Virüsün
milyonlarca Amerikalıya bulaştığı, sekiz yüz binden fazla insanın Kovid
yüzünden öldüğü koşullarda devletin uyguladığı pandemi politikalarının
başarısız olduğunu artık giderek daha fazla insan fark ediyor. Kapanmalar bir
yandan sadece o kaçınılmaz sonucu erteledi, ama bir yandan da kanser,
kalp-damar hastalıkları, diyabet, verem, ruhsal rahatsızlıklar, eğitim gibi
başlıklarda ciddi hasara yol açtı.
Tam
da bu sebeple, bugünlerde tanık olduğumuz başkalarını suçlama oyunu tüm hızıyla
devam ediyor. Yakın tarihli bir Senato oturumunda Dr. Anthony Fauci,
politikalarını savunma gayretinde bile bulunmadı. Bunun yerine, “söylediğim her
şey Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) yönergelerince desteklenmekte”
deyip durdu.
Dr.
Fauci, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) direktörü
olarak, pandemi boyunca iki CDC direktörü, Dr. Robert Redfield ve Rochelle
Walensky ile yakın bir şekilde çalıştı, ama şimdi sorumluluğu onlara atıyor.
Aynı şeyi, Dr. Francis Collins'in Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH)
direktörlüğünden istifa etmesinden kısa bir süre sonra eski patronuna da aynı
şeyi yapmıştı.
Dr.
Collins, pandemi boyunca Fauci'yi şiddetle savundu. Ekim 2020'de, Great Barrington Deklarasyonu Fauci'nin
kapanma stratejisini eleştirerek, çocukların okula gitmesine ve genç
yetişkinlerin normale yakın yaşam sürmesine izin verirken yüksek risk altındaki
yaşlı insanların korunmasına odaklanılması çağrısında bulunmuştu. Birkaç gün
sonra, halk sağlığı konusunda çok az deneyime sahip bir genetikçi olarak
Collins, Fauci’ye bildirgenin “rafa kaldırılması”nı öneren, Harvard, Oxford ve
Stanford üniversitelerinde hocalık yapan yazarları “şirazesi kaymış
epidemiyologlar” olarak nitelendiren bir eposta yazdı. Fauci patronuyla aynı
fikirdeydi, ancak son Senato oturumunda bu olay kendisine sorulduğunda,
epostanın Dr. Collins'ten kendisine geldiğini söyledi. Başka bir ifadeyle
Fauci, kendisinin sadece emirleri yerine getirdiği imasında bulunmaktaydı.
Halk
sağlığı bilimcileri ve Great Barrington Deklarasyonu'nun ortak yazarları olarak
biz, Dr. Collins, Redfield ve Walensky tarafından savunulan pandemi
stratejisini eleştirdik. Bugün Dr. Fauci’nin suçladığı bu üç ismin yerine
koyuyoruz kendimizi. Zira son Senato oturumunda pandemi stratejisinin baş
mimarı ve tellâlı olmasına karşın Dr. Fauci, o stratejiyi savunmak adına
somutta, halk sağlığı ile ilgili herhangi bir tartışma içerisine girmedi. Dün
siyasetçilerin, gazetecilerin, akademisyenlerin ve kamuoyunun Dr. Fauci’ye
güvenmiş olmaları anlaşılır bir durum. Peki ama bugün onların işlenen suçun
ağırlığını tek başına omuzlamaları mı gerekiyor?
Dr.
Fauci, ayrıca yaptığı savunmada “kafası kırık” kişilerden ölüm tehditleri
aldığını söyledi. Bilim insanlarının bu tür tehditlerle başa çıkmak zorunda
kalması gerçekten üzücüdür, bu durum aslında salgın sırasında devlet dışı kişi
ve kurumlar eliyle üretilen bilimsel söylemin eksikliğinin bir ispatıdır.
Fauci,
tehdit edilme konusunda yalnız değil. Collins'le birlikte deklarasyonu rafa
kaldırmış olmaları, ayrıca belirli kesimlere odaklanılması önerisini çöpe
atmaları sonucu Great Barrington Deklarasyonu yazarları, ölüm tehditleri ve
ırkçı saldırılarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Oysa Kaliforniya Üniversitesi’nin
San Fransisko kampüsünde hocalık yapan Dr. Vinay Prasad’ın da dediği gibi
Ulusal Sağlık Enstitüleri direktörü Collins’in işi, “bilim insanları arasındaki
diyalogun zeminini güçlendirmek ve konuyla ilgili belirsizliği kabul etmek”ti.
Bunun yerine Collins, “mantıksal safsata üzerine kurulu ufak tefek saldırılarla
tümüyle meşru olan tartışmayı boğdu.”
Tuhaf
olan şu ki Senato, Dr. Fauci'nin bilimsel incelemeyle karşılaştığı tek yer. Bu
önemli görevi, tıp eğitimi alan az sayıda senatörden biri olan Dr. Rand Paul
üstlendi. Dr. Fauci, senato binasının siyasi ortamı dışındaki sivil
tartışmalara farklı görüşlere sahip halk sağlığı bilimcilerini katsaydı,
Amerika'ya daha iyi hizmet etmiş olurdu. Dr. Fauci, açık ve sivil tartışmayı
benimsemiş olsaydı, halk aşağıda önerilmiş olan politikalar türünden, daha iyi
pandemi politikalarından istifade etme imkânı bulacaktı:
1.
Yaşlı ve gençler arasında Kovid ölüm riskinde bin kattan fazla fark olduğunu
vurgulayarak, daha az korku verici ve daha doğru bir halk sağlığı iletişimi.
2.
Great Barrington Deklarasyonu tarafından halk sağlığı ile ilgili olarak
önerilen spesifik ve somut standart tedbirlerle yaşlı ve diğer yüksek riskli
Amerikalılara daha fazla odaklanılması ve onların bu suretle korunması.
3.
Tüm okulların ve üniversitelerin açılması, çocukların ve öğrencilerin yüz yüze
eğitime devam etmeleri.
4.
Halk sağlığına yönelik ikincil zararların en alt seviyeye indirilmesi.
5.
Dünya çapında yoksulların ve işçi sınıfının daha az yıkımla yüzleşmesi.
6.
Kovid hastalarının erken tedavisi için neyin işe yaradığını görmek amacıyla NIH
ve NIAID’nin finanse ettiği, randomize klinik deneylerinin hızla
gerçekleştirilmesi. (Bu değerlendirmelere aşılara ayrılan kadar emek harcanmış
olsaydı, çok sayıda insanın hayatı kurtarılabilirdi.)
7.
İyileşen Kovid hastalarının doğal bağışıklık geliştirdiği gerçeğinin kabulü ve
insanların bakımevlerinde kalanları ve hastanede olup vücut direnci düşük
hastaları korumak için kullanılması.
8.
Aşı pasaportları ve herkese aşı vurulması yerine hedefi belirlenmiş aşıların
yapılması, bunun yanında, halkın aşılara dönük güvenini artırmak amacıyla aşı
güvenliği konusunda kapsamlı ve hızlı bir değerlendirmenin yapılması.
Ne
yazık ki, dünyanın en büyük bulaşıcı hastalık araştırmaları için kullanılacak
parayı, NIAID’nin altı milyar doları aşan bütçesini yönetme imkânına sahip olan
Dr. Fauci, nasıl olduysa, epidemiyologların ekseriyetinin onayı ile ülkede
uygulamaya konulan pandemi stratejisine komuta etme şansına nail oldu.
Tüm
pandemiler gibi bu pandemi de bitiyor. Bu koşullarda bilim cemaati kamuoyu
nezdinde sahip olduğu güveni yeniden kazanmak için çok şey yapmak zorunda.
Pandemi yönetimindeki hatalar yüzünden oluşan ikincil zararlardan biri de
halkın akademisyenlere artık hiç güvenmemesi. Bu tümüyle yanlış yönetilmiş olan
pandemi stratejisinin sorumluluğu bir avuç insanın sırtında olsa da kimyacı,
jeolog, fizikçi, biyolog, ekonomist, sosyolog, psikolog, halk sağlığı
tarihçisi, klinikçi, epidemiyolog… cümle bilim insanları bilime ve akademiye
yönelik güveni yeniden tazelemek gibi bir sorumluluğa sahipler. Atmaları
gereken ilk adımsa yapılan yanlışı kabullenmek.
Martin Kulldorff
Jay Bhattacharya
31 Ocak 2022
Kaynak
[Jay
Bhattacharya, Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde doktor ve profesör ve
Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu'nda araştırma görevlisidir. Martin
Kulldorff epidemiyolog, biyoloji istatistiği uzmanı ve Harvard Tıp
Fakültesi'nin eski bir profesörüdür. Her ikisi de Brownstone Enstitüsü'nde
kıdemli akademisyenler ve Bilim ve Özgürlük Akademisi'nde öğretim üyesidir.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder