komşularıyla ev önünde kokteyllerini sosyal mesafeli olarak keyifle yudumladıklarından
bahsetmişti.
Bidon kafalılara, makarnacılara, tüm o sefil
yaratıklara karşı verdiği mücadeleyi kaybetmiş olan kapanmacı solcular, bugün
kafa karışıklığı yaşıyorlar. Onlar, kendileri Fauci’ye güveniyorlar diye
herkesin ona güvenmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Birçok işçi, bu süreçte baskı sonucu aşı oldu. Hepsi
de aşı kâğıtları elinde, Fauci gibi hesap vermek nedir bilmeyen bürokratların
talimatları sonucu alınan kapanma tedbirlerine ve yasaklara öfke kusuyor.
Çalıştığım üniversiteden mezun olmuş, şimdilerde işçilik yapan bir öğrencim,
sendikasının baskısı sonucu aşı yaptırmasını tecavüze benzetmişti. Bugün benzer
durumda olan birçok insan, olan bitenden Demokratları ve solu sorumlu tutuyor.
New England’ın kırsalında yaşıyorum. Burada Bernie
Sanders’a oy vermiş, ama şimdi kapanma tedbirleri yüzünden sırf mesaj vermek
için gidip Cumhuriyetçilere oy atacak birçok insan tanıyorum. Anket firmaları
bu eğilimi zerre incelemiyorlar, oysa bu eğilim, 2022 ortalarında yapılacak
seçimde büyük bir yenilginin yaşanmasına sebep olacak. Yaşanacak hezimetin
işaretlerini şimdiden alan Demokrat Partili siyasetçiler, yeniden seçime girmek
için çabalamak yerine, istifa etmeyi seçiyorlar. Eskiden çantada keklik görülen
koltuklardan bugün bir bir vazgeçiliyor.[129]
2024’teki başkan seçimi, Demokrat Partilileri şimdiden
kaygılandırıyor. Gerçekten de uzun vadede Kovid histerisine yönelik tepkinin
Cumhuriyetçiler etrafında kemikleşmiş bir azınlığın iktidara gelmesine sebep
olması gibi bir risk var ortada. Bugün Cumhuriyetçilerin eyaletlerin üçte
ikisine hâkim olup, yasa değişikliklerini geçirmek suretiyle, gelir vergisini
ortadan kaldırması, sosyal sigorta kurumunu ve PTT’yi özelleştirmesi, çevreyle
ilgili mevzuatı ortadan kaldırması, sendika kurmayı yasadışı ilân etmesi vs.
artık imkân dâhilinde. Bu olasılık gerçekleşecek olursa, sosyal demokrat solun
çevreyi korumak, eşitsizliği azaltmak, işçileri güçlendirmek, önyargılara son
vermek, sağlık ve eğitime erişim imkânlarını artırmak gibi tüm isteklerin
gerçekleşeceği gün, iyiden iyiye bilinmez bir tarihe ötelenecek. Bunun
suçlusunu uzakta aramamak gerekiyor, dönüp Kovid tedbirleri kapsamında
uygulanan baskılara onay verenlere, o saldırının kapsamının genişletilmesine
destek sunanlara, uygulanan politikaları bağnaz bir yaklaşımla savunanlara
bakılmalı.
Asıl, dünya genelinde insanların yeni ve eşi benzeri
görülmemiş bir seviyeye ulaşmış olan baskının biyolojik-tıbbi gerekçelere
dayandırılması durumunda nasıl o baskıyı kabule zorlanabildiklerini görmek
insanın ciğerini dağlıyor. Politik elitler ve ilâç işinden voliyi vuran
soyguncular, pandemi politikaları ile düzeni sağlamayı bundan sonra büyük bir
hevesle isteyecekler.
Christian Parenti
31 Mart 2022
Kaynak
Dipnotlar:
[1] “’How can we get food to them?’ asks Chomsky. ‘Well, that’s actually their
problem’,” National Post, 27 Ekim 2021. NP.
[2] Branko Marcetic, “We Need a Nationwide Vaccine
Mandate,” 11 Ağustos 2021. Jacobin.
[3] Doug Henwood, 7 Nisan 2021, Twitter.
[4] Benjamin Bratton, The Revenge of the Real: Politics
for a Post-Pandemic World, (Verso, 2021), s. 11, 77.
[5] David Cole ve Daniel Mach, “We Work at the
A.C.L.U. Here’s What We Think About Vaccine Mandates,” 2 Eylül 2021, NYT.
[6] Resmi eposta yazışması “Geçici Başkan Yardımcısı
ve Baş Operasyonlar Müdürü Mark Flower’dan John Jay Koleji Öğretim Üyeleri ve
Personeli’ne”, 23 Şubat 2022, Cevap: Kovid-19 Güncellemesi.
[7] Rochelle Walensky’in Wolf Blitzer ile
gerçekleştirdiği söyleşi, CNN, 6 Ağustos 2021, Rumble.
[8] Kat Eschner, “The Long Shadow of the 1976 Swine
Flu Vaccine ‘Fiasco’,” 6 Şubat 2017, Smithsonian. 1976’ta görüldüğü iddia edilen
hileli domuz gribi ile ilgili şu 60 Minutes haberine de bakılabilir: Youtube.
[9] Örneğin Anthony Fauci hayalperest bir tutumla HIV
aşısı peşine düştüğü için AIDS’in ayakta tedavi edilmesine ilişkin çözüm
önerilerini elinin tersiyle ittiğinde eylemciler zehir zemberek açıklamalar
yaptılar, hakaret ve küfür içeren mektuplar kaleme aldılar. Üstelik bu
mektuplara ana akım medya kuruluşlarına ait gazetelerde yer verildi! Larry
Kramer, “An Open Letter to Dr. Anthony Fauci,” The Village Voice, 31
Mayıs 1988, VV.
[10] Dr. Scott Atlas, söz konusu görev gücünün
üyesiydi. Yaptığı değerlendirmede elinin kolunun nasıl bağlandığını anlatıyor.
Ateşli bir Trump destekçisi olan Atlas, eski başkanını eleştirme konusunda
imtina etse de kontrolü yitirmiş olan hükümetin o dönemde Koronavirüs Görev
Gücü’nün bilim dışı mesajlarıyla oluşturulan, korku yayma amaçlı manşetlere
teslim olduğunu söylüyor. Bu manşetlere göre hareket eden isimlerden biri de
Jared Kushner. Scott Atlas, A Plague Upon Our House: My Fight at the Trump
White House to Stop COVID from Destroying America, (New York: Bombardier
Books, 2021).
[11] “Program fonları” konusunda Gıda ve İlâç
İdaresi’nin bilgi formuna bakılabilir: FDA.
[12] “Süreç içerisinde Gıda ve İlâç İdaresi giderek
hız meselesine vurgu yapmaya başladı. Bu vurgu esasen hem hasta savunma
örgütlerinin hem de endüstrinin bir talebiydi. 1992 yılından başlayarak
ilâçları gözden geçirme işlemlerinin sürelerinin sınırlandırılması karşılığında
gözden geçiren çalışanların maaşlarına zamlar yapıldı. 2017 yılında ilâç
şirketleri, markalı ilâçlar ve muadil ilâçların bilimsel gözden geçirme
işlemlerine 905 milyon dolar para akıttılar. Bu rakam, FDA’in bilimsel gözden
geçirme işlemlerine ayırdığı bütçenin yüzde 75’ini meydana getiriyordu. Oysa bu
oran, 1993 yılında yüzde 27 civarındaydı.” Caroline Chen, “FDA Repays Industry
by Rushing Risky Drugs to Market,” ProPublica, 26 Haziran 2018, Pro.
[13] Cornell Law School, Legal Information Institute,
15 U.S. Code § 3710c— Devlet kurumlarına verilen paraların dağılımı, Law.
[14] Profile page “Anthony S. Fauci, M.D., Director,
NIAID”, Niaid.
[15] “Noam Chomsky: Corporate Patents & Rising
Anti-Science Rhetoric Will Prolong Pandemic,” democracy now 30 Aralık 2021, Democracy.
[16] “[…] Ma Q, Liu J, Liu Q gibi popülasyonlarda
asemptomatik bulaşların oranı yüzde 40,5.” Global Percentage of Asymptomatic
SARS-CoV-2 Infections Among the Tested Population and Individuals With
Confirmed COVID-19 Diagnosis: A Systematic Review and Meta-analysis.” JAMA Netw
Open. 2021;4(12): Jama.
[17] Vivian Wang, “Most Coronavirus Cases Are Mild.
That’s Good and Bad News,” New York Times, 27 Şubat 2020, NYT.
[18] CDC’nin “Seçili Demografik ve Coğrafi Özelliklere
Göre Haftalık Güncellemeler”e göre hesaplanmış rakamlar için 1. Tablo’ya
bakınız. CDC.
[19] John Ioannidis, “Infection fatality rate of
COVID-19 inferred from seroprevalence data,” Bull World Health Organ. 1
Ocak 2021; 99 (1): Pubmed.
[20] Cathrine Axfors, John P A Ioannidis, “Infection
fatality rate of COVID-19 in community-dwelling populations with emphasis on
the elderly: An overview,” 23 Aralık 2021, Medrxiv.
[21] Sarah Wheaton, “How the coronavirs split science
in two: With so many lives on the line, some ideas have been too dangerous to
discuss,” 8 Aralık 2021, Politico.
[22] Sağcı şeytanı taşlayan ve akla karşı inşa edilen
sol histerinin çarpıcı bir örneği için bkz.: “Herd Immunity: Is It a More
Compassionate Approach or Will It Lead to Death or Illness for Millions?” Democracy
Now, 15 Ekim 2020, DN.
[23] Daniel F. Gudbjartsson vd.,“Humoral Immune
Response to SARS-CoV-2 in Iceland,” New England Journal of Medicine, 1
Eylül 2020, Nejm; “Gerçek zamanlı polimeraz zinciri
reaksiyonu teknolojisini kullanan ve genelde sonuç üretmesi saatler alan
Kovid-19 PCR testleri konusunda Walensky, bu testlerin ilk bulaşın ardından 12
haftaya kadar pozitif sonuç verdiği görüldüğü için yeni CDC kılavuzuna
eklenmediğini söyledi.” Quint Forgey, “This was the moment’: CDC defends
altered guidance amid Omicron surge,” 29 Aralık 2021 Politico; Melanie Mason, “Hundreds of
thousands in L.A. County may have been infected with coronavirus, study finds,”
Los Angeles Times, 20 Nisan 2020, LAT; Debbie Koenig, “Evidence Mounts for
Greater COVID Prevalence,” (Tıbbi açıdan gözden geçiren: Dr. Neha Pathak) 24
Nisan 2020, Webmed.
2020 yılının Mayıs ayının başlarında Amerika’da dört
eyalet tüm hapishanelerdeki mahkûmları teste tabi tuttu. Bu çalışmaların ortaya
koyduğu biçimiyle bulaş oranı yüksekti ama vakaların büyük bir kısmı, yüzde
doksandan fazlası asemptomatik veya hafif düzeydeydi. Bkz.: Linda So, Grant
Smith, “In four U.S. state prisons, nearly 3,300 inmates test positive for
coronavirus — 96% without symptoms,” Reuters, 25 Nisan 2020.
[24] Bkz.: “Reported cases, deaths and vaccinations by
country” select for all time and organize by deaths per 100,000. “Coronavirus
World Map: Tracking the Global Outbreak,” New York Times, 19 Ocak 2022, NYT.
[25] Şu alt başlığa bakınız: “Comorbidities and other
conditions”, Centers for Control and Prevention, Weekly Updates by Select
Demographic and Geographic Characteristics, CDC.
[26] Benjamin Mueller ve Eleanor Lutz, “U.S. Has Far
Higher Covid Death Rate Than Other Wealthy Countries,” New York Times, 1
Şubat 2022, NYT.
[27] Jackie Salo, “CDC chief corrects Sotomayor’s
pediatric COVID hospitalization claim,” The New York Post, 9 Ocak 2022, NYP. Ayrıca bkz.: Aaron Blake, “Rochelle
Walensky is not good at this,” Washington Post, 10 Ocak 2022, WP.
[28] Kentucky Madison şehri adli tabibi Carlos B.
Coyle ile 31 Aralık 2021’de telefon üzerinden gerçekleştirilen röportaj ve 15
Ocak 2022 tarihli eposta yazışması.
[29] Nielsen, G.P., Björnsson, J. & Jonasson, J.G.
“The accuracy of death certificates.” Vichows Archiv A Pathol Anat 419,
s. 143–146 (1991). Archive; Ayrıca bkz.: Jacqueline Messite,
Steven D. Stellman, “Accuracy of death certificate completion: the need for
formalized physician training,”, 13 Mart 1996; 275, 10; PA Research II
Periodicals, s. 794. Gate; Ayrıca bkz.: Donald M. Lloyd-Jones
vd., “Accuracy of Death Certificates for Coding Coronary Heart Disease as the
Cause of Death,” Annals of Internal Medicine, 15 Aralık 1998, Annals.
[30] N. M. Makiko vd., “Accuracy of death certificates
and assessment of factors for misclassification of underlying cause of death,” Journal
of Epidemiology, (2016) 26(4), s. 191-198, JE.
[31] U. S. H. Gamage vd. “The impact of errors in
medical certification on the accuracy of the underlying cause of death,” PLoS
ONE, Cilt. 16, Sayı. 11, 8 Kasım 2021. Gale Academic OneFile, Pubmed.
[32] Devletin çıkarttığı kanun hükmünde kararnamelere
dair genel bir değerlendirme için bkz.: “State Governors’ ‘Stay-at-Home’ and
Prohibition on Elective Procedures Orders,” McGuire Woods Hukuk Firmasının
internet sitesi, 13 Ekim 2020, Woods.
[33] İlk CDC kılavuzu artık yayında değil. Fakat bu
kılavuza diğer kurumların nasıl uydukları konusunda şurada bilgiler mevcut:
Karen S. Sealander vd., “How to handle elective surgeries and procedures during
the COVID-19 pandemic,” 22 Mart 2020, McDermott, Will ve Emery Hukuk
Firması’nın internet sitesinden, MWE.
[34] Basın açıklaması, konu güvenliği, “CMS Releases
Recommendations on Adult Elective Surgeries, Non-Essential Medical, Surgical,
and Dental Procedures During COVID-19 Response,” 18 Mart 2020, CMS.
[35] Suzanne Rowan Kelleher, “45 U.S. States Shut Down
And Counting: State-By-State Travel Restrictions,” 28 Mart 2020, Forbes. Ayrıca bkz.: Sarah Mervosh, Denise
Lu ve Vanessa Swales, “See Which States and Cities Have Told Residents to Stay
at Home,” New York Times, 20 Nisan 2020, NYT.
[36] Rebecca Robbins, “Routine cancer screenings have
plummeted during the pandemic, medical records data show,” 4 Mayıs 2020, Stat.
[37] Dennis Thompson, “Layoffs and Losses: Covid-19
Leaves U.S. Hospitals in Financial Crisis”, 6 Mayıs 2020, Usnews.
[38] Margot Sanger-Katz, “Why 1.4 Million Health Jobs
Have Been Lost During a Huge Health Crisis,” New York Times, 8 Mayıs
2020, NYT; ayrıca bkz.: Kelly Gooch, “1.4 Million
Healthcare Jobs Lost in April,” Becker’s Hospital Review, 8 Mayıs 2020, BHR; “As Hospitals Lose Revenue, More Than
A Million Health Care Workers Lose Jobs,” NPR/Morning Edition, 8 Mayıs
2020, NPR; Alia Paavola, “266 hospitals
furloughing workers in response to COVID-19,” Becker’s CFO Hospital Report,
31 Ağustos 2020, BHR. “Michigan Medicine to furlough 1,400
employees, delay construction on new hospital,” 5 Mayıs 2020, Mlive. Ayla Ellison, “University of
Rochester Medical Center furloughs 3,400 workers,” Becker’s CFO Hospital
Report, 11 Mayıs 2020, BHR.
[39] “HHS Announces Additional Allocations of CARES
Act Provider Relief Fund,” ABD Sağlık ve İnsanî Hizmetler Bakanlığı basın
açıklaması, 22 Nisan 2020, Public.
[40] Hizmet Sağlayıcılara Destek Fonu’na Maaşları
Koruma Programı’ndan, Sağlık Hizmetlerini Artırma Kanunu’ndan ve Koronavirüsle
Mücadele ve Yardımlar İçin Ek Ödenek Kanunu’ndan 75 milyar dolar daha geldi.
Aralık 2020’de Kongre fona 2021 tarihli Takviye Edilmiş Ek Ödenek Kanunu
üzerinden 3 milyar dolar daha aktararak fonun elindeki paranın 178 milyar
dolara çıkmasını sağladı. Public.
[41] “Special Bulletin: Senate Passes the Coronavirus
Aid, Relief, and Economic Security (CARES) Act,” American Hospital
Association, 26 Mart 2020. Özellikle sitede “Teşhisle Bağlantılı Ek Sigorta
Poliçesi” bölümüne bakılabilir. Burada şu söylenmektedir: “Acil durum dönemi
boyunca kanun üzerinden Kovidli hastalara yüzde 20 oranında ek sigorta poliçesi
sunuldu. Bu yardım sayesinde kent ve kırsaldaki, paranın sonrasında ödendiği
sisteme bağlı hastanelerde tedavi görebilecekler.” AHA. Ayrıca bkz.:: Angelo Fichera,
“Hospital Payments and the COVID-19 Death Count,” FACTCHECK.org, 21 Nisan 2020.
[42] Karyn Schwartz ve Anthony Damico, “Distribution
of CARES Act Funding Among Hospitals,” KFF, 13 Mayıs 2020, KFF.
[43] ICD-10-CM Official Coding and Reporting
Guidelines, 1 Nisan 2020 – 30 Eylül 2020. CDC.
[44] Provider Relief Programs: Provider Relief Fund
and ARP Rural Payments Frequently Asked Questions, s., 14, 39. HRSA.
[45] HHS Announces Additional Allocations of CARES Act
Provider Relief Fund HHS Press Office, 22 Nisan 2020.
[46] Emma Brown, Beth Reinhard ve Reis Thebault,
“Which deaths count toward the covid-19 death toll? It depends on the state,” Washington
Post, 16 Nisan 2020.
[47] “Cases in U.S.” CDC, 14 Nisan 2020. Archive.
[48] Emma Brown, Beth Reinhard ve Reis Thebault,
“Which deaths count toward the covid-19 death toll? It depends on the state.” Washington
Post, 16 Nisan 2020, WP.
[49] “COVID-19 Funeral Assistance,” FEMA.gov, son
güncelleme. 22 Aralık 2021, FEMA.
[50] Parayı alabilecek kişilerin listesi şu şekilde:
Tıbbi Bakım programından ücret alan hizmet sağlayıcıları, yoksullara tıbbi
bakım hizmeti sunanlar, bu hizmet dâhilinde yönetilen bakım planları, diş
hekimleri, yardım alan hastaneler, davranış sağlığı hizmet sağlayıcıları,
kırsal alanda çalışan hekimler vs., ehil bakım tesisleri, kabile bölgelerindeki
hastane ve klinikler, şehirlerdeki sağlık merkezleri, güvenlik ağına bağlı
hastaneler, Kovid olduğu doğrulanmış çok sayıda hastaya tedavi hizmeti sunan hastaneler.
Health Resources & Servs. Admin., CARES Act Provider Relief Fund,
Frequently Asked Questions, güncelleme tarihi: 27 Eylül 2021, HRSA, s. 27.
[51] Kovid faturası kesme üzerinden yapılan
dolandırıcılık vakaları öyle çok görüldü ki Adalet Bakanlığı bu konuyla
ilgilensin diye Sağlık Hizmetlerinde Dolandırıcılık Birimi Kovid Kurumlararası
Çalışma Grubu adında özel bir birim kurmak zorunda kaldı. “National Health Care
Fraud Enforcement Action Results in Charges of Over $308 Million in Intended
Loss Against 52 Defendants in the Southern District of Florida,” basın
açıklaması, Adalet Bakanlığı ABD Florida Güney Bölgesi Savcılığı, 17 Eylül
2021, Justice.
[52] Robert Pell vd., “Coronial postmortem reports and
indirect COVID-19 pandemic-related mortality,” (BMJ Journals) Journal of
Clinical Pathology, 17 Ocak 2022, JCP.
[53] Lai AG, Pasea L, Banerjee A, vd., “Estimated
impact of the COVID-19 pandemic on cancer services and excess 1-year mortality
in people with cancer and multimorbidity: near real-time data on cancer care,
cancer deaths and a population-based cohort study,” BMJ Open, 17 Kasım
2020, BMJ.
[54] Berkeley Lovelace Jr. ve Noah Higgins-Dunn,
“Trump says nationwide lockdown would ‘ultimately inflict more harm than it
would prevent’,” 3 Ağustos 2020, CNBC.
[55] “Drug Overdose Deaths in the U.S. Top 100,000
Annually,” CDC basın açıklaması, 17 Kasım 2021, CDC.
[56] “The Record Increase in Homicide During 2020,”
CDC Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi, 8 Ekim 2021, CDC.
[57] “2020 Fatality Data Show Increased Traffic
Fatalities During Pandemic,” The U.S. Department of Transportation’s National
Highway Traffic Safety Administration, 3 Haziran 2021, NHTSA.
[58] Tomislav Mihaljevic ve Gianrico Farrugia, “How
Many More Will Die From Fear of the Coronavirus?” New York Times, 9
Haziran 2020, NYT.
[59] A.g.e.
[60] Jonas Herby, Lars Jonung ve Steve H. Hanke, “A
Literature Review and Meta-Analysis of the Effects of Lockdowns on COVID-19
Mortality,” Studies in applied economics number 200, John Hopkins University,
Ocak 2022, PDF.
[61] Masks off? Fauci confirms ‘extremely low’ risk of
transmission, infection for vaccinated, 17 Mayıs 2021, Yahoo.
[62] Jennifer Frazer, “The Risk of Vaccinated COVID
Transmission Is Not Low,” Scientific America, 16 Aralık 2021. Bu makale,
konuyla alakalı birçok çalışmanın linkini içeriyor.
[63] “CDC Director Admits to CNN That COVID Vaccines
Don’t Prevent Transmission of the Virus”, 6 Ağustos 2021, Rumble.
[64] Marcie Smith Parenti, “Why won’t the US medical
establishment “believe women”? Covid-19 vaccines do not warn about menstrual
disruption,” The Grey Zone, 13 Ağustos 2021, GZ.
[65] Aylin Woodward, “We’re likely to need coronavirus
booster shots after the initial vaccine,” Business Insider, 22 Kasım
2020, BI.
[66] Sara Y Tartof vd., “Effectiveness of mRNA
BNT162b2 COVID-19 vaccine up to 6 months in a large integrated health system in
the USA: a retrospective cohort study,” 4 Ekim 2021, Lancet.
[67] Berkeley Lovelace Jr., “Israel says Pfizer Covid
vaccine is just 39% effective as delta spreads, but still prevents severe
illness,” 23 Temmuz 2021, CNBC.
[68] “Israel to offer COVID boosters 3 months after
second vaccine dose,” Times of Israel, 27 Aralık 2021, TI.
[69] Isabel Kershner, “Israel Considers 4th Vaccine
Dose, but Some Experts Say It’s Premature,” New York Times, 23 Aralık
2021, NYT.
[70] “Frequent Boosters Spur Warning on Immune
Response,” Frequent Boosters Spur Warning on Immune Response”, 12 Ocak 2022, Bloomberg.
[71] “Aspirin Use to Prevent Cardiovascular Disease
Task Force Issues Draft Recommendation Statement on Aspirin Use to Prevent
Cardiovascular Disease,” US Preventive Services Task Force Bulletin, 12
Ekim 2021, US.
[72] Essi Lehto, “Finland joins Sweden and Denmark in
limiting Moderna COVID-19 vaccine,” Reuters, 7 Ekim 2021, Reuters.
[73] Amir Abbas Shiravi, Ali Ardekani, Erfan
Sheikhbahaei, and Kiyan Heshmat-Ghahdarijani, “Cardiovascular Complications of
SARS-CoV-2 Vaccines: An Overview,” Cardiology and Therapy, 29 Kasım
2021, NCBI.
[74] “PREP Act Immunity from Liability for COVID-19
Vaccinators”, PHE.
[75] Hannah Kuchler, Donato Paolo Mancini ve David
Pilling “The inside story of the Pfizer vaccine: ‘a once-in-an-epoch windfall’
The American company now dominates the market for Covid jabs. But does that
give it too much power?”, The Financial Times, 29 Kasım 2021, FT.
[76] Jenna Greene, “Wait what? FDA wants 55 years to
process FOIA request over vaccine data,” 18 Kasım 2021, Reuters.
[77] A.g.e.
[78] “Memorandum of points and authorities in support
of Pfizer Inc.’s motion for leave to intervene for a limited purpose,” Case
4:21-cv-01058-P Document 41 Filed 21 Ocak 2022, PDF.
[79] Peter Doshi, “Does the FDA think these data
justify the first full approval of a covid-19 vaccine?”, 23 Ağustos 2021, BMJ.
[80] Peter Doshi, “Pfizer and Moderna’s ‘95%
effective’ vaccines—we need more details and the raw data,” 4 Ocak 2021, BMJ.
[81] Peter Doshi, “Does the FDA think these data
justify the first full approval of a covid-19 vaccine?”, 23 Ağustos 2021, BMJ.
[82] “Pfizer and BioNTech Conclude Phase 3 Study of
COVID-19 Vaccine Candidate, Meeting All Primary Efficacy Endpoints,” Pfizer
basın açıklaması, 18 Kasım 2020 Çarşamba, Pfizer.
[83] “From the 12/24/2021 release of VAERS data: Found
21,002 cases where Vaccine is COVID19 and Patient Died,” Medalerts.
[84] Ross Lazarus, “Electronic Support for Public
Health–Vaccine Adverse Event Reporting System (ESP:VAERS)” Grant Final Report
(Grant ID: R18 HS 017045), 2010’da ABD Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı
Sağlık Araştırmaları ve Kalite Kurumu’na (AHRQ) teslim edildi: PDF.
[85] 1976’da domuz gribiyle ilgili söylenen yalanlar
konusunda da bu eski 60 Minutes yayını önemli bilgiler sunuyor: Youtube.
[86] Kat Eschner, “The Long Shadow of the 1976 Swine
Flu Vaccine ‘Fiasco’,” 6 Şubat 2017, Smithsonian.
[87] Denise Grady ve Katie Thomas, “Drug Company Under
Fire After Revealing Dengue Vaccine May Harm Some,” 17 Aralık 2017, NYT.
[88] David Cole ve Daniel Mach, “We Work at the
A.C.L.U. Here’s What We Think About Vaccine Mandates,” 2 Eylül 2021, NYT.
[89] Amerikan Devrimi’ni, ABD Anayasası’nı ve
cumhuriyetin ilk dönemini soldan okuyan bir çalışma için benim kitabıma
bakılabilir: Radical Hamilton: Economic Lessons from a Misunderstood Founder,
(Verso, 2020).
[90] Walker Bragman ve Alex Kotch, “How The Koch
Network Hijacked The War On COVID,” The Daily Poster, DP.
[91] Sophie Reardon, “Spotify says it will add
advisory to podcasts that discuss COVID-19 amid Joe Rogan controversy,” 31 Ocak
2022, CBS.
[92] Roxane Gay, “Why I’ve Decided to Take My Podcast
Off Spotify,” 3 Şubat 2022, NYT.
[93] Conor Skelding, “New Twitter CEO has brought wave
of high-profile bans in short tenure,” New York Post, 8 Ocak 2022, NYP.
[94] Buck v. Bell, 274 U.S. 200 (1927), Justia; ayrıca bkz.: Josh Blackman, “The
Irrepressible Myth of Jacobson v. Massachusetts,” Buffalo Law Review,
Cilt 70 Sayı., 1 Madde 3, 25 Şubat 2022, Law.
[95] Alex Gutentag, “Revolt of the Essential
Workers,”, 25 Ekim 2021, Tablet.
[96] A.g.e.
[97] Clint Rainey, “Unions can’t agree on vaccine
mandates. Here’s where nurses, pilots, teachers, and others stand,” Fast
Company, 13 Ekim 2021, FC.
[98] Freddie Sayers, “Inside the Austrian lockdown: We
explore the world’s first lockdown for the unvaccinated,” 31 Aralık 2021, Unherd.
[99] Maroosha Muzaffar, “Three arrested after scaling
fence of Australian Covid quarantine compound in middle of night,” 1 Aralık
2021, Independent.
[100] “Inside Australia’s Covid internment camp,”
UnHerd with Freddy Sayer, 2 Aralık 2021, Unherd.
[101] Amnesty International Report 2020/21
(Amnesty International Ltd.: Londra, 2021), s. 17. Amnesty.
[102]
A.g.e., s. 14.
[103]
A.g.e., s. 18-19.
[104]
A.g.e., s. 29.
[105]
A.g.e., s. 30.
[106] A.g.e., s. 34.
[107]
A.g.e., s. 51.
[108]
A.g.e., s. 55.
[109]
Daniel Munevar, “A Debt Pandemic: Dynamics and implications of the debt crisis
of 2020,” Briefing Paper, European Network on Debt and Development, Mart 2021.,
s. 2 ve şekil 14 s. 11. PDF.
[110]
A.g.e.
[111]
Derek Headey vd., “Impacts of COVID-19 on childhood malnutrition and
nutrition-related mortality,” The Lancet, Cilt 396, 22 Ağustos 2020.
İnternette yayınlanma tarihi: 27 Temmuz 2020. Lancet.
[112]
Michael Rothfeld ve J. David Goodman, “New York Spent $1 Billion on Virus
Supplies. Now It Wants Money Back.” New York Times, 17 Aralık 2020, NYT.
[113]
Michael Schwirtz, “The 1,000-Bed Comfort Was Supposed to Aid New York. It Has
20 Patients.” New York Times, 2 Nisan 2020 NYT.
[114]
Jamelle Bouie, “The Racism at the Heart of Trump’s ‘Travel Ban’,” New York
Times, 4 Şubat 2020. NYT.
[115]
Sam Levin, “Coronavirus: could the US government’s quarantine and travel ban
backfire?,” The Guardian 2 Şubat 2020, Guardian.
[116]
“How Government Screwed Up Coronavirus Response From masks to tests,
suppression to stimulus,” 30 Mart 2020, Reason.
[117]
“Trump says would love to see businesses re-open by Easter”, 24 Mart 2020. Reuters.
[118]
Annie Karni ve Donald G. McNeil Jr., “Trump Wants U.S. ‘Opened Up’ by Easter,
Despite Health Officials’ Warnings,” New York Times, 24 Mart 2020, NYT.
[119]
Scott Atlas, A Plague Upon Our House: My Fight at the Trump White House to
Stop COVID from Destroying America, (New York: Bombardier Books, 2021).
[120]
“Trump accused of ‘fomenting rebellion’ after ‘LIBERATE’ tweets,” 18 Nisan
2020, Jazeera.
[121]
Bobby Cuza, “As Crisis Abates, Planned Field Hospitals Vanish Before Admitting
a Single Patient,” 23 Nisan 2020 NY1.
[122]
“Trump calls Michigan protesters, some armed, ‘very good people’”, 1 Mayıs 2020
Jazeera.
[123]
Craig Timberg, Elizabeth Dwoskin ve Moriah Balingit, “Protests spread, fueled
by economic woes and Internet subcultures,” Washington Post, 1 Mayıs
2020, WP.
[124]
Quint Forgey, “Newsom: Recall win shows Dems should ‘stiffen our spines’ on
Covid action,” 16 Eylül 2021, Politico.
[125]
“Oct. 20-26, 2021, Washington Post-Schar School Virginia poll,” Washington
Post.com, 29 Ekim 2021, WP. Ayrıca bkz.: Domenico Montanaro, “A bad
omen for Democrats and 4 other election night takeaways,” 3 Kasım 2021, NPR.
[126]
Glenn Youngkin, “Parents matter in education – Virginia election will decide
fate of students, schools The most basic obligation of any Virginia school is
to provide all children a high-quality education,” 1 Kasım 2021, Fox.
[127]
Anya Kamanetz, “Why education was a top voter priority this election,” 4 Kasım
2021, NPR.
[128]
Dana Goldstein ve Noam Scheiber “As More Teachers’ Unions Push for Remote
Schooling, Parents Worry. So Do Democrats.” New York Times, 8 Ocak 2022,
NYT.
[129]
Aaron Navarro, “Why many House Democrats are retiring or moving on before the
next election,” 4 Ocak 2022, CBS.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder