Fenerbahçe
“Alo ben Emre abin”de adı geçen kişi, başkan
tarafından gönderildi. Bugün o sermayedar başkan, küçük burjuva Fenerlilere
“Galatasaray’ı tutun” dese bu emre uyacak çok kişi var taraftar içerisinde.
Ondaki elli başarısız futbolcu transfer edebilme becerisini seviyorlar.
Bankasına âşıklar. Kimse, kulübün sermayeye sessizce ve zımnen peşkeş
çekilmesine ses edemiyor.
TV’de babadan torpilli bir Fener yorumcusu, bir
Galatasaray yorumcusuyla atışıyor. Tartışma esnasında Galatasaraylı, Fenerliye
diyor ki “ben, 25 yaşında spor müdürü oldum, bu işleri bilirim.” Fenerli bunun
üzerine, “sen 25 yaşında spor müdürü olduysan, senden de arkandaki güçten de
korkarım” diyor.
O arkadaki güç, Devyol’dur. Bu güya Devyolcu futbol
yorumcusu, yıllardır futbol kulüplerinin işadamlarına satılmasını, olmadı Arap
zenginlere peşkeş çekilmesini savunuyor AKP kanallarında. Bugün Devyol’un işi
de işlevi de budur.
Devyol ve TKP mirası, solun sermaye ve devletle
kurduğu ilişkiyi tayin ediyor. Kurulan ağlar, ilişkiler, şirketler, meslekî
ideolojilerin teşkil ettiği bağlar, solu sermayeye ve devlete zincirliyor.
Bu bağlar yüzünden solun bir kısmı devletteki
sermayeyi, diğer bir kısmı sermayedeki devleti yüceltiyor. “Büyümezsek
küçülürüz” lafına kilitlenen solcular, devletteki sermayenin mi yoksa sermayedeki
devletin mi büyüyeceği konusunda yarış içerisine giriyorlar. Bu yarış, ezileni
ve işçiyi hiç ilgilendirmiyor.
Tam da bu gerçeklikte, Ankara’daki Cebeci Stadı’nın
yıkılması konusunda DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Mayıs’ta yapmadıkları eylemi
yapıyor. Çünkü oradaki ranttan ve yağmadan pay istiyorlar. Bu küçük burjuvalar,
siyaseti rant ve yağmadaki pay için yapıyorlar. Siyaset onlar için başka bir
anlam içermiyor.
Hopa’da AKP’nin rafa kaldırdığı sahil dolgu projesini
CHP’li belediye yürürlüğe koyuyor. Seçimlerde ve sonrasında CHP için çalışan
Halkevleri, nedense “CHP Hopa’da Talan Geleneğini Devam Ettiriyor” başlığıyla
bir haber yapıyor.[1] Buradan anlıyoruz ki Halkevleri, o talandan yeterli pay
alamamış. Çünkü biliyoruz ki küçük burjuva siyaseti, ranta ve talana dair.
Bu büyüme hikâyesini en çok küçük burjuva anlatmış, en
çok da o inanmıştır. Sağıyla soluyla tüm küçük burjuvazinin tek derdi, büyümede
pay sahibi olmaktır. O, ezilenin, işçinin iktidar arayışına her daim düşmandır.
Sermayedeki devletin ya da devletteki sermayenin büyümesi, tek muradıdır.
Mesele, ezileni ve işçiyi o murada ikna ve kul etmektir.
Suriye
Bu düzende küçük burjuvazi, özellikle parası bol olanlar,
özel bir mevkiye sahiptir. Devlet, işlerini bu kesime güvenerek yürütür. Adam
yurduna konulmayı seven, bunun için yanıp tutuşan küçük burjuvazi, yeni dönemin
algoritmasını yazmakla meşguldür. Bilinsin ki o algoritma, devrime ve
sosyalizme Erdoğan, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu kadar düşmandır. Küçük burjuvazi,
kitle inşası işinde uzman oluşuna fazla güvenmektedir.
Madem izleniyor, Peker, bir şahıs olarak, şahsa ait
duygular/düşünceler üzerinden izlenmemelidir. Çekilen operasyon, küçük
burjuvaziyle de ilgilidir. Onun “solculuğu”, ezilene düşmandır. Peker’in
döktüğü kirli çamaşırlarla dizilerdeki, internetteki özel hayatı faş eden,
mahremiyeti silen yayınlar, birbirine bağlıdır.
Çünkü Ortadoğu’ya model olacak, bu bölgenin küçük
burjuvalarını yetiştirecek, yeni kölelerini, askerlerini, uşaklarını eğitecek
ülke, arınmalıdır. Tıpkı Cem Yılmaz’ın İngilizce ve başka konularla ilgili
esprilerinde dile getirdiği gibi, “fazla yükümüz var, bir atsak rahatlayacağız”
denilmektedir. Sermaye ve devlet, yolunu bulmuştur.
Eksen hâline getirilen, Amerikan tarz ve yöntemiyle
Ortadoğu’yu devindirecek mil olarak görülen Türkiye dönüştürmeli, aynı zamanda
dönüşmelidir. Küçük burjuvazi, bu dönüşümde kıvama getirilmeli, bu dönüşüme
ikna edilmelidir. Temel mesele budur. Peker’de özdeşleşilecek bir birey
bulunacağına, onda dil bulan, sermaye ve devlete ait sancılara bakılmalıdır.
Geçmişte Nazan Üstündağ’ın, Cemaat’in devletin
kutsallığına son verdiği için neden sevindiğini anlamak gerekir.[2] Aynı
şekilde bugün Ruşen Çakır, Kemal Can, Ayşe Çavdar ve Bilgehan Özipek gibi
liberallerin Sedat Peker’i devlet ve toplumdaki dönüşümün öncü bayrağı olarak
selamlamaları da önemlidir.[3] Bu isimler şahsında küçük burjuvazi, “İnce Memed”
gibi gördükleri Peker’le özdeşleşiyor, onunla bütünleşiyor. Peker dizisi, küçük
burjuvaziyi devlete ve sermayeye iyice bağlıyor. O, kendisini rahatlatacak yeni
Netfliks dizisini bulmuştur. Sorumluluk, mülkü paylaşma tehlikesi, ortaklaşma
riski içermeyen bir hikâyedir bu.
İlhak
Suriye, bu devletin yetmiş yıllık hesabıdır. 1998’den
itibaren belirli planlar yürürlüğe konulmuştur. Ahmet Necdet Sezer’in devleti,
Hüsnü Mahalli gibi isimler üzerinden Suriye’yi “ilhak” etme çabası içine zaten
girmiştir. AKP, bu plana uygun olarak hareket etmiştir.
AKP vardır, çünkü Suriye iç savaşında CHP’nin
Didim’den veya Kadıköy’den savaşçı çeteler örgütleyip bu ülkeye götürmesi
mümkün değildir. Sermaye ve devlet, AKP özelinde kârını-zararını hesaplamıştır.
Zarar hanesinde sermayeyi ve devleti savunma işi, sol örgütlere verilmiştir.
Sermayenin sol örgütleri ile devletin sol örgütleri arasındaki atışmanın,
didişmenin bir önemi yoktur.
Ülke eksen ve model hâline geliyorsa, devletin ve
sermayenin yapısı da değişmelidir. Sol daha fazla batıya, sağ daha fazla
Ortadoğu’ya bağlanmalıdır. Bu gerilimde kazanan, sermaye ve devlet olacaktır.
Yoksul sağcı, Ortadoğu topraklarına, yoksul solcu batı topraklarına
sürülecektir. Model ve eksen olma hâliyle devlet ve sermaye, kendi siyasetini
inşa edecektir. Peker, bu dönüşümün basit bir göstergesidir.
Ne Etmeli?
Eskiden sosyalist bir Azeri sitesinde Lenin’in Ne
Yapmalı kitabını indirdiğinizde, kapağında Ne Etmeli yazdığını
görüyordunuz. Bizdeki kitap dilinin çeşitli sebeplerle “doğallığını,
gerçekliğini” yitirdiği koşullarda, Azeri dilindeki sadelik ve gerçeklik,
okuduğunuza farklı anlam katıyordu. Şimdi asimile ediliyorlar. Azerbaycanlılar,
diziler ve internet üzerinden daha fazla Türkiyelilere benziyorlar. Onlar gibi
konuşuyorlar. Kanalları benzer programlar yapıyorlar. Buradaki basit bir spor
programı bile orada daha fazla izleniyor.
Nedense Sosyalist Azerbaycan isimli site,
buranın devrimcilerini anıyor, buranın örgütlerini anlatıyor. Bunun
sömürgeciliğin bir yansıması olduğunu görmüyor. Kobani’ye Türkçe masal kitapları
gönderenler de bu gerçeği anlamıyorlar. Kıbrıs’ta Türkiyeli sol önderleri
ananlar da bu sürecin farkında değiller. Hem “sömürgeciliğe” onay veriyorlar,
kendi varlıklarını o düzlemde kuruyorlar hem de o sömürgeciliğe dokunmayan,
kızıl imgeler imal edip satıyorlar. Devlet ve sermaye, bu türden bir teferruatla
hiç ilgilenmiyor.
Bugün ölçek genişledi. Devlet ve sermaye, toplamda
iktidar, Orta Asya için de diziler çekiyor. (Eski) Fethullah okulları, inşaat
şirketleri, TİKA vs. hep birlikte çalışıyor, iç içe işliyor. Bölgenin
emperyalist-kapitalist dönüşümünde ve bölüşümünde Türkiye, kendisine verilen
rolü oynuyor.
Kıvam
Büyük Türkiye, bir model olarak takdim ediliyor. Bölge
halklarını düzlüyor. Sermayenin özgürlüğü için düz yollar açılıyor. Sol ise
Erdoğan’ın ideolojik, kimliksel varlığına küçük burjuva tepki geliştiriyor.
“Ülkenin başkanı böyle bir adam mı olacaktı” tepkisi, sınıfsal analize tabi
tutulmuyor. Sol, yoksulu, ezileni sağ küçük burjuvaziye terk ediyor. Sağ küçük
burjuvazi, liberal bireylerini sola bırakıyor. Öte yandan Erdoğan 2 Haziran
günü yaptığı açıklamada, dev Amerikan şirketlerinin yöneticileriyle yaptığı
toplantıyla ilgili olarak şunu söylüyor: “Biliniz ki cumhurbaşkanı
emrinizdedir.”[4]
Küçük burjuvazi, sağıyla soluyla, ezilenleri ve
sömürülenleri, yeni modele uygun kıvama getirmek için uğraşıyor. İşinin,
görevinin bu olduğunu iyi biliyor. Ortadoğu ve Ortaçağ’ın ezilen ve sömürülen
için başka, ezen ve sömüren için başka bir anlama sahip olduğunu görmüyor. Ezen
ve sömüren için bazı şeyleri düzlüyor, bazı şeyleri kopartıyor.
Bu işleyişte sol örgütler, tabanda hamallık eden, cefa
çeken, halkın derdiyle dertlenen kadrolarını tasfiye etmek zorunda kalıyorlar.
Tepe kadrosunu küçük burjuvazi tayin ediyor. Devlette ve sermayede ne oluyorsa,
sol örgütlerde de o oluyor. Onlar, dönüşen, yeni Türkiye’yle yeni bir içerik ve
biçim kazanıyorlar.
Eren Balkır
2 Haziran 2021
Dipnotlar:
[1] “Hopa’da Talan”, 20 Mayıs 2021, Sendika.
[2] Eren Balkır, “Savaşın Cemi, Cemin Savaşı”, 4 Mart
2014, İştirakî.
[3] “Sedat Peker”, 1 Haziran 2021, Youtube.
[4] “Özel Yayın”, 2 Haziran 2021, Youtube.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder