I
Küçük burjuvanın görevi, “üstteki on binin toplumsal
güvenliğini ve gücünü artırmak.”[1] Bu tampon görevi dâhilinde küçük burjuva,
kendisinin üzerindeki güce ve aşağısındaki güce karşı belirli bir konum alıyor.
Küçük burjuva, yukarıda sermayenin yoğunlaşmasından, aşağıda da devrimci
proletaryanın güçlenmesinden korkuyor.[2] Bu noktada sırda o, yukarıyı
rekabete; aşağıyı mülkiyete yönelik tehdit olarak görüyor.
Küçük burjuva, politik düzlemde, “devlete kölece
inanma” ile “demokrasi mucizesine inanç” arasında salınıp duruyor.[3] Sonuçta
küçük burjuva, yukarıyla ilişkisinde, rekabet bağlamında “demokrasi”; aşağıyla
ilişkisinde, mülkiyet bağlamında “devlet” diye bağırıyor. Rekabetçi ve
mülkiyetçi siyaset, zinde kuvvetini küçük burjuvada buluyor.
II
Küçük burjuva, taraf olmayı hiç sevmiyor. O yüzden Taraf
diye gazete çıkartıyor. “Kimlik sorunlarının kapitalizmin belirlenimi altında
aldığı biçimler, bunların emek-sermaye çelişkisine indirgenmesiyle değil, ancak
emek-sermaye çelişkisi bağlamında ele alınmasıyla çözümlenebilir.” türünden
cümleler, tarafsızlığı kutsallaştırmak için kuruluyorlar.[4] Emek ya da
sermayeden taraf olmamak isteniyor. Küçük burjuva, sadece emek-sermaye
çelişkisinin doğal olarak oluşan kiri pasını temizlemeye, yukarıya, üst sınıfa
yüklediği maliyeti düşürmeye çalışıyor. Çelişkinin sonuçlarının aşağıdakilerde
patlamaya yol açmaması için uğraşıyor. O, tampon olarak görevini layıkıyla
yerine getiriyor. “Kimlik sorunu” dedikleri ise pazarın sancısı.
III
Tarafsızlık meselesi, emperyalizm bağlamında da
gündeme getiriliyor. Emek-sermaye gibi emperyalizm de nesnel bir olgu, bağlam
olarak nötrleştiriliyor, tarafsızlaştırılıyor, böylece küçük burjuvanın
tarafsızlığına teorik zemin de temin edilmiş oluyor. Emperyalizm, düşman
olmaktan çıkartılıyor.
Mesele, liberal olmak ya da olmamak değil, mesele
kimlik siyaseti de değil; küçük burjuva, aşağıdakinin başını okşarken
rekabetten, kimlik siyasetinden, demokrasiden bahsediyor; yukarının sırtını
sıvazlarken de mülkiyetten, eşitlikten, devletten dem vuruyor. O, proletaryanın
güç olmasına mani olmak için elinden geleni yapıyor. Egemenlerin kudreti
karşısına kudretle çıkma imkânlarını ortadan kaldırıyor.
IV
Küçük burjuva, bir savaş alanı. Onun ağzındaki Kadın,
LGBT, Kürt, gerçek olgular değil. Bunlar üzerinden yukarıya rekabete; aşağıya
ise mülkiyete dair mesajlar veriyor. Birey, beden, bütünsel varlık, öz
birbiriyle eşitleniyor; küçük burjuva, kendisini buradan kuruyor. Yukarıya ve
aşağıya bu kurgu üzerinden konuşuyor. Islah edilmiş soy, esasen küçük burjuvayı
işaret ediyor.
Küçük burjuva, sosyalizmde ölümü görmek,
aşağıdakilerin mülksüzleştirme pratiğine mani olmak zorunda. Bugün baklalar
artık dökülüyor: sosyalizm, küçük burjuva için ölüm, en fazla “sıtma” demek.
“Ya sosyalizm ya ölüm sloganı feminizmin ölüm fermanı” ona göre. Bu korkuyla
efendilerinin kucağına koşuyor. Kimlik siyasetini buradan, bu korku üzerinden
okumak gerekiyor. Sonuçta feminizm, efendiler için zararsız kadınlar imal etmek
için var. Kadın ve kadın hareketi, feminizmde ölüyor.
V
Esasen feministler Can Yaman gibi düşünüyorlar, onun
gibi bakıyorlar dünyaya: “İnsanlar, libidosu olanlar ve olmayanlar diye ikiye
ayrılırlar”[5] Emek-sermaye gibi ayrımlar, demodedir, erildir, kadına kördür,
gericidir. Sonuçta “dünyayı sınıfla okumuyor olmak, kişileri liberal
yapmamaktadır.”[6] Özünde küçük burjuvalar, bu kimlik siyasetleriyle yukarıya
yalvarıyorlar. Bunun için kadının mağduriyetini istismar ediyorlar, kadın, Kürt
vs. umurlarında değil. Kimlik siyaseti, yukarıdakilere hoş görünme gayreti
bağlamında karşılık buluyor. Yukarıdakiler, sınıfsal öfkeyle yüzleşmemek için
küçük burjuvaları namluya sürüyorlar. Kimlik siyaseti, aşağının öfkesini
boğmak, zararsızlaştırmak için var.
VI
Marx, Victoria Woodhull isimli Amerikalı feministi
Enternasyonal’den kovuyor. Kovma nedeni, feminizmi, bölücü yaklaşımları, sınıfı
görmeyen küçük burjuva görüşleri propaganda ediyor oluşu. Bu tasfiye işlemi,
Bakunincilerin tasfiyesi ile aşağı yukarı aynı dönemde gerçekleşiyor.
Amerika’daki Enternasyonal şubesinde açığa çıkan bir klik, liberallerle ilişki
kuruyor, sınıfsal zeminden uzaklaşıyor, siyasetini çalışma koşullarının
düzeltilmesi gibi reformlara doğru daraltıyor.[7] Woodhull’ın parçası olduğu bu
ekip, özerkleşmeye ve Enternasyonal çalışmasını ele geçirmeye gayret ediyor.
Bugün o feministler ve anarşistler, tekellerden destek alarak hayali bir
enternasyonal kurup Marx’ı ve sınıfı oradan kovuyorlar. İntikamlarını
alıyorlar.
Borsa simsarı, birinci dalga feminizmin zirvesi, soy
ıslahçısı Woodhull konusunda Marx, “bankacıların kadını, serbest aşkçı bir
şarlatan”[8] diyor. Bu soy ıslahçısı şarlatanlık, bugün tüm sosyalist örgütleri
ele geçirmiş durumda. Neoliberalizmin yavan demokrasisine dişleri çekilmiş
bireyler imal edip siyaset alanını onlara teslim ediyorlar.
VII
Sonuçta kimlik siyaseti ve onu tamamlayan aktivizm
siyaseti, “zengin kuzey ülkelerindeki burjuva demokrasisinin geleneksel sosyal
demokrat modelden neoliberalizmin herkesin siyasete katılımını öngören ‘düşük
yoğunluklu’ demokrasisine doğru yaşanan dönüşümünün bir tezahürü”.[9] Şimdilerde
küçük burjuvalar bizi, bu dönüşüme ve demokrasilerine ikna etmeye çabalıyorlar.
Sosyalizm deneyimlerine düşmanlık etmezlerse ekmeksiz ve işsiz kalacaklarını
iyi biliyorlar. Güya devlete küfrediyorlar, ama devletin bizatihi kendilerinde
örgütlendiğini gizlemeye çalışıyorlar. Herhangi bir kadın yürüyüşünde
sosyalistlerin varlığına tahammül edemiyorlar. Sosyalistlerin tüm hareket
alanlarını işgal etmek, nefes kanallarını tıkamak, ayaklarını prangalamak
istiyorlar. Bunu da yukarıdakilere verdikleri söz gereği yapıyorlar.
Bugün bazı örgütler, Marx’ın kapı dışarı ettiği
feminizmi ve anarşizmi sosyalizm ve Marksizmmiş gibi pazarlıyorlar.
Ağızlarından çıkan kapitalizm, zulüm, devlet gibi kavramlar, sosyalist
hareketin elindeki silâhları gasp etmek için. “İyi para” kötü paraları kovuyor.
Kendisinden başkasını görmeyen, kitlesel hareketi totaliter ve ezici kabul
eden, kolektif kurtuluşu zararlı addeden bireyci bir dil hâkim hâle geliyor.
Sosyalist hareketin tasfiye süreci, bizzat örgütlerin şefleri eliyle işletiliyor.
O “enternasyonal”, bizi hiç istemiyor!
Eren Balkır
1 Aralık 2019
Dipnotlar:
[1] Karl Marx, Artı-Değer Teorileri, İkinci Kitap, Sol Yay., 1999, s.
549.
[2] Matthew Beaumont, “Küçük Burjuva Sosyalizmi”, 4
Temmuz 2019, İştirakî.
[3] Marx-Engels, Gotha ve Erfurt Programlarının
Eleştirisi, Sol Yay, Çev.: M. Kabagil, 1969, s. 48.
[4] Tunca Özlen, “Ya Sosyalizm Ya Ölüm mü?”, 29 Kasım
2019, Duvar.
[5] Can Yaman, 1 Aralık 2019, T24.
[6] Gözde Burcu Narin, “Merhaba Ben Liberal Feminist”,
22 Ağustos 2019, Duvar.
[7] Workers Unite! The International 150 Years
Later, Yayına Hz.: Marcello Musto, Bloomsbury, 2014, s. 40-41.
[8] Karl Marx, “Notes on the ‘American Split’”, 28
Mayıs 1872, MIA.
[9] Red Zeal, “Aktivizmi mi Devrim mi?”, 1 Aralık
2019, İştirakî.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder